6 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Öğe Characterization of medieval glass from Cizre Castle excavation by SEM-EDS and P-EDXRF analyses(Türkiye Bilimler Akademisi, 2020-06-15) Aydın, Mahmut; Güngör, Akarcan; http://dx.doi.org/10.22520/tubaar.2020.26.008Şırnak İli Cizre İlçesinde yer alan Cizre Kalesi Kazıları’nda 2013-2017 yılları arasında ele gecen cam örnekler arkeometrik yönden incelenmiştir. Cam örnekler öncelikle form özelliklerini yansıtacak şekilde görsel olarak tanımlanmış, fotoğraflanarak belgelenmiş ve kodlanmıştır. Cam örneklerinin yapım teknikleri hem görsel hem de taramalı mikroskop altında habbe şekillerine göre belirlenmeye çalışılmıştır. Örneklerin element ve mineralojik içerikleri taşınabilir Enerji dağılımlı X-ışınları floresans spektroskopi (P-EDXRF) ve Taramalı Elektron Mikroskobu-Enerji Dağılımlı Spektroskopi (SEM-EDS) yöntemleri ile analiz edilmiştir. Analiz sonuçları cam örneklerin 7 tanesi soda camı iken diğer 7 si potasyum kireç camı olduğu anlaşılmıştır. Örneklerin yüksek Si içerikleri, camların hem mekanik direnç ve dayanıklılığın, hem de ergime sıcaklığının yüksek oluşuna işaret etmektedir. Cam örneklerin üretiminde bir örnek hariç bitki külü (K ve/veya Mg) kullanılmamıştır. Cam örneklerin Al içeriklerindeki farklılık örneklerin hammadde adresini ayrı kaynaklara dayandırmaktadır. Sr ve Zr’nin tespit edilmemiş veya düşük oranlarda olması karasal hammadde kullanılmış olduğunu göstermektedir. Camlarda renk veren elementler; Fe, Co, Mn ve Cu’durÖğe İskit sanatı ve Anadolu’daki yayılımı(Asos Journal, 2015-03) Oral, EbruOrta Asya Bozkır kültürleri içerisinde önemli bir yeri olan İskitler, gerek dinleri, gerek sosyo-kültürel yapıları ve gerekse kendilerine özgü sanat anlayışları ile dikkat çekmektedir. İskitlerin Anadolu’daki varlığına ilişkin bulgular ise çeşitli arkeolojik malzemelere ve filolojik verilere dayandırılmaktadır. Bozkır kültürlerinin ortak özelliği olan göçebeliğin, İskit toplumlarının sanat anlayışının ve yaşam tarzının şekillenmesinde büyük bir rol oynadığı görülmektedir. Göçebeliğin en belirgin özelliklerinden birisi olan doğa ile mücadele, av ve savaş odaklı yaşam biçimleri, sanatta “Hayvan Üslubu” olarak tanımlanan bir anlayışın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. İskit kurganlarında ele geçen çeşitli eserler sayesinde, İskit Hayvan Üslubu hakkında önemli bilgilere ulaşılmaktadır. İskit sanatında Hayvan Üslubu’nun ortaya çıkmasında, İskit toplumlarının dinsel inanışlarının da büyük bir rol oynadığı düşünülmektedir. Geniş bir coğrafyaya yayıldığı anlaşılan İskit kültürü ve sanatının, Anadolu tarihi ve kültürü açısından da önemi büyüktür. Anadolu’da ele geçen çeşitli arkeolojik veriler, söz konusu toplumların dinsel inanışları ve sanat anlayışları hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.Öğe İslamiyet öncesi eski Türk inanışları veya mitolojisi ile Antik Dönem (Yunan veya Roma) mitolojisinin karşılıklı olarak değerlendirilmesi(Muş Alparslan Üniversitesi, 2019-05-06) Uzun Aydın, DeryaMitoloji, “Efsaneler Bilimi” olarak da adlandırılabilir. Mitoloji temasının Avrupa ve kökeninin dayandığı Antik Yunan veya Roma için ne kadar önemli olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bu bağlamda, Eski Türklerde mitolojik tema öykülerinin de ne kadar değerli olduğu gerçeği ortaya çıkacaktır. Türk mitolojisinde, ata kültü, tanrı inancı özellikle Şamanizm veya Budizm, balballar, anıtlar, göçebe yaşam kültü ve elbette hayvan üslubu Türk sanatı ve mitolojisinde akla ilk gelen konular olmaktadır. Avrupa Mitolojisine kaynaklık eden Yunan veya Roma mitolojisi de evren ve dünyanın başlangıcı, insanın var oluşu, doğada var olan olgular ve Olympos’lu büyükler yani Tanrı, Tanrıça, Yarı Tanrılar veya mitolojik-efsanevi yaratıklardan oluşan zengin mitolojisi ile dikkat çekmektedir. Olaylar örgüsünde doğma, yaşam, evren, doğa gibi kült inanışların varlığı görülecektirÖğe Türk heykelinde mitolojik yaklaşımlar(MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2018-12-03) Uzun Aydın, DeryaTürk heykel sanatında özellikle de geç dönem düşünüldüğünde; Türk heykeli ile mitoloji teriminin yan yana geldiği örnekler oldukça nadirdir. Erken dönem olarak da nitelendirilen Cumhuriyet dönemi öncesi heykel sanatımızda, ilk heykeltıraşlarımızın mitolojik tema ile bütünleşen eser örnekleri ne kadar az ise, bu durum, sonrasında da devam etmiştir. Cumhuriyetle daha da gelişmeye başlayan heykel sanatı, çeşitli konularda örnekler verirken, bunlar içerisinde ağırlıklı olarak anıtheykel anlayışı oldukça önem arz eder. Cumhuriyetten sonraki çalışmalarda nü temasına daha sık rastlanıyor olması, sanatçılarımızın Avrupa’ya giderek buradaki üsluplardan etkilendiklerini düşündürmektedir. 1950’li yıllarda ve sonrasında çalışan heykel sanatçılarımız incelendiğinde, mitolojik temalı örneklere rastlamakta güçlük çekilse de, Türk sanatçılarının mitolojik temalı örnekleri arasında; Kibele’den Şahmeran’a, Zümrüdüanka’dan diğer bazı hayvan motiflerine veya simgesel ve düşsel unsurlara rastlanılmaktadır. Bu doğrultuda çalışan heykel sanatçılarımızın başında ise Ali Teoman Germaner gelmekte olup, onu takiben Bihrat Mavitan ve Mehmet Aksoy isimlerinden bahsedilebilir.Öğe İnas ve sanayi-i nefise mektebi’nin ilk kadın heykeltraşları(Turkish Studies, 2014-04) Uzun Aydın, DeryaOsmanlı Devleti’nin ilk güzel sanatlar okulu olan “Sanayi-i Nefise Mektebi” 1883 yılında Arkeoloji Müzesi’ne bağlı olarak eğitim hayatına başlamıştır. Güzel sanatların (özellikle heykel) Müslüman toplumunda yeni yeni kabul görmeye başlandığı bir süreçte, mektebin öğrencileri de ağırlıklı olarak, gayrimüslimlerden oluşmuştur. Henüz kız öğrencilerin güzel sanatlara alınmadığı bir dönem olduğu için de bünyesinde yalnızca erkek öğrencilerin bulunduğu okul; resim, heykel, mimarlık ve gravür gibi dört ana bölüm düşünülerek açılmıştır. Ancak gravür bölümü, hoca bulunulamaması nedeniyle geç açılacaktır. Osmanlı’da özellikle II. Meşrutiyet sonrası, kız öğrencilerin de yüksek öğrenimde okumalarına karar verilmiştir. Tarihler 1914 yılını gösterdiğinde, kızlar için de bir yüksek okul açılmış ve “İNAS SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEBİ-KIZ GÜZEL SANATLAR OKULU” adıyla eğitim hayatına başlamıştır. Kız öğrencilerin, güzel sanatlar alanında eğitim görüp, kendini geliştirmesi amacıyla açılan bu okulda; resim bölümü dışında heykeltıraşlık bölümü de kurulmuştur. Böylelikle, Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk kadın heykel sanatçıları yetişmiş olacaktır. 1917 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi ve İnas Sanayi-i Nefise Mektebi, müze müdürlüğünden ayrılarak Maarif Bakanlığı’na bağlanmıştır. Kız ve erkek öğrencilerin bir arada eğitim görmesi ise, 1923 yılında başlamıştır. Dolayısıyla kız heykel bölümü öğrencilerinin İnas Sanayi-i Nefise Mektebi ile başlayan eğitim hayatları, Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüşen Sanayi-i Nefise Mektebi’nde devam etmiştir. Birleşen Güzel Sanatlar Okulunda eğitim gören en önemli kadın heykeltıraşlar; Sabiha Bengütaş, Nermin Faruki gibi isimlerdir. Okulda, belli bir süre misafir öğrenci olarak eğitim gören isimler de olmuştur. Bu isimlerden bilinen en önemlileri; Melek Celal Sofu, İraida Barry ve Mari Gerekmezyan’dır. Bir araya gelerek, haklarında konuşulabilecek üç zorlu konu; Osmanlı, heykel sanatı ve kadın sanatçılar… Kadın sanatçılara önem verilmediği bir dönemde, ön plana çıkmayı başarmış olan ilk kadın heykeltıraşlar… Ve devamında Cumhuriyet Türkiye’sine geçildikten sonra, bu öncü isimleri takip edenler sayesinde heykel sanatında yaşanılacak bir gelişim sürecinden bahsedilebilecektir. Günümüz heykel sanatına gidilen yolu, bu birkaç cümle ile özetlemek mümkün olmaktadır.Öğe Çağdaş dönem Türk kadın heykel sanatçılarının eser örnekleri üzerinden üslup değerlendirmeleri(Arkeoloji ve Sanat Dergisi, 2018-12) Uzun Aydın, Derya