Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Çoban, Ebru" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    1935 nüfus sayımı ve Bingöl’ün nüfus potansiyeli
    (Batman Üniversitesi, 2017) Çoban, Ebru; İlyas, Ahmet
    Tarih boyunca varlığını sürdürmüş olan her devlet, mevcudiyetinin çeşitli dönemlerinde sahip oldukları gücü tespit edebilmek amacıyla nüfus sayımı yapma ihtiyacını duymuştur. Çünkü bu sayımlardan elde edilen netice, devletlerin gerek ekonomik gerekse de sosyal gücünü ifade eden önemli bir ölçüttür. Türkiye’de de Cumhuriyet’in ilanından önce benzer amaçlarla uygulanmaya başlanan nüfus sayımları, Kurtuluş Savaşı sonrasında meclisin gündemindeki en önemli konulardan biri olmuştur. Savaş sonrasında ekonomik sosyal ve askeri sorunlara eğilebilmek için Türkiye nüfusunun tespit edilmesi Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ilk kez yapılan 1927 Genel Nüfus Sayımı ile birlikte 1935 yılından sonra nüfus sayımları sonu 0 ve 5 ile biten yıllarda uygulanarak her beş yılda bir tekrarlanmıştır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin tarihsel serüveni
    (Asos Yayınevi, 2017-05) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Bu çalışmanın amacı yükseköğretim kurumlarının bütün fakülte ve yüksekokullarında okutulan zorunlu derslerden birisi olan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin okutulması sırasında yaşanılan sıkıntı ve sıkıntıların çözümüne yönelik değerlendirmeler bulunmaktadır. Zira 6 Kasım 1981 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri gereğince, yükseköğretim kurumlarında, eğitim ve öğretim süresince, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi adı altında okutulması zorunlu bir ders olarak kabul edildikten sonra dersin içeriğine yönelik bir değişiklik yapılmasına rağmen öğrenciler arasında halen rağbet görmemesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin nasıl okutulması sorusunu gündeme getirmiştir. Bu çalışmanın ana omurgalarından biri de İlk olarak 1925 yılında Ankara Adliye Hukuk Okulu’nda Mahmut Esat(Bozkurt) Bey tarafından, İhtilaller Tarihi adıyla verilen dersin geçmiş günümüze geçirmiş olduğu dönüşümü de içermektedir. Türk İnkılâp Tarihi dersinin sorumluluğu 15 Nisan 1942’de kabul edilen 4204 Sayılı Kanunla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne bağlı olarak kurulan Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsüne verilmiştir. Dersin adı da İnkılâp Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti Rejimi olarak değiştirilerek fakülte ve yüksekokullarda zorunlu ders haline getirilmiştir. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra dersin içeriğinde bir takım değişiklikler yapılmış, Fakültelerde iki sömestri, Yüksekokullarda bir yıl olarak okutulması kararlaştırılmıştır. 20 Mart 1968’de toplanan Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü danışma kurulu kararıyla dersin adı bu kez Türk Devrim Tarihi olarak değiştirilmiştir. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü,1 Şubat 1971’de, Devrim Tarihi dersinin amacını, niteliğini, özelliğini yeniden düzenleyerek bu dersi halka benimsetmek ve daha verimli hale getirmek için yeni bir kanun tasarısı hazırlamıştır. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrasında dersin adı tekrardan değiştirilmiştir. Ardından 6 Kasım 1981 tarih ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurumu Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri uyarınca, bütün Yüksek Öğretim Kurumlarında, tüm eğitim ve öğretim süresince okutulması zorunlu bir ders olması kabul edilmiştir. Yine Yüksek Öğretim Kurumu tarafından da bir ders kitabı hazırlanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Batman’da siyasal hayat
    (Eğitim Yayınevi - Bilimsel Eserler, 2020) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırları içerisinde yer alan Batman, esasında 1990 yılında il merkezi statüsüne kavuşmuş genç bir şehirdir. Ancak Batman`ın içerisinde yer aldığı coğrafya, antik dönemlere kadar uzanan kadim bir medeniyetin geleneğini barındıran zengin bir coğrafyadır. Batman ve yöresi doğuyla batının kesiştiği önemli yollar üzerinde yer almasından dolayı Anadolu`ya etki etmiş tüm medeniyetlerin çekim noktasında yer almıştır. Tarihi metinlerde her ne kadar &`;Batman” adına rastlansa da bu ismin bir kent isminden ziyade Batman ve Garzan çayları arasında kalan coğrafi bir bölgeyi temsil ettiği anlaşılmaktadır. Tarihi kaynaklar Batman şehriyle ilgili doğrudan bilgiler sunmasa da günümüzde Batman ilinin birer ilçesi konumunda olan Hasankeyf, Beşiri, Gercüş, Sason ve Kozluk ilçelerinin geçmişte çok önemli birer yerleşim merkezi olduklarını göstermektedir. Bu bağlamda Geçmişten Günümüze Batman Tarih, Ekonomi, Siyaset, Kültür ismi ile ele alınan bu çalışma 14 bölümden oluşmakta ve her biri alanın uzmanları tarafından kaleme alınmış bulunmaktadır. Bu kitapta eski çağlarda, Ortaçağ`da ve Osmanlı döneminde Batman ve çevresi tahlil edilmiş, Batman`ın kentleşme ve nüfus hareketleri ile siyasal hayatı kaleme alınmıştır. On iki bin yıllık tarihi ile Batman ve kültür turizmi, ayrıca kültürel yapısı detaylandırılmıştır. Eğitimden sağlığa, bankacılık ve finans sektörüne, gelir dağılımı ile yoksulluk ilişkisine kadar birçok konu irdelenmiştir. Batman`da tarım, sanayi, enerji, spor gibi alanlar analiz edilmiş ve son tahlilde yatırım alanları ile genel anlamda Batman görünümü ortaya konulmuştur.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    CHP Genel Sekreterlik büroları: Patrimonyal devlet geleneğinden karizmatik otoriteye (1931-1946)
    (Kadim Yayınları, 2020) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Adını rejim ve cumhurun kendisinden alan Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet ile yaşıt bir siyasi partidir. Devletinin bizatihi hafızası konumunda olan parti, Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli bir misyona sahip olmuştur. Reformların yapılmasında toplumsal ve siyasal manada dönüşümün gerçekleştirilmesinde partinin devlet yerine geçtiği bir dönemde CHP, 1930’dan başlayarak partinin devleti yutmaya başlaması sürecine tanık oldu. Yakın dönem tarihçileri ve siyaset bilimcilerin tek partili dönem olarak da ifade ettiği 1930-1945 yılları arasında CHP iktidarı, parti-devlet bütünleşmesinin örneklerinden birini temsil etmektedir. CHP, olağan ve olağanüstü kurultaylar içerisinde tek adamın dışında parti ile devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen ikinci makam konumundaki CHP Genel Sekreterliği’nin de tarihini kapsamakladır. CHP Genel Sekreterliği makamı kendisini bakanlıklar üstü gören bir yapıyı oluşturmaktadır. Genel Sekreterlik sadece parti işlerini düzenlemezdi; kendine bağlı çalışan on üç bürodan oluşan yapısıyla parti-devlet-halk arasındaki sorunların çözümünde ve ilişkilerin düzenlenmesinde de önemli bir görevi ifa etmekteydi. Elinizdeki bu çalışma 1931-1950 yılları arasında CHP Genel Sekreterliği’ne bağlı ve periferi şeklinde örgütlenme içerisinde yer alan büroların parti-devlet bütünleşmesi kapsamındaki rolü üzerine inşa edilmeye çalışılmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Çok partili döneme geçişin İlk Kadın Milletvekilleri ve faaliyetleri (1950-1954)
    (Batman Üniversitesi, 2017-03) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Demokrat Parti Döneminde Bingöl ilinde eğitim (1950-1960)
    (ECLSS2017a, 2017-08) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Bu çalışmanın amacı Türkiye’de çok partili döneme geçişle birlikte Türkiye’nin eğitim politikası profilini ortaya koymak ve bu eğitim politikalarının Bingöl şehrindeki etkisini belirlemektir. Genel olarak bakıldığında bir ülkedeki eğitim politikası, o ülkedeki yönetimin niteliğini yansıtmaktadır. Siyasi iktidarlar da sosyal politika aracı olarak gördükleri eğitim konusunu çeşitli dönemlerde yönlendirmişlerdir. Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle beraber ülkede okuma-yazma oranının % 10 civarında olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Atatürk döneminde önemle ele alınan eğitim konusunda nicel artış İnönü döneminde Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla gelişme göstermiştir. Yeniden inşa edilen ülke için eğitim konusunda birçok adım atılmış ancak dünya siyasi haritasını ve görüşünü önemli ölçüde etkileyen II. Dünya Savaşı ile Batı’da yeni bir dünya düzeni kurulmuştur. Bu durum yeni dengelerin oluşmasına neden olduğundan, Türkiye’de bu yeni oluşum içerisinde kendine yer bulabilmesi için siyasal yapısını gözden geçirmesi kaçınılmaz olmuştu. Bilhassa bu oluşumun bir sonucu olarak 1946 yılından itibaren Türkiye’de çok partili döneme geçilmiştir. Demokrat Parti’nin kurulması ve 1950-1960 yılından itibaren kesintisiz süren iktidarı, ülkede birçok dengeyi değiştirdiği gibi eğitim konusunda da önemli adımlar atılmasına zemin hazırlamıştır. Eğitimin yaygınlaştırılması ile yapılan çalışmalar ülkedeki tüm illerde olduğu gibi Bingöl ilinde de olumlu etkisini göstermiştir. Bingöl’de 1950-1960 yıllarında Demokrat Parti programında yer alan okuma-yazma oranının arttırılma hedefi uygulanmış, özellikle bu dönemde okul, öğretmen, öğrenci sayısında nicel artışlar meydana gelmiştir. Demokrat Parti iktidarından önce ilde ilköğretim dışında okulların olmadığı daha sonra 1950-1960 yıllarında Bingöl’de orta öğretim kurumlarından ilki eğitim vermeye başlamıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Diyarbakır’da 1950 seçimleri ve Milletvekili Ahmet Kamil Tayşi
    (Ensar Yayınları, 2018) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Modern dönemlerde göz ardı edilen İslâm şehrinin farklılıklar şehri olma özelliği, İslâm şehir teorilerinin merkezinde yer alması gereken bir özelliktir. Burada altı çizilmesi gereken ana mesele İslâm şehrinin salt bir Müslüman şehri olmadığıdır. Diyarbakır/Amid örneğinde olduğu gibi şehir, hem Hristiyan hem de Müslüman şehridir. Etnik olarak ise hem Süryani hem Ermeni hem de Kürt ve Türk şehridir. Bir İslâm şehri olarak Diyarbakır’da bütün bu dinî ve etnik unsurların kendine ait bir şeyler bulduğu ve şehri sahiplendiği bir geleneksel anlayış hâkimdir. Unutulmamalıdır ki bütün bunları bir araya getiren temel unsur, bütün çoklukları ve farklılıkları Allah’ın birliğinin veya tevhid düşüncesinin bir tezâhürü olarak gören anlayıştır. Bu aynı zamanda kesrette vahdeti bulan anlayışın sonucudur. Burada asıl olan farktır. Farklılığa müdahale etmek tanrısal bir rol üstlenme teşebbüsüdür. Bu yaklaşım çerçevesinde farklılıkların bir arada yaşaması İslâm şehrinin en belirgin özelliğidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Erken Cumhuriyet’in ilk nüfus sayımında Diyarbakır (1927)
    (Tarih Okulu Dergisi (TOD), 2018-12) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Cumhuriyet Türkiye’sinin temelinin atıldığı II. Meşrutiyet dönemi yeni bir devletulus birlikteliğini öneriyordu. Zira geç Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecine girmesinde etkili olan husus çok kültürlülük, çok uluslu ve heterojen toplum yapısıydı. Milli Mücadelenin başarıya ulaşması sonrası yönetici tabaka İttihat ve Terakki’nin yarım bıraktığı ulus-devlet anlayışını tamamlamak için siyasi, sosyal, ekonomi ve kültürel alanda önemli değişikliklere gitmiştir. Devlet yeni siyasal kimliğini oluştururken ulusdevlet inşa sürecinde yapılan değişikliklerden bir tanesi de nüfus sayımları olmuştur. Çünkü yeni kimlik arayışında olan yeni devlet siyasi ve sosyal politikalara yön vermek için nüfusun özelliklerini bilmesi gerekirdi. Türk tarihinde ilk kez bilimsel yöntemlerle nüfusun sayımı 1927 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Cumhuriyet döneminde yapılan ilk nüfus sayımının Diyarbakır ili çerçevesinde ele almaktır. Daha çok nicel-nitel verilerden oluşan bu çalışmada; Diyarbakır ili nüfusunun yoğunluğu, medeni hal durumu, okur-yazarlık oranları, meslek kolları, yaş grupları, konuşulan anadiller ve dini inançlar açısından özellikleri hakkında veriler yer almıştır. Çalışmanın konu olarak ele alınmasında, Diyarbakır ilinin geçmişi hakkında birçok yazı kaleme alınmasına rağmen Cumhuriyet döneminde ulus-inşa süreci içerisinde yer alan 1927 yılında yapılan nüfus sayımı verilerinin araştırılmamış olması önemli bir eksikliğin giderilmesi gerektiği yönünde olmuştur. Çalışmada başta kullanılan kaynaklar Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’nün hazırlamış olduğu fasiküller ve dönemin basını dikkate alınmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İstatistiklere göre 1927 yılında Diyarbakır’ın ekonomik yapısının dağılımı
    (Ensar Neşriyat, 2018) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    İnsanoğlunun barınma amaçlı mekan inşa etmesi başta fizyolojik temelli bir eğilim olsa da, zamanla mekâna farklı kazanımlar katarak, mekanı barınma ihtiyacının dışına taşan çok yönlü bir yapıya dönüştürmüştür. Bu dönüşüm sonucunda çok geniş mekanlar olarak kabul edebileceğimiz şehirler ortaya çıkmıştır. Öte yandan, toplumların kendilerini bir mekan üzerinden var edip gerçekleştirdikleri düşünülecek olduğunda, insanlığın kendi arasındaki mücadelelerinin büyük bir kısmının bir mekana egemen olma mücadelesi olduğu görülür; bu yüzden, tarih, iktidarların olduğu kadar, mekanların da hikayesi olarak tanımlanır. Asur Kalesi, Diyarbakır Surları, Hevsel Bahçeleri, Birkleyn Mağaraları, 10 Gözlü Köprü, Hz. Süleyman Camii, Sipahiler Çarşısı, Deliller Hanı, Hasan Paşa Hanı, Sülüklü Han, Gazi Köşkü, Cahit Sıtkı Tarancı Evi ve daha pek çok eser veya mekan, Diyarbakır’ın tarihteki serüveninin birer hikayesi sayılır. Mekan ve toplum arasındaki ilişki devamlılık arz eden bir ilişkidir. Toplum, insan ilişkilerinin yoğun olarak yaşandığı, kültürün içinde büyüdüğü ve karakterini kazandığı bir alandır. İbn-i Haldun’a göre toplum, “yatağı hiçbir zaman kurumayan bir ırmak” gibidir. Yatağında ilerlerken tepelere rastlar ve eğilmek zorunda kalır. Bu eğiliş bir şehir söz konusu olduğunda, o şehrin farklı kültürlerin etkisine uğraması veya farklı siyasi yönetimlerin güdümüne girmesi olarak değerlendirilebilir. Tarihi süreçte şehrin büründüğü kültürel ve siyasi kimlik, onu kimi zaman ilerleme ve kimi zaman da gerileme süreçlerine soksa da, şehrin öznesi olan toplum her zaman vardır ve sürekli yenilenerek kalıcılığını sürdürür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İstiklal Harbi Kahramanlarından Urfalı Ömer Avni Şit`in hatıraları
    (Paradigma Akademi Yayınları, 2020) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Millî Mücadele`nin önemli verilerinden biri de hiç kuşkusuz anılardır. Savaşı bizzat yaşayanların kaleme aldığı anılar, birer tarihi vesika görevi görmektedir. Özellikle askeri şahsiyetlerin yaşadıklarını yazması ve bunların gelecek kuşaklara aktarılması dönemin aydınlanması açısından önem taşımaktadır. Bu konuda siyasilerin, askerlerin ve gazetecilerin dışında yaşadıklarını ölümsüzleştiren ve bunu disiplinli bir şekilde günbegün kâğıda dökenlerin sayısı çok azdır. Ancak anılar birer siyasi, askeri ve sosyal belge olmasının yanı sıra birinci elden kaynak olarak da değerlendirilmektedir. Yaşadığı anı kaleme alanların en büyük eksikliği, olayın merkezine kendilerini almış olmalarıdır. Bu açıdan bakıldığında, öznellik çok fazla ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan anı sahibinin yaşadıklarını anlatması ve unutulmama kaygısı da anılarda göze çarpan en önemli noktadır. Urfa`nın düşman işgalinden kurtarılması sırasında askerlerin, halkın, aşiretlerin hemen hemen her kesimin ciddi manada katkısı vardır. Ancak savaş sırasında yaşananların kâğıda aktarılma işi maalesef bir o kadar eksik kalmıştır. Bu konuda Jandarma Komutanı Ali Saip Ursavaş`ın anıları ciddi manada tertiplidir. Yine Hasan Açanal`ın Urfa Kurtuluş Mücadelesi Hatıratı, Belediye Başkanı Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu`nun anıları ve Binbaşı Ali Rıza Bey`in Urfa Mücahedesi önemli hatıralar arasında yer almaktadır. Bu anıların dışında bizim kişisel çabalarımızla elde ettiğimiz Yüzbaşı Ömer Avni Şit`in Urfa Savaşı adlı hatırası da Urfa`nın düşman işgalinden kurtuluşuna tanıklık edecek eserler arasında yer alacaktır. Merhum Şit`in hatıraları bizzat kendisi tarafından kaleme alınmış bir eserdir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Doğu Akdeniz’e ilişkin dış politika çeşitliliği
    (Paradigma Akademi Yayınları, 2020) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Enerjinin jeo-ekonomik ve jeo-stratejik bir değer olması küresel ve bölgesel aktörler için güce erişim ile gücü muhafaza etme manivelası olarak değerlendirmektedir. Küresel güç kayması (power shift) tartışmalarının arttığı bir süreçte Doğu Akdeniz`deki gelişmeler bölgesel ve küresel sistemik dönüşümlerin üretmiş olduğu belirsizlikeri daha da derinleştirmektedir. ABD, Rusya ve Çin`in küresel yönelimleri ile Türkiye, İsrail, Mısır ve Yunanistan`ın bölgesel düzlemde geliştirmeye çalıştıkları bölgesel ittifaklar sisteminin nihai noktada nasıl bir sonuç ortaya çıkaracağı belirsizdir. Bu kitap, Doğu Akdeniz bölgesinde cereyan eden gelişmeleri tarihsel, kavramsal, hukuki, ekonomik, diplomatik, askeri ve jeopolitik boyutlarıyla multi-disipliner bir düzlemde analiz eden bir çalışmadır. Türkiye`de bu konu ile ilgili çalışmaların az olmasından dolayı bu çalışmanın literatüre katkı sağylayacağı ve ışık tutacağı düşünülmektedir. Özellikle farklı disiplinlerde çalışan akademisyenlerin ortak ürünü olan bu kitap konu ile ilgilenenler için başvuru yapılacak bir eserdir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Türk siyasal hayatında Aşiretlerin belirleyiciliği
    (e-Kitap Projesi, 2017-04) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Bu çalışmanın amacı özellikle Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sosyo-ekonomi, tarihsel ve siyasi bir geçmişe sahip olan aşiret sistemi ve onun siyasete yansıması üzerine kurulmuştur. Çalışmada aşiretlerin bölgedeki ağırlığı, sosyal yasama, ekonomiye, siyasete etkisine dikkat çekilmiştir. Aşiret ve onu oluşturan yapı üzerinden hareketle geçmişten günümüze aktarılan feodalite düzenin savunucuları ve bu düzeni korumak isteyen odak noktalarına özenle değinilmiştir. Zira aşiret sisteminin anlaşılması, Günümüzde yaşanılan birçok ana problemin çözümüne katkı sağlayacağını ileri sürülebilir. Çünkü aşiret sistemi, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne miras bırakılan bir sosyal dokuydu. Bu sosyal dokunun temelinde de siyasi, ekonomik, askeri ve nüfus teması yer almaktaydı. Bu açıdan bakıldığında aşiret sistemi bir sosyo-tarih ekseni içerisinde ele alınmalıdır. Bu çalışmanın ana temalarından biri de Türkiye’de bir siyasi gelenek olan aşiretlerin siyasetteki rolü üzerine detaylı bir çalışma yapılarak aşiret ve siyaset kavramlarının nasıl bir ilişkiye girdiklerini genelden özele 1950-2003 yılları arasında Şanlıurfa örneğinde ön plana çıkarılmıştır. Özellikle 1950 Genel Seçimleri sonrası birçok aşiret reisinin seçimlerde Demokrat Parti’den aday olması ve milletvekili olarak seçilmesi sonrası, Türkiye’de aşiret siyaset ilişkisi ağı günümüze kadar devam ettirmiştir. Her ne kadar bu ilişki ağı zaman zaman kopuş yaşanmışsa da süreklilik açısından bakıldığından gayet başarılı olduğu ileri sürülebilir. Bu araştırmanın anlaşılması Türk siyasi tarihindeki değişim ve dönüşümün daha sağlıklı irdelenmesine yardımcı olacaktır

| Batman Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Batı Raman Kampüsü, Batman, Türkiye
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez ayarları
  • Gizlilik politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri bildirim Gönder