13 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 13
Öğe Cizre Kalesi ortaçağ kabartma bezemeli sırsız seramikleri(Vekam(Vehbi Koç Ankara Ar. Uy ve Ar.), 2015-10) Kozbe, Gülriz; Gök İpekçioğlu, SevinçAssociation Internationale pour L’Etude des Céramiques Médiévales et Modernes en Méditerranée (AIECM3), Orta Çağ ve Modern Akdeniz dünyası seramik çalışmalarını destekleyen ve bu alanda çalışan araştırmacıların deneyim ve bilgilerinin paylaşılmasını teşvik eden bir dernektir. Dernek her üç yılda bir işbirliği içerisinde olduğu ülkelerin yerel kuruluşları ile Uluslararası Akdeniz Orta Çağ Seramik Kongresi’ni gerçekleştirmektedir. XI. AIECM3 Uluslararası Orta Çağ ve Modern Akdeniz Dünyası Seramik Kongresi, Türkiye’de ilk kez Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM) tarafından, 19-24 Ekim 2015 tarihleri arasında Antalya AKMED‘de gerçekleştirilmiştir.Özellikle Doğu Akdeniz bölgesinde yürütülen çalışmalara bir giriş ve genel bir değerlendirme yapmayı amaçlamayan kongrede Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz, Almanya, Yunanistan, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Hollanda, Tunus, Macaristan, Rusya, Bulgaristan, Makedonya, Ermenistan, Ukrayna, Avusturya gibi çeşitli ülkelerden gelen konuşmacılar tarafından 85 sözlü, 64 poster sunumu yapılmıştır. İki ciltten oluşan bu yayında, 19-24 Ekim 2015 tarihlerinde Antalya’da gerçekleşen kongrede sunulan 106 adet bildiriye orijinal dilinde yer verilmektediÖğe Batman il sınırları içinde kalan Ilısu Barajı etkileşim alanının jeomorfolojisi(Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları, 2015-05) Kozbe, GülrizÖğe The effect of interactive applications on visitors’ experience: a case of Gobeklitepe, Turkey(IGU Tourism Commission, 2018-10) Kozbe, Gülriz; Doğan, Mustafa; Dilek, Sebahattin Emre;Öğe Extraordinary burials with turtles : symbolic role of turtles ongoing thousands of years(IJOPEC Publication Limited, 2019-05) Kozbe, GülrizBurials are the most common archaeological contexts, which were discovered as untouched and nondisturbed at the excavations. For this reason, burials provide detailed information about the burial customs, burial rituals, and most importantly belief systems of ancient human societies. Therefore, the examination of the graves gives us to some extent important data about their living and experiences. From this point of view, our inception is a burial pit uncovered at the site of Kavuşan Höyük in Diyarbakır, in the south-eastern Turkey with a minimum of 21 turtles, tortoises and terrapins together with two human skeletons dating to the 6th century BC; some burials including turtles dated to c. 10,000 BC at Körtik Tepe again in the same region and as well as other turtle burials belonging to different periods in world show that the turtles and/or tortoises have a symbolic role ongoing thousands years in terms of rituals and beliefs. In addition to being an animal used for nutrition and therapeutic purposes, sinceit is perceived as an animal that brings luck, keep away from evil and most importantly represents a long life, turtle occurs as a symbol that accompanies not only in the burials during the journey to Underworld but also during the daily life. However, we all well know that turtle shells are hanged on the walls of many houses, especially the door entrances in order to expel the evil spirit in Anatolia. The fact in hanging turtle shells is to protect “the hanging thing” or prevent them from being killed by setting up a symbolic meaning between death and the turtle shell. This is in fact a continuation of beliefs that the vital essence of life is gathered in bones and hoped that turtles will protect against sudden deaths, misfortunes or weaknesses of life. Initially sanctioned, which lasts for generations at least 12 thousand years that is known substantially by archaeological data; a practice in different regions and in different periods almost without any changes, without ever being asked “why” and perhaps without making any sense at all for new generations can be performed while today it may continue only as a “current debate” topic.Öğe Dicle nehri vadisi çevresinde (Batman kenti güneyi) jeomorfolojik tespitler ve kültürel yerbilimi açısından önemi(Fırat Üniversitesi, 2017-10) Kozbe, Gülriz; Karadoğan, SabriDicle Nehri, Batman kenti güneyinde Batman Çayı ile birleşerek Raman ve Gercüş antiklinalleri arasında, Jura tipi kıvrımlar olarak adlandırılan arazi içinde açılmış, dar ve derin vadisine girer. Dağlık araziye adeta gömülmüş olan Dicle Nehri’nin bu alanda dar ve derin vadilerinin oluşmasında hem antesedant hem süperempoze olayından söz edilebilir. Araştırma sahası günümüzde, tektonizma, kıvrımlı ve yatay yapılar, karstlaşma, fluviyal süreçler gibi yapısal birçok faktör ve morfojenetik süreçler tarafından şekillenmektedir. Dolayısıyla bu süreçlere özgü çok çeşitli ve zengin bir rölyef söz konusudur (fay rölyefi, kıvrımlı yapı rölyefi, yatay ve monoklinal yapı rölyefi, akarsu topoğrafyasına ait elemanlar, karstik şekiller). Bunun yanı sıra alanda, geçmişte hem kurak-yarı kurak; hem de nemli iklim dönemlerinde oluşmuş yer şekillere de rastlanır (tafoniler, kafesli çözülme şekilleri, şahit ve mantar kayalar, sileks, silis ve kalsit kabuklu kaliş oluşumları, traverten depoları vs.). Dicle Nehri Vadisi ve çevresi, sunduğu jeomorfolojik avantaj ve jeolojik malzeme nedeniyle tarih öncesi çağlardan itibaren yoğun bir yerleşime ve insan aktivitelerine sahne olmuştur. Bu nedenle Hasankeyf tarihi yerleşmesinin de içinde yer aldığı, kültürel yerbilimi açısından oldukça zengin olan çalışma alanımızda çeşitli dönemlere ve uygarlıklara ait kayaaltı sığınakları, kaya oyuğu meskenler, dinsel mekanlar, kaleler, mezarlar, kaya yerleşimleri ve bunlara özgün birimler bulunmaktadır.Öğe The contribution of Kavuşan Höyük to the picture of Early Bronze Age in the Upper Tigris Region(2014-09) Kozbe, GülrizÖğe Cezire bölgesinin muhkem kalesi: Cizre(Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, 2015-11) Kozbe, Gülriz; Güngör, AkarcanÖğe The Excavations in the citadel of Cizre Castle Birca Belek(University of Basel, 2014-06) Kozbe, Gülriz; Alp, Mesut; Erdoğan, NihatThe archaeological excavations in the citadel of Cizre Castle (Birca Belek) under the auspices of Mardin Museum and financial support given by Governorship of Cizre are being carried out since May 2013. Cizre, in its historical name of Jazirat ibn ‘Umar, is a district of Şırnak Province in the Southeastern region of Turkey, located at the border to Syria, just to the north-west of the Turkish-Syrian-Iraqi tripoint. It is surrounded by the Tigris from the North, East and South, which has given its name deriving from the Arabic word for island, jazira/jazeera. Cizre is always an important town all through the history since it stands as a gateway connecting South, in other words, Upper Mesopotamia to North, to highland Anatolia. Even though its significance, the castle was being used by border guards till 2010 and there was no chance to excavate the area before. After herculean efforts, it was managed to remove the modern debris left from the buildings, use and demolition of the commandery located in this area for 35 years in order to uncover the architectural remains of the citadel. The oversized walls, stone pavements mostly constructed by cobbles lying together gray or white limestone or worked stones used together with baked bricks all imply the features of a inner bailey. Besides of diagnostic Middle and Late Islamic pottery, coins and other artifacts discovered at excavations are clues for the exact date of this occupation which the city walls have been hosted during the Islamic period.Öğe Diyarbakır-Kavuşan Höyük’ten sıradışı bir gömünün etnoarkeolojik açıdan analizi-kaplumbağanın binlerce yıldır süregelen sembolik rolü(Dicle Üniversitesi, 2016-11) Kozbe, Gülriz; Erdal, Yılmaz SelimMezarlar, arkeolojinin en önemli buluntu gruplarından birini oluştururlar ve eski insan toplumlarının ölü gömme gelenekleri, inanç sistemleri ve gömü ritüelleri hakkında detaylı bilgi edinmemizi sağlarlar. Mezarlar, yalnızca ölüme dayalı algılayışı değil aynı zamanda toplumların kültürel ve sosyoekonomik yapıları ile yaşam biçimleri hakkında da bilgi sağlayan önemli veri kaynaklarından birini oluşturmaktadırlar. Bu çalışmada Diyarbakır İli, Bismil İlçesi sınırları içerisinde yer alan Kavuşan Höyük’te Ilısu Barajı çalışmaları çerçevesinde 2001-2009 yılları arasında sürdürülmüş olan kurtarma kazılarında ortaya çıkarılan ve bölgenin Post Assur Dönemi’ne (MÖ 6.yy) tarihlenen iki insan iskeleti ve 21 adet kaplumbağadan oluşan bir gömü, etnoarkeolojik açıdan incelenmektedir. Silonun dip seviyesinde, neredeyse cidara yapışık halde, 45-55 yaşlarında oldukça narin yapılı bir kadın yarı hoker biçimde gömülmüşken; hemen üzerinde, yüzü koyun biçimde yatırılmış, 6-7 yaşlarında bir çocuk iskeleti mevcuttur. Silo tabanına dağılmış kaplumbağa kemikleri ve karapasları üzerinde yapılan incelemeler sonrasında, gömü içinde 4 adeti kara kaplumbağası, 17 adeti Fırat yumuşak kabuklu kaplumbağası olmak üzere toplam minimum 21 adet kaplumbağa olduğu belirlenmiştir. Kaplumbağaların gerek sayıca fazla oluşları, gerekse iskeletlerin etrafındaki duruşları, bunların çukur içine tesadüfen düşmekten çok bir ölü gömme geleneği ya da bir kültle ilişkili olabileceklerini gösteren türdendir. Nitekim uzun süre yaşaması, kendi evini sırtında taşıması, küçük ama kuvvetli çene yapısı nedeniyle çok güçlü oluşu gibi özellikleriyle sıra dışı anlamların yüklendiği; efsanelerde sonsuz yaşamın, gücün ve aklın simgesi olan kaplumbağaların,günümüzde de süs eşyalarımızda veya takılarımızda izleri devam eden sembolik anlamları dikkate alındığında, Kavuşan Höyük’teki bu silo içi kaplumbağalı gömü, MÖ 10.000’lerden itibaren binlerce yıldır süregelen kaplumbağaya dayalı geleneklerin farklı bir yansıması olarak değerlendirilmelidir.Öğe Uygarlıklar kavşağında Cizre-Silopi Ovasının erken tarihi(Şırnak Üniversitesi, 2018-10) Kozbe, Gülriz; Güngör, AkarcanCizre ilçesinin güneydoğusu ile Cudi Dağları’nın güneyinde, Dicle, Doğu Habur ve Hezil nehirlerinin arasında uzanan ve araştırma konumuzu oluşturan Cizre-Silopi Ovası, Mezopotamya-Anadolu ilişkileri açısından inkâr edilemez bir öneme sahiptir. Nitekim uygarlıklar kavşağında yer alan Cizre-Silopi Ovası’nda 2004-2006 yılları arasında toplanan malzeme üzerinde yapılan incelemeler bize, söz konusu bölgede, Çanak Çömlekli Neolitik’den, İslami Dönemler’e dek uzanan birçok farklı dönemin mevcut olduğunu ve en erken malzemenin Çanak Çömlekli Neolitik Döneme ait mal gruplarının olduğunu göstermiştir. Bölgede, Halaf, Ubaid, Geç Kalkolitik, MÖ III. binyıl, MÖ erken II. binyıl, Orta Assur, Yeni Assur, Post Assur, Hellenistik, Part, Sasani ile Selçuklu/Artuklu ve Osmanlı dönemlerini içeren İslami Dönemlere ait seramik ve/veya küçük buluntular ele geçmiştir. Cizre-Silopi Ovası’nda küçüklü, büyüklü birçok yerleşimde tipik Yeni Assur seramiklerinin ele geçmesi, Assur yazılı kaynaklarında “Ulluba” olarak anılan bu bölgenin söz konusu dönemde tekrar önem kazandığını göstermektedir. Cizre-Silopi Ovası, sahip olduğu yüksek tarım potansiyeli ile Yeni Assur’un emperyal yayımcılık politikası sonucunda, toplu nüfus aktarımlarının da yapıldığı önemli bir kuzey eyaleti halini almış olmalıdır. Assur İmparatorluğu’nun MÖ 612’de yıkılmasıyla bölgeye önce Med, daha sonra Akhamenid etkileri gelir ve daha sonra bölge, MÖ 4. yy itibarıyla Hellenistik, Part, Sasani ve İslami Dönemleri içeren geniş bir kültürel şemsiyenin altına girer