Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Çalışmaları
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Farklı yağ kaynaklarından üretilen biyodizellerin setan sayılarını arttırmak için 2-ethylhexyl nitrate katkı maddesinin kullanılması ve etkilerinin araştırılması(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-10-08) Erünali, Halil; Yaşar, FevziEnerji, sanayi devriminin erken başlamasından itibaren sosyo-ekonomik büyümeyi sürdürmek için temel parça haline gelmiştir. Dünyanın pek çok ülkesi ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük bir kısmını petrolden karşılamakta olup bu petrolün büyük çoğunluğu da ithal etmekte ve bu durum enerji bağımlılığı gibi çok kritik bir problem oluşturmaktadır. Ülkemiz gibi fosil kaynaklı enerjilerinin büyük çoğunluğu ithal eden ülkeler için yerli kaynaklarla üretilebilir alternatif enerji kaynakları çok kritik bir konudur. Alternatif enerji kaynakları içerisinde dünyada giderek önem kazanan biyoyakıtların, fosil kökenli yakıtlara alternatif olarak kullanılabilmesi, enerji konusunda dikkatlerin bu noktaya çekilmesine neden olmaktadır. Bu çalışmada, ayçiçek yağı, mısır yağı, aspir yağı, kanola yağı ve zeytin yağından biyodizel üretimi araştırılmıştır. Mevcut yağın karakterizasyonu yapıldıktan sonra sırasıyla transesterifikasyon yöntemiyle laboratuvar ölçekli ve motor testlerinde kullanılan biyodizel üretilmiştir. Yağların düşük asit değerinden dolayı (0.22 mgKOH/gr) baz katalizörlü transesterifikasyon tercih edilmiş ve katalizör olarak potasyum hidroksit (KOH) ile alkol olarak metil alkol kullanılmıştır. Ayçiçek yağı, mısır yağı, aspir yağı, kanola yağı ve zeytin yağlarının setan sayıları hesaplanmış ve bu değerler saf halde, %0,1 2-EHN eklenmiş halde ve %0,25 2-EHN eklenmiş halde EN 14214 ve ASTM D6751 standartlarının uygun olduğu görülmüştür. Elde edilen sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde, ayçiçek yağı, mısır yağı, aspir yağı, kanola yağı ve zeytin yağından elde edilen biyodizel yakıtının biyodizel üretiminde yaygın olarak kullanılan hammaddelerden elde edilen yakıtlar ile benzer karakteristiklere sahip olduğu anlaşılmıştır.Öğe Derin öğrenme yöntemleri kullanılarak tornalamada takım seslerinden takım aşınmasının tahmini(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-09-04) İlenç, Ramazan; Koç, Savaşİlerleyen akım aşınması ve takım kırılmasının tahmin edilmesi, talaşlı imalat işlemlerinin anlık olarak izlenmesi, kesme parametrelerinin optimizasyonu ve veri tabanlarının oluşturulması açısından büyük bir öneme sahiptir. CNC torna tezgahlarıyla optimize edilen sistemler, yüksek hassasiyet ve doğrulukla sonuçlar elde etmek için tercih edilmektedir. Günümüzde, takım tezgahlarında giderek daha fazla sensör kullanımı söz konusu olup, veri miktarı aşırı derecede artmaktadır. Takım durumu izleme için uygun sistemler, sinyallerin doğasına bağlı olarak seçilmektedir. DL (Derin öğrenme) ve ML (makine öğrenmesi) modelleri, bu sistemlerden bazılarıdır. Bu çalışmada, tornalama sırasında kaydedilen ses verileri, DL ve ML modelleri kullanılarak analiz edilmiştir. İş parçası malzemesi olarak 316L paslanmaz çelik ve 1050 çelik malzemesi kullanılmıştır. Ses verilerinin öznitelikleri, genlik-zaman, mel-spektrogram, MFCCs (Mel Frekansı Kepstrum Katsayıları), ZCRs (Sıfır Geçiş Oranları) ve RMS (Karekök Ortalama Kare Enerjisi) kullanılarak çıkartılmıştır. DL modelleri olan 1D CNN (Evrişimsel Sinir Ağları) ve 2D CNN ile ML modelleri KNN (K En Yakın Komşular), SVM (Destek Vektör Makineleri), RF (Rastgele Orman) ve topluluk öğrenme modelleri, elde edilen öznitelikler kullanılarak eğitilmiştir. 316L paslanmaz çeliğin işlenmesi sırasında oluşan takım aşınması tahmininde 1D CNN modelinde %98.08, 2D CNN modelinde %96.72, KNN modelinde %94.26, SVM modelinde %90.43 ve topluluk öğrenme modelinde %96.99 gibi yüksek doğruluk oranları elde edilmiştir. 1050 çelik malzemesinin işlenmesi sırasında oluşan takım aşınması tahmininde ise 1D CNN modelinde %89.32, 2D CNN modelinde %91.24, KNN modelinde %89.6, SVM modelinde %84.27, RF modelinde %92.28 ve topluluk öğrenme modelinde %90.35 doğruluk oranları elde edilmiştir. DL yöntemleri ve ML modelleri, olumlu sonuçlar vermekte ve imalat sektöründe uygulanabilir sistemler olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, sanayi ve akademik alanlarda uygulanabilirliği ve literatüre katkısı ile dikkat çekmekte olup, gelecekteki çalışmalar için bir temel teşkil etmektedir.Öğe Metal destekli bor nitrür nanopartiküllerin sentezi ve karakterizasyonu(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-09-24) Belge, Aygül; Kurt, KadriNanobilim ve nanoteknolojide son yıllarda yaşanan gelişmeler, nano ölçekli yapıların güçlendirilmiş mekanik, termal ve elektriksel özellikleri nedeniyle elektronik, farmasötik, biyomedikal, çevre, tıp ve enerji depolama gibi çeşitli alanlarda birçok uygulamada kullanılmasını sağlamıştır. Bor nitrür nanoyapılar bunlara iyi bir örnektir. Bu çalışmada, amonyak gazının borik asit ve üre karışımı ile reaksiyonundan bor nitrür ve mangan destekli bor nitrür nanoyapılar başarıyla sentezlendi. Sentezlenen nano yapılı malzemelerin fiziksel ve yapısal özellikleri Enerji Dağılımı X-Işını Spektroskopisi (EDX), Fourier Dönüşümü Kızılötesi Spektroskopisi (FTIR) ve Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) ile belirlendi. Deneyler borik asit ve ürenin manyetik karıştırıcıda karıştırıldıktan sonra azot kaynağı olarak amonyak katıldıktan sonra bir hidrotermal reaksiyon sistemi (Fytronix, FYHT-8000) ile 200 °C'de 24 saat süreyle gerçekleştirildi ve bor nitrür (h-BN) nano yapılar elde edildi. Mangan destekli bor nitrür (h-BN-Mn) nano yapılar ise literatürde belirtilen yöntemde bazı modifikasyonlar yapılarak bor nitrürün sonike edilmesinden sonra mangan içeren çözeltinin eklenerek ultrasonik banyoda karıştırılmasından sonra sodyum bor hidrür ile indirgenmesinden elde edildi. FTIR sonuçları bor nitrür ile mangan destekli bor nitrürün varlığını ve borun nitrojene atomik oranının bor ve nitrojen arasındaki kimyasal stokiyometrik ilişki ile uyumlu olduğunu gösterdi. Ayrıca SEM ve EDX sonuçlarına göre h-BN ve h-BN-Mn nanoyapıların literatür ile uyumlu olduğunu göstermektedir. Sentezlenen h-BN-Mn nanoyapılar başta enerji depolama olmak üzere birçok uygulamalarda nanomateryal olarak kullanılabilir. Bu çalışmada hidrojen enerjisi depolama üzerine çalışma yürüttük. Çağımızda hızla tükenen fosil yakıtlar nedeniyle, temiz ve sürdürülebilir enerji türlerine gereksinim duyulmaktadır. Hidrojen enerjisi ile ilgili dünya ve Türkiye’de yapılan birçok çalışma mevcuttur ama depolama ile ilgili yeterli bir gelişim söz konusu değildir. Nano ölçekte depolama için en uygun görünen bor nitrür nanopartikülleri bizi bu çalışmaya sevk etmektedir.Öğe Kuzey Irakta kıraât eğitimi veren kurumlar (Nuru’l Hikme Eğitim ve Kültür Vakfı örneği)(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-09-05) Çiçek, İbrahim; Bayraktutan, OsmanKur’ân-ı Kerim nazil olmaya başladığı andan günümüze kadar insanlar, sure ve ayetlerin eşsiz nazmı ve güzelliği karşısında aciz kalmışlardır. Şairler ve edipler bu güzellik karşısında hayranlıklarını dile getirmekten kendilerini alamamışlardır. Kur’ân-ı Kerîm ve kıraâti Hz. Peygamber’den itibaren günümüze kadar kuşaktan kuşağa aktarılarak nakledilmiştir. Bu kuşakların en önemli halkasını ise Ashâb-ı Kirâm oluşturmuştur. Kur’ân ve kıraâtlerinin Hz. Peygamber’den sahih olarak nakledilmesinde çok sayıda kıraât âlimi, kurrâ, hafız ve hattatlar büyük gayretler göstermişlerdir. Tüm bunlara rağmen gerek ülkemizde gerekse de Arap dünyasında kimi çevrelerce sahih kıraâtlerin dışında yeni kıraâtler oluşturulmaya çalışılmakta ve tecvidin bidat olduğunu savunulmaktadır. Sahih kıraâtin Hz. Peygamberden geldiği şekli üzere muhafaza edilebilmesi ve uydurma/zayıf kıraâtlerin önüne geçilebilmesi için İslam dünyasının birçok bölgesinde kıraât medreseleri bulunmaktadır. Bu minvalde Kıraât tarihimizin önemli yapı taşlarından birini oluşturan medreselerden biri olan Nuru’l-Hikme Eğitim ve Kültür Vakfı yüksek lisans tezimize konu olacaktır. Sözü geçen vakıf tarihten gelen ilmi geleneği sürdürmesi ve yürütmekte olduğu eğitim programıyla toplum içerisinde sahih kıraâtlerin yaygınlaşmasını, sahih kıraâtlere sahip hafız ve kurrâların yetişmesini sağlamak, sahih kıraâtlerin muhafazasını ve sahih -sahih olmayan ayrımının doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlayabilmeyi hedeflemektedir. Yapacağımız bu çalışma İslam dünyasının farklı bölgelerinin ortak paydası olan İslam ilim geleneğinin muhafazası adına yapmış olduğu çalışmaları bir nebzede olsa gözler önüne serecektir. Çalışmanın bilimsel proje olarak sunulması farklı bölgelerde yapılan kıraât çalışmalarını ortaya koyacağı anlamına geleceğinden, İslam ilim mirasının tek bir kaynaktan beslendiğini ortaya koyması açısından büyük bir önem arz etmektedir.Öğe Yeni tip insert uç ile AL6061 malzemeye bilyeli parlatma yöntemi uygulanması ve yüzey özelliklerinin incelenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-06) Aydın, Feyza; Adıyaman, OktayDerin haddeleme, malzeme yüzeylerinin iyileştirilmesi için uygulanan ve yaygın olarak kullanılan bir yüzey düzeltme metodudur. Bu metot ile malzeme yüzeyindeki mekanik özellikler (sertleşme, aşınma direnci, yorulma) ve yüzey pürüzlülüğünde iyileşmeler meydana gelmektedir. Bu çalışmanın amacı, yeni tasarlanmış ve mevcut katerlere takılabilen bir ezici uç ile farklı tornalama işlemlerine sahip (boyuna, konik, radüslü) Al6061-T6 malzemenin derin haddelenmesi yoluyla kullanılabilirliğinin araştırılması ve deneysel olarak derin haddeleme sonuçlarının incelenmesidir. Çalışmada, WNMG insert uç modeli baz alınarak küresel uca sahip ezici tip uç imal edilerek, farklı parametreler kullanılmış ve Al6061-T6 malzemeye derin haddeleme işlemi uygulanmıştır. Derin haddeleme işlemleri CNC torna tezgâhında yapılmış ve işlem parametreleri olarak 143N, 330N, 495N haddeleme kuvveti, 0.04 mm/dev, 0.08 mm/dev ve 0.12 mm/dev ilerleme miktarı ile 400 dev/dak, 600 dev/dak ve 800 dev/dak devir sayısı belirlenmiştir. Tornalanan Al6061-T6 parçalardaki yüzey pürüzlülüğü incelenmiş, parametrelerin yüzey pürüzlülüğü üzerine etkileri analiz edilmiştir. Çalışma sonunda mevcut standart tornalama katerlerine uyumlu olarak tasarlanan küresel uçlu ezici ucun derin haddelemede kullanılabilir olduğu, farklı tornalama kontürlerine sahip torna parçalarının derin haddelenmesinde yüzey pürüzlülüğünü iyileştirdiği görülmüştür. Mikrosertlik sonucunda Ra üzerinde en ideal parametreler tespit edilmiştir. Optik mikroskopta yüzey görüntüleri alınmış ve ilerlemenin artışıyla yüzeyde bozulmaların meydana geldiği görülmüştür. SEM görüntülerinde ince taneli tabakaların varlığından söz edilebilir. EDX analizlerinde yüzey üzerinde en fazla değişimin %C oranında oluştuğu görülmüştür.Öğe Lazer, MIG ve TIG kaynaklı API 5L X60 çeliğinin mekanik ve mikroyapısal özelliklerinin incelenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-04-29) Gök, Burhan; Adin, Mehmet ŞükrüPetrol ve doğal gazın iletiminde kullanılan API 5L standardındaki borular genellikle kaynak yapılarak birleştirildiğinden yapılan kaynağın kalitesi büyük önem arz etmektedir. Bu yüzden, kullanılan kaynak teknolojilerinin uygunluğu çok önemlidir. Bu deneysel çalışmada, görece oldukça yeni bir teknoloji olan lazer kaynağının, kök kaynağı olarak kullanılmasının etkileri araştırılmıştır. Bu kapsamda, MIG, TIG ve Lazer kaynak teknolojileri kullanılarak API 5L X60 kalitesindeki çelik numuneler, farklı kaynak parametrelerinde kaynak edilmişlerdir. Çalışmanın maliyet-etkin olması amacıyla, kaynak parametreleri ve deney sayısı Taguchi optimizasyon yöntemine göre belirlenmiştir. MIG, TIG ve Lazer kaynak teknolojileri ile kaynak edilen numunelerin kaynak kalitelerinin belirlenmesi amacıyla, radyografi, çekme ve sertlik testleri yapılmıştır. Ayrıca, belirlenen kaynaklı numunelerin kırılma yüzeylerinin hem görüntülenmesi ve hem de analizi için Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) ve Enerji Dağıtıcı X-ışını (EDX) ünitesi kullanılmıştır. Radyografi testleri sonucunda, MIG ve TIG kaynaklı bağlantılarda birçok kaynak kusurunun olduğu görülmüştür. Diğer yandan, MIG+Lazer ve TIG+Lazer kaynaklı bağlantıların kaynak kalitelerinin, Lazer kök kaynağının olumlu etkisiyle çok daha iyi olduğu tespit edilmiştir. Çekme testleri sonucunda, MIG ve TIG kaynakları ile yapılan bağlantıların maksimum çekme kuvvetlerinin, lazer kök kaynaklı MIG+Lazer ve TIG+Lazer bağlantılarına göre daha düşük oldukları ortaya çıkmıştır. Taguchi optimizasyon yöntemine göre yapılan analizlerde, en yüksek SN oranına TIG+Lazer kaynağı ve en düşük SN oranına ise MIG kaynağı ile ulaşılmıştır. ANOVA analizi sonucunda, en yüksek yüzde katkı oranının (en önemli faktörün) %84,36 ile kaynak teknolojisi olduğu görülmüştür. MIG, TIG, MIG+Lazer ve TIG+Lazer kaynaklı bağlantıların kırılma yüzeylerinin çekilen SEM görüntüleri incelendiğinde, tüm görüntülerde, sünek kırılmanın olduğu anlaşılmıştır. MIG, TIG, MIG+Lazer ve TIG+Lazer kaynaklı bağlantıların ölçülen sertlik değerlerinin kaynak bölgelerine göre karşılaştırmaları yapıldığında, en yüksek sertlik değerlerinin genel olarak ITAB bölgesinde yoğunlaştığı görülmüştür.Öğe Yaban keçisi capra aegagrus erxleben, 1777 (Mammalia: Artiodactyla)’un Batman ilinde doğal yayılış alanlarının ve popülasyon yoğunluklarının belirlenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-07-20) Yıldırım, Eyyup; Ulutürk, Servet2020-2022 yılları arasında Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Batman ili sınırlarında sekiz farklı istasyonda gerçekleştirilen saha ve izleme çalışmaları ile doğrudan ve fotokapan gözlem teknikleri kullanılarak yaban keçisinin (Capra aegagrus) dağılış alanları, popülasyon yoğunlukları ve habitat tercihleri tespit edilmiştir. IUCN’nin kırmızı liste ölçütlerine göre duyarlı (VU) kategoride yer alan C. aegagrus türünün izlenmesi için oluşturulan istasyonlarda 2169 gün arazide kalan toplam 12 fotokapana ait 1486 veri elde edilirken çalışmalarda 181 foto kapan-gün değerine ulaşılmış ve başarı oranı 1.98 fotoğraf/100 foto kapan-gün değeri olarak bulunmuştur. C. aegagrus’a ait gerçekleştirilen doğrudan gözlemlerde 307 birey (127 dişi; 82 yavru ve 98 erkek ) tespit edilirken, fotokapanlar ile 360 birey (112 erkek; 131 dişi ve 117 yavru) tespit edilmiştir. Ayrıca, yıllara göre değerlendirilecek olursa fotokapan ile 2020 yılında 59, 2021 yılında 139 ve 2022 yılında ise 162 birey tespit edilirken, doğrudan gözlemlerde 2020 yılında 76, 2021 yılında 79 ve 2022 yılında ise 152 birey tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular sonucunda, yaban keçisi C. aegagrus’un Batman ilinin kuzey ve güney bölgelerindeki dağlık ve ormanlık alanları tecih ettiği ve 100 Ha alanda ortalama 2.62 oranında muhtemel dağılış gösterdiği anlaşılmaktadır. Çalışma alanında yavru sayısındaki oranın düşük çıkması belli yaştaki dişi ve erkek avcılığının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Bu veriler ülkemizde dağılış gösteren C. aegagrus hakkında ki mevcut bilgilere önemli katkılar sağlayacağı gibi, gün geçtikçe sayıları daha da azalan yaban keçilerinin habitat tercihlerinin, besin tercihinin ve aktivite desenlerinin belirlenmesinde, daha aktif ve kapsamlı koruma programlarının geliştirilmesine katkıda bulunacaktır.Öğe Tarımsal ve hayvansal desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkisi: Batman ili örneği(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-16) Duran, Yasin; Çayın, MücahitBu çalışmada tarım ve hayvancılık sektörüne yönelik desteklemelerin kırsal kalkınmaya olası etkilerinin belirlenmesi ve bu desteklemelere ilişkin problemlerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu bağlamda tarım ve hayvancılık sektörüyle ön plana çıkan Batman ili ve ilçelerinde 300’ü tarımsal ve 110’u hayvansal olmak üzere destek alan 410 üreticiye/çiftçiye anket uygulanarak veriler elde edilmiştir. Elde edilen birincil veriler ile frekans ve yüzde dağılım analizleri, parametrik fark testleri (t ve Anova) ve Pearson korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz bulguları katılımcıların tarımsal ve hayvansal desteklemelerin kırsal kalkınmaya olumlu etkisi ile ilgili yargılarının orta düzeyde olduğunu ve özellikle desteklemelerin çeşitlilik ve miktar açısından yetersiz olduğunu göstermiştir. Araştırma kapsamında desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ve desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalamasının bazı değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek üzere sekiz tane hipotez oluşturulmuştur. Parametrik fark testleri olan t ve Anova testleri ile sınanan bu hipotezlerden sadece bir tanesi kabul edilmiştir. Araştırmada ayrıca desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ve desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalamasının bazı değişkenlerle ilişkisi için Pearson korelasyon analizi uygulanmıştır. Korelasyon analizi sonucunda desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ile gelir değişkeni arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki, desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalaması ve gelir değişkeni arasında ise negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu bulgulanmıştır.Öğe Takım talaş yüzeyi üzerine açılan soğutma yönteminin takım aşınması ve talaş morfolojisi bakımından incelenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-14) Şeker, Gülçin; Adıyaman, OktayTalaşlı imalat operasyonlarında ve kesme işleminde sıcaklık ve takım aşınması araştırma konuları olan başlıklar arasında en çok yer alan konulardandır. Araştırmalarda ve uygulamalarda farklı şekillerde soğutma işlemleri uygulanmaktadır. Talaş alma işleminde en yüksek sıcaklıklar takım talaş ara yüzeyinde oluşmaktadır. Sıcaklıkla birlikte kimyasal etkileşimler meydana gelmekte ve takım üzerinde farklı sürtünme kaynaklı aşınmalar oluşmaktadır. Sonuçta da takım körelerek ömrünü tamamlamaktadır. Bu nedenle takım talaş ara yüzeyindeki bir iyileştirme direkt olarak takım ömrüne etki ederek kesme performansını arttıracaktır. Bu çalışmadaki amaç sıcaklığın en fazla olduğu takım talaş ara yüzeyine soğutma işlemi uygulayarak sürtünmeyi azaltmak ve buna bağlı olarak sıcaklık artışını engellemeye yönelik bir uygulama yapmaktır. Böylece bu soğutma yönteminin, takım ömründe ve talaş morfolojisindeki etkilerini incelemektir. Bu amaca yönelik HSS bir takım üzerindeki talaş açısı yüzeyinde 1 mm çapında delik delinerek, bu delikten 25 bar basınçla soğutma suyu jetting soğutma yöntemiyle talaş takım ara yüzeyine uygulanmıştır. Klasik jetting soğutma yöntemi ile çalışmadaki soğutma yönteminin talaş, takım ömrü ve işleme uzunluğu bakımından etkileri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Çalışmada DNMG 150604 formunda HSS malzeme kesici takım kullanılmıştır. Jetting soğutma yöntemi için ayrı bir basınçlı soğutma ünitesi ve sistemi kurulmuştur. Farklı deney parametreleri ile her iki yöntemdeki bulgular değerlendirilmiştir. Sonuç olarak çalışmada uygulanan soğutma yönteminin gerek takım ömrü gerek talaş morfolojisi ve gerekse işleme boyu açısından olumlu sonuçlar ürettiği tespit edilmiştir.Öğe Batman ilinde yayılış gösteren çizgili sırtlanlar (Hyaena hyaena (Linnaeus, 1758)) üzerine araştırmalar(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-04) Akpınar, Recep; Yürümez, GökhanHyaenidae familyası yeryüzünde sadece 4 türle (Crocuta crocuta, Proteles cristata Hyaena brunnea ve Hyaena hyaena) temsil edilmektedir. Ülkemizde ise sadece çizgili sırtlan (H. hyaena) yayılış göstermektedir. 2020-2023 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu çalışmada Batman ili sınırları içerisinde çizgili sırtlanın varlığının, yayılış alanının ve türe yönelik tehditlerin tespit edilmesi amacıyla doğrudan ve dolaylı gözlem çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Avcılar, çobanlar ve kırsal alanlarda yaşayan yöre insanları ile yapılan görüşmeler sonucunda belirlenen 104 lokasyonda düzenli aralıklarla doğrudan ve dolaylı gözlemler gerçekleştirilmiş ve dört mevsim süresince belirli periyotlarla bu lokasyonlara foto kapan bırakılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda Batman ilinin 20 farklı lokalitesinde çizgili sırtlan varlığı tespit edilmiştir. Ülkemizde sayıları azalmakta olan çizgili sırtlanlar IUCN (Dünya Doğa ve Doğal Yaşamı Koruma Birliği)’ne göre küresel ölçekte Tehdite Yakın (NT) kategorisinde iken Akdeniz bölgesinde Hassas (VU) kategorisinde listelenmektedir. Ayrıca gözlemler süresince türe yönelik tehditler de belirlenerek koruma önerileri sunulmuştur.Öğe Lityum iyon pillerinin düşük sıcaklıklarda pasif termal kontrolü için üretilen ısı yalıtım malzemelerinin pil deşarj performans üzerine etkilerinin deneysel olarak incelenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-25) Arca Batı, Zülal; Oktay, HasanBu çalışmada, bataryaların soğuk hava koşulların bataryalar üzerindeki olumsuz etkilerini ve bataryalardaki performans kaybını azaltmak amacıyla çalışmalar yapılmıştır. Yerli kaynaklardan temin edilen hammaddeler kullanılarak yanmayan, hafif, mekanik ve ısı yalıtım özellikleri yüksek yeni malzemeler üretilmiş ve test edilmiştir. Optimum özelliklere sahip üç numune, batarya kabininin iç yüzeyine kaplanmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında, düşük sıcaklık şartlarında batarya sıcaklık ve performans testlerini gerçekleştirmek için bir test düzeneği oluşturulmuştur. 24V nominal voltaj ve 20Ah nominal kapasiteye sahip batarya paketi üzerinde testler gerçekleştirmek amacıyla üç farklı sürüş profili geliştirilmiştir. Bu testler, 0°C, -5°C ve -10°C sıcaklıklarda, yalıtımlı ve yalıtımsız durumlarda batarya deşarj deneyleri yapılarak gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar, bataryanın optimum çalışma sıcaklığında yapılan testlerle karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, yalıtım numunelerinin bataryanın ısınmasında önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Düşük ısı iletkenliği ve düşük ısı yayılımı özelliklerine sahip yalıtım numuneleri sayesinde, bataryanın çalışma süreci sırasında üretilen ısı büyük ölçüde tutulmuş ve yavaşça batarya kabin ortamına salınmıştır. Termal kontrol yöntemiyle batarya performans verimliliği, yalıtımsız duruma göre 0°C’de %5, -5°C’de %10 ve -10°C’de %10 artmıştır. Pratik elektrokimyasal enerji kullanım verimliliği çoğu deşarj süresi için %90'ın üzerinde bulunmuştur. Ayrıca, yalıtım numunelerinin deşarj performansının yalıtım kalınlığıyla ilişkili olduğu tespit edilmiştir. 1,5 cm, 2,5 cm ve 4 cm kalınlıklarda EPWSO yalıtım malzemesi ile kaplama durumu incelenmiş ve yalıtımsız duruma göre her yalıtım kalınlığı için batarya verimliliği artmıştır. Sonuçlar, yalıtımlı batarya kabinlerinde daha fazla termal enerjinin mevcut olduğunu ve bunun da bataryanın elektrokimyasal performansını iyileştirdiğini göstermiştir.Öğe Fenil alanin temelli C2-simetrik kiral amitlerin sentezi ve karakterizasyonu(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-11) Söğüt, Merve; Aral, TarıkBu çalışmada, hedef olarak stereojenik merkeze sahip, C2 simetrik sekiz farklı amid bileşiğini sentezlemek için N-boc-D-fenilalanin kullanıldı. Bu amaçla N-Boc-D-fenilalanin sırasıyla 4-fenilbutilamin, 4-butilanilin, tert-butilbenzilamin ve siklohekzilamin ile reaksiyona sokulmasıyla boc-mono-amid bileşikleri 1a-d yüksek verimlerle (en az %89) elde edildi. Boc grubunu TFA/AcOH ile uzaklaştırılmasıyla amit-amin bileşikleri 2a-d yüksek verimlerle (en az %85) elde edildi. Sentezin son basamağında, 2a-d bileşikleri sırasıyla izoftaloil klorür ve diglikoil klorür bileşiği ile reaksiyona sokularak 3a-d ve 4a-d olmak üzere toplam sekiz adet yeni C2-simetrik kiral tetraamid bileşiği sentezlendi. Sonuçta 14'ü yeni olmak üzere 8’i tetramid olan toplam 16 amid bileşiği sentezlendi. Sentezlenen tüm bileşikler için FTIR, 13C ve 1H NMR analizleri yapıldı.Öğe Fluopram’ın elektrokimyasal özellikleri ve miktar tayini için yöntem geliştirme(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-23) Çağıl, Azad; Levent, AbdulkadirBu tez çalışmasında pestisist mücaledesinde kullanılan Fluopram’ın camsı karbon elektrot yüzeyindeki elektrokimyasal davranışları araştırıldı. Fluopram’ın elektrokimyasal davranışları dönüşümlü voltametri tekniği ile Britton-Robinson (BR pH:4.0) tamponu ortamında +0.97 V civarında tersinmez bir sinyale sahip olduğu gözlendi. Kare-dalga voltametri tekniği kullanılarak BR (pH 4.0) içerisinde Fluopram’ın (vs. Ag/AgCl) iyi belirlenmiş bir yanıt vermiştir. Geliştirilen voltametrik teknik BR (pH 4.0) ortamında [(0.2 µM ile 1.4 µM)] derişim aralığında doğrusal olduğu tespit edilmiştir. Önerilen yöntem İdrar, Nehir Suyu, Portakal Suyu ve Toprak örnekleri üzerinde test edilmiştir.Öğe Sason (Batman) civarında bulunan kaynak sularının hidrojeolojisi ve su kalitesinin tespiti(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-02-13) Karaaslan, Gülşah; Dinç, SalihBu çalışmada, Batman ili Sason ilçe merkezinde halkın faydalandığı çeşitli doğal kaynak sularından, yağışlı ve kurak dönemlerde örnekler alınarak analizler yaptırılmış ve elde edilen veriler ışığında ilgili suların kalite tespiti yapılarak halk sağlığı açısından risklerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla seçilen 10 noktadan su örneği alımı gerçekleştirilmiştir. Kaynaklardan arazide yapılan in-situ ölçümlerinde pH değerlerinin kurak dönem için 7.18-8.32 arasında, yağışlı dönem için 7.23-8.37 arasında değiştiği belirlenmiştir. Suların sıcaklık (T) değeri kurak dönemde 11.3-190C aralığında, yağışlı dönemde ise 10.7-19.20C aralığında ölçülmüştür. Elektriksel iletkenlik değeri EC kurak dönemde 268-776 arasında, yağışlı dönemde ise 253-790 arasında değişim göstermektedir. S3 kaynağı dışında diğer tüm kaynaklar “iyi” sınıfında yer alırken, S3 kaynağı ise “kullanılabilir” sınıfında yer almaktadır. Kaynak sularının kalitesinin belirlenmesi amacıyla alınan su örneklerinin analizlerinden Piper, Durov, Schoeller ve Wilcox diyagramları hazırlanmıştır. Buna göre su örnekleri; Ca+Mg>Na+K karbonatlı ve sülfatlı sular, HCO3+CO3>Cl+SO4 (zayıf asit kökleri>güçlü asit kökleri) ve karbonat sertliği>karbonat olmayan sertliğe sahip su sınıfında yer almaktadır. Durov diyagramlarına göre ana katyonun Ca ve ana anyonun HCO3 olduğu belirlenmiştir. Schoeller diyagramlarına göre suların genel olarak aynı kökenden beslendiğini görülmektedir. Wilcox diyagramlarına göre bu sular genel olarak düşük SAR değerine ve orta tuzluluğa sahip olup, C2-S1 bölgesine düşmektedir. Sadece S2 kaynağı yüksek tuzluluk oranıyla C3-S1 bölgesine düşmektedir. Kaynak sularının içme suyu amaçlı kirliliğinin belirlenmesine yönelik yapılan analiz sonuçlarından yararlanılarak bazı elementlere ait dağılım haritaları hazırlanmış, ayrıca İ.T.A.S.H.Y., US EPA, EC ve WHO standartları ile karşılaştırılmıştır. İncelenen sular içme suyu kullanımı açısından bakıldığında, temel anyon katyon içerikleri bakımından sorun teşkil edecek değerler içermemektedir. Ancak, içerdikleri ağır metallerden değerleri sınır değerin üzerinde çıkan As, Ni, Cr, Pb, Se ve Mn nedeniyle bu suların kullanımı halk sağlığı açısından risk taşımakta olup, kaynak sularının sürekli takip ve denetimde tutulması gerekmektedir.Öğe Alçak gerilim elektrik dağıtım hatlarında meydana gelen kayıpların tespiti için nesnelerin interneti tabanlı modüler sistem tasarımı(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-11-15) Güleydin, Murat; İzci, DavutElektrik enerji talebinin gün geçtikçe artış göstermesi toplumların gelişmişlikleri ile paralellik göstermekte, bununla beraber artan ihtiyacın tersi yönde bazı enerji kaynaklarının ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalması ve çevreye zararları yeni enerji kaynaklarının araştırılmasını zorunlu kılmıştır. Enerjinin yetersizliği gerek yaşam standartlarını düşürmekte gerekse de hizmet ve üretimi durdurabilecek kadar riskli, gelecek nesillerin yaşamını olumsuz etkileyecek gibi kritik bir çevresel faktördür. Son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırma çalışmaları bununla beraber mevcut enerjinin tüketiminde verimli enerji tüketimi, tasarruf tedbirleri ile kayıpların azaltılmasına yönelik bilinçlendirme kampanyaları, teşvikler; ülkelerin enerji politika ve stratejilerinin ana temaları haline gelmektedir. Ülkemizde de yeni teknolojiler beraberinde teşvik politikalarıyla tasarruflu enerji tüketimini yaygınlaştırma çabaları ve çevresel etkilerinin gözetilmesi eksenli ilerlemektedir. Bu sebeple de teknik kayıpların azaltılması adına yatırım programları genişletilerek eski elektrik şebekeleri yenilenmekte yanı sıra teknik olmayan kayıplar için de elektrik dağıtım firmaları hizmet bölgelerine özgü etkin mücadele yöntemlerini geliştirilmesine çalışmaktadır. Bu çalışmamızda nesnelerin interneti (IoT) tabanlı bir sistem tasarlanarak alçak gerilim seviyesinde teknik ve teknik olmayan kayıpların tespiti problemlerine çözüm üretmiş ve gelecekte özellikle Türkiye’deki yüksek kayıplı elektrik dağıtım hizmeti sunan kuruluşların alçak gerilim yeraltı elektrik enerjisi dağıtım şebekelerine entegrasyonunun sağlanabileceği, mevcuttaki akıllı saha yönetimlerinin bir parçası olması hedeflenmektedir. Bu sayede teknik olmayan kayıpların tespitini kolaylaştırılması, teknik kayıpların da haberleşme teknolojine bağlı olarak daha erken tespit edilebilmesini mümkün hale gelebilecektir. Çalışmamız düşük bir maliyetle elde edilebilen sistem ve donanımsal bir yapıya sahiptir. Sistem tasarımımız, mevcut kullanılan takip sistemlerine entegre edilebilir hem de tek başına çalışabilme yeteneğine sahip esnek bir yapı şeklinde tasarlanmıştır. Bu çalışma ile enerji dağıtım kuruluşları, tüketicilerinin ihtiyaç duyduğu kaliteli enerji hizmeti sunabilen ve akıllı saha yönetimini daha da etkin kullanabilmesini hedeflemekteyiz.Öğe RF enerji hasatlama için mikroşerit anten tasarımı uygulamaları(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-11-15) Aslan, Hüseyin; İzci, DavutSon zamanlarda teknolojinin gelişmesi özellikle yarı iletkenlerin icadından sonra akıl almaz bir hızla ilerlemiştir. Bu ilerleme teknolojik cihazlarının çoğalmasına neden olmuştur. Dünya nüfusunun artması ve bu nüfusun teknolojik cihazları sürekli kullanması enerji tüketimin artmasına sebep olmuştur. Dünya genelinde enerji tüketimin her geçen gün artması bilim insanlarını enerjiyi farklı yollardan kolay ve az maliyetle elde etmek için araştırmalar yapmaya itmiştir. Enerjiyi elde etmenin onlarca farklı yolu vardır. Bu yollardan biri de ortamda çeşitli cihazlardan (Mikrodalga ve Radyo dalga) oluşan ve serbest halde dolaşan Elektromanyetik dalgalardan uygun koşullar ve uygun aparatlarla (Anten ve enerji hasatlama modülü) enerji hasadı yapmaktır. Son yıllarda haberleşme sistemlerinin ve diğer sistemlerin sayıca çoğalması ortamdaki frekans yoğunluğunda ve çeşitliliğinde artışa sebep olmuştur. Bu durum RF (Radyo Frekans) enerji hasatlama yönteminin haberleşme devrelerinde çokça kullanılmasına olanak tanımıştır. Böylelikle kesintisiz ve düşük güçlerde RF enerji hesatlama yapabilen sistemlerin oluşmasına ve çoğalmasına yol açmıştır. Bir RF enerji hasat atlama sistemi 5 adet aşamadan oluşmaktadır bunlar anten, empedans uyumlandırma, filtreler, doğrultucu devreler ve yüktür. Bazı cihazlarda kullanılması için uygun hale getirilen enerjinin batarya veya pil benzeri depolama aygıtları tarafından depolanıp o şekilde tüketilmesi beraberinde çeşitli maliyetler getirmektedir. Bu maliyetleri azaltmanın yöntemlerinden biri sürekli serbest halde dolaşan elektromanyetik dalgalardan RF enerji hasatlama yöntemiyle enerji elde etmektir. RF enerji hasat atlama düşük güç ile çalışan sistemler için oldukça popüler bir çözüm yöntemidir burada enerji kesintisiz sağlandığından batarya kullanımının önüne geçilerek hem maliyet azaltıcı hem de depolama cihazlarının atıkları sonucu çevrede oluşacak çevre kirliliklerinde önüne geçilmiştir. Bu çalışmada iletim hattı modeli kullanılarak 50 ohm luk karakteristik empedansa sahip RF enerji hasadı yapmak için farklı ebatlarda mikroşerit yama antenler tasarlanmıştır. Tasarlana antenler üzerinde çeşitli değişiklikler yapılarak hem tek bantlı hem de çift bantlı frekanslarda çalışacak antenler elde edilmiştir. Daha sonra simülasyonlarla adım adım optimizasyonlar yapılarak daha iyi antenler elde edilmiştir. Bu aşamalardan sonra en iyi parametrelere sahip biri tek bantlı, diğeri çift bantlı (Dual bant) iki adet mikroşerit yama antenin baskı devresi (PCB) ile üretimi yapılmıştır. Üretimleri yapılan antenler enerji hesaplama modülüne bağlanıp multimetre ile gerilim değerleri, geri dönüş kaybı (S11), kazanç, yönlülük değerlerinin tek, iki ve üç boyutlu grafik değerleri incelenmiştir.Öğe Yüksek sıcaklığa maruz kalan çimento esaslı lifli kompozitlerin temel mühendislik özellikleri(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-03-11) Gözkeser, Muhammed Yusuf; Demirhan, SerhatYüksek sıcaklık etkisi altında karışım parametrelerine bağlı olarak çimento esaslı lif donatılı kompozitlerin temel mühendislik özelliklerinin incelenmesi mevcut çalışmanın temel amacını teşkil etmektedir. Bu amaç doğrultusunda, 36 farklı karışım tasarlanmıştır. Bu karışımlarda pirinç kaplı çelik lif ve polipropilen lifi kullanılmıştır. Üretilen numuneler, su, hava ve poşette kür olmak üzere üç farklı kür rejiminde test yaşına kadar bekletilmiştir. 7, 28 ve 90 günlük kür yaşları için numuneler 250 °C sıcaklığa maruz bırakılıp, öncesi ve sonrası şartlar için mikroyapısal özelliklere ilave olarak basınç dayanımı ve ultrases dalgası geçiş hızı gibi temel mühendislik özellikleri incelenmiştir. Tasarımda, tüm karışımlar için hava sürükleyici katkı oranı, su/bağlayıcı oranı ve agrega/bağlayıcı oranı sırasıyla %0.6, 0.3 ve 1.5 olarak sabit seçilmiştir. Deney sonuçları, polipropilen liflerin çimento esaslı matrislerde kullanılmasının, yüksek sıcaklık etkisi altında basınç dayanımı gibi temel mekanik özellikleri üzerine çok az bir etkiye sahip olduğunu ve polipropilen liflere kıyasen çelik lif kullanımında artık mekanik özelliklerin geliştiğini göstermiştir. Hibrit lif kullanılarak üretilen numunelerin performans özellikleri PP lif içeren lif donatılı kompozitlere göre daha iyi gözlemlenirken, pirinç kaplı çelik lif içeren numunelere göre daha kötü olduğu tespit edilmiştir.Öğe Mardin Müzesi’nde bulunan bir grup silindir mühür(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-27) Erin, Merve; Kaçmaz Levet, EsraMühürler, insan hayatına getirdiği yeni bir solukla beraber Neolitik Çağa daha güzel bir anlam katmıştır. Ön Asya’nın bereketli topraklarında doğan bu mühürler, giderek güç ve güvenirliliğin simgesi haline gelmiştir. Başta Mezopotamya ve Anadolu olmak üzere Ön Asya toplumlarında daha fazla kullanılan mühürler, çeşitlilik açısından da zenginleştirilmiştir. Anadolu’da damga mühürler hâkimken, Mezopotamya’ da silindir mühür hâkim olmuştur. Assur Ticaret Kolonileri sayesinde silindir mühürler, Anadolu’ya taşınarak bölgedeki halklar kendilerine has bir şekilde bu mühürleri biçimlendirmişlerdir. Mardin Arkeoloji Müzesi’ne satın alma yoluyla gelen silindir mühürler üzerinde yapılan bu çalışmada mühürlerin dönemi tespit edilip döneminin diğer mühürleriyle karşılaştırmalar yapılarak eserlerin kataloğu oluşturulmuş ve değerlendirilmesi yapılmıştır. İncelenen mühür form açısından silindir mühürler olup sahne bakımından farklı konular işlenmiştir. Her mühürde betimlenen sahnelerin ve motiflerin ikonografik analizleri yapılıp, diğer yayınlardaki eserlerle de karşılaştırması yapılmıştır. Ayrıca mühürlerin malzemesinin arkeometrik analizleri de XRF cihazı kullanılarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Tez kapsamı içerisinde değerlendirmiş olduğumuz silindir mühürlerin tarihsel dönem açısında Erhanedanlar Döneminden Geç Assur Dönemine kadar geniş bir dönemi kapsadığı tespit edilmiştir.Öğe Eymen Rüşdî Süveyd’in kıraat ilmindeki yeri ve et-Tecvidu’l- Musavvar adlı eserinin tahlili(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-03-24) Kandemir, Abdullah; Bayraktutan, OsmanGünümüz kıraât alanında meşhur olan Eymen Süveyd’in kıraât ilmindeki yerini ve et-Tecvidu’l-musavvar adlı eserini konu edinen bu çalışma giriş ve sonuç dışında iki ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde araştırmanın konusu, amacı, kullanılan yöntemler ve kaynaklar ele alınmıştır. Birinci bölümde Eymen Süveyd’in yaşadığı dönemin siyasi ve ilmî durumu, şahsi hayatı ve ilmî kişiliği, hocaları ve öğrencileri ele alınmıştır. Ayrıca akademik çalışmaları ve kıraât alanında yazmış olduğu eserlerinden bahsedilmiştir. İkinci bölümde Eymen Süveyd’in tecvid alanında yazmış olduğu ve günümüzde 21 farklı dile tercüme edilen et-Tecvidu’l-musavvar adlı eserinin genel tanıtımı yapılmış daha sonra eserin muhtevası ve kıraât ilmine katkısı incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda ise Eymen Süveyd’in ve et-Tecvidu’l-musavvar adlı eserinin kıraât alanında ve tecvid ilminde önemli bir yere sahip olduğu gösterilmeye çalışılmıştır.Öğe Bazı yeni hidrazon türevlerinin sentezi, karakterizasyonu ve karbonik anhidraz ve kolinesteraz enzim inhibisyon aktivitelerinin incelenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-04-29) Akış, Berna; Çakmak, Reşit; Şentürk, Muratİnsan karbonik anhidraz I ve II izoenzimleri (hCA I ve II) ve kolinesteraz enzimleri, yani asetilkolinesteraz (AChE) ve butirilkolinesteraz (BChE), çeşitli fizyolojik ve patolojik süreçlerle yakından ilişkili önemli metabolik enzimlerdir. Bu çalışmada, hidrazon ve sülfonat grupları içeren bazı yeni hibrit moleküllerin (2a-g) hCA I, hCA II, AChE ve BChE'ye karşı inhibisyon aktivitesini araştırdık. Hibrit moleküllerin kimyasal yapıları elementel analiz ve bazı spektroskopik tekniklerle karakterize edildi. Test edilen tüm hibrit bileşikler, hCA I'e karşı 30.4 ila 264.0 nM, hCA II'ye karşı 23.2 ila 251.6 nM, AChE'ye karşı 12.1 ila 114.3 nM ve BChE'ye karşı 76.4 ila 134.0 nM aralığında IC50 değerleriyle düşük nanomolar inhibisyon gösterdi. Bu bileşikler, hCA I ve AChE'yi referans moleküller olan asetazolamid (AZA) ve neostigmin'den daha fazla inhibe etti. Test edilen bileşikler arasında 2c ve 2e bileşiklerinin bu enzimlere karşı en iyi inhibitör olduğu belirlendi.