Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Çalışmaları

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 102
  • Öğe
    Nevşehir Ovaören kazılarında ele geçen demir çağı seramiklerinin arkeometrik incelemesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-03-12) Özdaş, Büşra; Bayazit, Murat
    Arkeometri, sosyal ve mühendislik bilimlerinin çeşitli alanlarını kapsayan ve sürekli gelişen bir bilim dalıdır. Arkeometrik incelemeler tarihsel gelişimleri açığa çıkarması ve yorumlamaya olanak sağlamasından dolayı arkeolojik çalışmaların değerlendirilmesinde son derece önemli ve gereklidir. Bu noktadan yola çıkan mevcut çalışma Nevşehir İli, Gülşehir İlçesi sınırları içerisindeki Ovaören Köyü’nde sürdürülen arkeolojik kazılarda ele geçen Demir Çağı’na tarihlenen seramiklerin detaylı arkeometrik incelemesini kapsamaktadır. İlk kez 2007 yılında arkeolojik çalışmaların başladığı Ovaören kazısında Kızılırmak Nehri’nin yaklaşık 25 km güneyinde yer alan Topakhöyük, Yassıhöyük ve teras alanı olmak üzere 3 farklı arkeolojik birim tespit edilmiştir. Şimdiye kadar tespit edilen veriler höyükteki en erken yerleşim evresinin Erken Tunç III dönemine kadar indiğini göstermiştir. Ovaören’in Erken Tunç Çağı’ndaki asıl yerleşim alanı ise Yassıhöyük’ün 350 metre batısındaki Topakhöyük ve teras alanı olup, söz konusu alanda Erken Tunç II döneminin başlarından Orta Tunç Çağı’nın ilk çeyreğine kadar uzanan yerleşim tabakaları tespit edilebilmiştir. Ovaören-Yassıhöyük’ün söz konusu dönemlerde bölgenin önemli merkezlerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, bölgede ele geçen seramik buluntular üzerinde yapılacak arkeometrik incelemelerin mevcut literatüre önemli katkı sunacağı öngörülmektedir. Mevcut çalışmada Nevşehir ili Ovaören yerleşimindeki Demir Çağı’na tarihlenen temsili seramikler için arkeometrik karakterizasyon yapılması hedeflenmiştir. Bu amaçla X-ışını difraksiyon (XRD), portatif X-ışını floresans (p-XRF) spektroskopisi, taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile birlikte enerji saçınımlı X-ışınları spektrometresi (EDX), Fourier dönüşümlü kızılötesi (FTIR) spektroskopisi yöntemleri kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar Demir Çağı seramiklerinde hammadde açısından örneklerin hemen hemen yarı yarıya birbirinden ayrıldığını göstermiştir. Analitik veriler Demir Çağı seramikleri içerisindeki çeşitliliğin fazla olduğunu göstermekte ve bir anlamda ithal ürünlerin de örnek seti içerisinde olabileceğini ve/veya alternatif hammadde kullanımını akla getirmektedir. Mineralojik içerik ve mikro yapı özellikleri seramikler için 700-1000oC arasında değişen pişirim sıcaklıklarına işaret etmiştir.
  • Öğe
    Gastronomi temelli destinasyon yönetiminde slow food hareketi: Hasankeyf örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-03-06) Erin, Selman; Can, Ülker
    Sağlıklı, adil ve temiz üretimi destekleyen Slow Food hareketi zaman içerisinde gastronomi turizmine olan ilgi ve talebin artması ile paralel olarak sürdürülebilir destinasyon yönetiminde yerini almıştır. Slow Food hareketinin başarısı, ilgili paydaşların etkili yönetim anlayışı ve ortak hareket etme bilinciyle süreçleri yönetme çabalarında ortaya çıkmaktadır. Etkili bir destinasyon yönetimi ortaya koymak için paydaşların iletişim, planlama, koordinasyon, liderlik, işbirliği, bilgi paylaşımı, güven ve bağlılık gibi konularda uyum içinde hareket etmeleri gerekmektedir. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı, Mezopotamya’nın en önemli kültür turizmi destinasyonu olan Hasankeyf'teki bölge paydaşlarının Slow Food hareketine yönelik farkındalıklarını araştırmaktır. Bu amaca uygun olarak araştırma evreni bölge paydaşları olarak belirlenmiş ve yargısal örneklem yöntemi ile 385 bölge paydaşından veriler elde edilmiştir. Slow Food hareketine yönelik bölge paydaşlarının farkındalıklarını analiz etmek için Ozgen, Nabiyeva ve Pektaş (2019) tarafından geliştirilen Slow Food Farkındalık ölçeği kullanılmıştır. Geçerlilik ve güvenilirlik analizleri için SPSS ve AMOS programlarından faydalanılmıştır. Hipotez testleri olarak ise ikili karşılaştırmalar için Bağımsız Örneklem T-Testi, üçlü ve daha fazla karşılaştırmalar için ise tek yönlü varyans analizi (ANOVA) testi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, kamu sektörü ve yerel yönetimler bağlamında Slow Food hareketine yönelik yüksek farkındalıkları belirlerken, yerel halk ve turizm işletmecilerinin yetersiz düzeyde bilgi sahibi olduklarını ortaya koymaktadır. Araştırma sonucunda, ulaşılan sonuçların alanyazına yönelik teorik katkılarına yer verilmiş ve destinasyon paydaşlarına uygulamaya dönük önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Yarı katı besi ortamında juvenil aspir (Carthamus tinctorius L. cv. Safir) sürgün kültürlerinin optimizasyonu ve geçici daldırma biyoreaktör sistemlerinde (TIS) çoğaltımı
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-02-23) Dadanlar, Merve; Tilkat, Engin
    Bu tez çalışması, aspir bitkisi (Carthamus tinctorius L. cv. Safir) sürgünlerinin in vitro çoğaltımı için yarı katı besi ortamlarında ve geçici daldırma biyoreaktör sistemlerinde (TIS) optimum koşulların belirlenmesini hedeflemektedir. Çalışmanın ilk aşamasında, farklı besi ortam tipleri (MS, SH ve Gamborg), karbon kaynakları (sukroz, glukoz, maltoz) ve sitokininlerden (BAP, KIN ve TDZ)’nin NAA ile kombinasyonları test edilmiştir. Sonuçlar, tam kuvvette 1X MS besi ortamı, 30 g/L sukroz ve 2 mg/L BAP + 0.5 mg/L NAA kombinasyonunun, rejenerasyon oranı (%100), gövde uzunluğu (2.80±0.21 cm) ve gövde/eksplant oranı (1.33±0.15) bakımından en iyi performansı sunduğunu göstermiştir. Buna ek olarak, 1X MS besi ortamı, 30 g/L sukroz ve 2 mg/L TDZ + 0.5 mg/L NAA kombinasyonunun da yüksek rejenerasyon oranı (%100), gövde uzunluğu (2.30±0.20 cm) ve gövde/eksplant oranı (1.33±0.19) ile benzer sonuçlar sağladığı belirlenmiştir. Ancak, bu iki kombinasyon karşılaştırıldığında, 2 mg/L BAP + 0.5 mg/L NAA kombinasyonunun daha uzun süre hayatta kalma ve daha iyi rejenerasyon yeteneği göstermesi nedeniyle sıvı ortama uyarlama çalışmalarında bu kombinasyon tercih edilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında, yarı katı ortamda optimize edilen bu protokol, sıvı ortamda geçici daldırma biyoreaktör sistemi (RITA®) kullanılarak değerlendirilmiştir. Bu kapsamda, farklı daldırma süreleri (8, 16, 24 saat) ve sıklıklarının (8, 16, 24 dakika) sürgün gelişimi üzerindeki etkileri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar, en yüksek gövde uzunluğunun (1.69±0.19 cm) ve en iyi gövde/eksplant oranının (1.21±0.11) 24 saatlik daldırma ve 16 dakikalık sıklık (24s/16d) protokolü ile sağlandığını göstermiştir. Tüm morfolojik veriler ve uygulama kolaylığı değerlendirildiğinde, 24s/16d protokolünün vitrifikasyon oranını minimumda tutarak üstün bir performans sergilediği ve pratiklik açısından da en uygun seçenek olduğu sonucuna varılmıştır. Bu çalışma, aspir bitkisi sürgün proliferasyonu için yarı katı besi ortamları ve geçici daldırma biyoreaktör sistemlerinde etkili, ölçeklenebilir ve verimli bir yöntem geliştirmiştir. TIS, özellikle kitlesel üretim için uygun bir alternatif olarak öne çıkmış ve aspir bitkisinin tarımsal ve endüstriyel kullanım potansiyelini artırmaya yönelik önemli bir temel sağlamıştır.
  • Öğe
    Düzlemsel güneş kollektörlerinde seryum oksit – su ve çinko oksit-su nanoakışkanları kullanımının ısıl verime etkisinin deneysel ve sayısal olarak incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-16) Perçin, Süleyman; Budak Ziyadanoğulları, Neşe
    Bu çalışmada düzlemsel güneş kollektörlerinde %0.01, %0.1, %1 konsantrasyonlarda Seryum oksit (CeO2), Çinko Oksit-Su (ZnO) nanoakışkanları ile suyun kullanıldığı sistemin farklı debilerde (250 lt/h, 150 lt/h, 50 lt/h) ve farklı saatlerde (07:30-17:30) verim, sıcaklık-ışınım-saat, ekserji kaybı gibi paremetreler açısından deneysel ve sayısal olarak mukayesesi yapılmıştır. Deneysel çalışmada elde edilen sonuçlara ilave olarak, hesaplamalı akışkanlar dinamiği (HAD) ile sayısal olarak analiz çalışmaları yapılmış ve deneysel olarak elde edilen verilerle karşılaştırma yapılmıştır. Deneysel çalışma ile HAD ile edilen bulguların sayısal analiz sonuçlarının birbirileriyle uyumlu olduğu görülmüştür. Yapılan deneylerden elde edilen sonuçlara göre suya kıyasla verimdeki en fazla artış %1 ZnO-su nanoakışkanında, 250 lt/h debide gerçekleşmiş olup; bu artış %28’dir. Suya kıyasla verimdeki en az artış ise 50 lt/h debide %0.01 CeO2-su nanokışkanında gerçekleşmiş olup; bu artış %8’dir. En yüksek entropi üretimi 50 lt/h debide su için 6.72 W/K olurken, en düşük entropi üretimi %1 ZnO nanoakışkanı için 250 lt/h debide 5.57 W/K olmuştur. En yüksek ekserji yıkımı 50 lt/h debide su için 1235 W olurken, en düşük ekserji yıkımı 250 lt/h debide %1 ZnO nanoakışkanı için 1005 W olmuştur.
  • Öğe
    Geliştirilen yeni tip haddeleme aparatı ile bilyeli haddeleme işleminin deneysel olarak analizi ve performans değerlendirmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-30) Nas, Mehmet; Adıyaman, Oktay
    Bilyeli haddeleme işlemi, en çok tercih edilen yüzey iyileştirme yöntemlerinden biridir. Bilyeli haddeleme yöntemi ile malzemelerin mekanik özellikleri, yüzey pürüzlülüğü ve yüzey sertliğinde iyileşmeler meydana gelmektedir. Bu çalışmanın amacı, yeni tip tasarlanan haddeleme aparatı ile bilyeli haddeleme işleminin deneysel olarak analiz edilmesi ve verimliliğinin değerlendirilmesi ayrıca malzeme yüzeyindeki mekanik özelliklerde (aşınma direnci, yorulma ve sertleşme gibi) iyileştirmeler elde etmektir. Bu deneysel çalışmada, özel olarak imal edilmiş bilyeli haddeleme aparatı ile AISI 1050 çelik malzemesi haddelenerek yüzey iyiliştirme işlemi uygulanmıştır. Deney numuneleri ilk olarak Bilgisiyarlı Sayısal Kontrol (CNC) torna tezgâhında, kaba işleme için WNMG 080408 kesici uç kullanılarak kaba tornalanmış ve ardından VNMG 160404 kesici uç ile bitirme işleme yapılarak haddeleme işlemine hazır hale getirilmiştir. Son olarak da finiş operasyonu uygulanmış deney numunelerine, tasarlanan yeni haddeleme aparatı ile bilyeli haddeleme işlemi uygulanmıştır. Deney düzeneği Taguchi L9 ortogonal deney tasarımına göre belirlenmiş olup deneyler bu sırayla gerçekleştirilmiştir. Haddeleme işlemi sabit haddeleme kuvveti, 3 farklı ilerleme ve 3 farklı paso ile sabit devirde gerçekleştirilmiştir. Bu parametreler sırasıyla 143N hadde kuvveti, 0,04-0,08-0,12 mm/dev ilerleme ve 3 paso ile 600 (dev/dak) sabit devir sayısı belirlenmiştir. Belirlenen parametreler ile haddelenen AISI 1050 çelik malzemesi üzerindeki yüzey pürüzlülüğü ve yüzey sertlik değerleri incelenmiştir. Farklı paso sayısı ve ilerleme hızlarına göre haddelenen iş parçası yüzeyinin üç farklı noktasından yüzey pürüzlülüğü değerleri alınmış ve alınan değerlerin aritmetik ortalaması hesaplanarak o yüzeye ait yüzey pürüzlülük değeri belirlenmiştir. Haddelenen iş parçalarının yüzey sertlik değerleri mikrosertlik cihazında 3 farklı noktada ölçüm alınarak hesaplanmış ve bunların aritmetik ortalaması alınarak sertlik değerleri bulunmuştur. Elde edilen yüzey pürüzlülüğü ve sertlik değerleri Taguchi tasarımı ile analiz edilmiştir. Taguchi sinyal/gürültü (S/N) oranlarına göre ilerleme ve paso sayısının yüzey pürüzlülüğü ve sertlik değerleri üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Yüzey pürüzlülüğü ve sertlik üzerinde en etkili parametrenin ilerleme olduğu görülmüştür. En iyi yüzey pürüzlülüğü şartları düşük ilerleme ve düşük paso sayısında elde edilirken en iyi sertlik değerleri düşük ilerleme ve artan paso sayısında elde edilmiştir. Yapılan deney ve analizler sonucunda mevcut standart tornalama kriterlerine göre özel tasarlanan küresel bilyeli ezici ucun haddeleme işlemlerinde kullanabilir olduğu kanıtlanmıştır.
  • Öğe
    Farklı yağ kaynaklarından üretilen biyodizellerin setan sayılarını arttırmak için 2-ethylhexyl nitrate katkı maddesinin kullanılması ve etkilerinin araştırılması
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-10-08) Erünali, Halil; Yaşar, Fevzi
    Enerji, sanayi devriminin erken başlamasından itibaren sosyo-ekonomik büyümeyi sürdürmek için temel parça haline gelmiştir. Dünyanın pek çok ülkesi ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük bir kısmını petrolden karşılamakta olup bu petrolün büyük çoğunluğu da ithal etmekte ve bu durum enerji bağımlılığı gibi çok kritik bir problem oluşturmaktadır. Ülkemiz gibi fosil kaynaklı enerjilerinin büyük çoğunluğu ithal eden ülkeler için yerli kaynaklarla üretilebilir alternatif enerji kaynakları çok kritik bir konudur. Alternatif enerji kaynakları içerisinde dünyada giderek önem kazanan biyoyakıtların, fosil kökenli yakıtlara alternatif olarak kullanılabilmesi, enerji konusunda dikkatlerin bu noktaya çekilmesine neden olmaktadır. Bu çalışmada, ayçiçek yağı, mısır yağı, aspir yağı, kanola yağı ve zeytin yağından biyodizel üretimi araştırılmıştır. Mevcut yağın karakterizasyonu yapıldıktan sonra sırasıyla transesterifikasyon yöntemiyle laboratuvar ölçekli ve motor testlerinde kullanılan biyodizel üretilmiştir. Yağların düşük asit değerinden dolayı (0.22 mgKOH/gr) baz katalizörlü transesterifikasyon tercih edilmiş ve katalizör olarak potasyum hidroksit (KOH) ile alkol olarak metil alkol kullanılmıştır. Ayçiçek yağı, mısır yağı, aspir yağı, kanola yağı ve zeytin yağlarının setan sayıları hesaplanmış ve bu değerler saf halde, %0,1 2-EHN eklenmiş halde ve %0,25 2-EHN eklenmiş halde EN 14214 ve ASTM D6751 standartlarının uygun olduğu görülmüştür. Elde edilen sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde, ayçiçek yağı, mısır yağı, aspir yağı, kanola yağı ve zeytin yağından elde edilen biyodizel yakıtının biyodizel üretiminde yaygın olarak kullanılan hammaddelerden elde edilen yakıtlar ile benzer karakteristiklere sahip olduğu anlaşılmıştır.
  • Öğe
    Derin öğrenme yöntemleri kullanılarak tornalamada takım seslerinden takım aşınmasının tahmini
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-09-04) İlenç, Ramazan; Koç, Savaş
    İlerleyen akım aşınması ve takım kırılmasının tahmin edilmesi, talaşlı imalat işlemlerinin anlık olarak izlenmesi, kesme parametrelerinin optimizasyonu ve veri tabanlarının oluşturulması açısından büyük bir öneme sahiptir. CNC torna tezgahlarıyla optimize edilen sistemler, yüksek hassasiyet ve doğrulukla sonuçlar elde etmek için tercih edilmektedir. Günümüzde, takım tezgahlarında giderek daha fazla sensör kullanımı söz konusu olup, veri miktarı aşırı derecede artmaktadır. Takım durumu izleme için uygun sistemler, sinyallerin doğasına bağlı olarak seçilmektedir. DL (Derin öğrenme) ve ML (makine öğrenmesi) modelleri, bu sistemlerden bazılarıdır. Bu çalışmada, tornalama sırasında kaydedilen ses verileri, DL ve ML modelleri kullanılarak analiz edilmiştir. İş parçası malzemesi olarak 316L paslanmaz çelik ve 1050 çelik malzemesi kullanılmıştır. Ses verilerinin öznitelikleri, genlik-zaman, mel-spektrogram, MFCCs (Mel Frekansı Kepstrum Katsayıları), ZCRs (Sıfır Geçiş Oranları) ve RMS (Karekök Ortalama Kare Enerjisi) kullanılarak çıkartılmıştır. DL modelleri olan 1D CNN (Evrişimsel Sinir Ağları) ve 2D CNN ile ML modelleri KNN (K En Yakın Komşular), SVM (Destek Vektör Makineleri), RF (Rastgele Orman) ve topluluk öğrenme modelleri, elde edilen öznitelikler kullanılarak eğitilmiştir. 316L paslanmaz çeliğin işlenmesi sırasında oluşan takım aşınması tahmininde 1D CNN modelinde %98.08, 2D CNN modelinde %96.72, KNN modelinde %94.26, SVM modelinde %90.43 ve topluluk öğrenme modelinde %96.99 gibi yüksek doğruluk oranları elde edilmiştir. 1050 çelik malzemesinin işlenmesi sırasında oluşan takım aşınması tahmininde ise 1D CNN modelinde %89.32, 2D CNN modelinde %91.24, KNN modelinde %89.6, SVM modelinde %84.27, RF modelinde %92.28 ve topluluk öğrenme modelinde %90.35 doğruluk oranları elde edilmiştir. DL yöntemleri ve ML modelleri, olumlu sonuçlar vermekte ve imalat sektöründe uygulanabilir sistemler olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, sanayi ve akademik alanlarda uygulanabilirliği ve literatüre katkısı ile dikkat çekmekte olup, gelecekteki çalışmalar için bir temel teşkil etmektedir.
  • Öğe
    Metal destekli bor nitrür nanopartiküllerin sentezi ve karakterizasyonu
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-09-24) Belge, Aygül; Kurt, Kadri
    Nanobilim ve nanoteknolojide son yıllarda yaşanan gelişmeler, nano ölçekli yapıların güçlendirilmiş mekanik, termal ve elektriksel özellikleri nedeniyle elektronik, farmasötik, biyomedikal, çevre, tıp ve enerji depolama gibi çeşitli alanlarda birçok uygulamada kullanılmasını sağlamıştır. Bor nitrür nanoyapılar bunlara iyi bir örnektir. Bu çalışmada, amonyak gazının borik asit ve üre karışımı ile reaksiyonundan bor nitrür ve mangan destekli bor nitrür nanoyapılar başarıyla sentezlendi. Sentezlenen nano yapılı malzemelerin fiziksel ve yapısal özellikleri Enerji Dağılımı X-Işını Spektroskopisi (EDX), Fourier Dönüşümü Kızılötesi Spektroskopisi (FTIR) ve Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) ile belirlendi. Deneyler borik asit ve ürenin manyetik karıştırıcıda karıştırıldıktan sonra azot kaynağı olarak amonyak katıldıktan sonra bir hidrotermal reaksiyon sistemi (Fytronix, FYHT-8000) ile 200 °C'de 24 saat süreyle gerçekleştirildi ve bor nitrür (h-BN) nano yapılar elde edildi. Mangan destekli bor nitrür (h-BN-Mn) nano yapılar ise literatürde belirtilen yöntemde bazı modifikasyonlar yapılarak bor nitrürün sonike edilmesinden sonra mangan içeren çözeltinin eklenerek ultrasonik banyoda karıştırılmasından sonra sodyum bor hidrür ile indirgenmesinden elde edildi. FTIR sonuçları bor nitrür ile mangan destekli bor nitrürün varlığını ve borun nitrojene atomik oranının bor ve nitrojen arasındaki kimyasal stokiyometrik ilişki ile uyumlu olduğunu gösterdi. Ayrıca SEM ve EDX sonuçlarına göre h-BN ve h-BN-Mn nanoyapıların literatür ile uyumlu olduğunu göstermektedir. Sentezlenen h-BN-Mn nanoyapılar başta enerji depolama olmak üzere birçok uygulamalarda nanomateryal olarak kullanılabilir. Bu çalışmada hidrojen enerjisi depolama üzerine çalışma yürüttük. Çağımızda hızla tükenen fosil yakıtlar nedeniyle, temiz ve sürdürülebilir enerji türlerine gereksinim duyulmaktadır. Hidrojen enerjisi ile ilgili dünya ve Türkiye’de yapılan birçok çalışma mevcuttur ama depolama ile ilgili yeterli bir gelişim söz konusu değildir. Nano ölçekte depolama için en uygun görünen bor nitrür nanopartikülleri bizi bu çalışmaya sevk etmektedir.
  • Öğe
    Kuzey Irakta kıraât eğitimi veren kurumlar (Nuru’l Hikme Eğitim ve Kültür Vakfı örneği)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-09-05) Çiçek, İbrahim; Bayraktutan, Osman
    Kur’ân-ı Kerim nazil olmaya başladığı andan günümüze kadar insanlar, sure ve ayetlerin eşsiz nazmı ve güzelliği karşısında aciz kalmışlardır. Şairler ve edipler bu güzellik karşısında hayranlıklarını dile getirmekten kendilerini alamamışlardır. Kur’ân-ı Kerîm ve kıraâti Hz. Peygamber’den itibaren günümüze kadar kuşaktan kuşağa aktarılarak nakledilmiştir. Bu kuşakların en önemli halkasını ise Ashâb-ı Kirâm oluşturmuştur. Kur’ân ve kıraâtlerinin Hz. Peygamber’den sahih olarak nakledilmesinde çok sayıda kıraât âlimi, kurrâ, hafız ve hattatlar büyük gayretler göstermişlerdir. Tüm bunlara rağmen gerek ülkemizde gerekse de Arap dünyasında kimi çevrelerce sahih kıraâtlerin dışında yeni kıraâtler oluşturulmaya çalışılmakta ve tecvidin bidat olduğunu savunulmaktadır. Sahih kıraâtin Hz. Peygamberden geldiği şekli üzere muhafaza edilebilmesi ve uydurma/zayıf kıraâtlerin önüne geçilebilmesi için İslam dünyasının birçok bölgesinde kıraât medreseleri bulunmaktadır. Bu minvalde Kıraât tarihimizin önemli yapı taşlarından birini oluşturan medreselerden biri olan Nuru’l-Hikme Eğitim ve Kültür Vakfı yüksek lisans tezimize konu olacaktır. Sözü geçen vakıf tarihten gelen ilmi geleneği sürdürmesi ve yürütmekte olduğu eğitim programıyla toplum içerisinde sahih kıraâtlerin yaygınlaşmasını, sahih kıraâtlere sahip hafız ve kurrâların yetişmesini sağlamak, sahih kıraâtlerin muhafazasını ve sahih -sahih olmayan ayrımının doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlayabilmeyi hedeflemektedir. Yapacağımız bu çalışma İslam dünyasının farklı bölgelerinin ortak paydası olan İslam ilim geleneğinin muhafazası adına yapmış olduğu çalışmaları bir nebzede olsa gözler önüne serecektir. Çalışmanın bilimsel proje olarak sunulması farklı bölgelerde yapılan kıraât çalışmalarını ortaya koyacağı anlamına geleceğinden, İslam ilim mirasının tek bir kaynaktan beslendiğini ortaya koyması açısından büyük bir önem arz etmektedir.
  • Öğe
    Yeni tip insert uç ile AL6061 malzemeye bilyeli parlatma yöntemi uygulanması ve yüzey özelliklerinin incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-06) Aydın, Feyza; Adıyaman, Oktay
    Derin haddeleme, malzeme yüzeylerinin iyileştirilmesi için uygulanan ve yaygın olarak kullanılan bir yüzey düzeltme metodudur. Bu metot ile malzeme yüzeyindeki mekanik özellikler (sertleşme, aşınma direnci, yorulma) ve yüzey pürüzlülüğünde iyileşmeler meydana gelmektedir. Bu çalışmanın amacı, yeni tasarlanmış ve mevcut katerlere takılabilen bir ezici uç ile farklı tornalama işlemlerine sahip (boyuna, konik, radüslü) Al6061-T6 malzemenin derin haddelenmesi yoluyla kullanılabilirliğinin araştırılması ve deneysel olarak derin haddeleme sonuçlarının incelenmesidir. Çalışmada, WNMG insert uç modeli baz alınarak küresel uca sahip ezici tip uç imal edilerek, farklı parametreler kullanılmış ve Al6061-T6 malzemeye derin haddeleme işlemi uygulanmıştır. Derin haddeleme işlemleri CNC torna tezgâhında yapılmış ve işlem parametreleri olarak 143N, 330N, 495N haddeleme kuvveti, 0.04 mm/dev, 0.08 mm/dev ve 0.12 mm/dev ilerleme miktarı ile 400 dev/dak, 600 dev/dak ve 800 dev/dak devir sayısı belirlenmiştir. Tornalanan Al6061-T6 parçalardaki yüzey pürüzlülüğü incelenmiş, parametrelerin yüzey pürüzlülüğü üzerine etkileri analiz edilmiştir. Çalışma sonunda mevcut standart tornalama katerlerine uyumlu olarak tasarlanan küresel uçlu ezici ucun derin haddelemede kullanılabilir olduğu, farklı tornalama kontürlerine sahip torna parçalarının derin haddelenmesinde yüzey pürüzlülüğünü iyileştirdiği görülmüştür. Mikrosertlik sonucunda Ra üzerinde en ideal parametreler tespit edilmiştir. Optik mikroskopta yüzey görüntüleri alınmış ve ilerlemenin artışıyla yüzeyde bozulmaların meydana geldiği görülmüştür. SEM görüntülerinde ince taneli tabakaların varlığından söz edilebilir. EDX analizlerinde yüzey üzerinde en fazla değişimin %C oranında oluştuğu görülmüştür.
  • Öğe
    Lazer, MIG ve TIG kaynaklı API 5L X60 çeliğinin mekanik ve mikroyapısal özelliklerinin incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-04-29) Gök, Burhan; Adin, Mehmet Şükrü
    Petrol ve doğal gazın iletiminde kullanılan API 5L standardındaki borular genellikle kaynak yapılarak birleştirildiğinden yapılan kaynağın kalitesi büyük önem arz etmektedir. Bu yüzden, kullanılan kaynak teknolojilerinin uygunluğu çok önemlidir. Bu deneysel çalışmada, görece oldukça yeni bir teknoloji olan lazer kaynağının, kök kaynağı olarak kullanılmasının etkileri araştırılmıştır. Bu kapsamda, MIG, TIG ve Lazer kaynak teknolojileri kullanılarak API 5L X60 kalitesindeki çelik numuneler, farklı kaynak parametrelerinde kaynak edilmişlerdir. Çalışmanın maliyet-etkin olması amacıyla, kaynak parametreleri ve deney sayısı Taguchi optimizasyon yöntemine göre belirlenmiştir. MIG, TIG ve Lazer kaynak teknolojileri ile kaynak edilen numunelerin kaynak kalitelerinin belirlenmesi amacıyla, radyografi, çekme ve sertlik testleri yapılmıştır. Ayrıca, belirlenen kaynaklı numunelerin kırılma yüzeylerinin hem görüntülenmesi ve hem de analizi için Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) ve Enerji Dağıtıcı X-ışını (EDX) ünitesi kullanılmıştır. Radyografi testleri sonucunda, MIG ve TIG kaynaklı bağlantılarda birçok kaynak kusurunun olduğu görülmüştür. Diğer yandan, MIG+Lazer ve TIG+Lazer kaynaklı bağlantıların kaynak kalitelerinin, Lazer kök kaynağının olumlu etkisiyle çok daha iyi olduğu tespit edilmiştir. Çekme testleri sonucunda, MIG ve TIG kaynakları ile yapılan bağlantıların maksimum çekme kuvvetlerinin, lazer kök kaynaklı MIG+Lazer ve TIG+Lazer bağlantılarına göre daha düşük oldukları ortaya çıkmıştır. Taguchi optimizasyon yöntemine göre yapılan analizlerde, en yüksek SN oranına TIG+Lazer kaynağı ve en düşük SN oranına ise MIG kaynağı ile ulaşılmıştır. ANOVA analizi sonucunda, en yüksek yüzde katkı oranının (en önemli faktörün) %84,36 ile kaynak teknolojisi olduğu görülmüştür. MIG, TIG, MIG+Lazer ve TIG+Lazer kaynaklı bağlantıların kırılma yüzeylerinin çekilen SEM görüntüleri incelendiğinde, tüm görüntülerde, sünek kırılmanın olduğu anlaşılmıştır. MIG, TIG, MIG+Lazer ve TIG+Lazer kaynaklı bağlantıların ölçülen sertlik değerlerinin kaynak bölgelerine göre karşılaştırmaları yapıldığında, en yüksek sertlik değerlerinin genel olarak ITAB bölgesinde yoğunlaştığı görülmüştür.
  • Öğe
    Yaban keçisi capra aegagrus erxleben, 1777 (Mammalia: Artiodactyla)’un Batman ilinde doğal yayılış alanlarının ve popülasyon yoğunluklarının belirlenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-07-20) Yıldırım, Eyyup; Ulutürk, Servet
    2020-2022 yılları arasında Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Batman ili sınırlarında sekiz farklı istasyonda gerçekleştirilen saha ve izleme çalışmaları ile doğrudan ve fotokapan gözlem teknikleri kullanılarak yaban keçisinin (Capra aegagrus) dağılış alanları, popülasyon yoğunlukları ve habitat tercihleri tespit edilmiştir. IUCN’nin kırmızı liste ölçütlerine göre duyarlı (VU) kategoride yer alan C. aegagrus türünün izlenmesi için oluşturulan istasyonlarda 2169 gün arazide kalan toplam 12 fotokapana ait 1486 veri elde edilirken çalışmalarda 181 foto kapan-gün değerine ulaşılmış ve başarı oranı 1.98 fotoğraf/100 foto kapan-gün değeri olarak bulunmuştur. C. aegagrus’a ait gerçekleştirilen doğrudan gözlemlerde 307 birey (127 dişi; 82 yavru ve 98 erkek ) tespit edilirken, fotokapanlar ile 360 birey (112 erkek; 131 dişi ve 117 yavru) tespit edilmiştir. Ayrıca, yıllara göre değerlendirilecek olursa fotokapan ile 2020 yılında 59, 2021 yılında 139 ve 2022 yılında ise 162 birey tespit edilirken, doğrudan gözlemlerde 2020 yılında 76, 2021 yılında 79 ve 2022 yılında ise 152 birey tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular sonucunda, yaban keçisi C. aegagrus’un Batman ilinin kuzey ve güney bölgelerindeki dağlık ve ormanlık alanları tecih ettiği ve 100 Ha alanda ortalama 2.62 oranında muhtemel dağılış gösterdiği anlaşılmaktadır. Çalışma alanında yavru sayısındaki oranın düşük çıkması belli yaştaki dişi ve erkek avcılığının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Bu veriler ülkemizde dağılış gösteren C. aegagrus hakkında ki mevcut bilgilere önemli katkılar sağlayacağı gibi, gün geçtikçe sayıları daha da azalan yaban keçilerinin habitat tercihlerinin, besin tercihinin ve aktivite desenlerinin belirlenmesinde, daha aktif ve kapsamlı koruma programlarının geliştirilmesine katkıda bulunacaktır.
  • Öğe
    Tarımsal ve hayvansal desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkisi: Batman ili örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-16) Duran, Yasin; Çayın, Mücahit
    Bu çalışmada tarım ve hayvancılık sektörüne yönelik desteklemelerin kırsal kalkınmaya olası etkilerinin belirlenmesi ve bu desteklemelere ilişkin problemlerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu bağlamda tarım ve hayvancılık sektörüyle ön plana çıkan Batman ili ve ilçelerinde 300’ü tarımsal ve 110’u hayvansal olmak üzere destek alan 410 üreticiye/çiftçiye anket uygulanarak veriler elde edilmiştir. Elde edilen birincil veriler ile frekans ve yüzde dağılım analizleri, parametrik fark testleri (t ve Anova) ve Pearson korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz bulguları katılımcıların tarımsal ve hayvansal desteklemelerin kırsal kalkınmaya olumlu etkisi ile ilgili yargılarının orta düzeyde olduğunu ve özellikle desteklemelerin çeşitlilik ve miktar açısından yetersiz olduğunu göstermiştir. Araştırma kapsamında desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ve desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalamasının bazı değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek üzere sekiz tane hipotez oluşturulmuştur. Parametrik fark testleri olan t ve Anova testleri ile sınanan bu hipotezlerden sadece bir tanesi kabul edilmiştir. Araştırmada ayrıca desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ve desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalamasının bazı değişkenlerle ilişkisi için Pearson korelasyon analizi uygulanmıştır. Korelasyon analizi sonucunda desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ile gelir değişkeni arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki, desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalaması ve gelir değişkeni arasında ise negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu bulgulanmıştır.
  • Öğe
    Takım talaş yüzeyi üzerine açılan soğutma yönteminin takım aşınması ve talaş morfolojisi bakımından incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-14) Şeker, Gülçin; Adıyaman, Oktay
    Talaşlı imalat operasyonlarında ve kesme işleminde sıcaklık ve takım aşınması araştırma konuları olan başlıklar arasında en çok yer alan konulardandır. Araştırmalarda ve uygulamalarda farklı şekillerde soğutma işlemleri uygulanmaktadır. Talaş alma işleminde en yüksek sıcaklıklar takım talaş ara yüzeyinde oluşmaktadır. Sıcaklıkla birlikte kimyasal etkileşimler meydana gelmekte ve takım üzerinde farklı sürtünme kaynaklı aşınmalar oluşmaktadır. Sonuçta da takım körelerek ömrünü tamamlamaktadır. Bu nedenle takım talaş ara yüzeyindeki bir iyileştirme direkt olarak takım ömrüne etki ederek kesme performansını arttıracaktır. Bu çalışmadaki amaç sıcaklığın en fazla olduğu takım talaş ara yüzeyine soğutma işlemi uygulayarak sürtünmeyi azaltmak ve buna bağlı olarak sıcaklık artışını engellemeye yönelik bir uygulama yapmaktır. Böylece bu soğutma yönteminin, takım ömründe ve talaş morfolojisindeki etkilerini incelemektir. Bu amaca yönelik HSS bir takım üzerindeki talaş açısı yüzeyinde 1 mm çapında delik delinerek, bu delikten 25 bar basınçla soğutma suyu jetting soğutma yöntemiyle talaş takım ara yüzeyine uygulanmıştır. Klasik jetting soğutma yöntemi ile çalışmadaki soğutma yönteminin talaş, takım ömrü ve işleme uzunluğu bakımından etkileri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Çalışmada DNMG 150604 formunda HSS malzeme kesici takım kullanılmıştır. Jetting soğutma yöntemi için ayrı bir basınçlı soğutma ünitesi ve sistemi kurulmuştur. Farklı deney parametreleri ile her iki yöntemdeki bulgular değerlendirilmiştir. Sonuç olarak çalışmada uygulanan soğutma yönteminin gerek takım ömrü gerek talaş morfolojisi ve gerekse işleme boyu açısından olumlu sonuçlar ürettiği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Batman ilinde yayılış gösteren çizgili sırtlanlar (Hyaena hyaena (Linnaeus, 1758)) üzerine araştırmalar
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-04) Akpınar, Recep; Yürümez, Gökhan
    Hyaenidae familyası yeryüzünde sadece 4 türle (Crocuta crocuta, Proteles cristata Hyaena brunnea ve Hyaena hyaena) temsil edilmektedir. Ülkemizde ise sadece çizgili sırtlan (H. hyaena) yayılış göstermektedir. 2020-2023 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu çalışmada Batman ili sınırları içerisinde çizgili sırtlanın varlığının, yayılış alanının ve türe yönelik tehditlerin tespit edilmesi amacıyla doğrudan ve dolaylı gözlem çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Avcılar, çobanlar ve kırsal alanlarda yaşayan yöre insanları ile yapılan görüşmeler sonucunda belirlenen 104 lokasyonda düzenli aralıklarla doğrudan ve dolaylı gözlemler gerçekleştirilmiş ve dört mevsim süresince belirli periyotlarla bu lokasyonlara foto kapan bırakılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda Batman ilinin 20 farklı lokalitesinde çizgili sırtlan varlığı tespit edilmiştir. Ülkemizde sayıları azalmakta olan çizgili sırtlanlar IUCN (Dünya Doğa ve Doğal Yaşamı Koruma Birliği)’ne göre küresel ölçekte Tehdite Yakın (NT) kategorisinde iken Akdeniz bölgesinde Hassas (VU) kategorisinde listelenmektedir. Ayrıca gözlemler süresince türe yönelik tehditler de belirlenerek koruma önerileri sunulmuştur.
  • Öğe
    Lityum iyon pillerinin düşük sıcaklıklarda pasif termal kontrolü için üretilen ısı yalıtım malzemelerinin pil deşarj performans üzerine etkilerinin deneysel olarak incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-25) Arca Batı, Zülal; Oktay, Hasan
    Bu çalışmada, bataryaların soğuk hava koşulların bataryalar üzerindeki olumsuz etkilerini ve bataryalardaki performans kaybını azaltmak amacıyla çalışmalar yapılmıştır. Yerli kaynaklardan temin edilen hammaddeler kullanılarak yanmayan, hafif, mekanik ve ısı yalıtım özellikleri yüksek yeni malzemeler üretilmiş ve test edilmiştir. Optimum özelliklere sahip üç numune, batarya kabininin iç yüzeyine kaplanmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında, düşük sıcaklık şartlarında batarya sıcaklık ve performans testlerini gerçekleştirmek için bir test düzeneği oluşturulmuştur. 24V nominal voltaj ve 20Ah nominal kapasiteye sahip batarya paketi üzerinde testler gerçekleştirmek amacıyla üç farklı sürüş profili geliştirilmiştir. Bu testler, 0°C, -5°C ve -10°C sıcaklıklarda, yalıtımlı ve yalıtımsız durumlarda batarya deşarj deneyleri yapılarak gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar, bataryanın optimum çalışma sıcaklığında yapılan testlerle karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, yalıtım numunelerinin bataryanın ısınmasında önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Düşük ısı iletkenliği ve düşük ısı yayılımı özelliklerine sahip yalıtım numuneleri sayesinde, bataryanın çalışma süreci sırasında üretilen ısı büyük ölçüde tutulmuş ve yavaşça batarya kabin ortamına salınmıştır. Termal kontrol yöntemiyle batarya performans verimliliği, yalıtımsız duruma göre 0°C’de %5, -5°C’de %10 ve -10°C’de %10 artmıştır. Pratik elektrokimyasal enerji kullanım verimliliği çoğu deşarj süresi için %90'ın üzerinde bulunmuştur. Ayrıca, yalıtım numunelerinin deşarj performansının yalıtım kalınlığıyla ilişkili olduğu tespit edilmiştir. 1,5 cm, 2,5 cm ve 4 cm kalınlıklarda EPWSO yalıtım malzemesi ile kaplama durumu incelenmiş ve yalıtımsız duruma göre her yalıtım kalınlığı için batarya verimliliği artmıştır. Sonuçlar, yalıtımlı batarya kabinlerinde daha fazla termal enerjinin mevcut olduğunu ve bunun da bataryanın elektrokimyasal performansını iyileştirdiğini göstermiştir.
  • Öğe
    Fenil alanin temelli C2-simetrik kiral amitlerin sentezi ve karakterizasyonu
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-11) Söğüt, Merve; Aral, Tarık
    Bu çalışmada, hedef olarak stereojenik merkeze sahip, C2 simetrik sekiz farklı amid bileşiğini sentezlemek için N-boc-D-fenilalanin kullanıldı. Bu amaçla N-Boc-D-fenilalanin sırasıyla 4-fenilbutilamin, 4-butilanilin, tert-butilbenzilamin ve siklohekzilamin ile reaksiyona sokulmasıyla boc-mono-amid bileşikleri 1a-d yüksek verimlerle (en az %89) elde edildi. Boc grubunu TFA/AcOH ile uzaklaştırılmasıyla amit-amin bileşikleri 2a-d yüksek verimlerle (en az %85) elde edildi. Sentezin son basamağında, 2a-d bileşikleri sırasıyla izoftaloil klorür ve diglikoil klorür bileşiği ile reaksiyona sokularak 3a-d ve 4a-d olmak üzere toplam sekiz adet yeni C2-simetrik kiral tetraamid bileşiği sentezlendi. Sonuçta 14'ü yeni olmak üzere 8’i tetramid olan toplam 16 amid bileşiği sentezlendi. Sentezlenen tüm bileşikler için FTIR, 13C ve 1H NMR analizleri yapıldı.
  • Öğe
    Fluopram’ın elektrokimyasal özellikleri ve miktar tayini için yöntem geliştirme
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-23) Çağıl, Azad; Levent, Abdulkadir
    Bu tez çalışmasında pestisist mücaledesinde kullanılan Fluopram’ın camsı karbon elektrot yüzeyindeki elektrokimyasal davranışları araştırıldı. Fluopram’ın elektrokimyasal davranışları dönüşümlü voltametri tekniği ile Britton-Robinson (BR pH:4.0) tamponu ortamında +0.97 V civarında tersinmez bir sinyale sahip olduğu gözlendi. Kare-dalga voltametri tekniği kullanılarak BR (pH 4.0) içerisinde Fluopram’ın (vs. Ag/AgCl) iyi belirlenmiş bir yanıt vermiştir. Geliştirilen voltametrik teknik BR (pH 4.0) ortamında [(0.2 µM ile 1.4 µM)] derişim aralığında doğrusal olduğu tespit edilmiştir. Önerilen yöntem İdrar, Nehir Suyu, Portakal Suyu ve Toprak örnekleri üzerinde test edilmiştir.
  • Öğe
    Sason (Batman) civarında bulunan kaynak sularının hidrojeolojisi ve su kalitesinin tespiti
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-02-13) Karaaslan, Gülşah; Dinç, Salih
    Bu çalışmada, Batman ili Sason ilçe merkezinde halkın faydalandığı çeşitli doğal kaynak sularından, yağışlı ve kurak dönemlerde örnekler alınarak analizler yaptırılmış ve elde edilen veriler ışığında ilgili suların kalite tespiti yapılarak halk sağlığı açısından risklerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla seçilen 10 noktadan su örneği alımı gerçekleştirilmiştir. Kaynaklardan arazide yapılan in-situ ölçümlerinde pH değerlerinin kurak dönem için 7.18-8.32 arasında, yağışlı dönem için 7.23-8.37 arasında değiştiği belirlenmiştir. Suların sıcaklık (T) değeri kurak dönemde 11.3-190C aralığında, yağışlı dönemde ise 10.7-19.20C aralığında ölçülmüştür. Elektriksel iletkenlik değeri EC kurak dönemde 268-776 arasında, yağışlı dönemde ise 253-790 arasında değişim göstermektedir. S3 kaynağı dışında diğer tüm kaynaklar “iyi” sınıfında yer alırken, S3 kaynağı ise “kullanılabilir” sınıfında yer almaktadır. Kaynak sularının kalitesinin belirlenmesi amacıyla alınan su örneklerinin analizlerinden Piper, Durov, Schoeller ve Wilcox diyagramları hazırlanmıştır. Buna göre su örnekleri; Ca+Mg>Na+K karbonatlı ve sülfatlı sular, HCO3+CO3>Cl+SO4 (zayıf asit kökleri>güçlü asit kökleri) ve karbonat sertliği>karbonat olmayan sertliğe sahip su sınıfında yer almaktadır. Durov diyagramlarına göre ana katyonun Ca ve ana anyonun HCO3 olduğu belirlenmiştir. Schoeller diyagramlarına göre suların genel olarak aynı kökenden beslendiğini görülmektedir. Wilcox diyagramlarına göre bu sular genel olarak düşük SAR değerine ve orta tuzluluğa sahip olup, C2-S1 bölgesine düşmektedir. Sadece S2 kaynağı yüksek tuzluluk oranıyla C3-S1 bölgesine düşmektedir. Kaynak sularının içme suyu amaçlı kirliliğinin belirlenmesine yönelik yapılan analiz sonuçlarından yararlanılarak bazı elementlere ait dağılım haritaları hazırlanmış, ayrıca İ.T.A.S.H.Y., US EPA, EC ve WHO standartları ile karşılaştırılmıştır. İncelenen sular içme suyu kullanımı açısından bakıldığında, temel anyon katyon içerikleri bakımından sorun teşkil edecek değerler içermemektedir. Ancak, içerdikleri ağır metallerden değerleri sınır değerin üzerinde çıkan As, Ni, Cr, Pb, Se ve Mn nedeniyle bu suların kullanımı halk sağlığı açısından risk taşımakta olup, kaynak sularının sürekli takip ve denetimde tutulması gerekmektedir.
  • Öğe
    Alçak gerilim elektrik dağıtım hatlarında meydana gelen kayıpların tespiti için nesnelerin interneti tabanlı modüler sistem tasarımı
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-11-15) Güleydin, Murat; İzci, Davut
    Elektrik enerji talebinin gün geçtikçe artış göstermesi toplumların gelişmişlikleri ile paralellik göstermekte, bununla beraber artan ihtiyacın tersi yönde bazı enerji kaynaklarının ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalması ve çevreye zararları yeni enerji kaynaklarının araştırılmasını zorunlu kılmıştır. Enerjinin yetersizliği gerek yaşam standartlarını düşürmekte gerekse de hizmet ve üretimi durdurabilecek kadar riskli, gelecek nesillerin yaşamını olumsuz etkileyecek gibi kritik bir çevresel faktördür. Son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırma çalışmaları bununla beraber mevcut enerjinin tüketiminde verimli enerji tüketimi, tasarruf tedbirleri ile kayıpların azaltılmasına yönelik bilinçlendirme kampanyaları, teşvikler; ülkelerin enerji politika ve stratejilerinin ana temaları haline gelmektedir. Ülkemizde de yeni teknolojiler beraberinde teşvik politikalarıyla tasarruflu enerji tüketimini yaygınlaştırma çabaları ve çevresel etkilerinin gözetilmesi eksenli ilerlemektedir. Bu sebeple de teknik kayıpların azaltılması adına yatırım programları genişletilerek eski elektrik şebekeleri yenilenmekte yanı sıra teknik olmayan kayıplar için de elektrik dağıtım firmaları hizmet bölgelerine özgü etkin mücadele yöntemlerini geliştirilmesine çalışmaktadır. Bu çalışmamızda nesnelerin interneti (IoT) tabanlı bir sistem tasarlanarak alçak gerilim seviyesinde teknik ve teknik olmayan kayıpların tespiti problemlerine çözüm üretmiş ve gelecekte özellikle Türkiye’deki yüksek kayıplı elektrik dağıtım hizmeti sunan kuruluşların alçak gerilim yeraltı elektrik enerjisi dağıtım şebekelerine entegrasyonunun sağlanabileceği, mevcuttaki akıllı saha yönetimlerinin bir parçası olması hedeflenmektedir. Bu sayede teknik olmayan kayıpların tespitini kolaylaştırılması, teknik kayıpların da haberleşme teknolojine bağlı olarak daha erken tespit edilebilmesini mümkün hale gelebilecektir. Çalışmamız düşük bir maliyetle elde edilebilen sistem ve donanımsal bir yapıya sahiptir. Sistem tasarımımız, mevcut kullanılan takip sistemlerine entegre edilebilir hem de tek başına çalışabilme yeteneğine sahip esnek bir yapı şeklinde tasarlanmıştır. Bu çalışma ile enerji dağıtım kuruluşları, tüketicilerinin ihtiyaç duyduğu kaliteli enerji hizmeti sunabilen ve akıllı saha yönetimini daha da etkin kullanabilmesini hedeflemekteyiz.