Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı,Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 34
  • Öğe
    Güneydoğu Anadolu Otoktonu (Mardin-Mazıdağı) apsiyen-alt kampaniyen yaşlı Karababa Formasyonunun litolojik, mineralojik ve jeokimyasal özelliklerinin incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-08-21) Yıldırım, Mesude; Tetiker, Sema
    İnceleme alanı Arap Plakası'nın kuzeyini temsil eden Güneydoğu Anadolu Otoktonu (GDAO) olarak tanımlanan alanda yer alan Mardin-Mazıdağı yöresinde Üst Kretase yaşlı sedimanter kayaçlarla temsil edilen Karababa Formasyonu'dur. Birimin üç farklı litolojiye sahip üyeleri ayırt edilmiştir. Lokasyon I olarak tanımlanmış alan Karataş köyünde incelenmiş olup, elipsoyidal çört yumruları ve bol fosil kavkıları içeren gri bej renkli çok ince taneli, ayrışmış karbonatlı fosforit seviyeleri ile temsil edilmektedir. Lokasyon II olarak seçilen Ekinciler köyü kesitinde yer yer dolomitik seviyeler içeren bej renkli kireçtaşı, konkoyidal kırıklı killi kireçtaşları ve marn ardalanmasından oluşmaktadır. Lokasyon III olarak belirlenen üçüncü alan Evciler Köyü kesitinde ise sarımsı-bej renkli çört yumruları içeren kireçtaşı ve gri-bej renkli yapraklanmalı ayrışmış görünümde killi kireçtaşı ardalanması ile temsil edilmektedir. Birimi temsil eden kayaçlarda yapılan petrografik incelemelerden optik mikroskop incelemelerine (OM) göre sedimanter (çört) ve kimyasal kökenli olarak tanımlanan karbonat kayaçları (fosfopelmikrit, pelmikrit, mikrit, biyomikrit, mikrosparit, biyomikrosparit) farklı tane boyu, mineralojik bileşim ve dokusal ilişkiler göstermektedir. Karababa formasyonunda ortokemi mikritik ve sparitik çimento, allokemleri kavkı, pellet, kemik parçaları (balık dişleri), silt boyutunda kuvars, feldispat, serizit, mika (muskovit) ve ender tali mineraller (apatit) oluşturmaktadır. Bu kayaçlarda az miktarlarda kuvars, feldispat (plajiyoklaz), bulunmaktadır. Pellletler 50-200 m arasında değişen boyutlara sahip, küresel ve elipsoyidal şekilde olup, izotrop görünüm sergilemektedir. Kemik parçaları levhamsı bir görünüm sunmakla birlikte renksiz olarak gözlenmektedir. Çört türü kayaçlar bütünüyle mikrokristalin silis minerallerinden oluşmaktadır. Bu kayaçlarda özşekilli kalsit mineralleri ve silis dolgulu bıçak şekilli 500-2000 m arasında değişen boyutlara sahip balık dişleri (fish teeth) de saptanmıştır. Taramalı Elektron Mikroskop İncelemelerine (SEM) göre apatit mineralleri küresel ve elipsoyidal şekiller sunmakta olup, boyutları 100-200 m arasında değişmektedir. Taneler oldukça gevşek ince taneli fosfat çimento malzemesi tarafından doldurulmuştur. Apatit mineralleri EDS spektrum sonuçlarında ağırlıkça yaklaşık 80 % CaO ve 20 % P2O5 oranları saptanmıştır. Bu kayaçlarda apatitleşmiş kalın levhamsı kemik parçaları, gözeneklerde yapraksı smektit, kalın yapraklar biçiminde C-V, kalın (lata) şekilli ve/veya 1-2 m uzunlukta ışınsal ağsı kümeler şeklinde paragonit/sepiyolit lifleri de gözlenmiştir. X-ışınları Difraksiyon (XRD) yöntemi ile saptanan fosfatlı (fosforit, karbonatlı fosforit, silisli fosforit), silisli (çört), ve karbonat (fosfatlı kireçtaşı, kireçtaşı, silisli kireçtaşı, killi kireçtaşı, dolomit, marn) kayaçlarını oluşturan minerallerin genel ortalama değerlerine göre bollukları; kalsit, fillosilikat, apatit, kuvars, opal-CT, feldispat ve dolomit şeklinde sıralanmaktadır. Birimde fillosilikat/kil türü mineraller smektit, paragonit, illit, kaolinit, klorit, sepiyolit ve karışık tababakalı I-V ve C-V saptanmıştır. v Karababa Formasyonu kilt minerallerinde yapılan jeokimyasal analiz sonuçlarında toplam eser element derişimi 1000 kat zenginleşme gösterirken, 10 kat fakirleşme gözlenmektedir. Minerallerin toplam eser element değerleri ortalama 1578 ppm olarak saptanmıştır. Ortalama derişimlere göre; geçiş metalleri (Cu, Zn); W (granitoyid elementleri); As (karışık davranışlı); Be (halojen); Rb, Ba, Sr ve Ga (kalıcılığı düşük elementler); Ta, Nb ve Zr (kalıcılığı yüksek elementler) pozitif anomali göstermekedir. Co, Sc, Pb, Bi, Mo, Sb, Ag, Cs, Tl, Ta, ve Hf elementleri ise negatif anomali gözlenmiştir. Kil minerallerinde kondrit değerleri ile karşılaştırıldığında; köken kayaca, mineral ve elementlere göre zenginleşme ve fakirleşme olmakla birlikte, örneklerde gözlenen desenler ve Kuzey Amerikan Şeylleri'nden (NASC) ayrılmaktadır. Fillosilikat/kil mineralleri kondrit bileşimine göre belirgin bir şekilde ayrımlaşma sergilemekte ve minerallerinin ortalama iz element derişimi U, Ta, Nb ve Ti elementleri dışında diğer örneklerde NASC'ten daha düşük derişim sergilemektedir. İz elementlerin toplam derişimleri kondrite normalize edilmiş desenlerinde, uranyum (U) için 254.17, Ta için 62.96, Nb için 105.83 ve Ti için 42.24 (ppm) derişimleri belirlenmiş olup, NASC'e göre daha yüksek konsantrasyonlar elde edilmiştir. İz element desenlerinde U, Ta, Nd ve Ti elementleri için pozitif; K, Sr, P ve Eu için negatif anomali gözlenmektedir. Fillosilikat/kil minerallerinde toplam Nadir Toprak Element (REE) içerikleri 138.05-223.81 ppm arasında olup, ortalama 171.61 ppm değerindedir. Kil minerallerinin LREE'in bollukları, HREE'e göre bir azalma göstermektedir. Fillosilikat/kil minerallerinde La-Lu konsantrasyonu için 60-5 kat zenginleşme, Eu elementi NASC ve diğer tüm kil minerallerinde kısmen negatif anomaliye sahiptir. Karababa Formasyonu apatit minerallerinin eser element konsantrasyonları 2391-2411 ppm arasında değişmekte olup, Cu, V, Zn (Geçiş metalleri); W (granitoyid); As (karışık davranışlı); Be (halojen); Ba, Sr ve Ga (kalıcılığı düşük element); Zr, Y ve U (kalıcılığı yüksek element) elementleri pozitif anomali sergilemektedir. Ayrıca Co, Sc, Pb, Bi, Mo, Sb, Cs, Tl, Ta, Th ve Hf elementleri negatif anomali göstermektedir. Apatit minerallerinin kondrit normalize toplam derişimleri (ppm) sırasıyla uranyum için 6950.00, Sr için 208.33, P için 664.98 ve Y için 33.66 ppm olarak NASC den daha yüksek miktarlara sahiptir. Apatit mineralleri Ba, U, Ta, La, Sr, P, Sm ve Y elementleri için pozitif; Th, K, Nb, Ce, Nd, Hf ve için negatif anomaliye sahiptir. REE içerikleri NASC'ten düşük olmakla birlikte, kondrite göre artış sergilemektedir. Apatit minerallerinin toplam REE derişimleri 230.16-232.78 ppm arasında olup, ortalama 231.47 ppm değerindedir. Apatit minerallerinin Hafif Nadir Toprak Elementleri (LREE) derişimleri, Ağır Nadir Toprak Elementlerine (HREE) göre azalma eğilimi göstermektedir. La-Lu derişimi 8-69 kat zenginleşme sunarken, Ce ve Eu elementleri negatif anomali göstermektedir. Optik Mikroskop, Taramalı Elektron Mikroskop, X-ışını Difraksiyonu ve jeokimyasal incelemelere göre; Karababa Formasyonu farklı üyelerinde gözlenen apatit türü fosfat ve paligorskit/sepiyolit türü kil mineral oluşumları denizel ortamda kimyasal kökenli çökelimler olup, OM ve SEM incelemeleri paligorskit ve sepiyolit minerallerinin kayaç gözeneklerinde otijenik olarak geliştiğini göstermektedir. Karışık tabakalı minerallerin oluşumlarının ise neoformasyon ve/veya transformasyon süreçleriyle oluştuğu, matrikste rastlanılan smektit mineralleri ise otijenik bileşenleri temsil etmektedir. Elde edilen veriler ışığında Kretase yaşlı Karababa Formasyonu litolojik üyelerinde gözlenen yanal ve düşey yöndeki tüm kayaç ve fillosilikat/kil mineralojisindeki farklılıklar basenin jeolojik zamanlarda Kretase dönemindeki tektonik hareketlere bağlı deniz tabanındaki beslenmeden kaynaklanan çökelimlerin ve mineral oluşum süreçlerinin gerçekleştiği, sepiyolit/paligorskit ve fosfat oluşumlarının yaygın olarak koloidal ve çözünmüş bileşenler ve nispeten koyu renkli ferromagnezyum detrital mineralleri ile birlikte havzaya taşınan malzemenin, inceleme alanını çevreleyen Güneydoğu Anadolu Ofiyolit Kuşağı arasında yakın bir ilişki olduğu biçiminde değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Silopi Harbul Asfaltit Açık İşletmesi delme-patlatma çalışmalarının değerlendirilmesi ve iyileştirilmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018-07-02) Agitoğlu, Suud; Alpaslan, Nuray; Ayhan, Mustafa
    Bu çalışmada, Şırnak İli Silopi İlçesi Harbul Asfaltit Kömürü açık maden işletmesinde delme-patlatma çalışmalarının hacimsel verim, parça boyutu ve güvenlik parametreleri açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda sahada delme-patlatma çalışmaları yerinde takip edilmiş, teorik yaklaşımlardan elde edilen delme-patlatma parametrelerine göre öneriler geliştirilmiş, bu öneriler sahada uygulanmıştır. Önerilen deneme patlatmaları hacimsel verim ve parça boyutu açısından analiz edilerek her formasyon için ayrı değerlendirmeler yapılmıştır. Saha içerisinde güvenlik parametrelerinin değerlendirilmesi için sarsıntı analizleri yapılmış ve şev izleme istasyonu verileri değerlendirilmiştir. Açık ocak sahasında yürütülen dekapaj çalışmaları, yoğunluklu olarak, Gercüş, Midyat ve Cudi formasyonlarında yapılmaktadır. Hacimsel verimin göstergesi olan özgül şarj açısından Cudi formasyonunda 110 mm delik çapının, Gercüş ve Midyat formasyonunda 160 mm delik çapının daha verimli olduğu tespit edilmiştir. Boyut analizi açısından uygulanan deneme atımların tümünde sonuçlar 0-635 mm aralığında olup saha yükleme –taşıma ekipmanları tarafından yüklenebilir olduğu gözlenmiştir. Yapılan sarsıntı ve hava şoku ölçümlerinde nonel kapsüllerin uygun olduğu teyit edilmiştir. Cudi formasyonunda yapılan atımları için alınan şev izleme istasyonu verilerinin incelemesinde 6 saatlik yer değiştirme -1,4 mm ile -0,15 mm aralığında olduğu ve patlatmasız zaman dilimleri ortalamasına yakın bir değer olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle açık ocak işletmesinde Cudi formasyonunda uygulanan delme patlatma faaliyetlerinin şevlerin stabilitesini olumsuz yönde önemli ölçüde etkilemediği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Beşiri (Batman) ile Kurtalan (Siirt) arasında gözlenen jipslerin jeolojik özellikleri
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018) Koyuncu, Ebru Handan; Baran, Hacı Alim
    Çalışma sahası Beşiri (Batman) ile Kurtalan (Siirt) arasında yer alan yaklaşık 36 km2 ’lik bir alanı kapsamaktadır. İnceleme alanındaki birimler yaşlı olandan genç olana doğru Germav Formasyonu, Gercüş Formasyonu, Hoya Formasyonu, Germik Formasyonu ve Şelmo Formasyonu olarak gözlenmektedir. İnceleme alanında gözlenen jips Germik Formasyonuna ait evaporitik seviyeler olup, beyaz, bej renkli kireçtaşları içerisinde genellikle K55B/5-10˚KD duruşlu olup kalınlıkları 10cm’den 3m’ye kadar değişmektedir. Kireçtaşları ile ardalanmalı gözlenen seviyenin toplam kalınlığı 1m’den 20m’ye kadar değişmekte, jipsler, laminalı, ondüleli, masif, yumrulu gibi fasiyesler sunmaktadır. Çalışma alanının jeolojisini belirlemek, jips yataklarının yayılımının ve olası potansiyel alanların saptanması hedeflenerek görüntü iyileştirme, band oranları, renkli kompozit görüntülerin oluşturulması, Abrams yöntemi ve temel bileşenler analizi (TBA) gibi uzaktan algılama teknikleri kullanılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda mevcut yatakların dağılımı belirlenmiş ve bir potansiyel saha önerilmiştir. Uzaktan algılama.yöntemleriyle belirlenen.potansiyel alanların doğruluğunu.onaylamak amacıyla, arazi çalışması yapılarak gerekli jeolojik incelemeler.ve örnek alımları gerçekleştirilmiştir. Jips örneklerinin XRF sonuçları incelendiğinde örneklerin neredeyse tamamen CaO ve SO4’tan oluştuğu ve muhtemelen jipslerin oluşumuna neden olan çözeltiden çökeldiği düşünülen uyumsuz elementler (U, Th, Sr, Rb),bakır, kurşun, çinko, molibden, kalay ve antimuan içerdiği belirlenmiştir.
  • Öğe
    Eğil ve çevresindeki (Eğil, Diyarbakır) alt miyosen yaşlı Fırat formasyonunun sedimantolojik ve jeokimyasal incelemesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-05-18) Demir, Yusuf; Dinç, Salih
    İnceleme alanında çalışmanın konusunu oluşturan Alt Miyosen Fırat formasyonunun litolojisini genel olarak pembemsi, krem, grimsi, açık gri renkli, bol kırmızı algli, seyrek ince tabakalı, orta-kalın tabakalı, masif kireçtaşları oluşturmaktadır. Fırat formasyonu kireçtaşları petrografik olarak 4 mikrofasiyese ayrılmıştır. Bunlar çamurtaşı, vaketaşı, istiftaşı ve tanetaşı fasiyesleridir. Fırat formasyonu kireçtaşlarının CaCO3 oranı %99-100mol arasında, MgCO3 oranı %0-1mol arasında değişmektedir. SiO2 içeriği %0.06-0.84, Al2O3 içeriği %0-0.19 arasında, Sr içeriği 25.5-351.8ppm, Ba içeriği 2-10ppm arasında ve Rb içeriğide 0.1-1.0ppm arasında değişmektedir. Ba içeriği genel olarak <60ppm (Ortalama 6ppm) olduğundan buradaki karbonatların denizel kökenli olduğunu göstermektedir. Fırat formasyonu kireçtaşlarının, δ18O değerleri %o-6.61 ile %o-8.71 PDB (ort. %o-7.76 PDB) arasında, δ13C değerleri %o-3.70 ile %o-7.83 PDB (ort. %o-6.09 PDB) arasında değişmektedir. Fırat formasyonu kireçtaşlarının oluşum ortamı sıcaklığı 50oC - 63oC arasında olup, ortalama sıcaklık 57oC'dir Fırat formasyonu içerisinde tanımlanan Dendritina cf. rangid Orbigny, Peneroplis sp., Borelis Curdica (Reichel), Amphistegina sp., Operculina sp. ve Miliolidae türü fosiller kireçtaşlarının çok sığ-sığ denizel ortamda çökeldiğini göstermektedir. Bu fosil faunası Burdigaliyen yaş aralığını vermektedir.
  • Öğe
    Raman (Batman) petrol sahasındaki polimer jel uygulamaları
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-26) Demir, Duran; Nalbantçilar, Mahmut Tahir
    Bu çalışmada; Batman ilinin güneyinde yer alan ve önemli miktarda petrol üretiminin yapıldığı Raman Petrol Sahası'nın jeolojisini ve petrol üretimini artırmaya yönelik polimer jel uygulamalarının karot ve kuyu verilerinden (DST, log vb) yararlanılarak araştırılması amaçlanmıştır. Raman Sahası'nda bugüne kadar farklı maksatlarla çok sayıda kuyu açılmıştır. Bunlar içerisinden seçilen belirli kuyuların verileriyle sahanın yeraltı jeolojisi ayrıntılı şekilde ele alınmış, kuyular arası log korelasyonları yapılarak bölgenin stratigrafisi ortaya konulmuştur. Ayrıca epirojenik sonucu oluşmuş fay, çatlak ve kırıklardan oluşan önemli tektonik izler bulunmaktadır. Bunlardan rezervuar zonundaki çatlaklar, petrol üretimiyle beraber su girişlerine dolayısıyla kuyulardaki su yüzdesinin artmasına neden olmaktadır. İnceleme alanındaki kuyularda üretimi olumsuz etkileyen bu sorunun azaltılabilmesi için yakın zamanda uygulanan polimer jel enjeksiyonu uygulamaları ele alınarak petrol üretimindeki etkisi irdelenmiştir.
  • Öğe
    Sismik yöntemler ile zemin problemlerinin araştırılması, Batman ili örnekleri
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-22) Şuvak, Emrullah; Alpaslan, Nuray
    Bu tez çalışmasında, Batman ili kent merkezindeki yeraltı yapısı ve kent genelindeki zemin problemlerinin ortaya çıkarılması amacıyla, sismik yöntemler kullanılarak ölçümler alınmış elde edilen sismik modeller ve kesitler değerlendirilmiştir. Kent merkezinin zemin durumu ve zemindeki zayıf dayanımları oluşturan fay, çökme, karstik boşluklar ve gevşek birimler ile ilgili yeni bilgilerin edinilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada geoteknik problemlerin çözümünde önemli bir yeri olan ve mühendislik amaçlı zemin etütlerinde yaygın olarak kullanılan sismik kırılma ve yüzey dalgası analizi yapay kaynak (MASW) yöntemleri ile aletsel ölçümler alınarak, yeraltının yapısı, fiziksel özellikleri ve jeolojik problemleri araştırılmıştır. Sismik kırılma ve yüzey dalgası analizi yapay kaynak (MASW) yöntemleri ile yatay ve düşey yönde her bir katman için sismik hızlar ve gerçek tabaka kalınlıkları tespit edilerek değerlendirilip yorumlanmıştır. İnceleme alanında zemin özelliklerinin anlaşılması ve tabakalarının sınırlarının belirlenmesi için sismik yöntemler kullanılarak sismik kırılma, sismik yansıma ve Multi Channel Analysis of Surface Waves (MASW) çalışmaları yapılmıştır.
  • Öğe
    Batman ili şehir merkezinin toprak jeokimyası
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-09-23) Gümüş Kıral, Nurcan; Baran, Hacı Alim
    Batman ili şehir merkezinde çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı ardalanmasından oluşan Üst Miyosen-Alt Pliyosen Şelmo Formasyonu gözlenmektedir. Mücavir alan içerisinden temsil yeteneğine sahip olarak alınan toprak ve dere sedimanı örneklerinin jeolojik özellikleri belirlenerek, örneklerin bünyelerindeki ağır metal kirliliği araştırılmış ve elde edilen sonuçlar doğrultusunda Batman İli Şehir Merkezi'ne ait element dağılımı belirlenerek kirlilik değerleri hesaplanmıştır. Kirlilik değerlendirilmesi kapsamında jeobirikim indeksi (Igeo), zenginleşme faktörü (EF) ve kirlilik indeksi (PI) hesaplamaları gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda coğrafi bilgi sistemleri programları yardımıyla element dağılım ve kirlilik parametrelerine ait haritalar oluşturulmuştur. Jeobirikim indeksi sonuçlarına göre örnekler; kirlenmiş-orta derecede kirli'den aşırı-çok aşırı kirli'ye değişen kirlenme değerleri sunmaktadır. As, Sb ve Mo elementleri için aşırı-çok aşırı kirli düzeyinde kirlilik değerleri belirlenmiştir. Zenginleşme faktörü açısından örnekler az zenginleşme'den çok aşırı zenginleşme'ye değişen değerler sunmaktadır. Örneklerin bir kısmının As ve Sb elementleri açısında çok aşırı zenginleşmeye sahip oldukları tespit edilmiştir. Kirlilik indeksi sonuçlarına göre örneklerin düşük'ten çok yüksek'e değişen bir yelpaze sunduğu gözlenmiştir. Yine özellikle As, Mo ve Sb elementlerinin çok yüksek kirlilik indeksi değerlerine sahip oldukları belirlenmiştir. Kirlilik hesaplamada kullanılan Jeobirikim indeksi, zenginleşme faktörü ve kirlilik indeksi değerlerine göre Batman ili şehir merkezine ait toprak örneklerinde farklı derecelerde kirlenmenin gözlendiği, özelllikle As, Sb ve Mo elemenetlerinin her parametre için en yüksek dercede kirlilik değerleri sunduğu tespit edilmiştir. Bir elementin kirlilik değerlerinin yüksek olması her zaman sağlık açısından tehlike arz ettiği anlamına gelmemektedir. Bu yüzden inceleme alanına ait değerlerin Toprak Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ve WHO gibi standartlar ile karşılaştırılması sonucunda sadece As elementinin sağlık açısından izin verilen sınır değerlerin üzerinde olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Batman ili ve civarının mikrotremor yöntemi ile zemin özelliklerinin incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-12-24) Yılmaz, Salim; Dinç, Salih
    Deprem öncesi ve sonrası zemin davranışı ile deprem sırasında zemin-yapı etkileşimi hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla kullanılan mikrotremor yöntemi, son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmış, kolay uygulanabilirliği, hızlı ve ekonomik olması nedeniyle jeofizik yöntemler içerisinde önemli bir konuma gelmiştir. Mikrotremor yöntemi ile yerin dinamik parametreleri, değişimleri, zemin kesitinde yer alan formasyonların dinamik davranış özellikleri ve hasar görebilirlik belirlenebilmektedir. Zemin araştırmalarında kullanılan zemin büyütmesi ve zemin hâkim periyodu parametreleri mikrotremor yöntemi ile hızlı ve ekonomik olarak tespit edilebilmektedir. Bu tez çalışması kapsamında, Batman il merkezi ve yakın çevresinde mikrotremor yöntemi kullanılarak alınan mikrotremor kayıtları, bölgenin jeolojik yapısı göz önünde bulundurularak değerlendirilmiş ve yorumlanmıştır. Çalışmada 3-bileşen hız ölçer sismometre ile ölçümler alınmış, veriler Geopsy yazılımında Yatay/Düşey Spektral Oranlar (Nakamura) yöntemi ile çözümlenmiş, bölgenin bilinen jeolojisi ve ilgilenilen araştırma derinliği göz önünde bulundurularak zemin hâkim frekansı saptanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında, ölçüm noktasındaki baskın frekans ile zemini oluşturan litoloji birlikte irdelenerek, bölgenin hâkim frekans haritaları yapılmış ve bölgenin jeolojisi ile elde edilen mikrotremor ölçümleri arasındaki ilişkiler yorumlanarak tartışmaya sunulmuştur. Batı Raman kampus alanındaki ölçümlerde, üç, dört, altı, sekiz ve on iki numaralı noktalar dışında kalan diğer noktalarda, baskın frekans değerlerinin 5 Hz ve üzerinde olması, periyod değerlerininde 0,2 saniyenin altında kalması Batı Raman Kampüs alanında hakim olan çok kırıklı, orta zayıf dayanımlı yer yer kil ara bantlı kireçtaşı birimi olduğunu göstermiştir. Kültür ve Pazaryeri mahallerinden alınan ölçümlerde, bir, üç, altı, yedi ve sekiz numaralı noktaların baskın frekans değerlerinin 1 Hz civarında olması, bölgenin zayıf sediman bir katmanla karakterize olduğunu, buna karşın diğer noktalardaki sonuçlar ile zeminin zayıf dayanımlı olarak belirlenmesi, bu bölgede kuzeybatı güneydoğuya uzanımlı bir boşluk ya da faylanma olabileceğini göstermiştir. Gap ve Bahçelievler mahallelerinde alınan mikrotremor kayıtlarında zemin hâkim periyodları 0,2-0,4 saniye arasında değişmiştir. Bölgeyi temsil eden baskın birimin eski alüvyon olmasından dolayı elde edilen ölçüm sonuçları ile uyumlu olduğu görülmektedir. Sediman kalınlığını gösteren modelde mevcut jeolojik eski alüvyon tabakası ile bire bir örtüşmektedir.
  • Öğe
    Adli soruşturmalarda adli jeolojik delillerin incelenmesi, değerlendirilmesi ve örnek olaylar
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-13) Çelik, Mehmet Fatih; Tetiker, Sema
    Adli Jeoloji; Adli Bilimler ile Jeoloji’nin kesişme noktasında ortaya çıkan ve adli olmayan teknikleri, diğer bir ifadeyle doğal malzemelerin suç araştırmalarındaki kullanımının değerlendirilmesini esas alan disiplinler arası bir bilim dalıdır. Adli Jeoloji’nin tarihsel gelişimi gözden geçirildiğinde, yerbilimlerinin birçok alanı adli soruşturmalarda gerçekleşen olayları aydınlatmada katkı sağlayan bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu tez çalışması ile Jeoloji Bilimi’nin dünyada ve son yıllarda ülkemizde yeni bir alanda kendine uygulama alanı bulduğu “Adli Jeoloji” alanının tanıtılması, adli olaylarda jeolojik delil niteliği taşıyan malzemelerin kapsamı ve değerlendirilmesi yapılarak, tez çalışması kapsamında adli jeolojik incelemeler kullanılarak farklı nitelikteki örnek asayiş olayların açıklanması amaçlanmıştır. Tez çalışması kapsamında cinayet, ölümlü vaka, terör, kaçakçılık ve hırsızlık olaylarını içeren toplam 9 adet vaka incelenmiştir. Bu kapsamda yapılan çalışmalar yasal araştırma niteliğinde olup adli olay niteliği taşımaktadır. Bu çalışmalar arazi çalışması ve laboratuvar çalışmaları olarak iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Arazi çalışmaları için olay yerinde (olay yeri ve çevresi, maktul, şüpheliler, kişisel eşyalar ve araçlar) jeolojik delil niteliğindeki malzemelerden (inorganik ve organik kökenli toprak, sediman, kayaç, bitki kalıntıları) ayrıntılı numuneler alınmıştır. İkinci aşama ise kanıt niteliğinde alınan jeolojik malzemelerin laboratuvarlarda mineralojik (optik petrografi, XRD) ve jeokimyasal yöntemlerle analizleri yapılmıştır. Sonuç olarak adli vakalarda adli jeolojik deliller kullanılarak vakaların aydınlatılmasına katkıda bulunulmuştur. Günümüzde Adli Bilimler’in ulusal ve uluslararası boyutta geldiği nokta değerlendirildiğinde, Adli Jeoloji kavramı her geçen gün önemi gittikçe artan bir bilim dalı haline gelmiştir. Dolayısıyla ülkemizde bilimsel alandaki bu boşluğun giderilmesi, üniversite, enstitü ve diğer ilgili kurumlarla işbirliği ve eşgüdüm planlarının yapılması ve uygulanması ile sağlanmış olacaktır.
  • Öğe
    Karaköy (Hasankeyf/Batman) orta eosen-oligosen yaşlı germik formasyonu evaporitlerinin mineralojisi ve jeokimyası
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-13) Yelboğa, Şehnaz; Tetiker, Sema; Çoban, Hakan
    Evaporit mineralleri (örn., jips ve anhidrit) ekonomik öneme sahip mineraller olup, evaporit yatakları, özellikle çimento ve alçı gibi inşaat sektöründeki yapı malzemeleri olarak ve ziraat sektöründe organik tarımcılıkta verim artırıcı ve dezenfektan olarak değerlendirilebilen potansiyel jeolojik malzemelerdir. Her geçen gün, bu tür yatakların keşfedilmesi ve değerlendirilmesi yerel kaynaklarımızın ülke ekonomisine katkısını da artırmaktadır. Sunulan tez çalışması ile Batman ili Hasankeyf İlçesi’nin güneyinde Karaköy civarında yüzeylenen Orta Eosen-Oligosen yaşlı Germik Formasyonu içinde belirlenen ve ekonomik önemi olabilecek evaporitik seviyelerin mineralojik ve jeokimyasal datalarının oluşturulması ve kimliklendirilmeleri amaçlanmıştır. Önceki çalışmalarda evaporit olarak tanımlanmış olan, ancak şimdiye kadar herhangi bir jeokimyasal ve mineralojik özellikleri araştırılmayan bu mineral depositleri, Batman civarında halk arasında horasan veya roma harcı veya ‘Cas’ olarak bilinmekte olup özellikle eski tarihi yapıların ve antik eserlerin bakım ve onarımında da kullanılmıştır. Tez çalışmasında uygulanan yöntemler; arazi ve laboratuvar çalışmaları olmak üzere başlıca iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Arazi çalışmaları Hasankeyf (Batman) ilçesine bağlı Karaköy civarında yer alan evaporitlerin stratigrafik ölçümlerinin alınmış, örneklendirilmiştir. Laboratuvar çalışması kapsamında alınan örneklerin ince kesit yapımı, petrografik özellikleri, XRD-analizleri ile mineralojik bileşimlerinin ortaya konulmuş, jeokimyasal olarak ICP-MS metoduyla analizleri yapılarak ana-oksit, iz ve nadir toprak element içerikleri belirlenmiştir. İnceleme alanında Germik Formasyonu beyaz, bej, gri, kahvemsi, kirli sarı renkli yumuşak, dağılgan tabaka, nodül ve masif yapıdaki jips tabakaları ile, yer yer dolomit içeren kireçtaşı ve killi kireçtaşı türü kayaçlarla ardalanma sunmaktadır. Tabanda dolomit seviyeleriyle başlayan birim üstte doğru jips ardalanmaları devam etmektedir. Germik Formasyonu kırıntılı (karbonatlı şeyl), karbonat (jipsli marn) ve kimyasal (jips) kökenli kayaçlarında X-ışınları Kırınımı-Tüm kayaç (XRD-TK) incelemelerine göre, fillosilikat, dolomit, feldispat, kuvars ve kalsit mineralleri saptanmıştır. Jips minerallerinin jeokimyasal incelemelerinde REE içerikleri NASC’ten oldukça düşük olmakla birlikte, kondrite göre çok az artış sergilemektedir. Toplam REE konsantrasyonu GF-2 nolu örnekte (6.17 ppm) en az, GF-5 nolu örnekte (10.33 ppm) gerçekleşmiştir. Bu çalışmada araştırılan jips numunelerinin seviyelerde saf olarak bulunması, jeokimyasal özellikleri nedeniyle traslı çimento ve yüksek fırın cüruflu çimento yapımında kullanımına elverişli olduğu düşünülmektedir.
  • Öğe
    Siirt-Madenköy maden sahasında açılan üretim kuyusunun teknik açıdan değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-21) Suçin, Ata; Alpaslan, Nuray; Ayhan, Mustafa
    Yeraltı madenciliğinde kuyu yerinin, sağlam formasyonlar içerisinde ve cevher bloğuna yakın konumda seçilmesine dikkat edilir. Uygun kuyu yerinin belirlenmesinde sahada yapılan jeoteknik sondajlar önemli rol oynamaktadır. Daha sonraki aşama ise uygun kuyu açma yönteminin belirlenmesidir. Klasik kuyu açma yöntemi; delme-patlatma, nakliyat ve tahkimat gibi ana aşamalarından oluşmaktadır. Bu çalışma kapsamında Siirt Madenköy maden sahasında açılan üretim kuyusu; delme, patlatma, nakliyat, tahkimat, havalandırma ve drenaj çalışmaları teknik açıdan incelenmiştir. Kuyu açma kazısında uygulanan iki patlatma paterninin performansı karşılaştırılmıştır. 1. paternin özgül şarjı 2.65 kg/m3 olurken 2. paternde özgül şarj 1.88 kg/m3 olarak patlayıcı sarfiyatı yaklaşık oranında düşürülmüştür. İkinci delme paterni ile delik sayısı ve patlayıcı madde sarfiyatı azaltılmış, kuyu ilerleme hızı arttırılmıştır. Bununla birlikte, daha düzgün kuyu kesiti elde edilmiştir. İkinci patlatma paternininin kuyunun tamamında uygulanmasının sakıncalı olduğu belirtilmiş olup, formasyon özelliklerine bağlı olarak paterninin düzenlenmesi gerektiğinin önemi vurgulanmıştır.
  • Öğe
    Siirt-Madenköy maden sahasında açılan üretim kuyusunun maliyet açısından değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-21) Sevgili, Muhammed Eşref; Alpaslan, Nuray; Ayhan, Mustafa
    Bu çalışmada, Siirt Madenköy maden sahasında açılan üretim kuyusunda yapılan; delmepatlatma, nakliye, tahkimat, havalandırma ve drenaj faaliyetlerinin toplam kuyu açma maliyetine etkisi incelenmiştir. Kuyu kazısında iki farklı patlatma paterni uygulanmış olup, bu paternlerin kuyu açma performansı açısından karşılaştırılması yapılmıştır. İkinci patlatma paterninde delik sayısı ve patlayıcı madde tüketimi önemli ölçüde azaltılmıştır. Bununla birlikte ikinci patlatma paterninde delme-patlatma maliyeti % 54 oranında düşürülmüştür, ilerleme hızı arttırılmış ve daha düzgün kuyu kesiti elde edilmiştir. Delme-patlatma faaliyetlerinin toplam maliyetteki oranı ise %3’ten %2’ye indirgenmiştir.
  • Öğe
    Ankara–İzmir hızlı tren Afyonkarahisar–Banaz kesimi T4 tünelinin mühendislik jeolojisi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-06-28) Tekin, Abdulselam; Alpaslan, Nuray
    İnceleme alanı, Afyonkarahisar ili sınırları içerisinde bulunan Köprülü mevkiindeki ‘Afyon-İzmir Hızlı Tren Projesi Afyonkarahisar-Uşak (Banaz) kesimi Km: 209+615 – 210+875 arasında yapımı devam eden T-4 Tünelindeki mühendislik jeolojisi ve jeoteknik çalışmaları kapsamaktadır. Kaya kalite göstegesi (RQD), RMR ve Q kaya kütle sınıflandırma sistemlerine göre yapılan zemin sınıflandırmasında tünel güzergahındaki formasyonların C2 özel ve C3 özel klasında olacağı öngörülmüştür. Çalışma alanındaki tünelde yapılan kazı aşamalarında destek olarak sırasıyla çelik hasır (Q 221/221), iksa (NPI 200), shotcreate (C20 püskürtme beton), SN bulon (kaya bulonu ve ibo bulon enjeksiyon), boru süren (1,5 inç) gibi destek sistemleri kullanılmıştır.
  • Öğe
    Bazalt ve gabroların bitümlü sıcak karışımlarda agrega olarak kullanılabilirliğinin değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-08-23) Eker, Ahmet Nedim; Beyaz, Turgay
    Çeşitli mühendislik faaliyetlerinin (Ulaşım Sistemleri, Karayolları, Demiryolları, Enerji Üretimleri, Barajlar, Madencilik ve Endüstriyel dönüşümler vb. gibi) beraberinde ciddi oranda hammadde ihtiyacı doğurduğu bilinmektedir. Günümüz teknolojisi; gerek malzeme ihtiyaçlarında gerekse yapım aşamalarında en spesifik çözüm önerileriyle en uzun vadeye hizmet sunabilen ucuz ama kaliteli çalışmalara ihtiyaç duymaktadır. Ülkemizde karayolları ağlarının geliştiği bu dönemlerde yol yapımında bitümlü sıcak kaplamalar, en fazla tercih edilen imalatlar olmaktadır. Bitümlü sıcak karışımın %90 üzerindeki kısmını oluşturan agregaların özellikleri; hem sağlıklı imalat açısından hem de yolun servis ömrü açısından büyük öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı gabro ve bazaltlarının bitümlü sıcak karışımlarda uygulanabilirliğinin araştırılması ve elde edilen verilerin optimizasyonunu kapsamaktadır. Bu nedenle Samsun, Ordu ve Giresun illerinde yer alan ve bölgenin karakteristik özelliklerine sahip bu kayaçlardan numuneler alınarak laboratuvar aşamasında ilgili deneylere tabi tutulmuştur. Elde edilen veriler ışığında sıcak karışım imalatlarında karşılaşılabilecek sorunlar ile bunların çözüm önerileri değerlendirilip sonuca bağlanmıştır.
  • Öğe
    Silvan tüneli yeni güzergâhında geçilecek birimlerin jeolojik ve jeoteknik özellikleri
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-08-23) Toprak, Mustafa; Dinç, Salih
    Güneydoğu Anadolu Projesı (GAP)’ın Dicle havzasında yer alan Devler Su İşleri (DSİ) Silvan Projesi kapsamında yapımı düşünülen Alternatif Silvan Tüneli’nin güzergahında yapılan çalışmalar tamamlandığında Silvan Barajı’ndan 212 m³/sn suyu alarak Diyarbakır ili Bismil, Silvan ve Sur ilçelerine ait 2.351.230 dekar alana iletilmesini sağlayacaktır. Böyle büyük bir projenenin en önemli ayaklarından olan Alternatif Silvan Tüneli yaklaşık 11,2 m kazı çapında ve 13.500 m uzunluğunda açılması planlanmaktadır. Güzergah boyunca açılan 11 adet temel sondaj kuyusu ile toplamda 4678 m delgi yapılmıştır. Karot numuneler üzerinden örnekler alınarak; 40 adet ince kesit, 6 adet kimyasal analiz ve 33 adet jeoteknik deney yapılmıştır. Bu amaçla güzergahın jeolojik, petrografik ve jeoteknik özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma alanı yaşlıdan gence doğru; Üst Sinan, Gercüş, Midyat, Germik, Silvan, Lice ve Şelmo formasyonlarını içermektedir. Alternatif Silvan Tüneli’nde Şelmo ve Gercüş formasyonları az geçirimli, geçirimsiz özellikte olup Midyat ve Silvan Formasyonu ise kırıklı, çatlaklı, boşluklu, karstik ve geçirimli özelliktedir. Buna ek olarak, birimlerin kaya sınıflaması için Terzaghi, RMR ve Q sınıflaması kullanılmış uygun kazı destek sistemleri belirlenmiştir. Yapılan sınıflamalara göre Şelmo formasyonunun “orta – zayıf kaya” arasında olduğu, Silvan formasyonunun “iyi – orta kaya” arasında, Midyat formasyonunun “orta – zayıf kaya” arasında ve son olarak Gercüş formasyonunun ise “orta kaya” özellikte olduğu tespit edilmiştir. Bu yüksek lisans tezi kapsamında elde edilen bulgulara göre Silvan formasyonundaki karbonatlı kayaç numunesinin Ana oksit içerikleri; SiO2 içeriği %0.89, Al2O3 içeriği %0.18, Fe2O3 içeriği %0.12, MgO içeriği %0.61, CaO içeriği %54.46, Na2O içeriği %0.01, TiO2 içeriği %0.02, P2O5 içeriği %0.03, Cr2O3 içeriği %0.006 olarak saptanmıştır. Midyat formasyonunundaki karbonatlı kayaç numunelerinin, Ana oksit içerikleri; SiO2 içeriği %0.13-0.62, Al2O3 içeriği %0.03-0.19, Fe2O3 içeriği %0.00-0.08, MgO içeriği %19.20-21.18, CaO içeriği %30.61-33.10, Na2O içeriği %0.03-0.06, K2O içeriği %0.00-0.05 olarak saptanmıştır.
  • Öğe
    Türkiye deprem kayıtları kullanılarak Van Gölü Havzası için bölgesel bir deprem enerjisi azalım bağıntısının geliştirilmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-05-30) Çelik, Şehmus; Beyaz, Turgay
    Bu tez çalışmasında, Türkiye’nin doğusunda yer alan, Van Gölü Havzası için önerilen, pik yer ivmesine (PGA) bağlı, deprem enerjisi azalım bağıntısı anlatılmaktadır. Çalışmada, Van Gölü Havzası’nda ve çevresinde meydana gelmiş deprem kayıtları kullanılmıştır. Bu veriler, T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı kontrolündeki Kuvvetli Yer Hareketi Kayıt İstasyonlarının aldığı ivme kayıtlarıdır. İvme kayıtları olarak, 01 Ocak 1976 ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasında meydan gelmiş olan depremlerin ivmeölçer kayıtları derlenmiştir. Bu amaçla, Van ili ve yakın çevresinde yaklaşık 100 km yarıçapındaki bir alanda meydana gelmiş depremler araştırılmıştır. Bu çalışma için büyüklüğü 4,0≤MW, ivme değeri 10,0 cm/s2≤PGA olan, 249 deprem içerisinden, DB ve KG yönündeki 162 ivme kaydı derlenmiştir. Elde edilen deprem kayıt dosyaları ile bir veri bankası oluşturulmuştur. Bu dosyalardaki deprem büyüklüğü (MW), ivme (gal= cm/s2), mesafe (R-km) bilgileri ile çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Çoklu regresyon analizi, IBM-SPSS yazılımında gerçekleştirilmiştir. Çoklu regresyon analizi sonucunda; denkleminin, Van Gölü Havzası için bölgesel deprem enerjisi azalım bağıntısı (sönüm denklemi) olarak önerilmesinin uygun olacağı benimsenmiştir. Burada;=2,173;1=2,45*10-2; 2=0,1967; 3= -1.201; 4=0.1105; σ=0,308; Y: önerilen denklem yardımıyla hesaplanan pik yatay yer ivmesi (cm/s2), M: moment magnitüdü (MW); R: mesafe (km)’dir.
  • Öğe
    Enjeksiyon ve kompaksiyon prensibinde sığ derinlikler için uygulanan zemin iyileştirme yöntemlerinin değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-05-30) Beger, Ali; Beyaz, Turgay
    Bu çalışmada, tasarlanan bir proje için taşıma gücü zayıf olan veya yetersiz kalan bir alandaki zeminin iyileştirilmesi veya güçlendirilmesi için yapılması gereken işlemler anlatılmaktadır. Bu kapsamda, Batman Üniversitesi Batı Raman Kampüsünde 3 farklı lokasyondaki, 5’er alanda; a) her lokasyonda iyileştirme yapılmadan önce, zeminin doğal haldeki jeoteknik özellikleri b) her bir lokasyonda dört (4) ayrı yöntemle zemin iyileştirme uygulandıktan sonraki jeoteknik özellikleri araştırılmıştır. Uygulanan iyileştirme yöntemleri sırasıyla: i) Çimento enjeksiyonu, ii) Kireç enjeksiyonu, iii) Epoksi enjeksiyonu ve iv) Ağırlık düşürme (dinamik kompaksiyon)’dir. Zemin iyileştirmesi yapılmadan önce, zeminin doğal haldeki jeoteknik özellikleri; arazide mikrotremor ölçümleriyle ve laboratuvarda deneyler yapılarak belirlenmiştir. Bu şekilde elde edilen ilk değerler; zeminin orijinal (referans) özellikleri olarak kabul edilmiştir. Literatürde (rapor, makale vb. çalışmalarda) yapılmış uygulamaları anlatılan 4 farklı yöntemle zemin iyileştirme işlemi yapılmıştır. Bu iyileştirme işlemlerinden sonra 28 gün beklenmiştir. Bu süre zarfında, zemine enjekte edilen sıvıların (malzemenin) katılaştığı kabul edilmiştir. Zeminden karotlu sondaj yöntemiyle, Shelby tüpü içerisine zemin örnekleri alınmıştır. Alınan zemin örneklerinin jeoteknik özelliklerini belirlemek amacıyla, laboratuvarda deneyler yapılmıştır. Bu deneylerden elde edilen parametreler, zeminin taşıma gücündeki değişimi hesaplamak için kullanılmıştır. Zemin iyileştirme işlemi yapılan alanlarda, yine mikrotremor ölçümleri yapılmıştır. İyileştirme işlemlerine bağlı olarak, zemin salınım periyodundaki değişim hesaplanmıştır. Bütün işlemlerden sonra, zemin iyileştirme işlemi yapıldıktan sonra belirlenen zemin taşıma gücü değerleri ve zemin salınım periyodu değerleri; zeminin orijinal haldeki taşıma gücü ve salınım periyodu değerleriyle karşılaştırılmıştır. Bu şekilde, zemin iyileştirme işleminin zemine sağladığı bir katkı olup-olmadığı araştırılmıştır. Elde edilen bilgiler yardımıyla; zemin iyileştirmesinin zeminin taşıma gücünü yaklaşık %10-25 arasında artış göstermiştir. Zemin salınım periyodu değeri azalmıştır/düşmüştür, bu düşmenin zemindeki sıkılaşmaya bağlı olduğu, zemin iyileşmesinin gerçekleştiği kabul edilmiştir.
  • Öğe
    Riskli binaların jeoteknik modellenmesi ve değerlendirilmesi, Batman ili örneği
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-06-25) Eren, Medine; Alpaslan, Nuray
    Bu çalışma kapsamında, Batman ili kent merkezi Tılmerç Mahallesinde bulunan Babil ve Serhat apartmanları ile çevrelerindeki alanlar, Dünya Hastanesi ve Yaşar Kemal Kent Ormanı çevresinde alanların jeolojik, jeoteknik ve hidrojeolojik özelliklerinin tespiti amacıyla inceleme çalışmaları yapılarak Babil apartmanının yıkılması ile kent merkezinde ortaya çıkan zeminsel sorunların nedenleri araştırılmıştır. Arazi çalışmaları kapsamında inceleme alanında zeminin litolojik ve jeolojik durumları, mühendislik parametrelerinin (kayma mukavemeti, geçirimlilik parametreleri, sıkışma davranışı) tespiti amacıyla 5 adet araştırma çukuru ve 8 adet temel sondaj kuyusu olmak üzere toplamda (6x25+1x22+1x18 metre) 190 metre derinliğinde temel sondaj kuyusu açılmıştır. İnceleme alanının da içinde yer aldığı Batman il merkezi ve çevresinde yüzeyleyen jeolojik formasyonun yapılan arazi çalışmalarında; güncel dolgu veya bitkisel toprak (topografya yüzeyi ve altı), ve Şelmo formasyonunun katı-kısmen katı ince-iri kum, orta katı-katı siltli killi ince kum, ince kumlu katı silt, siltli katı kil, pekişmiş katı kil ve kiltaşı birimlerinden oluştuğu görülmüştür. Sondaj kuyularının açılması sırasında geçilen zemin tabakalarının fiziksel ve mekanik özelliklerini belirlemek amacı ile örselenmiş (SPT) ve örselenmemiş (UD) numuneler alınmıştır. Bu numuneler üzerinde zeminin doğal birim hacim ağırlığı, su muhtevası, elek analizi, Atterberg limitleri, konsolidasyon ve üç eksenli basınç deneyleri yapılmıştır. Babil apartmanı için dolgu birimde su içeriği % 27,9, Şelmo formasyonu biriminde ise % 20,6 dır. Bulunan değerlere göre dolgu birimin su içeriği (% 27,9) Şelmo formasyonu birimine (% 20,6) göre daha fazladır. Dolgu birimde WL (Likit Limit) aralığı % 39,7 ile % 41,2 arasında, Şelmo formasyonu biriminde % 32,6 ile % 42,6 arasında, WP (Plastik limit) dolgu birimde % 21,4 ile % 24,7 arasında, Şelmo formasyonu biriminde % 20,7 ile % 23,3, dolgu birimde IP (Plastisite İndisi) % 15 ile % 19,3 arasında, Şelmo formasyonu biriminde % 11,9 ile % 19,9 olarak hesaplanmıştır. İnceleme alanındaki Babil apartmanı ve çevresinde taşıma gücü hesabı Meyerhof bağıntısı kullanılarak, konsolidasyonsuz-drenajsız (UU) duruma göre qult =325,5 kPa olarak hesaplanmış, bu değer ile binanın ağırlığına oranlanarak elde edilen güvenlik katsayısı 0,7 bulunmuş olup bu değer izin verilebilir güvenlik katsayısı olan 3’ten küçüktür, konsolidasyonlu-drenajsız (CU) durumuna göre ise qult =662,4 kPa olarak hesaplanmış, elde edilen güvenlik katsayısı 1,4 bulunmuş olup, bu değer izin verilebilir güvenlik katsayısı olan 3’den küçüktür. Babil apartmanı için hesaplanan konsolidasyon oturması bu tür yapılar için izin verilebilir maksimum oturma miktarı olan 10 cm’in çok üzerinde 27 cm olarak hesaplanmıştır. Dolayısıyla yapı temelinin oturma kriterlerini sağlamadığı tespit edilmiştir. İnceleme alanının sınırları içinde yeraltı jeolojisi, hidrojeoloji, jeomekanik davranışa ait saha çalışmaları yapılarak jeolojik ortam modellemesi oluşturulmuştur. Ortam modellemesi ile yeraltı suyu ilişkisi belirlenerek Babil apartmanının yıkılma sebebi değerlendirilerek yorumlanmıştır. Serhat Apartmanının Babil Apartmanı tarafında kazılan kanalın içinde suya rastlanılmış ve bu sudan, şebeke suyundan, DSİ Açık Kanalındaki sudan alınan örnekler üzerinde yapılan fiziksel özellik ölçümleri ile 3 suyun özelliğinin birbirinden farklı olduğu Serhat Apartmanının Babil Apartmanı tarafında kazılan kanalın içindeki suyun ise yeraltı suyu olduğu belirlenmiştir. İnceleme alanında yapılan sondajlarda, araştırma çukurlarında karşılaşılan birimler ve stratigrafik ilişki, hidrojeolojik özellikler, kuru birim hacim ağırlık değerleri ve aşırı konsolidasyon (OCR) değerlerine göre inceleme alanının ana bir fay üzerinde olduğunu göstermiştir.
  • Öğe
    Siirt ili Eruh ilçesi heyelan alanının jeolojik, jeoteknik incelenmesi ve şev stabilite analizi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-06-24) Yılmaz, Hacire; Alpaslan, Nuray
    Bu çalışma kapsamında, Siirt ili Eruh ilçesinde heyelandan etkilenen bir bölgenin mühendislik jeolojisi, jeoteknik özellikleri ve şev stabilite koşulları araştırılmıştır. Arazi araştırmaları içerisinde zeminin yatay ve düşey yöndeki değişimlerini, zeminin mühendislik, litolojik ve jeolojik özelliklerini belirlemek amacıyla üç adet toplamda 60 metre derinliğinde araştırma sondaj çalışmaları yapılmıştır. İnceleme alanı bitkisel toprak, üst-orta Miyosen yaşlı çok gevşek ve homojen olmayan yer yer marn katkılı kumlu iri çakıllı az siltli kil birimlerden oluşmaktadır. Açılan sondaj kuyularında zemin tabakalarının fiziksel ve mekanik özelliklerini belirlemek amacı ile Standart Penetrasyon Deneyi (SPT) yapılmıştır. Ayrıca, sondaj kuyularından alınan örselenmiş (SPT) ve örselenmemiş (UD) numuneler üzerinde zeminin doğal birim hacim ağırlığı, su muhtevası, elek analizi, Atterberg limitleri, konsolidasyon ve üç eksenli basınç deneyleri yapılmıştır. Alınan numunelerde LL (Likit Limit) ortalaması % 57,8, PI (Plastisite İndisi) ortalaması % 32,3 hesaplanmıştır. Plastisite indisine göre şişme derecesi yüksek ve şişme yüzdesi % 20-30 olarak belirlenmiştir. Güvenlik katsayısının üç alınması durumunda emniyetli taşıma gücü; SK-1 için 1,038 kg/cm², SK-2 için 1,027 kg/cm², SK-3 için 1,080 kg/cm² hesaplanmıştır. İnceleme alanındaki heyelanlı bölgede “Slope Stability Analysis” kullanılarak şev stabilite analizi yapılmıştır. Çalışma kapsamında, inceleme alanında yapılan sondajlarda yeraltı suyuna rastlanılmamıştır. Ancak birimin çok gevşek ve şişme özeliği göstermesi, zeminin 20,00 metreye kadar gevşek, suyla dağılma özeliği gösteren ve homojen olmayan birimlerden oluşmasından dolayı sıvılaşma riski olabileceğinden sızıntı suları ve yağmur sularını önlemek için drenaj ağı yapılması önerilmektedir. İnceleme alanında, heyelan alanı; toplam alanın eğimi % 45-50 arasındadır. Şev stabilite analizi hesaplamalarından yüksek tehlikede GK (Güvenlik Katsayısı) olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında bölgede yağışların fazla olması heyelanı oluşturan birimin çok gevşek homojen olmayan kumlu iri çakıllı az siltli killerden meydana gelmesinden dolayı inceleme alanı için bir risk oluşturmaktadır.
  • Öğe
    Zemin sıvılaşmasına zemin ve deprem parametrelerinin etkisinin değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-06-25) Aytaş, Zeval; Alpaslan, Nuray; Özçep, Ferhat
    Zemin sıvılaĢma potansiyelinin değerlendirilmesinde ve bir deprem esnasında sıvılaĢma potansiyelini saptayabilmek amacıyla, kum ve siltli kum gibi zeminler içeren tabakaların, arazi ve laboratuvar çalıĢmalarından elde edilebilen zemin ve sismik parametrelerin bir arada kullanıldığı birçok kriterler, deneysel formüller ve ampirik bağıntılar mevcuttur. Bütün bu kriterler bir arada değerlendirilerek sıvılaĢma hesaplarının yapılması önem arz etmektedir. Tez çalıĢması kapsamında, zemin sıvılaĢmasında, zemin ve deprem parametrelerinin etkisi farklı yöntemler kullanılarak, A Microsoft Excels spreadsheet & programı ile teorik örnekler verilerek değerlendirilmiĢ ve elde edilen sonuçlar tartıĢılıp yorumlanmıĢtır. ÇalıĢmada Dobry vd.,(1981A) Iwasaki ve Tokido (1978) Seed ve Idriss (1981)‟e göre farklı parametrelerle sıvılaĢma hesapları yapılarak değerlendirilip sunulmuĢtur. Elde edilen sonuçlara göre; deprem parametrelerinin etkisinin sıvılaĢma için ne derece önemli bir etkiye sahip olduğu, yapılan analiz sonuçları ve ivme değerlerine göre farklılık kazandığı grafiklerden iyi bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Kullanılan yöntemlerde Dobry vd.,(1981), Seed ve Idriss (1981) yöntemlerinin daha sağlıklı çalıĢtığı görülmüĢtür. Zemin özelliğinin kumlu ve siltli olması, zeminlerde kum içeriğinin yüksek olması ve yeraltı suyu seviyesinin zemin yüzeyine maximum 10 metre derinlikte olması sıvılaĢmanın olabilmesi için önemli baĢlangıç Ģartlarıdır. Deprem parametrelerinin etkisinin sıvılaĢma için ne derece önemli bir etkiye sahip olduğu, yapılan analiz sonuçları ve ivme değerlerine göre farklılık kazandığı grafiklerden iyi bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Yapılan analiz ve incelemeler sonucuna göre, ivme değerinin 0,10 g olduğunda ve 4,80 m derinlikten sonra sıvılaĢma olabilir veya sıvılaĢma riski var diyebiliriz. Aynı Ģekilde, ivme değerinin (a,g) 0,10 üzerinde olduğu andan itibaren sıvılaĢma riskinin olduğu ve güvenlik katsayısının 1‟den küçük olup azaldığı bilinmektedir. Fakat, ivme değerinin 0,10 ve üzeri olduğu her zeminde sıvılaĢma olacağından söz edemeyiz. Çünkü, sıvılaĢmaya etki eden faktörlerin zeminde var olması ve yeraltı suyu seviyesinin zemin yüzeyine yakın olması ile zemin içeriğinde kumlusiltli ve kum oranın yüksek olması gerekmektedir. SıvılaĢmaya bağlı olarak zemin oturmalarının kestirilmesi analizleri sonucuna göre, ivme değerlerinin 0,10 g büyük olduğu andan itibaren zemindeki oturma problemleri de sıvılaĢmayı olumsuz yönde etkilemektedir.