Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 23
  • Öğe
    Kıbrıs Temsilciler Meclisi`nden Cumhuriyet Meclisi`ne Kıbrıs`ta Türk Yönetimleri ve parlamenter sistemin kuruluşu (1960-1983)
    (Fenomen Yayıncılık, 2020) Turan, Orhan
    Kıbrıslı Türkler, İngiliz Sömürgeciliği altında olumsuz koşulları zorlayarak demokratik bilincini tarihsel süreç içerisinde geliştirmiş, ulusal kimliğini ve varlığını korumuştur. Dolayısıyla bu çalışma aynı zamanda ada Türklerinin demokrasi hareketinin, yaşama unsurlarının ve özgün toplumsal varlığının geçmişten geleceğe bir yolculuğunu sunmayı amaç edinmiştir. Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadelesi 1878`de adanın İngiltere`ye kiralanmasıyla başlamış ve yıldan yıla artmıştır. Bu mücadele aynı zamanda Rumların Enosis idealine karşı olduğu gibi İngiliz Sömürge Yönetimi`nden toplumsal hakları almak hedefinde olmuştur. Kıbrıs`ın İngiltere`ye devri ile adadaki Ortodoks Rum unsur, İngilizlerin vermiş olduğu vaatlerle cesaretlendirilirken; ada Türkleri üzerinde ise &`;terk edilmişlik” duygusu hâkim olmuştur. Nitekim bu tarihten itibaren Türk nüfusu ve kalkınmasında gerileme yaşanmıştır. Diğer taraftan Rumların da ilhak ümitleri artmaya başlamıştır. Ada Türkleri üzerine yapılan akademik çalışmaların geneli &`;Kıbrıs Sorunu” odaklı olmuştur. Bunların çoğu Türklerin durumunu uluslararası hukuk ve siyasi bağlamda değerlendirmiştir. Ancak bu çalışmada, Kıbrıs Türklerinin halk olma bilincine evrilen süreçten, bağımsız bir devlet kurmalarına değin geçen süre zarfındaki siyasal örgütlenmelerine ışık tutulmaya çalışılmıştır. Araştırma, giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında, Türklerin adanın 82 yıllık İngiliz Sömürge Yönetimi`ndeki kimlik mücadelesi ve Enosis`e karşı sergilenen kurumsal çare arayışları ana hatlarıyla ele alınmıştır. Birinci Bölümde, Kıbrıs Cumhuriyeti`nin kuruluş süreci, cumhuriyetin idari yapısı, hükümette görev alan Türk bakanlar, Cumhurbaşkanı Makarios`un Anayasa`da 13 maddelik değişiklik önerileri incelenmiş ve cumhuriyetin fiilen yıkılması değerlendirilmiştir. Bu bölümde Kıbrıs Türklerinin, Rum liderliği tarafından uluslararası kamuoyunda azınlık gibi gösterilmesinin kabul görmeyerek anlaşmak zorunda kalması irdelenmiştir. Kıbrıs Devleti, 1960 yılında Türk ve Rum halklarının siyasal eşitliğine dayalı bir Ortaklık Cumhuriyeti olarak kurulmuştur. Ancak üç yıl süren bu ortaklık bozulmuş olmasına rağmen sonrasında ortaya çıkan zorlu süreç, Kıbrıslı Türklerin bir &`;ulus” olduğu gerçeğini yeniden göstermiştir. İkinci Bölümde, 21 Aralık 1963`te başlayan ve ada tarihine &`;Kanlı Noel” olayları adıyla geçen süreçten 20 Temmuz 1974 Türk Barış Harekâtı`na kadar kurulmuş olan örgütlenmeler ve seçimler ele alınmıştır. Siyasi eşitlik noktasında bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti`ne ortak olan Kıbrıslı Türkler silah zoru ile devletten kovulmuştur. Ancak şaşkınlığı üzerinden atarak silahlı mücadeleye başlamış ve sivil yönetimlerini uygulamaya geçirmişlerdir. Bu bölümde toplumlararası çatışmalar döneminde kurulmuş olan Genel Komite, Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi, Kıbrıs Türk Yönetimi ve Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi`nin faaliyetleri değerlendirilmiştir. Üçüncü Bölümde, 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ile başlayan yeni süreç, Kıbrıs Türk Federe Devleti`nin kuruluş evresi, idare yapısı, Anayasası ve Bakanlar Kurulu değerlendirilmiştir. Barış Harekâtı`nın başarı ile sonuçlanmasından sonra Kıbrıs meselesinin askeri safhası sona ermiştir. Siyasi yönü ise belirsizliğini koruyordu. Bu nitelik ancak yeni bir yönetim anlayışıyla mümkündü. Başka bir ifadeyle Kıbrıs Türk Federe Devleti Anayasası, Kıbrıslı Türklerin ihtiyaçlarına cevap vermesinin dışında siyasi bir çözüme yani Federal Kıbrıs Cumhuriyeti`ne zemin hazırlama amacı taşıdığı da görülmektedir. Dördüncü ve son bölümde ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin ilanı, idari yapısı, kurucu meclisin oluşumu, KKTC Anayasası ve seçimler incelenmiştir. Çalışmanın bu bölümünde 1963 Rum saldırılarından sonra kendi devletini kurmak zorunda kalan Kıbrıslı Türklerin yirmi yılın sonunda; 15 Kasım 1983`te kurdukları cumhuriyetin ilanı, aslında var olan bir gerçeğin tezahürü olmuştur.
  • Öğe
    II. Dünya Savaşı yıllarında İngiliz Büyükelçiliği’nin Erken Cumhuriyet Devri lider kadrosu üzerine değerlendirmeleri (23 Kasım 1942)
    (İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2020-06-30) Turan, Orhan
    Türkiye, Mihver ve Müttefik devletlerle imzaladığı antlaşmalarla II. Dünya Savaşı’nın dışında kalmaya çalışmıştır. Başka bir deyişle Türk devlet adamları genel politikalarını savaşa dâhil olmama üzerine inşa etti. Bu yüzden Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki politikaları savaşın gidişatına göre değişiklikler gösterdi. Dolayısıyla Türkiye, Almanya ve İngiltere’nin kendi tarafında savaşa girmesi noktasında rekabet sahası oldu. Özellikle bu doğrultuda İngiltere dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de önde gelen kişiler üzerinde raporlar hazırlatmış; dönem dönem dış politikasını mevcut notlar doğrultusunda şekillendirmiştir. Bu bağlamda çalışmada İngiliz Büyükelçiliği’nde Müsteşar olarak görev yapan Sir Alexander Knox Helm’in Türkiye’nin politik ve askerî hayatına yön veren kişiler hakkındaki tahlilleri ve gözlemleri yer almıştır. Mevcut notlar Türk Hükümeti’nin önde gelen üyeleri arasındaki ilişkileri ve önceki Türk Hükümetleri ile olan bağlantıları üzerine değerlendirmeleri kapsamaktadır.
  • Öğe
    İngiliz arşiv belgelerine göre Yunan Ordusu’nun İzmir’e çıkması ve işgale ilişkin tanıklıklar
    (Dokuz Eylül Üniversitesi, 2018-12-21) Turan, Orhan
    Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nın sonunda Mondros Mütarekesini imzaladı. İzmir’in işgali 1919 Şubat’ında Yunan Başbakan Venizelos’un önerisiyle İngiltere Başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atılmıştı. 28 Mart 1919’da İtalyanlar Antalya’yı işgal etti. İngiltere Başbakanı Lloyd George, İtalya’nın bu işgali karşısında Batı Anadolu’yu tamamen ele geçirebileceğini düşündü. İngiltere, Fransa ve ABD anlaşarak 6 Mayıs 1919’da Yunanistan’ın İzmir’e çıkmasına karar verdi. Şehrin Yunanlılar tarafından işgal edileceği haberi kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu tehlike İzmir halkını derin bir acıya boğdu. Yunanistan 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletleri adına ve onların korumasında İzmir’i işgal etti. İşgal öncesinde ve sonrasında limanda İtilaf donanmasının yanı sıra ABD’ye ait gemiler de hazır bulundu. İşgal, Mondros Mütarekesi’nin 7. Maddesi’ndeki esaslara yani müttefiklerin güvenliklerine tehdit gelecek durumda herhangi stratejik bir yeri işgal etme hakkına göre gerçekleştirilmişti. Oysa İzmir’de müttefik devletlerin güvenliklerini sarsacak bir durum meydana gelmediği açıktı. Şehirde müttefiklere karşı bir örgütlenme olmadığı gibi herhangi bir olay da yaşanmamıştı. Fakat İtilâf Devletleri Mondros Mütarekesi’ni “keyfi” yorumlayarak yapmak istediklerini uygulamayı tercih etti. Yunan askerinin İzmir’e çıkmasıyla birlikte yerli Rumlar, Yunanistan bayrakları taşıyarak gösteri ve taşkınlıklara başladı. Bunlar yapılırken asıl amaç Türkleri kışkırtmak, karışıklıklar çıkartmak ve böylece şehri tamamen Yunanistan’a teslim etmekti. İşgal sonucu ortaya çıkan gelişmeleri İtilaf Devletleri’nin İstanbul ve İzmir’deki temsilcileri yakından takip etmekteydi. Bu arada işgal bölgelerini genişleten Yunanlılar, Batı Anadolu’da yerleşme yolunda girişimler başlattı. Böylece şehir büyük savaştan sonra Yunan işgalinin de bütün acılarını yaşamaya başladı. Bu çalışmada İngiliz arşiv belgeleri ışığında tanıklarının gözlemleri doğrultusunda İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgali, Türklerin işgal karşısındaki tavrı, Yunan askeri ve yerli Rumların işbirliği ile gerçekleşen şiddet ve katliamlar, yağma ve hırsızlıklar İngiliz, Amerikalı, İsveç ve Kanadalı yetkililerin gözünden ortaya konulacaktır.
  • Öğe
    Van’da bir İngiliz Konsolos Vekili: Bertram Dickson’ın Taşnak Cemiyeti üzerine değerlendirmeleri
    (Ermeni Araştırmaları, 2020-04-30) Turan, Orhan
    XIX. yüzyılda sanayi inkılâbı sonucunda ortaya çıkan buhar gücünün gemilere uygulanması ile dünyanın kaderini etkileyen ticari, sosyal ve siyasi hareketlilik geniş Osmanlı coğrafyasını da etkilemiştir. 1838 tarihli Osmanlı-İngiliz Ticaret Sözleşmesi’nin getirdiği imtiyazların bir sonucu olarak Osmanlı idaresindeki önemli şehirlerde İngiliz konsoloslukları açılmıştır. Konsolosluklar kendi vatandaşları ve hükümetleri için faydalı olacaklarına inandıkları görev alanlarındaki yer ve halka ait ticari, sosyal ve siyasi değeri olan bütün bilgileri başkentlerine aktarmıştır. Bu çalışmada Van’da İngiliz Konsolos Yardımcısı ve Askerî Ataşe olarak görev yapmış olan Bertram Dickson tarafından Taşnak Cemiyeti’nin faaliyetleri hakkında kaleme alınan rapor değerlendirilmektedir. Mevcut raporu önemli kılan özellik ise II. Meşrutiyet’in ilânı öncesi ve sonrası bölgedeki gelişmeleri Taşnak Cemiyeti üzerinden değerlendirmesidir. Raporda; devrimci bir örgüt olarak nitelendirilen cemiyetin anayasanın tekrar yürürlüğe girmesinden sonraki politikalarına; kuruluş amacı ve finans kaynaklarına; ideolojisi ve coğrafyasına; “Büyük Ermenistan idealine”, Kürtlere bakışına; Van vilâyetinde yaşayan Ermeniler üzerindeki etkilerine; Hınçak Cemiyetinin gücünü kaybetmeye başlamasına ve Taşnak’ın önem kazanmasına; Rus Hükümeti ile ilişkileri ve Kafkasya’daki faaliyetlerine; Jön Türkler ile ilişkilerine ve Avrupalı güçlerin yardımlarına yer verilmiştir.
  • Öğe
    İngiltere Büyükelçiliği’nin Çukurova gözlemleri (25-31 Temmuz 1950)
    (The Journal of Academic Social Science Studies, 2020-09-17) Turan, Orhan
    Bu çalışmada İngiltere Büyükelçiliği’nin 25-31 Temmuz 1950 tarihlerinde Çukurova’ya gerçekleştirdiği seyahatin akabinde elçilik görevlilerine hazırlattığı ve Londra’ya sunduğu rapor incelenmiştir. İngilizler tarihsel süreçte Türk şehirleri ile ilgili pek çok rapor kaleme almışlardır. Bu gezilerden biri de büyükelçiliğe ait iki görevli tarafından gerçekleştirilmiştir. Seyahatte Çukurova ziyaret edilerek öncelikle bölgenin tarihî ve coğrafî yapısı hakkında genel bilgiler verilmiştir. Keza bölge hakkında yapılan yorumların yanı sıra iki büyükelçilik görevlisinin ele aldığı her konu ile ilgili ülkenin ve bölgenin geleceğine dair öngörüleri de yer almıştır. İki bölümden oluşan notların ilk kısmında Çukurova’nın tarihi ve coğrafi özelliklerinin yanı sıra işçilerin günlük hayatı ile modern çiftliklere dair izlenimler yer almıştır. İkinci bölümde ise ovada yetişen tarım ürünleri ve bu ürünlerin ekonomik değerleri ile doğal felaketlerin yöre tarımına etkisi üzerinde durulmuştur. Notlar iktidara gelen Demokrat Parti’nin ilk aylarındaki siyasi atmosfer hakkındaki gözlemlerini göstermesi açısından da ilginç tespitler sunmuştur. Çalışmada bölgenin en önemli iktisadi kaynakları olan pamuk, buğday, narenciye üretimi ile sulama, petrol arama çalışmaları ve liman işletmeleri başlıkları altında Çukurova’nın potansiyel verimliliğinin artmasına dönük faaliyetlere değinilmiştir. Çalışmanın ana çerçevesi bu gezi notlarından yola çıkarak genç Cumhuriyetin önemli ekonomik sahalarından olan Çukurova’nın sosyo-ekonomik gelişimini irdeleyerek anlamaya çalışmak ve o dönemi yabancı bir bakış açısıyla ortaya koymaktır. İngiliz arşivlerinde yapılan titiz bir araştırmanın neticesi olan çalışma dönemin büyükelçilik görevlilerinin yaptığı bu ziyaret kapsamında hazırlamış olduğu raporu ele almaktadır.
  • Öğe
    Erzurum’un yıllık ticarî hacmine dair bir İngiliz Konsolosluk raporu (18 Mart 1899)
    (History Studies, 2020-06-10) Turan, Orhan
    İngiltere’nin Erzurum Konsolos Vekili Albay P. H. H. Massy geleneksel AngloSakson hariciye sisteminin bir gereği olarak 18 Mart 1899’da vilâyetin ticaret hacmine dair raporunu kaleme almıştır. Çalışmada ana kaynak olarak yararlanılan İngiliz Konsolosluk raporu Erzurum Vilâyeti merkez olmak üzere bölgenin sosyo-iktisâdi yapısına katkı sağlayacak önemli bilgileri ihtiva etmektedir. Çalışmada; Erzurum Vilâyeti’nin geçmiş yıllardaki ve mevcut pazar durumlarının karşılaştırılması, ihracat ve ithalat rakamlarıyla ilgili istatistiki veriler Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere, Avusturya, Belçika, Rusya gibi Batılı ülkelere vilâyetten ihraç/ithal edilen ürünlere dair bilgiler yer almıştır. Bu bağlamda çalışmada, Osmanlı Devleti’nin yıkılma sürecine girdiği bir dönemde Konsolosluğun gözünden vilâyetin ticarî potansiyeli ve bu pazarda İngiltere’nin bölgedeki ticaret hacminin artırılması için yapılması gerekenleri ortaya koymak amaçlanmıştır
  • Öğe
    Türk Modernleşmesi’nin Kıbrıs’taki yansıması: Halkevleri
    (Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2020-01-07) Turan, Orhan
    Türkiye’de toplumsal değişim ve dönüşümün önemli bir unsuru olan Halkevleri, Atatürk tarafından 19 Şubat 1932’de açıldı. Tek parti döneminin işlevsel kurumlarından birisi oldu. Halkevleri hem sosyo-kültürel alanda hem de eğitim alanında göstereceği faaliyetlerle toplumu bütünleştirmeyi ve geliştirmeyi amaçladı. Bu doğrultuda kuruluşundan kapatıldığı 1951’e kadar önemli bir kurum oldu. Kıbrıs Türkleri de Atatürk devrimlerini kendisine rehber kabul ederek benzer adımlar attı. Bunlardan birisi de Halkevleri idi. Sadece bu eylem Atatürk devrimlerinin evrensel yönünü bir kez daha vurgulamak için yeterli olsa gerekti. Türkiye için örnek bir kurum olan Halkevlerinin bir benzeri Kıbrıs’ta açılmak istendi. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndeki araştırmamız esnasında Kıbrıs’taki “Kurun” gazetesi başta olmak üzere, Kıbrıs basınında bir Halkevi’nin faaliyete geçmesi için düzenli haberler yapıldığı ve makaleler yazıldığı tespit edildi. Kıbrıs Türklerinin “bir Halkevi kurulması ile ilgili talebinin” konsolosluk aracılığı ile Ankara’ya ulaşmasından sonra gerçekleşen bir dizi yazışma sonrası konu hakkında ilerleme sağlandı “Fikir, fiiliyata dönüşmeye başladı.” II. Dünya Savaşı sonrası Kıbrıs Türk basını incelendiğinde de Halkevi açılması hususunda bir fikir birliği olduğu görülmektedir. Bu bağlamda adanın farklı yerlerinde Halkevleri açılmıştır. Bunlar arasında Lefkoşa, Girne, Limasol ve Mağusa bulunmaktadır. Halkevleri bağımsız bir yapı olarak ortaya çıkmıştır. Kurulan Halkevleri, Kıbrıs Türk toplumu için siyasi, sosyal, kültürel birçok etkinliğin gerçekleştirildiği ve önemli kararların alındığı bir merkez konumunda olmuştur.
  • Öğe
    İngiliz Büyükelçisi Gerard Lowther’in gözünden Osmanlı Devleti’nin dış ilişkileri (1908-1909)
    (Ankara Üniversitesi, 2018-09-20) Turan, Orhan
    Gerard Lowther 1908 yılında İstanbul’da Büyükelçilik yapmak üzere İngiliz Hükümeti tarafından görevlendirilmiş ve bu vazifeyi 1913 yılına kadar sürdürmüştür. Çalışma İngiliz Büyükelçiliği yıllık raporlarında incelenen dönemin dış politikası üzerinedir. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra Osmanlı Devleti’nin takip ettiği dış politikayı, Meşrutiyet rejimine geçişi ve yeni rejime Avrupa devletlerinin bakış açısını İngiltere’nin gözünden irdelemeyi amaçlamaktadır. Makalede II. Meşrutiyet’in ilk yılında (1908-1909) Osmanlı Devleti’nin dış siyasetindeki gelişmelerin İngiliz Büyükelçiliği yıllık raporlarına nasıl yansıdığı incelenmeye çalışılmaktadır.
  • Öğe
    İngiliz Döneminde Kıbrıs’ta sıtma vakalarına karşı alınan önlemler (1913-1926)
    (Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2020-06) Turan, Orhan
    Kıbrıs tarihi bir anlamda bulaşıcı hastalıklar tarihidir. Ada halkları yüzyıllardır çeşitli hastalıklarla mücadele etmiştir. Mevcut hastalıklardan biri de sıtmadır. Akdeniz’in “yerli hastalığı” olan sıtma Kıbrıs’ta yüzyıllardır birçok can almıştır. Bulaşıcı hastalıklara karşı Osmanlı Dönemi’nde başlayan kurumsal yapı çalışmaları İngiliz idaresinde de yasal düzenlemeler, sağlık örgütlenmesi ve bilimsel katkılarla devam etmiştir. XX. yüzyıla kadar adada sıtmanın önlenmesi açısından önemli ilerleme sağlanmıştır. Ancak İngiliz bilim insanı Ronald Ross’un adaya gelmesiyle birlikte sıtma ile mücadele bilimsel bir boyut kazandı. Bu bağlamda çalışmanın temel çerçevesi sıtma ile mücadele noktasında; kırsal kesimde yürütülen faaliyetler, kinin ilacı ve Japon balığı dağıtımı, halkın bilinçlendirilmesi çabaları, nüfus yapısının kontrolü, bataklıkların ve küçük su havzalarının ıslahı ile drenaj sistemleri kapsamında yapılan işlemler ele alınmıştır. Dolayısıyla çalışmanın amacı 1913-1926 yılları arasında sıtmanın önlenmesine dönük yapılan faaliyetleri incelemektir.