5 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Öğe Nef’î’nin şiirlerinin psikanalitik açıdan incelenmesi(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020-07-24) Yalçın, İdris; Bozkurt, KenanPsikanalitik edebiyat metodu, Freud’un kurucusu olduğu psikanalizin imkanlarından faydalanılarak ortaya çıkmış ve edebî metinlerin incelemesinde kullanılan bir yöntem olmuştur. Edebiyat ve psikanalizin hareket noktasının insan olması, insan davranışlarının nedenleri üzerinde durup ruhsal yaşamın malzeme olarak kullanması her iki bilim dalını birbirine daha da yaklaştırmıştır. Psikanalitik eleştiri yönteminde sanatkârın hayatının ve ruhsal yaşamının esere ne şekilde yansıdığı, bastırılmış duyguların edebî eserde nasıl dile getirildiği üzerinde durularak edebî eser incelemesinde farklı bir bakış açısı geliştirilmiştir. Bu çalışmada, övünmede olduğu kadar sövgüde de abartıya kaçan ve uçlarda gezinen 17. yüzyılın ve klâsik Türk edebiyatının en büyük kaside üstadı ve hiciv şairi Nef’î’nin bu tavrının nedenleri, psikanalitik eleştiri yönteminin imkanlarından yararlanılarak izah edilmeye çalışılmıştır. Nef’î’nin bu tavrı, kuralları belirlenmiş klasik şiirin genel bir eğilimi gibi görünse de bu tavrın psikanalitik edebiyat kuramında birtakım psikolojik izahatları vardır. Zira küçük yaşta babası tarafından terk edilen şairin bu travmatik terk edilmişliğin ağır tahribatı altında ezildiği, bu tahribatın etkisiyle sağlıklı ilişkiler geliştirme noktasında sıkıntılar yaşadığı ve çocukluk çağı travmalarının şairin sanatçı kişiliğinde belirleyici olduğu düşülmektedir. Babasız kalmanın acı tecrübesini henüz küçük yaştayken yaşayan Nef’î’nin bu durumu şiirlerine nasıl yansıttığı, narsist davranışları ile hiciv ve küfre meyyal tavrının nedenleri hakkında disiplinlerarası bir çalışma yapılarak özellikle Freud, Adler, Jung, Fromm, Lacan ve Klein gibi psikanalistlerin tespitlerinden faydalanılarak şairin şiirlerinin nedenleri üzerinde durulmuş; Nef’î’nin şiirlerini hangi ruh hali ile yazdığı örnek beyitler üzerinden ortaya konmaya çalışılmış ve psikanalitik çözümlemeler yapılmaya çalışılmıştır. Bu yönüyle bu çalışmanın benzer çalışmalara kaynaklık etmesi ve araştırmacıların klâsik Türk edebiyatı manzumelerine farklı bir gözle bakması amaçlanmıştır.Öğe Doğumunun 140. yılında Neyzen Tevfik (Büyük Taarruz’a bakışı ve çeşitli yönleriyle)(Turkish Studies - Historical Analysis, 2020-01) Yaşar, SelmanMüzisyen ve şair olan Neyzen Tevfik yaşamı boyunca Ney çalması ile ün kazanmış, sonrasında hiciv alanında eserler vermiştir. Milli Mücadele ve Büyük Taarruz'la ilgili şiirler de yazmıştır. Bunların yanısıra birçok bestesi de vardır. Özellikle ney çalmadaki ustalığı ile döneminin aranılan sanatçıları arasında yer almıştır. Neyzen Tevfik, sanatçı kişiliğinin yanında düzenli bir yaşam sürdürememiştir. Mizacı nedeniyle para, makam, mal, mülk vb. hiçbir şeye önem vermemiştir. Hayatı boyunca kendisine bütün kapılar sonuna kadar açılmasına rağmen bunların hiçbirini istememiştir. Yaşamı süresince verdiği eserler, yaşadığı olaylar dilden dile yayılmış ve halk tarafından tanınmıştır. Bunun sonucunda Neyzen Tevfik ismi Türk milletinin hafızasında yer etmiştir. Babasının memuriyeti dolayısıyla Bodrum’da doğan Neyzen Tevfik, Türk edebiyat ve sanatının önde gelen sanatçılarından biridir. Hem şiir yazan bir şair hem de ney çalan bir müzisyendir. Yaşadığı dönemde, şiirlerinin yanısıra ney çalmadaki ünü tüm ülkeye yayılmıştır. Yaşamı ve verdiği eserleriyle Türk halkının gönlünde taht kurmuştur. Yaşadığı dönem boyunca çeşitli rahatsızlıklar geçirmiş, sağlık problemleri nedeniyle bir süre akıl hastanesinde dahi kalmıştır. İçkiye bağımlılığı nedeniyle düzenli bir hayat sürememiştir. Parasız kalmış, sokaklarda yatmış, bir oraya bir buraya savrulmuştur. Şiirleri ve ney çalmadaki ustalığı ile herkes tarafından sevilmiş, şiirlerinde birçok kişiyi eleştirmesine rağmen çevresindeki insanların sayısı azalmamıştır. Paraya önem vermediğinden dolayı parasız kalmış, kendisine çevresinden birçok yardım yapılmasına rağmen elindeki paraları, üzerindeki giysileri çevresindekilere, ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştır. Atatürk’ün huzurunda ney çalan, Milli Mücadele’ye ve Büyük Taarruza yakından şahit olan Neyzen Tevfik, Atatürk ve Büyük Taarruz ile ilgili de şiir yazmıştır. Şairliğinin yanısıra ince bir ruha sahip olan Neyzen, hayvanları çok sevmiş, hatta bunlardan biri için bir cenaze töreni bile düzenlemiştir. Kendisine evler, konaklar tahsis edilmesine rağmen bunların hiçbirini kabul etmeyen Neyzen Tevfik, sokaklarda yaşamış, cami avlularında, kahvehanelerde yatmış, yaşamı boyunca birçok kişiyle ve birçok olayla karşılaşmış, yaşamı ve eserleriyle halkın kendisine olan sevgisi artmıştır. Şiirleri, nükteleri ve ney çalmadaki ustalığı ile Türk edebiyatı ve sanatında önemli bir yeri olan Neyzen Tevfik, aradan bunca zaman geçmesine rağmen hala unutulmamış, eserleri ve nükteleri dilden dile yayılmıştır.Öğe İbnu’r-Rûmî ve şiirleri(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-07-25) Alanko, Muhammed; Suzan, Yahyaİbnu’r-Rûmî hicrî 3. yüzyılda Abbâsî döneminde yaşamış önemli Arap şairlerinden biridir. Derin hayalleri ve ilginç görüşleri ışığında nazmetmiş olduğu beyitlerle Arap edebiyatının harika örneklerini sunan şair, çağdaşı Buhturî’den sonra zamanının en iyi şairi olarak kabul edilmiştir. Özellikle hiciv alanında yazmış olduğu beyitler, edebî çevre tarafından hayranlıkla takip edilmesini sağlamıştır. Nitekim rekabet halinde olduğu Buhturî, ona karşı bir haset içerisinde olmasına rağmen onun hiciv alanındaki dahiliğini ikrâr etmiştir. Bunun yanı sıra çocukluğundan itibaren aile fertlerini birer birer kaybeden ve bunun neticesinde karamsar bir ruh hali yaşayan şair, vefat eden aile fertleri üzerine yazdığı beyitlerle Arap edebiyatının harika örneklerini teşkil edecek mersiyeler kaleme almıştır. Şiirleri üzerinde bir takım çalışmalar olmasına rağmen muhteva açısından yeterli bir çalışma söz konusu değildir. Bu eksiklikten yola çıkarak yaptığımız çalışma bir giriş ve iki ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde şairin yaşadığı dönem siyasî, sosyal ve ilmî açıdan ele alınmıştır. Birinci bölümde şairin hayatı ve edebi kişiliği işlenmiş ve bu unsurların şiirlerindeki etkisi ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. İkinci bölümde ise nazmettiği şiirlerin muhtevasına yer verilmiştir.Öğe Okur-merkezli eleştiri bağlamında Thackeray’nin gurur dünyası romanında kadın ikilemi üzerine bir okuma(Batman Üniversitesi, 2020-12-31) Kaya, HilalWilliam Makepeace Thackeray, Gurur Dünyası: Kahramanı Olmayan Roman (1853) adlı romanında, Viktorya Döneminin “iyi” ve “kötü” olarak değerlendirdiği iki zıt kadın karakter yaratmış ve bu dönemdeki iyilik ve kötülük kavramlarını sorgulamıştır. Ancak bütün bu sorgulamasına rağmen, seçiminin “iyi” kadın tipi olan pasif, uysal ama sıkıcı kadın karakteri yönünde mi, yoksa “kötü” kadın tipi olan canlı, asi ama çekici kadın karakteri yönünde mi olduğu belirsizdir. Thackeray’nin bu tavrı hemen hemen tüm romanlarında görülmesine karşın, en belirgin olarak Gurur Dünyası’nda, Rebecca (Becky) ve Amelia arasındaki ilişki boyunca ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın amacı, Thackeray’nin Gurur Dünyası romanında önemli roman kişilerinden biri olan Becky Sharp’ı yaşadığı toplumsal dilemmayı Okur-Merkezli Eleştiri merceğinden incelemektir. Çalışmanın ilk bölümünde, Thackeray’nin roman kişilerinin okura nasıl tanıtıldığı hakkında bilgi verilecek; ikinci bölümünde ise Becky Sharp adlı karakter ayrıntılı bir biçimde incelenecektir. Thackeray, Gurur Dünyası romanında yalnızca Viktorya İngiltere’sinde kadının yerini ve rolünü irdelemekle kalmaz başlıca kadın karakterleri Becky ve Amelia’nın hayatlarından yola çıkarak Viktorya Dönemi değerlerini de eleştirmektedir. Sonuç olarak, bu çalışmada öne çıkarılan fikir, Thackeray'nin Gurur Dünyası’nda 18.yüzyılın usta hiciv yazarlarından büyük ölçüde etkilendiği için 19. yüzyıl İngiltere’sinin, iyilik ve kötülük kavramlarını sorgulamasıdır.Öğe Gavur Mahallesi’nde mizah ve hiciv ekseninde kültürel izler(Batman Üniversitesi, 2012-01-01) Duran Oto, ElifGâvur Mahallesi, Ermeni yazar Mıgırdiç Margosyan’ın anı-öykü türünde kaleme aldığı bir eserdir. Bu eserinde yazar 1940’lı yılların Diyarbakır’ını çocukluğundaki izleri ve tanıklıkları eşliğinde anlatır. Bu anlatımda öne çıkan mizahî dili yer yer yazarın hicvedişi de takip eder. Birbiri ile ilintili öykülerden oluşan bu metinde Ermeni nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir mahalle ana mekândır. Bunun yanı sıra arkada ve ana çerçevede bu mahallenin içinde yer aldığı kadim bir şehir olan Diyarbakır ve onun Ermeni, Yahudi, Kürt ve Türk nüfusu ile birlikteliği durmaktadır. Bir kentin yakın tarihini kişisel bir yaklaşımla ele alan bu metnin satır aralarında birçok kültürü içinde barındıran bu toprakların kişisel deneyimleri ve yaşanmışlıkları anlatılır. Bu bildiride yazarın öykülerindeki 1940’lı yılların Diyarbakır’ını ve onun çok kültürlülüğünün mizah ve hicivle bezenerek nasıl aktarıldığı ele alınacaktır.