3 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Öğe Stratejik Bir İnşa Planı Olarak Medeniyetler Çatışması(Batman Üniversitesi, 2016) Silinir, MuratBerlin Duvarının çökmesi ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği’nin çözülmesinden sonra, küresel sistemik yapının derin bir değişime maruz kalması, küresel sistemik yapı ile ilintili yeni paradigmalara ihtiyacı doğurmuştu. Bunun için geleneksel uluslararası ilişkiler teorilerinin aşılması gerekiyordu. Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması mı?” başlıklı makalesi veya tezi bu ihtiyaca cevap vermeye yönelik bir çalışma olarak ileri sürülmüştür. Huntington’ın çalışmasının tüm dünyada tartışma yaratması ve tartışmaların günümüzde bile güncelliğini koruması, tezin stratejik önemini gözler önüne sermektedir. Huntington’ın tezinin temel işlevlerinden biri Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan kaotik geçiş sürecini anlamlandırmaya çalışmaktı. Buna göre, ideolojik kutuplaşmaların yerini din odaklı medeniyetler arası gerilimler ve hatta çatışmaların alacağı haber veriliyordu. Bu çatışmalar, özellikle Batı medeniyeti ile İslam medeniyeti arasında kültürel ve dinsel bir görünümde gerçekleşecekti. Ulus devletler her ne kadar küresel sistemde temel aktör olma statülerini devam ettirseler de geleneksel egemenlik yapıları erozyona uğrayacak ve medeniyet şemsiyesi altında temel işlevlerini devam ettireceklerdir. Çalışmanın temel amacı, Huntington’ın Medeniyetler Çatışması paradigmasını “Medeniyet” kavramı çerçevesinde irdeleyip, medeniyetlerin geleceğine yönelik çıkarımlarda bulunmaktır. Bu genel amaç çerçevesinde, ilk olarak, Huntington’ın Medeniyetler Çatışması paradigması genel hatlarıyla ele alınacaktır. İkinci olarak, Huntington’ın medeniyet kavramına yüklediği anlam incelenecektir. Üçüncü olarak, İslam dinin medeniyetler çatışması paradigması içindeki yeri ve paradigmanın güçlü&zayıf boyutları eleştirel bir düzlemde tartışılacaktır. Son olarak, Medeniyetlerin çatışması olgusunun geleceği irdelenecektir.Öğe Enerji güvenliği: NATO’nun küresel enerji güvenliğindeki rolü(Batman Üniversitesi, 2012) Silinir, Murat; Karhan, Gökhan; Çayın, Mücahit; Aydeniz, NihatGünümüz dünyasında özellikle karşılıklı ekonomik ve siyasi bağımlılığın derinleştiği bir süreçte, enerji güvenliği stratejik bir önem arz etmektedir. Dünyada tüketim toplumlarının post-modern hale gelmesi sonucu devletler ve en önemlisi ekonomik sistemler için enerji, vazgeçilmez can damarıdır. Enerji olgusunun bu kritik yanı, güvenlik çalışmalarının önemli çalışma alanlarından biri haline gelmiştir. Bir bölgesel ve küresel güvenlik örgütü olan NATO da bu güvenlik alanında stratejik roller üstlenmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, NATO’nun küresel güvenlik anlayışı çerçevesinde, enerji güvenliği kavramını incelemektir. Bu temel amaca yönelik olarak çalışma üç ana bölüme ayrılmaktadır. İlk kısımda, kavramsal zeminde güvenlik anlayışı, ikinci bölümde yeni güvenlik unsuru olarak enerji güvenliği ve son bölümde ise enerji güvenliği ve NATO analiz edilmeye çalışılarak geleceğe yönelik projeksiyonlar yapılacaktır.Öğe Fransız ve Türk Emniyet Teşkilatlarının adli kolluk tarihçeleri üzerine bir mukayese(2012) Kaya, Hasan; Sağır, Abdullah MesutBu çalışmanın konusu Fransa'da ve Türkiye'de görev yapan Emniyet Teşkilatlarına bağlı olan adli kolluk tarihçelerini inceleyerek, yapılan yenilik ve gelişimlerin ortaya çıkarılmasını sağlamaktır. Böylece iki ülke Adli Kolluk Teşkilatları kıyaslanarak iyi olan yönlerin ön plana çıkarılması amaçlanmaktadır. Fransız Polis Teşkilatı 15 Mart 1667 tarihinde Kraliyet Fermanı ile kurulmuştur. Polis teşkilatı, Fransız toplumunda değişen hayat şartlarına paralel olarak çeşitli reformlar geçirerek gelişmeler kaydetmiştir. Özellikle, 1667 Reformu polis teşkilatında köklü değişikliklere yol açmıştır. 1789 yılında Belediye Polisi ile Milli Polis'in birbirinden ayrılması öngörülmüş ve iki teşkilat arasındaki görev ayrımının belirlenmesi sağlanmıştır. 24 Ağustos 1790 tarihli kanun ile adli ve idari polis ayrımına gidilmiştir. Bu tarihten sonra Danıştay ve İdare Mahkeme kararları idari polisin işleyişi üzerinde etkilerini göstererek yapılacak düzenlemelere yol gösterici olmuştur. 19.yy'ın sonunda polis teşkilatının tek bünyede kurulmasıyla adli polisin hukuksal gelişimi sağlanmaya çalışılmıştır. Taşrada bulunan polis güçlerinin merkeze bağlanması, polisin devletleştirilmesine imkân vermiştir. Poliste etik anlayışının yerleştirilmesi, gelişmelerin devamı sürecinde önemli rol oynamıştır. Fransa'da adli polis teşkilatı, 1906 yılının kasım ayında George CLEMENCEAU'nun teklifi üzerine ortaya çıkmıştır. 6 Mart 1907 yılında Emniyet Müdürü Jules SEBILLE komutasında Adli Arama Servisleri Genel Kontrolörlüğü kurulmuştur. 30 Eylül 1907 yılında adli polis teşkilatı ulusal düzeyde Polis Valiliği örnek alınarak kurulmuştur. Zaman içerisinde çeşitli kararnameler ve kanunlar ile adli polis teşkilatının kendi içerisinde büyümesi sağlanmıştır. Fransa'da adli kolluğun bir bütün olarak ele alınması ve tüm adli polis görevlilerinin aynı eğitimle yetiştirilmesi belirli bir düzeni ve sağlam bir yapıyı da beraberinde getirmiştir. 9 Mayıs 1995 yılındaki bir kararname ile Adli Polis Daire Başkanlığı bünyesinde 4 daire başkan yardımcılığı kurulmuştur. Bu daire başkanlıkları sayesinde suç ve suçlular ile daha etkin bir mücadele sağlanmıştır. 1999 yılına kadar değişik yıllarda ve değişik şehirlerde Hareketli Polis Tugayları kurulmuştur. 24 Nisan 2003 tarihindeki bir kararname ile yeni operasyon ağları oluşturulmuştur. 13 Mayıs 2005 yılında Adli Polis Daire Başkanlığı tekrar değişikliğe uğratılarak yeni birimler oluşturulmuştur. 2006 yılında, 2008 yılında ve 2009 yılında birimlerin statüleri değiştirilerek eklentileri tekrar düzenlenmiştir. Fransız Adli Polis Daire Başkanlığının 12 Ülkesel Servisi, 9 Bölgelerarası Adli Polis Müdürlüğü ve 3 Bölgesel Adli Polis Müdürlüğü görev yapmaktadır. Bu birimlerin görevleri, gelişimleri incelenmiş ve polislerin aldıkları temel ve sürekli eğitimler araştırılmıştır. Türk Emniyet Teşkilatında ise çok eski tarihlerden bu yana toplumun düzenini korumak için "Yargan", "Töre" ve "Tudun" gibi adlarla asayiş sağlanmaya çalışılmıştır. Osmanlı Devleti zamanında ise "Kollukçu", "Asesbaşı", "Subaşı", "Yeniçeriler" ve "Böcekbaşı" denen zabıta makamları tarafından toplumun düzeni sağlanmıştır. 10 Nisan 1845 yılında günümüz polis teşkilatı kurulmuştur. 1879'da Zaptiye Nezareti yani bugünkü adıyla Emniyet Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 9 Aralık 1908 yılında Emniyet Umum Müdürlüğü olarak polis tek çatı altında toplanmıştır. Polise tam yetkiyi veren Polis Vazife ve Selahiyet Kanununu (P.V.S.K.) 04.07.1934 yılında kabul edilmiştir. 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu (E.T.K.) ise 04 Haziran 1937 tarihinde kabul edilmiştir. Bu kanuna göre Emniyet Teşkilatının İçişleri Bakanlığına bağlı bir kurum olduğu belirlenmiştir. Emniyet Teşkilatının insan kaynaklarının oluşturulması amacıyla Polis Kolejleri, Polis Enstitüsü, Polis Akademisi ve Polis Okulları çeşitli tarihlerde açılıp kapanarak eğitim vermiştir. Ancak günün ihtiyaçlarına göre ve bazı sebeplerden dolayı bir kısım eğitim kurumları kapatılmış, bazıları ise tekrar açılmıştır. Türk Polis Teşkilatında adli polis ve idari polis ayrımları incelenmiş ve bu ayrımın tam olarak oluşturulmamış olduğu tesbit edilmiştir. Araştırmalar sonucu adli polis veya idari polis olma durumları kişisel insiyatiflere bırakıldığı da ortaya çıkmıştır. Adli polisin işleri kapsamına giren hususlar, ayrı ayrı oluşturulan daire başkanlıkları bünyesine alınmış, dolayısıyla yeknesaklığın tam olarak sağlanamadığı ortaya çıkmıştır.