Cilt 4, Sayı 1

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 7 / 7
  • Öğe
    Tedebbür’ün mahiyeti, birey ve toplum ıslahı açısından önemi
    (Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-06-30) Solmaz, Mekki
    Mukaddes kitabımız Kur’an, Peygamberimizin en büyük mucizesi, aynı zamanda bizim en büyük dayanağımız ve dinimizin temel kitabıdır. Anlamı ve içeriğiyle tüm insanların ihtiyaç duyduğu iman, itikad, ibadet, muamelat ve ahlak gibi konuları kapsar. Benzerinin meydana getirilmesi mümkün olmayan veciz, insicamlı, intizamlı, ahenkli bir kitaptır. Mana ve lafızdan mürekkep olup bir bütündür. Kur’an bu iki yönüyle muhafaza edilerek günümüze kadar tevatürle gelmiştir. Bu çalışmada, Kur’an’ı tedebbür ile okumanın ve düşünmenin gerek fert gerek toplum ıslahı açısından önemine değinilecektir. Kur’an’la iletişimin ve etkileşimin en önemli esaslarından biri, onun gayelerini, hedeflerini, fert ve toplumda gerçekleştirmek istediği amaçlarını anlamaktır. Makasıd-ı Kur’an, olmazsa olmaz hükmünde olan ve onun hedeflediği temel esaslardır. Özetle Makasıd-ı Kur’an tedebbürün esasıdır. Kur’an’ı anlamaktan maksat, tedebbür ve tezekkürdür
  • Öğe
    El-hâvi’l-Kebîr ile Nihâyetu’l-Matleb adlı eserlerin satım akdi bölümlerinin metot açısından karşılaştırılması
    (Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-06-30) Atsız, Fethullah
    Bu çalışmayla, Şâfiî furû fıkhının gelişimine damgasını vuran Ebû’l-Hasen el-Mâverdî’nin elHâvi’l-Kebîr’i ile İmâmu’l-Harameyn el-Cüveynî’nin Nihâyetu’l-matleb adlı eserlerinin metot açısından karakteristik özellikleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Şâfiî mezhebinin erken dönem müçtehitlerinden olan Mâverdî ve Cüveynî’nin, gerek ilmi kişilikleri gerek eserleri açısından Şâfiî mezhebindeki tesirleri tartışılmaz bir gerçekliktir. Kendilerine has üslupları, içtihat ederken takip ettikleri metotlar ve mezhebin genel kabullerine riayet etmeleri açısından mezhep içinde fevkalade önemli bir konuma sahiptirler. Bu makale, Mâverdî ve Cüveynî’nin ilmi kişiliklerini, ilgili bölümlerin metot açısından karşılaştırmasını ele almaktadır. Bu çalışma sayesinde, hem Mâverdî’nin hem de Cüveynî’nin fıkhi kişilikleri, bakış açıları ve mezhep içi konumları bir nebze ortaya çıkarılmıştır.
  • Öğe
    Gaybî haberler yönüyle Kur’ân’ın i‘câzı
    (Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-06-30) Doğan, Mehmet Zeki
    Her peygamberin nübüvvetini tasdik eden mucizeleri vardır. Hz. Peygamber’in de en büyük mucizesi Kur’ân’dır. Kur’ân, ümmî bir peygamber tarafından tebliğ edilmesi, erişilmez bir hidâyet kaynağı olması, beyân, belâgat nazm, tertip, üslûp, psikolojik etkileme gücü, teşrîʻ için koyduğu hükümler ve sonradan keşfedilen birçok ilmî gerçeğe işaret etmesi gibi pek çok yönden mu‘cizdir. Kur’ân’ın en önemli i‘câz yönlerinden biri de onun ihtiva ettiği gaybî haberlerdir. Âlimlerin çoğu, Kur’ân’ın gaybî haberler yönüyle mu‘ciz olduğunu kabul etmekte ancak bu i‘câz yönünün tek başına yeterli olamayacağını da ifâde etmektedir. Kur’ân’ın gaybî haberler yönüyle mu‘ciz olduğunu savunan âlimler, genellikle onu diğer i‘câz yönleriyle birlikte kabul etmektedir. Bu çalışmamızda öncelikle, Kur’ân’ın geçmişe, nüzûl zamanına ve geleceğe ait gaybî haberler yönüyle i‘câzı ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmeye ve incelenmeye çalışılacaktır.
  • Öğe
    Kelâm’da illiyyet ilkesi bağlamında atom teorisi
    (Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-06-30) Uysal, Ekrem
    İnsanoğlu tarih boyunca tabiat olayları arasındaki sebep-sonuç ilişkisine dikkat etmiş ve âlemdeki düzene bakarak yüce bir varlığa inanma ihtiyacı hissetmiştir. Zamanla âlem ve Tanrı arasında tabiî bir nedensellik ilişkisinin olduğunu fark ederek insanın buradaki konumunu tartışmaya başlamıştır. Bir tarafta antropomorfizm diğer tarafta totemizm düşüncesinin insanların inançlarını şekillendirmeye başladığı bir dönemde âlemi oluşturan unsurları daha çok araştırma imkânı bulan insanoğlu, Tanrı, âlem ve insan arasındaki karmaşık yapıyı illiyyet ilkesi bağlamında ortaya koymaya çalışmıştır. Kökeni eski Yunan ve eski Hint medeniyetlerine dayanan illiyyet ilkesi, kozmolojik ve epistemolojik bir doktrin olarak günümüze kadar önemini korumuştur. İslâm kelâmında atomculuk düşüncesinin Ebü’lHüzeyl el-Allâf (ö. 235/849-50) tarafından ortaya atıldığı kabul edilmektedir. Klasik dönem kelâmcıları âlemin, Allah’ın zâtı dışındaki varlıklardan meydana geldiğini ve bu varlıkların da atom, cisim ve arazlardan oluştuğunu ifade etmişlerdir. Kelâmcılar âlemin atomlardan meydana geldiği konusunda ittifak halinde olsalar da atomun tanımında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
  • Öğe
    Tefsir ilminin temel kaynakları (IV-VI. asırlar)
    (Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-06-30) Özcan, Esat
    Kur’ân’ın tefsiri ve onunla alakalı ilimlerde kaleme alınan eserler, İslamî ilimlerde araştırmalarda bulunmak isteyenlerin ihtiyaç duyacakları en önemli kaynaklardandır. Çünkü bütün İslamî ilimlerin ilk ve en önemli kaynağı, Kur’ân’dır. Bunun için bu çalışmamızda Kur’ân’ın tefsiri ve onunla alakalı ilimlerde yazılan eserleri tanıtmak suretiyle araştırmacılara yardımcı olmayı hedefledik. Böylelikle araştırmacılar, ihtiyaç duydukları bilgileri nereden alacaklarını bilecek ve bu bilgilere daha kısa sürede ulaşabileceklerdir. Ancak bu sahada yazılan bütün eserleri kısa da olsa tanıtılması, ciltler dolusu kitap yazmayı gerektirmektedir. Hem bu alanda yazılan eserlerin çok oluşu hem de çalışmamızın bir makale çerçevesinde olması sebebiyle sadece hicri IV-VI. asırlarda kaleme alınan belli başlı eserleri tanıtmayı uygun bulduk. Bunun için bu asırlarda kaleme alınan ve ulaşabildiğimiz belli başlı kaynakları, yazarlarının vefat tarihlerine göre ele alarak tanıtmaya çalışacağız.
  • Öğe
    Nâilî’nin “giderüz” redifli gazelinin yolculuk bağlamında tahlili
    (Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-06-30) Sağlam, Ayşe
    Tarih boyunca insanlığın ilgisini çeken yol ve yolculuk, farklı zamanlarda birçok edebî metne konu olmuştur. İnsanlığın içindeki arayışın bir yansıması olarak edebî metinlerde yerini alan yolculuk teması, başlangıçta sevgiliye ya da özlem duyulan bir diyara ulaşmak gibi meseleler için çıkılan maddi bir yolculuk olarak görülürken zamanla insanın kendi benine doğru yaptığı bir iç yolculuk şekline bürünmüştür. Yolculuk kahramanların ruhlarındaki derinliği ortaya koyan bir ölçüdür. Kişinin yolculuk boyunca karşılaştığı engelleri aşmak için verdiği mücadeleler, onun kararlılığını ortaya koyduğu gibi kabiliyetlerinin inkişafına da vesile olur. Kişilerdeki yüksek vasıflar, çıkılan yolculuktaki başarı nispetinde açığa çıkar. Kişinin kendini tanıması, kendi beniyle yüzleşmesi ve fıtratındaki yüksek seciyeleri açığa çıkarabilmesi, kendi içine yaptığı yolculukla mümkün olabilmektedir. Özellikle tasavvufun etkisi altında şekillenen klasik edebiyat metinlerinde bunun örneklerine çokça yer verilmiştir. Birçoğu belli bir tarikata mensup olan ve hakiki sevgili olan Allah’a kavuşma mücadelesi veren klasik şairler, kendi gönüllerine yaptıkları manevi seyahati eserlerine de konu edinmişlerdir. Bu durumu 17. yüzyıl klasik edebiyat temsilcilerinden olan Nâilî’nin “giderüz” redifli gazelinde de görmek mümkündür. Nâilî, bu şiirinde manevi arayışını ve hedefine ulaşmak için tercih ettiği yolları dile getirmiştir. Bu çalışmada Nâilî’nin “giderüz” redifli gazeli, yolculuk bağlamında yorumlanmaya çalışılacaktır
  • Öğe
    Klasik Türk edebiyatında bilinmeyen Bahr-ı Tavîller-2: Zâhirî, Coşkun ve Bezmî’nin Bahr-ı Tavîlleri
    (Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-06-30) Kaplan, Yusuf
    Bahr-ı tavîller, klasik Türk edebiyatında kendine özgü birtakım özelliklere haiz olan nazım şekillerinden biridir. Sayıca örneklerine az rastlanan bu nazım şekli, mısralar ve fe’ilâtün tef’ilesinin art arda tekrar edilmesi şeklinde tanzim edilir. Genellikle âşıkane duyguların terennüm edildiği bu manzumelerde sade bir dil, samimi ve canlı bir ifade tarzı hâkimdir. Klasik Türk edebiyatında ilk örneği 15. yüzyılda Ahmet Paşa tarafından kaleme alınan bu şiir türüne; daha sonraları Gelibolulu Âlî, Birrî, Fehîm-i Kadîm ve Şeyh Gâlib gibi önemli şairler de içinde olmak üzere birçok şair rağbet etmiştir. Hayatları hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmayan ancak 17. yüzyıl veya öncesinde yaşadıkları tahmin edilen Zâhirî, Coşkun ve Bezmî mahlaslı şairler de birer bahr-ı tavîl sahibidir. Bu çalışmada klasik Türk edebiyatındaki bahr-ı tavîller üzerine genel bir değerlendirme yapılmış, bu üç şairin bahr-ı tavîlinin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durularak bu şiirlerin çeviri yazılı metinlerine yer verilmiştir