Yazar "Korkmaz, Ferhat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 45
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ahmed Reşid’in Nazariyat-ı Edebiye’sinde edebi estetik(Hikmet Akademik Edebiyat Dergisi, 2020-12-28) Korkmaz, FerhatNazariyât-ı Edebiye, Ahmed Reşid tarafından II. Meşrutiyet yıllarında edebiyat teorisi alanında yayımlanan ve iki ciltten oluşan önemli bir eserdir. Ahmed Cevdet Paşa ve Recâîzâde Mahmud Ekrem’in hocalık yaptıkları okullarda verdikleri derslere ait notları belâgat eseri olarak yayımlama geleneğini Ahmed Reşid de sürdürür. Yazar, Nazariyât-ı Edebiye’yi Galatasaray Sultanisi’nde edebiyat öğretmenliği yaptığı sırada ve hocası Recâîzâde Mahmud Ekrem’den etkilenerek bir ders kitabı olarak kaleme almıştır. Eserin planı itibariyle Talim-i Edebiyat’ın örnek alındığı Nazariyât-ı Edebiye’de belâgat ilminin beyân, me‘ânî ve bedî‘ ana konuları, içerik olarak yenileştirilmek suretiyle sosyolojik eleştiri bağlamında ele alınmaktadır. Bu bağlamda sosyolojik, fizyolojik ve antropolojik yöntemleri, pozitivist bir bakış açısıyla edebiyat eleştirisine uygulayan Hyppolyte Taine ve Eugene Véron’un benimsediği anlayışlardan hareket eden Ahmed Reşid, eserin “Bedî” bölümünde ağırlıklı olarak şiir estetiği üzerine değerlendirmeler yapmaktadır. Çalışmamızda Nazariyât-ı Edebiye’nin “Bedî” bölümünde ele alınan edebî estetik ve eleştiri kavramları üzerinde durulmaktadırÖğe Ahmet Mithat Efendi’nin Cellât romanı ve erken modern Avrupa'da şiddet (1500-1800)(Journal of Turkish Studies, 2015-04) Korkmaz, FerhatAhmet Mithat Efendi, Türk edebiyatında roman sanatının öncü isimlerindendir. Şemsettin Sami ve Namık Kemal’in araladığı bu yeni türün kapısından giren Ahmet Mithat Efendi, otuzun üzerinde roman yazarak Türk romancılığının en üretken sanatçıları arasına girmeyi başarmıştır. Fazla sayıdaki romanından ötürü kendisine “ticari kaygı” yakıştırması yapılsa da esasında o, devrin meselelerine çözüm üretme amacıyla sanatını bir araç olarak kullanmıştır. Romanlarında hokkabazlık hikâyelerinden ajanlık faaliyetlerine kadar birçok önemli konu vardır. Ayrıca gazeteci olduğu için sanatında Osmanlı ülkesinin sorunları üzerine eğildiği kadar Orta Doğu, Afrika, Amerika ve Avrupa’nın meseleleri ve tarihiyle de ilgilenmiştir. Avrupa tarihinin iç içe olduğu şiddet, bu dönemde Ahmet Mithat Efendi’nin dikkatini çekmiş, Cellât adlı romanıyla kurgusal bir ortamda bunu okurun beğenisine sunmak istemiştir. Cellât, şiddetin temsilinin amaçlandığı ilk Türk romanıdır ve romanda Türk okuru için vaka akışı dikkatle gözetilmiştir. Romanda bulunan kimi sahneler, modern izleyicinin görmeye dayanamayacağı türden infaz, işkence ve şiddet sahneleri içermektedir. Tarihsel gerçeklikleri romanına yansıtmaktan hoşlanan Ahmet Mithat Efendi, Cellât’ta bir cellâdın ve oğlunun şiddet içinde geçen hayatını Avrupa tarihiyle koşut tutarak anlatır. Napolyon’un Elbe adasındaki sürgünden dönüp Waterloo Savaşı’na sonuna kadar süren yüz günlük iktidarı zamanında geçen olaylar, büyük bir romancı dehasıyla kurgusal ortamda anlatılmaktadır. Çalışmamızda, Cellât romanındaki kurgusal ortam göz önünde tutularak erken modern Avrupa’da (1500-1800) şiddet ele alınacaktırÖğe Ahmet Mithat Efendi’nin ilk romanlarında Mısır ve Mısırlılar(Atatürk Üniversitesi, 2011-06) Korkmaz, FerhatAhmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami’den sonra ikinci telif romanı yazan Türk romancısıdır. Osmanlı Devleti açısından 18. Yüzyıldan itibaren başlayan Mısır sorunu, 19. Yüzyılda özellikle Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde en karmaşık halini alır. 1517’de fethedilen; ancak 1882’de Osmanlı Devleti’nin elinden çıkan Mısır bu ilk romancılarımızın ilgisini çekmiş ve Tanzimat dönemi romanlarında bu ülkeye ait kimi konular işlenmiştir. Tanzimat romanında Mısır coğrafyası mekân olarak kullanılmış, roman yazarları ise romanlarının kimi bölümlerini Mısır, Mısırlılar veyahut Mısır’daki meselelere ayırmıştır. Ahmet Mithat Efendi de bir Tanzimat romancısı olarak Mısır konusuna bîgâne kalmamıştır. Onun romanlarını Osmanlı ülkesinin yaşayan halklarının siyasi, ekonomik, coğrafi, sosyal, psikolojik ve kültürel tarihi olarak değerlendirdiğimizden makalemizde, Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarında Mısır coğrafyası ve Mısırlılar ele alınmıştırÖğe Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarında Üsküdar(Üsküdar Belediyesi Kültür Ve Sosyal İşler Müdürlüğü, 2012-11) Korkmaz, FerhatAhmet Mithat Efendi, otuzu aşkın romanıyla Türk toplumuna roman okumayı ve yazmayı öğreten edebiyatçımızdır. Romanlarını yazdığı ve ikbalinin en parıltılı günlerini yaşadığı 1874-1908 yılları -1876’ya kadar Rodos’ta sürgün olsa da- arasındaki otuz dört yıl, Osmanlı ülkesi ve payitahtının siyasi, ekonomik ve düşünsel bakımlardan çok hareketli bir dönemidir. Onun romanlarında medeni dünyanın ve İmparatorluk ailesinin bütün fertleri ve mekânları yer alır. Yazın hayatı boyunca neredeyse her yıl bir roman telif eden Ahmet Mithat Efendi, uzak coğrafyalara ilgi duyduğu kadar yaşadığı dönemin İstanbul’unu büyük bir ustalıkla eserlerine yansıtmıştır. Her şeyden önce Ahmet Mithat Efendi bir İstanbul âşığıdır. Beykoz’u ikamet yeri olarak seçen ve İstanbul’un Avrupa yakasındaki matbaasında çalışan Ahmet Mithat Efendi’nin Akbaba’dan bindiği Şirket-i Hayriyye Vapuru Üsküdar’dan geçer. Romanına otobiyografik hususiyetleri taşımaktan hoşlanan bu büyük romancının eserlerinde 1880’den 1912’ye kadar neredeyse her gün gördüğü Üsküdar’ın daima önemli bir yeri olmuştur. Romanlarına yaşadığı kenti bir fon olarak ve genellikle realist bir anlayışla yansıtan Ahmet Mithat Efendi’nin birçok romanında Üsküdar, bütün canlı tasvirleriyle yerini alır. Kimi romanlarının büyük bölümü Üsküdar’da geçer. Bu vesileyle Üsküdar, şaşaalı yaşamının son günlerini yaşayan büyük bir İmparatorluktan bütün güzelliğiyle günümüze ışır. Çalışmamızda Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarında Üsküdar ele alınacak, seçilen mekânın roman unsurları üzerindeki tesirleri incelenecektirÖğe Anneme söyleyin(Yolcu Dergisi, 2017-10-04) Korkmaz, FerhatÖğe Balkan Cities and Culture in Tanzimat era Turkish novel(2012-10) Korkmaz, FerhatÖğe Başlangıcından Cumhuriyet’e Yeni Türk şiirinde melankoli(Grafiker Yayınları, 2018) Korkmaz, FerhatÇalışmanın giriş bölümünde melankoli kavramı hakkında genel bir değerlendirme yapılmıştır. Bu bölümde çalışmanın konusu, amacı, yöntemi ve konu kapsamı hakkında bilgiler verilmiştir. Birinci bölümde melankolinin tanımı, melankolik kuram ve melankolik durum, bellek ve imgelem kavramları üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde melankoli kavramının İlk Çağ’dan günümüze kadar dünya bilim ve sanat tarihindeki seyri ele alınmıştır. Çalışmamızın asıl kısmını teşkil eden ve “Yeni Türk Şiirinde Melankoli” başlığını taşıyan üçüncü bölüm, “Kayıp Obje Eksenli Melankoli” ve “Melankolik Duygu Durumları” şeklinde iki ana tasnifle verilmiştir. “Kayıp Obje Eksenli Melankoli” kısmında evlat, anne, eş, gençlik, arkadaş, öz saygı ve vatan toprağı gibi kayıplar konusunda melankoli literatürü doğrultusunda yorumlar yapılmış ve konuya örnek teşkil eden şiirlerden alıntılar verilmiştir. “Kayıp Obje Eksenli Melankoli” kısmında ise hiçlik duygusu, kriz, acı veren keyifsizlik, suçluluk duygusu ve cezalandırılma kaygısı, derunî sitem, söylenme ve sövgü, geçmeyen bir geçmiş ve nûr-i siyeh, melâl-kelâl, intihar ve kendini yok etme eğilimi, anlamlı bağlarda değişme ve aşk melankolisi konuları değerlendirilmiştir.Öğe Batman’da yeni bir keşif: Deraser (Arık) mağara resimleri(Journal of Turkish Studies, 2013-01) Korkmaz, Ferhat; Soydan, ErsoyDoğu Anadolu'nun yüksek ve karlı dağlarından doğup kurak bölgelere can veren Fırat ve Dicle nehirleri tarih boyunca Mezopotamya ve çevresinde yaşayan topluluklar için yaşamsal önem taşıyordu. Mezopotamya uygarlıkları Fırat ve Dicle’ye komşu olan topraklarda gelişmiş, bu iki nehrin kıyısında çok sayıda yerleşim yeri kurulmuştur. Tarihi yerleşim birimlerinden biri de bugün Batman ilinin Gercüş ilçesine bağlı Deraser (Arık) mezrasıdır. Burada çok sayıda tarihi kalıntı bulunmaktadır. Gercüş ilçesine yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta bulunan ve Dicle nehrine hakim bir noktada kurulan Deraser (Arık) mezrasında çeşitli yapı kalıntıları, kayalara oyulmuş mezarlar ve mağara duvarlarına çizilmiş tarihöncesi olduğu tahmin edilen resimler bulunmaktadır. Anadolu’da kayalara çizilmiş tarihöncesi resimlere birçok yerde rastlanmaktadır ancak kırmızı ve siyah boyayla fresko tekniğiyle yapılmış resimler nadir olarak görülmektedir. Bu nedenle Deraser’deki (Arık) Berha Nivisandi (Yazılı Mağara) olarak adlandırılan toprak ya da kök boyayla yapılmış kırmızı ve siyah renkli resimlerin bulunması önemli bir gelişmedir. Buradaki mağara resimlerinde genellikle evcil hayvan tasvirleri, vahşi hayvan mücadeleleri ve kadınlıerkekli şenlik sahneleri bulunmaktadır. Dünyanın pek çok yerinde bulunan tarihöncesi mağara resimleri ile tematik olarak benzeşmekle birlikte çizim tekniği bakımından özgün bir biçime sahiptir. Çalışmamızda daha önce bölgede çalışan araştırmacılar tarafından çeşitli nedenlerle farkına varılamayan Deraser (Arık) mağaralardan derlenmiş resimlere ve bu resimlerle ilgili olarak yapılan araştırma sonuçlarına yer verilecektirÖğe Beş usta (Ahmet Midhat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet Cevdet Paşa, Şemsettin Sami, Muallim Naci)(Efe Akademi Yayınevi, 2020) Korkmaz, FerhatÖğe Bir gazetecinin romanı: Esrâr-I Cinâyât(Journal of Turkish Studies, 2011-01) Korkmaz, FerhatTürk edebiyatında modernleşme gazete aracılığıyla başlar. Edebiyatımıza yeni kazandırılan pek çok tür varlığını ve gelişimini gazeteye borçludur. Yusuf Kâmil Paşa, gazetede tefrika ettirmek suretiyle ilk çeviri romanı Türkçeye kazandırır. Bundan sonra Tanzimat döneminde roman, gazetelerde tefrika yoluyla yayımlanır. Ahmet Mithat Efendi hem gazeteci hem de romancıdır. Gazete ve roman arasında uzlaşma arayan Ahmet Mithat Efendi, Esrâr-ı Cinâyât romanında bu iki türün birbirine olan katkısını ele alır. Romanda doğruların yanında yer alan bir gazeteci ve baskıyla karşı karşıya kalan bir devlet memurunun suçluların yakalanıp adalete teslim edilmesi ve kamuoyunun vicdanının rahatlatılması için yaptıkları işbirliği ele alınmaktadır. Gazete ve gazeteciyi vaka çözümünde en önemli unsur haline getiren romancı, Tanzimat dönemi gazeteciliği hakkında bize pek çok bilgi de sağlamaktadır. Bu vesileyle gazetecilik, matbaacılık, Matbuat Nizamnamesi, ifade özgürlüğü, gazete-iktidar ilişkisi ve sansür gibi meseleler romanda üzerinde en çok durulan konular haline gelir.Öğe Cenab Şahâbeddin’in şiirlerinde kontemplasyon(Dicle Üniversitesi, 2016-12-01) Korkmaz, FerhatImmanuel Kant’ın henüz aydınlanma çağında evreni seyir ve Yüce Yaratıcı’dan hareketle tefekkürî düşünme mânâsında kullandığı bir kavram olan “contemplation”, başta Romantik Çağ sanatçıları daha sonra da Parnas akımına ait bir anlayışla eser veren Batılı şairlerin eserlerinde çeşitli şekillerde yer bulur. Edmund Burke’un ilk olarak ortaya attığı “yüce” kavramıyla da ilişkilendirilebilecek “temâşâ”, yenileşmeye başlayan Türk şiirinde önemli yer tutmaya başlar. 1889- 1893 yılları arasında Paris’te Tıp eğitimi alan ve bu vesile Batı şiirini tanıyan Cenab Şahâbeddin’in şiirlerinde ilgili kavramla bağlantılı olarak tabiatı temâşâ ve bu temâşâ neticesinde evreni derk etme arzusu göze çarpar. Bu çalışma, Cenab Şahâbeddin’in şiirlerine yansıyan “contemplative” eylemin incelenmesinden oluşmaktadır.Öğe “Cezmi" Namık Kemal(Kopernik Kitap, 2021) Korkmaz, FerhatNamık Kemal`in 1880-1883 yılları arasında cüzler hâlinde yayımlanan Cezmi`si, Türk edebiyatındaki ilk tarihî romandır. Eserde 16. yüzyılda Osmanlı ile İran arasında, Doğu Anadolu, Kafkasya ve Kırım toprakları üzerindeki hâkimiyet mücadelesi konu edilir. İran seferine katılan asker-şair Cezmi, Kırım Hanı Adil Giray, İran şahının karısı Şehriyar, saraya mensup Perihan Cezmi`nin başlıca kahramanlarıdır. Olaylar, İstanbul`da başlar; ancak büyük bir bölümü İran sarayında geçer. Tanpınar dahil birçok eleştirmen, romanın ‘ittihad-ı İslâm` düşüncesini işlediği hususunda hemfikirdir. Roman, aslına sadık kalınarak yeni harflere aktarılmış, sadeleştirilmemiştir. Ancak günümüz okurunun anlayamayacağı kelime ve tamlamaların sözlük anlamları ilgili sayfanın altında verilmiştir. Bunun dışında bazı eklerin ve ünlü/ ünsüz harflerin yazımında günümüz imlasına uyulmuştuÖğe Edebiyat dergilerine yansıması üzerine bir araştırma(Muş Alparslan Üniversitesi, 2017-05) Korkmaz, FerhatÖğe Edip Cansever’in şiir hakkındaki düşünceleri(New World Sciences Academy, 2011-09) Korkmaz, Ferhatİkinci Yeni şiir hareketi Türk şiirinin gelişimi açısından önemli bir aşamadır. Edip Cansever, İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerindendir. O, şiir hareketi içinde poetik görüşleriyle dikkat çeker. Cansever, gerek yazdığı denemelerde, gerekse kendisiyle yapılan mülakatlarda şiir görüşünü ifade etmiştir. Her ne kadar bu konuda bağımsız poetik bir eser meydana getirmemişse de çoğunlukla şiirde anlam, düşünce, biçim, gelenek gibi konular üzerinde durmuştur. Bu düşünceleriyle şiir sanatı bakımından modern görüşlere sahiptir. Çalışmada Cansever‟in poetik görüşlerini farklı başlıklar altında ele alıp değerlendirilecektir.Öğe Edip Cansever’in şiirlerinde göz imgesi(Journal of Turkish Studies, 2012-01) Korkmaz, Ferhatİkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çağdaş Avrupa sanatında görülen parçalanmışlık ve anlamsızlık, Türk sanatına da yansır; çağdaş Türk şiirinde de gözle görülür bir değişme yaşanır. Edip Cansever, Türk şiirinin bu kırılma noktasında durur. İlk şiirlerini Garip’in etkisiyle kaleme alan Cansever, İkinci Yeni’nin 1950’li yılların ikinci yarısından sonra belirginleşmeye başladığı dönemden itibaren yeni tarz şiirler yazmaya başlar. Özellikle Yerçekimli Karanfil (1957) adlı şiir kitabıyla İkinci Yeni hareketinin poetikasına uygun eser veren Cansever, ilk şiirlerinin aksine kübizm, sürrealizm ve bilinçaltına meyleder; şiirlerinde sessel, yazımsal, sözdizimsel ve sözcüksel sapmalara, alışılmamış bağdaştırmalara yer verir. Yeni şiir tarzının yaygınlaştığı yıllarda, göz organı resme gerçekte olduğu gibi değil; ya ikiden fazla ya da nispetsiz bir biçimde yansıtılmıştır. Bu durum dönemin güncel sanat eğiliminin dikkat çeken bir hususu olmuştur. Edip Cansever’in şiirlerinde göz sözcüğünün kullanımı belli bir düzeyde artmıştır. Onun şiirlerinde göz, parçalanmışlığın önemli bir odak noktası, bilinçaltı derinliğinin dışavurumunun bir parçası olur. Makalenin amacı, resim ve sinema sanatının şiiri etkilemesi bakımından Edip Cansever’in İkinci Yeni dönemi olarak söz edilen yıllarda göz organını nasıl kullandığını saptamaktır. Çalışmamızda Cansever’in İkindi Üstü (1947), Dirlik Düzenlik (1954), Yerçekimli Karanfil (1957), Umutsuzlar Parkı (1958), Petrol (1959), Nerde Antigone (1961) ve Tragedyalar (1964) adlı şiir kitaplarında göz sözcüğünün anlamsal ve imgesel dönüşümü incelenmiştir.Öğe Feminist edebiyat eleştiri kuramları açısından Nezihe Meriç’in korsan çıkmazı romanı üzerine bir değerlendirme(Edebî Eleştiri Dergisi, 2019-12-31) Korkmaz, FerhatFeminizm, politik, kültürel veya ekonomik bakımlardan toplumda cinsler arasında ayrımı reddeden ve kadın haklarının yasal yollarla korunmasını sağlamayı amaçlayan hareketlerin tümünü ifade eder. Kadınları, ataerkil kültürün yarattığı yıkıcı zihinsel bağımlılıktan kurtarma amacını taşıyan feminist kuramlar, edebiyat eleştirisinde, erkeklere ait metinlerdeki egemen görüşleri ortaya koyma, kadınlara ait metinler üzerinde de kadın imgesini saptama ve bu imgeye ataerkil normların sızıp sızmadığını tespit etme ilkelerini temel alır. Feminist edebî eleştirinin temel amacı, feminist bir gündem oluşturup bu doğrultuda bir estetik yaratmaktır. Türk romanı ve öyküsü, İkinci Dünya Savaşı sonrası edebiyat ortamının ivme kazandırmasıyla yeni bir anlatım düzenini benimsemiş, özgürlük, insan ve kadın hakları, çoğulculuk gibi çağdaş dünya edebiyatındaki temalar, Türk roman ve öyküsünde konu olarak işlenmeye başlamıştır. Nezihe Meriç’in 1961 yılında yayımladığı ve 1962 yılında sayesinde TDK roman ödülünü kazandığı Korsan Çıkmazı romanı, kadın sanatçıya ait bir edebî metin olmakla birlikte kadının yetişmesi, toplumsal varlığı ve edebî söylem inşa etmesi bağlamında öncü eserlerden sayılmaktadır. Çalışmamızda, Korsan Çıkmazı, Türk ve dünya sanat ve edebiyat hayatında önemli dönüşümlerin yaşandığı 1960’lı yılların sosyal, kültürel, ve politik ortamını arka fonda cinsel politika bağlamında aktaran öncü eserlerden olmasından ötürü seçildi. Bu nedenle çalışmamızda, Korsan Çıkmazı romanı, feminist edebiyat eleştirisi kuramları göz önünde tutularak feminist söylemler bakımından analiz edilmiştir.Öğe Geçmişten günümüze kalan bir tartışma ve forum dergisi çevresinde gelişen edebi bir hareket(Türkbilig, 2014-06-01) Korkmaz, FerhatOsmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleriyle Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk edebiyatı edebi muhitler ve hareketler bakımından son derece zengindir. Araştırmacılar tarafından Demokrat Parti dönemi olarak adlandırılan 1950-1960 yılları arasında, İkinci Yeni hareketi ile birlikte var olmuş başka bir edebi hareketin adı “Forum Çevresi”dir. Türk medeniyetinin Batı medeniyeti ile sentezini savunan “Forum Çevresi”, özellikle roman ve hikâye türlerinde verdikleri eserlerle adlarını duyurmak istemişlerdir. Batı edebiyatından T. S. Eliot, James Joyce, Franz Kafka, Virginia Woolf ve Marcel Proust gibi modern edebiyat temsilcileri olan şair, öykücü ve romancıların etkisiyle eser vermeyi hedefleyen “Forum Çevresi” tıpkı takip ettikleri sanatçılar gibi modernist bir edebi hareket kurmuşlardır. Hareketin savunucusu Metin And’dır. Bilge Karasu, Feyyaz Kayacan, Mehmet Başaran ve Oktay Rifat hareketin görüşlerine bağlı olarak eser vermişlerdir. “Forum Çevresi”ni oluşturan şair ve yazarlar, genellikle Forum, Yenilik ve Pazar Postası yayımları etrafında eser vermişlerdirÖğe “Hace-i Evvel” Ahmet Midhat Efendi(Kopernik Kitap, 2021) Korkmaz, FerhatMidhat Paşa`nın Bağdat`ta kurduğu sanat okulları için yazılan Hâce-i Evvel (1871), Osmanlıdaki ilk modern ders kitaplarındandır. Sekiz cüzden oluşan ve ilk müzecimiz ressam Osman Hamdi Bey`in katkılarıyla hazırlanan bu eserde cebir, geometri, coğrafya, tarih, astronomi ve fen bilimleri derslerine ait konular, bu konuların öğretmenlerce öğrencilere nasıl öğretilmesi gerektiğine dair bilgiler, sorular ve şemalar vardır. Ahmet Midhat Efendi, hâce-i evvel unvanına bu eseriyle lâyık bulundu. Türk eğitiminin modernleşmesi açısından önemli olan ders kitabı, orijinal metne sadık kalınarak hazırlandı, günümüzde bilinmeyen kelime ve tamlamaların anlamları sayfa altlarında verildi.Öğe İbnülemin Mahmut Kemal’in Ahlâk adlı eseri üzerine bir araştırma(Gaziantep Üniversitesi, 2018-05) Korkmaz, Ferhatİbnülemin Mahmut Kemal İnal (1871-1957), Osmanlı Devleti’nin son dönem şairleri, müzisyenleri, hat sanatçıları ve devlet adamları üzerine biyografi çalışmalarıyla tanınan bilgin şahsiyetlerdendir. İbnülemin Mahmut Kemal’in 1308 (1891) yılında Mahmut Bey Matbaası tarafından yayımlanan Ahlâk adlı eseri ahlâk konusuyla alakalı 37 sayfalık müstakil bir eserdir. Eser, İbnülemin Mahmut Kemal’in ilk çalışmalarından olup Tercümân-ı Hakîkat ve Mürüvvet gazetelerine yazdığı makalelerini topladığı bir kitaptan oluşmaktadır. Eserde, ahlâk felsefesi, ahlâkın estetik ile olan ilişkisi ve eğitimin ahlâksal yönleri gibi konular üzerinde duran İbnülemin Mahmut Kemâl; benzer yazıları nedeniyle İslâm mütefekkiri ve ahlâkçısı olarak kabul edilmiştir. İbnülemin Mahmut Kemal’in sözünü ettiğimiz eserinin tam metin olarak yeni alfabeye aktarılmadığı; ancak bazı çalışmalarda birtakım alıntılarla sözünün geçtiği görülmektedir. Çalışmamız bu eksikliği gidermek amacı üzerine kurulu olduğundan Ahlâk adlı eserin incelemesi ve yeni harflerle tam metin neşrinden ibarettir.Öğe İkinci Yeni limanı pazar postası(Salkımsöğüt Yayınları, 2012) Korkmaz, Ferhatİkinci Yeni şiiri belirirken kendine uygun bir sığınak, bir liman arar. Çaldığı kapılar yüzüne kapanır, tutunma yolları arar. İşte İkinci Yeni'ye kucağını açan ilk liman Pazar Postası'dır. Böyle olduğu için bu konuyla ilgili makale, deneme, tartışma ve soruşturmalara ayrı bir önem verilmiştir. Tiyatro, sinema, resim ve müzik gibi sanatlarda yaşanan gelişmeler de çalışmamız içerisinde ele alınmıştır. Bu yönüyle Türk edebiyat, sanat ve kültür tarihinin önemli bir kırılma noktasına ev sahipliği yapan Pazar Postası'nın incelenmesinin, hem o dönemden günümüze kalan pek çok tartışmaya açıklık kazandıracağını hem de Türk edebiyatında süreli yayım sayfalarında unutulup gitmiş pek çok edebî metni edebiyat ve kültür çevrelerine yeniden sağlayacağını umuyoruz. Eserimizin giriş bölümünde 1950-1960 yılları arasında siyasi, sosyal ve edebî ortam incelenmiştir. Bu dönemin sosyal, siyasal ve edebî özellikleriyle ilgili olarak o dönemin ön plana çıkan gelişmelerine göz atılmıştır. Birinci Bölüm "Pazar Postası'nın İncelenmesi" başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Pazar Postası'nın monografik özellikleri analiz edilmiştir. Pazar Postası'nın tarihçesi ve yüzlem düzeni de ele alınmıştır. Çalışmamızın esas kısmı olan İkinci Bölüm, "Pazar Postası'nın Türk Edebiyatındaki Yeri ve Önemi" başlığını taşımaktadır. Bu bölümde, gazetenin siyasal tavrı incelenmiş ve dönemin siyasal yapısı içerisindeki yeri geniş olarak değerlendirilmiştir. Özellikle Pazar Postası'nın İkinci Yeni hareketi açısından önemi üzerinde durulmuş, öykü, roman ve dil tarihimizdeki yeri ele alınmıştır. Gazetenin Türk edebiyatındaki öneminin yanı sıra bu bölümde, tiyatro, sinema, resim ve müzik sanatları açısından önemi üzerinde de durulmuştur.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »