Cilt 1, Sayı 1

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 13 / 13
  • Öğe
    Yeniçağ’da Batılı seyyahların gözüyle Mardin
    (Batman Üniversitesi, 2012) Nasıroğlu Aydın, Mehtap
    Tarihin çeşitli dönemlerinde Mezopotamya, el-Cezire, Diyar-ı Rabia veya Tur-Abdin olarak adlandırılan coğrafyada yer alan Mardin, farklı etnik grupları, faklı dinleri ve farklı kültürleri aynı pota altında eritmiş olması sebebiyle Batılı seyyahların uğrak yerlerinden biri olmuştur. Binlerce yıllık tarihe sahip olan Mardin yöresi, diğer dönemlerde olduğu gibi, Yeniçağ’da da doğuyu merak eden birçok seyyaha ev sahipliği yapmıştır. Yeniçağ’da bir Osmanlı Sancağı olan Mardin, Thevenot, Le-Gouz, Niebuhr, Sestini ve Olivier gibi birçok batılı seyyahın araştırmalarına konu olmuştur. Çeşitli maksatlarla Mardin’e gelen seyyahların hepsi aynı güzergahı kullanmamış, bazıları farklı yolları takip ederek kente ulaşmışlardır. Bu çalışmada, Batılı seyyahların Mardin hakkındaki gözlemleri ve seyahatleri sırasında kullandıkları güzergahları üzerinde durulmuştur.
  • Öğe
    Gavur Mahallesi’nde mizah ve hiciv ekseninde kültürel izler
    (Batman Üniversitesi, 2012-01-01) Duran Oto, Elif
    Gâvur Mahallesi, Ermeni yazar Mıgırdiç Margosyan’ın anı-öykü türünde kaleme aldığı bir eserdir. Bu eserinde yazar 1940’lı yılların Diyarbakır’ını çocukluğundaki izleri ve tanıklıkları eşliğinde anlatır. Bu anlatımda öne çıkan mizahî dili yer yer yazarın hicvedişi de takip eder. Birbiri ile ilintili öykülerden oluşan bu metinde Ermeni nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir mahalle ana mekândır. Bunun yanı sıra arkada ve ana çerçevede bu mahallenin içinde yer aldığı kadim bir şehir olan Diyarbakır ve onun Ermeni, Yahudi, Kürt ve Türk nüfusu ile birlikteliği durmaktadır. Bir kentin yakın tarihini kişisel bir yaklaşımla ele alan bu metnin satır aralarında birçok kültürü içinde barındıran bu toprakların kişisel deneyimleri ve yaşanmışlıkları anlatılır. Bu bildiride yazarın öykülerindeki 1940’lı yılların Diyarbakır’ını ve onun çok kültürlülüğünün mizah ve hicivle bezenerek nasıl aktarıldığı ele alınacaktır.
  • Öğe
    Sayıların gizemli dünyası kültür ve edebiyatta sayı sembolizmi
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Bozkurt, Kenan; Bozkurt, Hacer
    Sayılar, günlük hayatta nicel değerlendirmelerin temel elemanı olarak yer alan bir işaretler sistemidir. Nicelik yönünden, zaman ve mekân üzerinde konumlandıran bu sistem, günlük hayatta matematiksel kullanımlarının dışına çıkarak kazandıkları değerlerle yeni bir kimliğe bürünür. Bu kimliğin belirleyicileri, her toplumun az çok alışverişte bulunduğu diğer toplumların kültürleri ve sosyal yaşantılarıdır. Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış dini inançlar, tecrübeler, esinlenmeler sayılar etrafında gelişen, nitel denilebilecek değerlerin kaynağı olarak gösterilebilir. Bu bildirimizde kültür ve edebiyatımızda sıkça kullanılan 1, 3ve 40 sayılarının sahip oldukları nitel anlamlar üzerinde durularak bu sayıların kullanımları örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Oyunun tasarım platformları: oyunun eğitim ve kültüre etkisi
    (Batman Üniversitesi, 2012-11) Fidan, Şehmus; Erekmekçi, Mert
    Bu çalışma, bilgisayar oyunlarının, öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve psikomotor gelişimi üzerindeki etkisini belirlemek, bilgisayar oyunları ve oyun geliştirme platformlarının bir kısmının özellikleri hakkında görüş oluşturmak, öğretimde bilgisayar oyunları kullanımı konusuna ışık tutmaktadır. Ayrıca öğretimde bilgisayar kullanımının kültürel ve felsefi algılar üzerindeki etkileri incelenmiştir.
  • Öğe
    Geçmişten günümüze çini sanatı ve Kütahya çiniciliği
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Bayazit, Murat; Işık, İskender
    Geçmişte yaşayan uygarlıklara ait birçok kültürel değer 21. yüzyılda neredeyse tükenmiş ve korunmaya muhtaç duruma gelmiştir. Kültürel miraslar arasında önemli bir yere sahip olan tarihi yapılar kimi zaman doğal kimi zaman da insanların neden olduğu felaketlerden etkilenerek zarar görmüş ve bir kısmı da maalesef yok olmaya yüz tutmuştur. Özellikle Osmanlı yapılarında görülen çiniler de bu anlamda çok büyük yaralar almıştır. Bunun en büyük kanıtlarından biri de eşine rastlanamayan İznik çinilerinin 16-17. yüzyıllarda tamamen ortadan kaybolması gösterilebilir. Sahip olduğu estetik ve parlak görünümüyle çiniler, yüzyıllar boyunca süsleme amacıyla birçok yapıda kullanılan ve günümüzde de yaşatılmaya çalışılan bir sanat ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kütahya’da birçok atölyede çini geleneğinin sürdürülmesine çaba gösterilmekte ve sosyoekonomik olarak yöre insanları tarafından üretilerek hem sanat hem de bir zanaat olarak devam ettirilmektedir. Bu çalışmada çini sanatının geçmişten bugüne kadar gösterdiği değişime değinilmiş ve ağırlıklı olarak üretildiği Kütahya’da sahip olduğu önem hem bölgesel hem de global anlamda değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Geleneksel el sanatlarının bölge turizmine etkisi: Güneydoğu Anadolu Bölgesi
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Bayazit, Murat; Ceylan, Uğur; Saylan, Uğur
    El sanatları, insanoğlu var olduğundan beri doğanın koşullarına bağlı olarak insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ortaya çıkmıştır. Daha sonra gelişerek çevre şartlarına göre değişimler gösteren el sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır şekilde geleneksel hale gelmiştir. Üretildikleri çağa tanıklık eden belgeler olarak geleceğimize ışık tutan ve geçmişimizle bağlantı kurmamızı sağlayan turizm değerleri olmaları bakımından önemlidir. Özellikle kültür turizmi kapsamında korunarak pazarlanabilecek kültürel miras konumundaki geleneksel el sanatları bir bölgenin kalkınabilmesi için değerli bir araçtır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi de tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmasından dolayı kültür turizmi açısından önemli potansiyele sahiptir, ancak bölgesel kalkınma bakımından turizmden yeterli fayda henüz sağlanamamaktadır. Bu çalışmada kültür turizmi, geleneksel el sanatları ve turizm arasındaki ilişkiler, geleneksel el sanatlarının turizmde pazarlanmasına değinilmiş, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki geleneksel el sanatları ve bu el sanatlarının bölge turizmine etkisi incelenmiş, bu kapsamda alternatif yollar araştırılmıştır.
  • Öğe
    Sosyolojik açıdan Batman ve yöresindeki "Taziye geleneği" ve bu geleneğin Anadolu taziye kültürü ile karşılaştırılması
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Ertan, Mustafa Hakkı
    Ölüm, evrensel bir gerçek olup, hiçbir canlının kaçmadığı en tabii sonuçtur. Ölüm, bazı kültürlerde bir yok oluş, bazı kültürlerde geçiciolarak Dünyadan ayrılma ve tekrar Dünyaya gelmenin bir gerekçesi , İslam toplumları için ise kısa ve geçici bir hayattan, uzun ve ebedi bir hayata başlangıçtır. Kaçınılmaz bir son olan ölüm’ün ağır ve acı neticesini hafifletme, akraba ve uzakyakın tanıdıkların hatıralarını yadederek helalleşmelerine ve başsağlığı dilemelerine zemin hazırlamasını sağlayan ‘’ Taziye Geleneği’’ Batmanda ciddi, ve vazgeçilmez bir ‘’Sosyal Davranış Kuralı olarak varlığını sürdürmektedir. Anadolu Taziye Gelenekleriyle benzeşen, fakat farklı uygulamalara sahip olan Batman Taziye Geleneği bu tebliğde ele alınacak ve Anadolunun birçok şehirleri ile mukayese edilerek konunun sosyolojik boyutu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu çalışmada uygulanacak olan Anket, konunun sonunda değerlendirilecek ve Tebliğ Çalışmamız, Asya ve Balkan ülkelerinden sunulan örneklerle tamamlanarak sonuçlandırılacaktır.
  • Öğe
    Küreselleşme olgusuna temel yaklaşımlar
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Aydeniz, Nihat; Silinir, Murat; Karhan, Gökhan
    Küreselleşme olgusu sosyal bilimler alanında en çok tartışılan kavramlardan biridir. Tarihsel ardyöresi yüzlerce yıl öncesine kadar gitse bile, konuya kavramsal yaklaşımlar, özellikle doksanlı yıllarla birlikte ivme kazanmıştır. Kavram ile ilgili en önemli problemlerden biri kavramın çok boyutluluğunun göz ardı edilerek, tek boyutlu bir ideolojik açıklamaya maruz bırakılmasıdır. Kimileri için küreselleşme; insan hakları, özgürlük, demokratikleşme olarak görülebilirken, kimileri için de, sömürgecilik, emperyalizm, Amerikanlaşma, ulus-devlet karşıtlığı veya yeni kapitalizm olarak görülmektedir. Küreselleşme ile ilgili tüm yaklaşımlara “tek boyutlu” demek elbette doğru değildir. Küreselleşme olgusunu çok boyutlu bir bütünsellikle ele alan yaklaşımlar da mevcuttur. Buna göre küreselleşme, ekonomik, sosyal, siyasal, teknolojik, ekolojik, kültürel, tarihsel pek çok boyutu barındıran bir sürece işaret etmektedir. Küreselleşme ile ilgili göze çarpan en önemli özelliklerden birbiriyle çelişen pek çok farklı yaklaşımın varlığıdır. Bu yaklaşımlar üç ana kategoriye ayrılabilir; küreselleşme olgusunu olumlayan yaklaşımlar, bu olguyu olumsuzlayan yaklaşımlar ve küreselleşme olgusuna bütüncül yaklaşımlar.
  • Öğe
    Dengbejlik ve melizma tekniği
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Cebe, Rohat
    Tarih boyunca Kürtlerin oldukça zengin bir sözlü edebiyatı var olmuştur. Çeşitli nedenlerle yazılı edebiyat fazla gelişmiş olmasa da, klasik Kürt sözlü edebiyatının Kürt kültüründe oldukça önemli bir yeri olduğu kabul edilmektedir. Bu kültürün günümüze kadar varolması tarihin derinliklerinden gelen güçlü bir dengbejlik geleneğine dayanmaktadır. Dengbej kelimesi Kürtçede bir sözü sözle aktarmak anlamını içermektedir. ‘Deng’ ses, ‘Bêj’ söyle, aktar anlamındadır. Yani Dengbej, sese nefes ve yaşam verendir. Dengbejler yaşadığımız cografyanın her noktasını karış karış gezmiş, Kürtlerin yaşamlarını çok yakından görmüş, çok iyi analiz etmiş ve bu deneyimlerini sözlü olarak aktarmışlardır. Anlatılanlar tamamen yaşamla ilgilidir, akla gelebilecek her konu dengbejlerin şarkıları (stranları) içerisinde yer almaktaktadır. Dengbejler; doğanın güzelliklerini, insanların içinde kalmış acı ve tatlı söyleyeceklerini, hikayelerini, gizli sevdalarını, kavgalarını ve ihanetlerini, yiğitlik ve kahramanlıklarını sesleriyle dinleyenlere aktarmışlardır. Bu aktarımlar şarkılı ve sözlü olarak bütünleştirilmiştir. Dengbej anlattığı konu içerisinde sadece şarkı söylemeyle sınırlı kalmaz, şarkının içerisinde sözlü aktarımdan da faydalanır. Sözlü ifade bir kenara şarkılı ifadeyi derinleştirmek için dengbejler eski kültürlerde dinleyici farklı bir boyuta ulaştırmak için kullanılan melizma tekniğinden faydalanmaktadırlar. Melizma; şarkı sözlerinde yer alan bir kelimenin herhangi bir hecesinde birden fazla nota kullanabilme durumuna verilen addır. Aktarımda melizmanın kullanılması hem dengbejin ses genişligini iyi aktarabilmesini hemde dinleyici üzerindeki etkisini ve anlatılana odaklanmasını sağlamaktadır.
  • Öğe
    The unifying role of fools in William Shakespeare's as you like it and twelfth night
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Tekalp, Selen; Işık, Emrah
    Shakespeare, kralın soytarısını geliştirmek adına büyük bir katkı sağlar ve soytarılık kavramına yeni bir boyut getirir. Onun palyaçolarıyla soytarıları gerçekçidirler. Shakespeare’in kendisi “gerçekçilik” sözünü aslında hiç telaffuz etmese de bu kavram onun komedilerini ve soytarılarını değerlendirmede oldukça önemlidir. As You Like It ile Twelfth Night’ta bu gerçekliği sergilemek için iki akıllı soytarı, diğer bir deyişle saray soytarısı yaratır: Tocuhstone ve Feste. Her ikisi de saraylılar tarafından itibar gören, soyluların soytarılarıdırlar. Onlar bir bakıma gerçekçi olduklarından gerçekleri üstü kapalı bir biçimde seyirciye aktarmada önemli bir rol üstlenirler. Diğer taraftan da kendilerine, oyunla seyirci arasında uzlaştırıcılık görevi verilmiştir. Karakterleri yatıştırıp oyunun başından sonuna kadar dengeyi sağlamaya çalışırlar. Böylece, onlar sayesinde, oyundaki birlik bozulmaz. Bu soytarıların bunu nasıl başardığı ve bunca değer çatışmasının arasında nerede durdukları merak konusudur. Shakespeare, karşıt fikirleri ortadan kaldırmak yerine değerlerin bir arada bulunmasını (yanyanalık) sağlamaya çalışır. Örneğin, As You Like It eserinde romantik ve anti-romantik öğeler arasında bir uyum olduğu görülür. Aynı şekilde Twelfth Night’ta da ana tema “iki değerlilik”tir. Oyun, aşıkların yanılsamasına dayanır, ancak bu yanılsama en sonunda kendi gerçekliğini de beraberinde getirir. Bütün bu zıtlıklar göz önüne alınarak, her iki eserdeki “soytarılık” kavramı ve karakterlerin birbirleriyle olan ilişkileri bu doğrultuda ele alınacaktır. Bunun yanı sıra, Touchstone ile Feste’nin görünüşle gerçeklik arasındaki dengeyi korumak için Shakespeare tarafından nasıl yaratıldıkları da örneklerle vurgulanacaktır.
  • Öğe
    Entelektüel sermaye ve muhasebe ile ilişkisi
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Okay, Suat
    şletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri ve değişimi yakalayabilmeleri için teknolojiye, insana, yeni ürün geliştirmeye, üretim süreçlerini ve ilişkilerini geliştirmeye dönük yatırımlar yapmaları gerekmektedir. Bu yatırımlar, entelektüel sermayeye dönük olmalıdır. Ancak, geleneksel muhasebe sistemi, bu yatırımların varlık olarak kayıt altına alınmasına ve raporlanmasına ve muhasebeleştirilmesine çoğunlukla imkân tanımamakta, gelecekte yarar sağlayacak bu varlıkların, aktif hale getirilmeyip dönem gideri olarak yazılmasını tercih etmektedir. Bu durum, işletme raporlarına, sahip olunan entelektüel unsurların ve bilginin yansıtılamamasına sebebiyet vermektedir. Bu durum neticesinde, işletme değerini yansıtamayan raporlar yatırımcılar, kredi kuruluşları ve hissedarlar açısından anlamsız ve yetersiz olarak görülmektedir. Geleneksel finansal raporlama fonksiyonu, günümüz ekonomik koşulları içerisinde zaman zaman tartışmaların odak noktası haline gelmektedir. İş performansındaki değişimlerin, kaydedilen gelirler, giderler ve maliyetler üzerindeki etkisi, belirgin bir hale gelmeden çok daha önce bir işletmenin değerini etkileyebilmektedir. Maddi olmayan varlıklara yapılan yatırımlar, iş performansında hızlı ve önemli değişimlere yol açtığı zaman bu değer ve hesaplama işlemleri daha karmaşık bir hal almaktadır.
  • Öğe
    1839-1841 yıllarında Osmanlı ailesi : Sivas örneği
    (Batman Üniversitesi, 2012-04) Şahin, Zehra
    Aile, kültürün ve değerlerin ilk kez oluşmaya başladığı toplumun en temel kurumudur. Bu araştırmada 20 numaralı Sivas Şer’iye Sicili değerlendirilerek 1839- 1841 yıllarında Sivas’ta aile oluşumu ortaya konulmaya çalışılmış, toplumun varlığının devam etmesinde önemli görevler üstlenen, aile hayatı ele alınmıştır. Belirlenen dönemlerde çok eşlilik durumunun çocuk sayısı ile ilişkisi, çocuk sayıları açısından dönemin Müslüman ve Gayr-i Müslimleri arasındaki farklılıkları gibi konulara yer verilerek Osmanlı aile yapısı ve kültürü Sivas örneği bağlamında aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede Osmanlı toplumunun genelinde olduğu gibi temel yapısı aile olarak bilinen Sivas’ta aile oluşumu, kadının Osmanlı toplumundaki yeri, çok eşlilik durumu ve çocuk sayıları açısından ailenin niteliği belirtilerek, Osmanlı ailesi hakkında yapılan açıklamalara ve tespitlere katkı sağlanmış olacaktır.
  • Öğe
    Batman Yezidileri ve Yezidi sözlü kültürü
    (Batman Üniversitesi, 2012) Cebe, Rohat; Soydan, Ersoy
    Batman’ın solan renklerinden biri de Yezidilerdir. Yakın zamana dek Batman ve özellikle Beşiri’nin köylerinde Türkiye’nin en kalabalık Yezidi nüfusu yaşamaktaydı. Beşiri’nin Oğuz ve İkiköprü Beldeleriyle, Onbaşı, Deveboynu, Kuşçukuru, Yolkonak, Uğurca, Üçkuyular, Kumgeçit, Uğrak ve Kurukavak (Hamduna) köyleriyle, Ekinciler ve Meydancık mezralarıyla, Batman’nın Yolveren köyü Yezidi köyleri olarak bilinmektedir. Müslüman halkın Yezidilerin şeytana taptığına inanması, birlikte yaşadıkları yerlerde onlara karşı önyargılı davranılmasına, baskı yapılmasına ya da dışlanmalarına neden olmuştur. Bu yüzden son 20-30 yıl içinde Türkiyeli Yezidilerin büyük bölümü başta Almanya olmak üzere Belçika ve Fransa gibi Avrupa ülkelerine göç etmiştir. Türkiye genelinde nüfusları 500 kişinin altına inen Yezidiler Batman’da da çok azalmış, neredeyse yok olma noktasına gelmişlerdir. Yezidiler kendilerini Ezidiyan ve Ezidi olarak adlandırır, 1930’lardan sonra Yezidi terimini de kullanmaya başlamıştır. Yezidi adının, Kürtçe “ezdam (beni yaratan)” sözcüğünden türediği kabul edilir. Yezidiler için birçok tanımlama yapılmaktadır. Bunlar arasında İslam dininden sapmış bir mezhep olduğu, Zerdüştlüğün devamı dolayısıyla Kürtlerin asıl ve eski dinleri olduğu, kökeni Orta Asya’ya dayanan bir Türk inancı olduğu ve son olarak farklı dinlerin birleşmesinden oluşan bir inanç olmak üzere dört farklı görüş bulunmaktadır. Yalnızca Yezidi olarak doğanların Yezidi olabilmesi nedeniyle “etnik din” olara da kabul edilmektedir. Yezidiler Kürtçe konuşmaktadır, ancak Yezidilik ulusal bir kimliği olmayan dini bir cemaattir. Yezidilerin Süryanilerin güneş kültü inancını sürdürmeleri, Şeyh Adi’nin Lübnanlı bir Arap dervişi olması ve ona ilk inananların Araplar oluşu, Yezidi Şeyhi Muaviye bin İsmail’in atalarının Asurlar olduğunu öne sürmesi, büyük bölümünün ana dilinin Kürtçe oluşu, Yezidiliğin ulusal bir kimlik olmaktan çok, sentez bir inanç olduğunu kanıtlamaktadır. Yezidi inancında birçok din ve inancın izi görülmektedir. Yezidilikteki Güneş ve Aya tapınmanın putperestlikten; dualizmin Zerdüştlükten; vaftiz, takdis ayini ve şarap içmenin Hıristiyanlıktan, sünnet, oruç ve kurbanın Müslümanlıktan Yezidi inancına geçtiği kabul edilmektedir. Yezidilerle Sabiiler arasında da üç vakit kılınan namaz gibi özellikle ibadet açısından büyük benzerlikler bulunmaktadır. Arap kökenli ve Müslüman bir din adamı olduğu bilinen Şeyh Adiy bin Misafir Yezidiliğin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Yapısındaki farklılıklarıyla Mezopotamya’daki diğer dinlerden ayrılan Yezidilerin dini ve kültürel tüm anlatıları sözlü kültüre dayanmaktadır. Yezidi sözlü kültürü Müslüman Kürtlerle benzerlikler taşımakla birlikte belirgin farklara da sahiptir. Stranlar (müzik eşliginde söylenen şarkılar) ve Kilamlar (Dengbejler -icracılar tarafından söylenen farklı konulardaki şarkılar) Yezidi sözlü kültürün önemli kaynakları arasındadır.