Cilt 6, Sayı 2

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 11 / 11
  • Öğe
    İbn Haldun Mukaddime’yi İhvân-I Safâ’dan mı çaldı?
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Kabul, Zeynep
    Hicri 808'de vefat eden Arap asıllı Fas’lı tarihçi Ebu Zeyd Velidudin Abdurrahman bin Haldun İslam Arap kültüründe önemli bir yere ve saygın bir konuma sahiptir. Nitekim onun Mukaddime adlı kitabı genel olarak İslam kültür tarihinde ortaya çıkan en önemli kitaplardan biri olarak görülür ve birçok modern araştırmacı onu sosyolojinin kurucu kitabı sayar. Asırlardır bu kitap ve müellifine verilen takdire rağmen bazı çağdaş araştırmacılar onun kendinden önceki yazarların fikir ve görüşlerinden birçok alıntı yaptığını ve o yazarlara işaret etmeden görüşlerinin içeriğini nakledip bilimsel hırsızlık (intihal) türlerinden birini gerçekleştirdiğini söyleyerek Endülüslü tarihçiye yöneltilen bu yüce övgüye karşı çıkmışlardır. Mısırlı düşünür Dr. Mahmud İsmail Abdurrazık onu İhvân-ı Safâ topluluğunun fikirlerini çalmakla itham ederek İbn Haldun’a eleştiri okları yönelten araştırmacılardan biridir ve bunu Nihâyetu Ustûre: Nazâriyyetu İbn Haldûn Muktebesetün min İhvân-ı Safâ (Efsanenin sonu: İbn Haldun’un Teorileri İhvân-ı Safâ Risâlelerinden Alıntıdır) adlı kitabında ayrıntılı bir şekilde tartışır.
  • Öğe
    Din dili açısından dinî semboller bize ne söyler
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Polat, Sait
    Bu çalışma, dil felsefesi bağlamında din dilinin mahiyeti, teistik ifadelerin doğruluğunu, anlamlılığını ve mantıkî statülerinin belirlenmesini, dinî söylemin semboller üzerindeki etkisini, dinî sembollerle teistik metinler üzerinden Tanrı hakkında konuşmanın mümkün olup olmadığını, felsefi bir bakış açısıyla tartışmayı hedeflemektedir. Dinî sembolizm, anlam açısından esas argümanlarını konumlandırırken, probleme sadece dil açısından değil, dinin mahiyetinin ne olduğunu da göz önünde bulundurur. Bu bağlamda sembollerin amacı, sosyal ve kültürel olarak içerdiği manayı, dinî ve dinî olmayan formların doğrudan delaletleri yanında, sanatsal, dilsel, estetik ifadeleri, dolaylı ve ima yoluyla bizlere iletmektir. Bu temel mana ile sembolik anlam arasındaki ilişkiye baktığımızda görürüz ki, anlaşılır ufuk açıcı bir manaya kavuşabilmek için sembolik ve derunî anlam dünyasına girmeden bu durumun gerçekleşmesi mümkün görünmemektedir. Düşünürler teolojik dil ekseninde kutsal metinlerin dilini anlamada kendi felsefi sistemleri içerisinde çeşitli yaklaşımlar geliştirmişlerdir. Bu konuda temel sorun, metafizik alana dair meselelerin bu dünyadaki insana ait olan dilin semboller üzerinden nasıl kullanılması ve gerektiğidir.
  • Öğe
    Helenizm öncesi ilkçağ filozoflarında aşk ve nefret kavramları üzerine bir değerlendirme
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Eroğlu, Ayşe
    Hayatımız boyunca aşk ve nefretin kuşatıcılığı çerçevesinde var olmaya çalışırız. Aşk ile var olan insan, evreni onunla şekillendirme çabasındadır. Aşk birleştirici bir güç, nefret ise ayrıştırıcı bir güç olarak kabul edilir. Aşk ve nefret birbirlerine zıt kavramlar olsa da bu iki kavramı birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Çağımızda aşkın yoksunluğunun insanlar arasındaki çatışmayı körüklediği görülmektedir. Günümüzde giderek artan şiddet olaylarının nedeninin aşkın yoksunluğu olduğunu iddia etmek mümkündür. Dolayısıyla sevgisizlik nefreti doğurmaktadır denilebilir. Bu nedenle aşk ve nefret kavramlarının yeniden araştırılması ve üzerinde düşünülmesi gerekmektedir. Zamanda bir yolculuk yaparak bu meseleye İlkçağdan başlamak gerekmektedir. Çalışma, Helenistik dönem öncesi İlkçağ filozoflarının aşk ve nefret kavramlarına verdikleri anlamları konu edinmektedir. Bu çalışma aşk ve nefret kavramlarını İlkçağ filozoflarının felsefi terminolojilerine yerleştirip yerleştirmediklerini araştırmayı hedefler. Sonuç bölümünde İlkçağ’daki durum göz önüne alınarak aşk ve nefretin toplumu ve bireyi nasıl etkilediği, neler kazandırıp kaybettirdiği, günümüzde bunların ne tür olumluluk ya da olumsuzluklara yol açtığı değerlendirilecektir.
  • Öğe
    Semîn el-Halebî’nin ‘Umdetü’l-Hüffâz fî Tefsîri Eşrefi’l-Elfâz adlı eserinin Ulûmü’l-Kur’ân açısından değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Akan, Mehmet Sait
    Kur’ân-ı Kerîm, Allah (cc) tarafından insanlığa gönderilmiş olması hasebiyle kutsal bir kitaptır. Tarih boyunca Müslümanlar, Kur’ân’ın anlaşılması için büyük çaba sarf etmiş ve hidâyetiyle yol bulmaya çalışmışlardır. Kur’ân’ın anlaşılmasına katkı sağlayan ilimlerin başında ulûmü’l-Kur’ân gelmektedir. Zerkeşî’nin el-Burhân fî ulûmi’l-Kur’ân’ı, Süyûtî’nin el-İtkân fî ulûmi’l-Kur’ân’ı, Zürkânî’nin Menâhilü’l-irfân fî ulûmi’l-Kur’ân’ı gibi eserlerde neredeyse Kur’ân ilimlerinin tüm konuları işlenirken; bazı eserlerde ise yalnızca esbâb-ı nüzûl, Kur’ân’da nesh, garîbu’l-Kur’ân, i’câzü’lKur’ân, müşkilü’l-Kurân gibi ulûmü’l-Kur’ân’ın belirli bir konusu işlenmektedir. Tefsirlerde ise Kur’ân ilimlerinin, birtakım âyetler bağlamında ele alındığı görülmektedir. Yazmış olduğu tefsirlerde bu konuları ele alanlardan birisi de VIII/XIV. yüz yılda yaşamış olan nahvî, mukrî ve müfessir lakaplarıyla anılan Semîn el-Halebî’dir. Kur’ân sözlüğü olarak kaleme aldığı ‘Umdetü’l-huffâz fî tefsir’i eşrefi’l-elfâz adlı eseri, isimlendirilmesinden de anlaşıldığı gibi tefsir niteliğinde bir kitaptır. O, bu eserinde ulûmü’lKur’ân’ın birçok konusunu Kur’ân’ın kelimeleri bağlamında işlemekte ve tahlillerde bulunmaktadır. Semîn el’Halebî’nin ‘Umdetü’l-huffâz adlı eseri hakkında gerek ülkemizde gerek Arap dünyasında tez ve makale bazında birçok çalışma yapılmıştır. Ancak yapılan çalışmaların daha çok dilsel yönüne yönelik olduğu gözlemlenmiştir. Dolayısıyla yaptığımız bu çalışmada eserin ‘ulûmü’l-Kur’ân yönü ele alınmış ve konularına yaklaşımı incelenmiştir. Ayrıca Halebî’nin ilgili eserinde en çok değindiği başlıklar zikredilmekte ve bunlar örneklendirerek değerlendirilmeye çalışılmaktadır.
  • Öğe
    İslâm aile hukuku açısından kasm hakkını düşüren haller
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Sizgen, İbrahim
    İslâm dini aynı anda birden fazla kadınla evlenilmesi olarak ifade edilen çok eşliliği (teaddüd-i zevcât), eşler arasında karşılıklı sevgi-saygının sağlanması, adaletin gözetilmesi ve nafakalarının (yiyecek, giyecek ve mesken gibi zaruri ihtiyaçlar) temin edilmesi gibi bir takım maddimanevi haklara riayet edilmesi koşuluyla dört ile sınırlandırarak meşru kılmıştır. Buna göre İslâm aile hukuku açısından çok eşliliğin, bireysel ve toplumsal bazı ihtiyaç ve zaruretler çerçevesinde karşılıklı rızaya dayalı olarak mubah kılınmış ahlâkî ve hukukî bir müessese olduğu söylenebilir. Ancak şâri‘, bahse konu müessesenin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için kocaya, eşleri arasında adalete riayet etmek ve onların nafakasını temin edebilecek yeterli imkâna sahip olmak gibi önemli bazı sorumluluklar yüklemiştir. Söz konusu sorumluluklardan birisi kocanın gecelemede eşlerine ait olan gün sıralarını eşit şekilde bölmesi anlamına gelen kasmdır. İslâm, aile kurumunun sağlam temeller üzerinde sağlıklı bir biçimde yürümesi için kocaya yüklediği taksimin sübut bulabilmesi için eşlerin bazı davranışlardan uzak durmasını gerekli görmüştür. Aksi takdirde eşlerin kasm hakkı sâkıt olur. Bu bağlamda kasm hakkına ilişkin şer‘î nasları derinlemesine inceleyen müctehidler eşlerin nüşûz etmesi, yolculuğa çıkması, hapis tutulması, kaçırılması, irtidâd etmesi ve söz konusu haktan feragat etmesi gibi hallerde kasma konu olamayacağını ifade etmişlerdir. Bu çalışmada kasmın mahiyeti, hükmü, süresi ve rükünleri etraflıca incelendikten sonra kasm hakkını düşüren hallerin izahı amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Arap gramerinin şiirle istişhâdında kabilelerin rolü
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Efe, Mehmet Emin
    Hicrî ikinci yüzyılda Arap yarımadasında dil hatalarının hızlı bir şekilde yayılması üzerine, İslâm dininin kutsal metinlerinin dili olan Arapçayı koruma altına alma çalışmaları başlatılmıştır. Bu bağlamda dil âlimleri, doğruluğundan emin olunan bir Arap sözünün şahit olarak kullanılmasından ibaret olan istişhâd yöntemini etkin bir şekilde kullanmışlardır. Kur’ân, hadis, nesir ve şiirin şahit olarak kullanıldığı istişhâd yönteminde şiir, şahit olarak en fazla kullanılan unsur olmuştur. Şiiri ile istişhâd edilecek şairlerin tespiti için fesâhat ölçü alınarak şairler, belirli ölçütlere göre tasnif edilmiştir. Şairlerin mensup olduğu kabileler de istişhâd açısından yapılan tasnifler arasındadır. Kabileler yabancı etkisine maruz kalma açısından tasnif edilmiş, dillerinde bozulma meydana gelen kabileler istişhâd sınırları dışında kabul edilmiştir. Bu çalışmada belirlenen örneklem gramer eserlerindeki gerçekleşen istişhâd, teorideki kabile bağlamında çizilen istişhâd sınırları ile karşılaştırılmıştır. Mezkûr konuya, istişhâd ile ilgili çalışmalarda değinilmiş olsa da konunun, ayrı bir çalışma olarak ele alındığına şahit olunmamıştır.
  • Öğe
    قَطعِيَّة أُصُولِ الفِقهِ بينَ الأصُوليِّينَ والإمامِ الشَّاطبي
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Aldershawi, Mohammad Rachid
    يتناولُ البحث مسألةَ قطعية أصول الفقه، وهي مسألةٌ اختلفَ فيها الأصوليون بين مَن اشترط القطعَ في إثبات المسائل الأصولية إلحاقاً لها بمسائل علم الكلام؛ ومَن اكتفى فيها بالظن إلحاقاً لها بالفقه، ويركز البحث على موقف الإمام الشاطبي من المسألة لكونه من أبرز القائلين بقطعية أصول الفقه، متَّبعاً في ذلك المتقدمين من الأصوليين، ومخالفاً الاتجاه العام لدى أكثر المتأخرين، ولِأسلوبه الفريد في عرض المسألة. وتمَّ اتباعُ المنهَج التحليلي عندَ عرض آراء الأصوليين، ثم المنهج المقارن عند الموازنة بين رأي الشاطبي ورأيِ مَن سبقه، ورجعَ الباحث إلى أمهات الكتب الأصولية إضافةً إلى بعض الكتب والأبحاث المعاصرة، وتوصَّلَ إلى مجموعةٍ مِن النتائج، أهمُّها أنَّ الأصول القطعية هي أمهات المسائل التي ميَّزتْ أهلَ السُّنَّة والجماعة عن المبتدعة، كحُجّية الإجماع والقياس، وأن المسائل الأصولية المختلَف فيها ظنيةٌ مُلحَقةٌ بالفُروع، وأنَّ قول المتأخرين بالاكتفاء بالظنِّ في مسائلِ الأصولِ أرجحُ، وأنَّ تناوُلَ الشاطبي للمسألة كان مختلفاً عن تناوُلِ السابقين لها، لِوجود اختلافٍ بين الطرفين في المقصود بأصول الفقه وبالقطعية، وأنَّ أدلة الشاطبي على قطعية الأصول غير مُسلَّمة، وأنه لم يقدِّم أجوبة مُقنِعةً عن الإشكالات التي وُجِّهَت إلى الأصوليين قبله، ولم يستطع إثبات ما ادَّعاه من التساوي بين أصول الفقه وأصول الدِّين.
  • Öğe
    Yazım itibariyle farklı algılanan bazı kelimelerin tecvit tahlili
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Çakır, Fatma
    Kur’ân-ı Kerim’in tecvid tahlilini yapmak, tecvidin hem teorik hem pratik kısmıyla alakalıdır. Çünkü tahlili doğru anlamak teoriye, okuyuşu ona göre doğru yapmak ise pratiğe girer. Ancak bazı yerler ilk bakışta farklı tahlil yapılıp yanlış okunabilmektedir. Bu konular daha ziyade med, idğâm ve vakf yapıldığında nasıl durulması gerektiği konularıyla alakalıdır. Bunun nedeni bazen Kur’ân-ı Kerim’in kendine has yazım şekli (Resmü’l-Osmânî) bazen Arapça dilinin kaideleri gereği oluşan birleşmeler, bazen de tecvid ilminin inceliklerinin gözden kaçırılmasıdır. Bu tür örneklerin bazısı okuyuşa etki ederken bazısında ihtilaf sadece isimlendirmeye etki etmiştir. Bu makalede bu yerlere örnekler verilip, ilgili kısımlar tecvidin klasik kaynaklarından delillerle incelenmiştir. Örnekler Kur’ânı Kerim’in farklı yerlerinden seçilmiştir. Bunların sayılarını arttırmak mümkün olup bu araştırmada konunun anlaşılacağı kadarıyla yetinilmiştir. Bu meyanda öncelikle âyeti kerîmelerden seçilen örneklerdeki zannedilen kaide, gerekçesiyle açıklanmış; daha sonra olması gereken kaide, deliliyle zikredilmiştir. Çalışmada tecvidin pratik kısmı olduğu kadar teorik kısmının da femi muhsin olarak yaygınlaşan, yani mahir bir öğreticiden alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Ma‘Sûm el-Haznevî’nin hayatı, ilmî ve tasavvufî kişiliği
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Az, Ahmet
    Bu çalışma 1915-1958 yılları arasında yaşamış olan Ma‘sûm el-Haznevî’nin (öl. 1377/1958) hayatı, ilmî ve tasavvufî kişiliği hakkındadır. Hazneviyye dergâhı, esasında Nakşibendî-Hâlidîliğin bir koludur. Ma‘sûm el-Haznevî temeli Ahmed el-Haznevî tarafından atılan Hazneviyye dergâhının ikinci şeyhidir. Suriye’nin Fransız mandası olduğu dönemde, gerek ilmî, gerekse tasavvufî faaliyetleriyle bölgede önemli hizmetler ifa eden Ma‘sûm el-Haznevî, ülkenin içinden geçtiği zor zamanlarda toplumun dinî ve ictimaî hayatında derin izler bırakmış şahsiyetlerden biridir. Ma‘sûm el-Haznevî, Osmanlı’nın, I. Dünya Savaşının ardından Arap topraklarından tamamen çekilmek zorunda bırakıldığı bir dönemde yaşamıştır. Bu dönemde Suriye Paris yönetimine bırakılmış, bu sebeple de bölgede, özellikle de fakir halkın yaşadığı Cezîre bölgesinde ulemânın birçoğu ya katledilmiş ya da yurdundan sürgün edilmişti. İlmî ve kültürel faaliyetlerin neredeyse durma noktasına geldiği böyle zorlu bir coğrafyada ve son derece kısıtlı imkânlar altında hizmet yürütmeye çalışan Ma‘sûm el-Haznevî, kendine has terbiye metodu ve eğitimci kişiliğiyle hem bölge halkının dinî eğitimine katkıda bulunmuş hem de birçok önemli şahsiyetin yetişmesine öncülük etmiştir.
  • Öğe
    El-Meliku'l Emced'in şiirlerinde tema
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Hacıoğlu, Abdulhafız
    Bu çalışma Eyyûbî şairlerinden El-Meliku'l Emced'in şiirlerinde tema konusuna odaklanmıştır. Makalemiz bir girişten ve gazel/aşk, içki, fahr/övünme, hamaset/kahramanlık ve ağıt/mersiye gibi türlerin ele alındığı şiir amaçları bölümünden oluşmaktadır. Girişte, Eyyubiler döneminin önemli şairlerinden olmasına karşın yeteri ilgiye sahip olmayan El -Meliku'l Emced'in dönemin gözde şiir temaları ele alınmaktadır. Çalışmamızda şairin manzum eserlerindeki temadan bahsedilmekte, daha sonra her birini belirli bir sıfat ile vasıflandırdığı şiirsel amaçlarına değinilmektedir. Şair gazellerinde duygu ve hislerini ortaya koymuştur. İçkiye dair şiirlerindeyse onu içenler ve dağıtanları korkmadan açık bir şekilde zikretmiştir. Fahr ve hamaset bölümünde şairin gücü ve azameti ile övündüğü görülmektedir. Ağıtlarda ise şair annesinin ölümünden duyduğu hüznü anlatmaktadır. Mersiyeleri çoğunlukla annesine yazdığı kasidelerden ibarettir. Bu makalede onun şiirsel temalarının kapsamlı bir biçimde incelenmiş ve çeşitli sonuçlar elde edilmiştir.
  • Öğe
    Salâhuddîn el-Alâî’nin hayatı ve El-Mecmûʻu’lmüzheb Fî Kavâidi’l-Mezheb adlı eseri
    (Batman Üniversitesi, 2023-01-01) Akıl, Amıra; Algül, Adnan
    Hadis, fıkıh, usûl, lügat, tefsir ve diğer birçok ilimde uzmanlaşan Salâhuddîn Halil elAlâ’î, hicri sekizinci yüzyılın önde gelen âlimlerinden biri olup usûl ile füruu, menkul ile maʻkûlu cemeden ender şahsiyetlerden biridir. Dönemin önde gelen âlimlerinden çeşitli ilimler tahsil eden Alâ’î, ömrünün önemli bir kısmını tedrisatta bulunarak ve eser telif ederek ilmi mirasın sonraki nesillere aktarılmasında büyük bir ilmi payeye sahip ol-muştur. Hadis ilmindeki büyük çabaları âlimlerin dikkatini çektiği gibi el-Mecmûʻu’l-müzheb fî kavâʻidi’l-mezheb adlı kıymetli çalışması da kaide, usûl ve fıkhi meselelerle ilgili görüşlerini ortaya koyması bakımından, Alâ’î’nin üstün ilmi gücünü yansıtmaktadır. Bu çalışmada Alâ’î’nin hayatı, ilmî kişiliği ve özellikle fıkıh usûlü alanında telif edilen eserler arasında büyük bir öneme sahip olan el-Mecmûʻu’l-müzheb fî kavâʻidi’l-mezheb adlı kitabı incelenmiştir. Alâ’î, eserinde beş külli kaideyi ele almış, fıkıh ve fıkıh usûlü ile ilgili kaideleri tertip etmiş ve usûlden ferʻî hükümler çıkarmıştır. Bu anlamda söz konusu eseri, Şâfiî mezhebinin önemli kaynaklarından biridir