5 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Öğe Bâkî, Fuzûlî, Şeyhülislâm Yahyâ ve Nedîm divanlarında haz kavramı(Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2015) Bozkurt, KenanMutluluk uyandıran, zevk veren tüm duyguların karşılığı olarak kullanılan haz kavramı, Divân şiirinde çok sık olarak işlenen temalardandır. Haz, şâirlerin hazza bakışlarına, kişisel özelliklerine, mensubu olduğu düşüncelere, bağlı olduğu tarikatlara göre farklılık arz etmektedir. Bazı şâirler, şiirlerinde dünyevi arzuları, bedensel zevkleri işlerken bazı şâirler ise manevîyattan, aşk ve aşkın hallerinden duydukları zevki konu edinmektedirler. Kişinin haz kavramını ele alması, kişiyi hazzı yaşayan biri haline getirmez. Kişinin hazzı yaşayan, onu tadan biri olması için hazzı hayatının merkezine oturtup ona dair bir felsefî altyapı oluşturması gerekmektedir. Haz kavramını ele alan birçok Divân şâirinin bu felsefî ve düşünsel altyapıyı oluşturduklarını, aşk kavramını ele alırken bu felsefî ve düşünsel altyapıdan hareket ettiklerini görürüz. Şâirlerin kendilerini rind, âşık, mutasavvıf, zahid olarak tanıtmaları onların aldıkları hazzın felsefî arka planı hakkında bilgiler verir. Ama Divân şiirinin klişe yapısı içinde, hazzın da klişe bir kavram olarak kullanıldığına şahit olmaktayız. Hayatı boyunca içkinin bir damlasını ağzına almayan, meyhânenin yolunu bile bilmeyen şeyhülislâmların şarabın ve meyhânenin verdiği zevkten başlarının nasıl döndüğünü ballandırarak anlattığı görülür. Peki bunu nasıl izah etmeliyiz? Bunu izah için de devreye Divân şiirinin sembol dili girmekte; şarap, meyhâne gibi kavramlar tasavvufun sembolik dilindeki anlamlarıyla düşünmemiz gerekmektedir ki şâirlerin asıl maksatlarını ne olduğunu anlayabilelim. Bu çalışmamızda Divân şiirinin dört büyük şâiri Bâkî, Fuzûlî, Şeyhülislâm Yahyâ ve Nedîm’in divânlarında hazzı nasıl ele aldıklarını incelemeye çalışacağız.Öğe Fuzûlî’de erkek güzelliği ve mahiyeti(Fırat Üniversitesi, 2016-10) Bozkurt, KenanFuzûlî’nin güzelliğe dair mecâzları erişilmez bir kadına duyulan aşkı ifade eden klasik modelin tesiri altında olmasına rağmen şiirlerinde her zaman ilâhî tecellîgâh olarak güzelliğin ve aşkın ana objesinin kadın olmadığı da görülür. Şâirin bazen ele aldığı güzellin bir kadın olduğuna dair işaretler oldukça açık gibi görünmekle beraber bazen bu işaretler, erkek için de kullanılmaktadır. Şâir, birçok şiirinde çok açık bir şekilde tüyü bitmemiş erkek çocukların güzelliğine methiyeler dizdiğine şahit oluruz. Ayrıca şair, tellak övgüsünün yer aldığı ve bazı araştırmacıların homoseksüel bir eğilim olarak gösterdiği gazelinde kadın güzelliğine dizdiği methiyelerin benzerini tellak için de dizerek erkek güzelliğine olan tutkusunu anlatır. Bu bildirimizde Fuzûlî’nin şiirlerinde ele aldığı erkek güzelliğinin mahiyetini ve bu güzelliğe yapılan övgünün gayesini irdelemeye çalışıp şâirin şiirlerinde erkek güzelliğinin işlevi üzerinde duracağız.Öğe Fuzûlî’nin şiir estetiğinde güzelliğin prototipleri(Selçuk Üniversitesi, 2018-06) Bozkurt, KenanFuzûlî’nin estetiğinde güzelliğin ne olduğu hususu, doğrudan ele alınıp işlenmediği gibi güzelliğin bizzat kendisi anlatılmaz. Şâir, güzelliği en yetkin örnekleri üzerinden hareketle anlatma yoluna gider ki bunlar, genelde güzelliği kâmil bir şekilde ortaya koyacak görsel varlıklar, güzelliğiyle dillere destan olmuş şahıslar, soyut ya da sanatsal yönü olan varlıklardır. Güzelliği karşılamak için şâirin kullandığı prototipler, insan zihninde anlamlanan, farklı obje ve olguların değişebilen ortak özelliklerini yansıtan temsil objesine dönüşür. Böylece güzelliği temsil eden prototip, zihin ve dil arasındaki ilişkinin en önemli unsuru olur. Hatta prototip, güzelliğin yerini alacak bir temsiliyet kazanır. Fuzûlî’nin güzellik için kullandığı benzetilen unsur ile güzellik arasında kurduğu özdeşlik, parçanın bütüne ait tüm anlamsal içerimleri kapsadığından güzelliğin kemâlini anlatacak sıfatlara gerek duyulmaksızın prototip üzerinden güzellik, kâmil bir şekilde anlatılmış olur. Şâirin başvurduğu bu anlatım yolu, prototipler üzerinden hareketle güzelliği anlatmaktır. Bu çalışmamızda Fuzûlî’nin şiir estetiğinde güzelliğin ifade aracı olan prototipleri ve bu prototiplerin işlevi, türleri ve nasıl oluşturulduğu üzerinde duracağız.Öğe Temâşâ kavramı ve Fuzûlî’de güzelliğin temâşâ boyutu(Journal of Turkish Studies, 2016-06-25) Bozkurt, KenanDüşünme kısaca, bir sonuca, bir karara varmak amacıyla bilgileri toplamak, incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak yeni sonuçlar çıkarmak, bunların faydalılarını zararlılarından ayırmaktır. Düşünme, insana özgü bir eylem olmakla beraber düşünme tarzı insandan insana ve toplumdan topluma farklılık arz eder. Her insanın bir düşünme, fikir edinme tarzı olduğu gibi her toplumun da kendine has, bir düşünce tarzı vardır ve buna ulusal tefekkür tarzı denilir. Bu bağlamda Doğu insanının kendisine has düşünme tarzına, görme biçimine “temâşâ” adı verilir. Sözlüklerde düşünmek, bir şeyi seyretme anlamına gelen “temâşâ”yla maddenin gerçekliğinden sıyrılarak onun ardında yatan gerçekliğe ulaşma amaçlanır. Doğu’nun bu tarz bir düşünceye sahip olmasının temelinde Batı düşüncesinin temel özelliği olan maddeyi kutsama fikrine sahip olmaması yatar. Doğu insanı, varlığın hakîkatine ulaşmak istediğinde eşya ve maddedeki her türlü hususiyeti öze ulaşabilmek, manevi olana yükselmek için bir araç olarak kullanır. Maddenin bu şekilde araçsallaşması, arifane bakış açısının bir sonucudur. İslâm düşüncesinde eşyanın gerçekliği söz konusu olmadığından gerçekliği olmayan bir şeye saplanıp kalmak doğru olmadığı gibi her varlık, onu var eden yaratıcısından izler taşıdığından varlık ancak yaratıcısını haykıran bir işaret olabilir. Maddeyi temâşâ eden arif, bir vecd hâliyle bu işaretleri takip ederek maddeden sıyrılır ve onun gerçekliği ardında gizli olan hakîkate ulaşmayı hedefler. Fuzûlî’nin eserlerinde çok yoğun bir şekilde işlenen konuların başında gelen güzellik, varlıkta bulunan ve elde edilmek istenen varlıktaki salt ölçü, düzen ve mükemmellik değildir. Aksine güzellik varlığın üstünde yer alan ve ilahî gerçekliğin bir parçasıdır. Bu anlamda varlıkta ışıyan güzellik, aşkın olanın varlıktaki tezahürüdür ve şiirde keşfedilmeyi bekleyen bir temâşâ unsurudur. Şâirin amacı da bu güzelliği temellük etme, onu yüceltme olmayıp mutlak güzelliğin eşyada ışıyan tecellîlerinden hareketle onun künhüne varmaktır. Bu anlamda şâirin ele aldığı tüm güzellikler, bir temâşâ boyutuna sahip olup Allâh’ın güzelliğine ve mükemmelliğine bizi ulaştıracak birer araçtır. Bu çalışmamızda temâşâ kavramını ele alarak Klasik şiirin en büyük şâirlerinden biri olan Fuzûlî’nin güzelliğe nasıl baktığını ve güzelliğin onun elinde nasıl bir temâşâ objesine dönüştüğünü incelemeye çalışacağız.Öğe Bâkî Fuzûlî Şeyhülislâm Yahyâ ve Nedîm divanlarında haz kavramı(Journal of Turkish Studies, 2015-01) Bozkurt, KenanMutluluk uyandıran, zevk veren tüm duyguların karşılığı olarak kullanılan haz kavramı, Divân şiirinde çok sık olarak işlenen temalardandır. Haz, şâirlerin hazza bakışlarına, kişisel özelliklerine, mensubu olduğu düşüncelere, bağlı olduğu tarikatlara göre farklılık arz etmektedir. Bazı şâirler, şiirlerinde dünyevi arzuları, bedensel zevkleri işlerken bazı şâirler ise manevîyattan, aşk ve aşkın hallerinden duydukları zevki konu edinmektedirler. Kişinin haz kavramını ele alması, kişiyi hazzı yaşayan biri haline getirmez. Kişinin hazzı yaşayan, onu tadan biri olması için hazzı hayatının merkezine oturtup ona dair bir felsefî altyapı oluşturması gerekmektedir. Haz kavramını ele alan birçok Divân şâirinin bu felsefî ve düşünsel altyapıyı oluşturduklarını, aşk kavramını ele alırken bu felsefî ve düşünsel altyapıdan hareket ettiklerini görürüz. Şâirlerin kendilerini rind, âşık, mutasavvıf, zahid olarak tanıtmaları onların aldıkları hazzın felsefî arka planı hakkında bilgiler verir. Ama Divân şiirinin klişe yapısı içinde, hazzın da klişe bir kavram olarak kullanıldığına şahit olmaktayız. Hayatı boyunca içkinin bir damlasını ağzına almayan, meyhânenin yolunu bile bilmeyen şeyhülislâmların şarabın ve meyhânenin verdiği zevkten başlarının nasıl döndüğünü ballandırarak anlattığı görülür. Peki bunu nasıl izah etmeliyiz? Bunu izah için de devreye Divân şiirinin sembol dili girmekte; şarap, meyhâne gibi kavramlar tasavvufun sembolik dilindeki anlamlarıyla düşünmemiz gerekmektedir ki şâirlerin asıl maksatlarını ne olduğunu anlayabilelim. Bu çalışmamızda Divân şiirinin dört büyük şâiri Bâkî, Fuzûlî, Şeyhülislâm Yahyâ ve Nedîm’in divânlarında hazzı nasıl ele aldıklarını incelemeye çalışacağız.