3 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Öğe Benlik hazinesinin keşfinde İskender’in içsel yolculuğu(Turkish Studies - Language and Literature, 2019-09-10) Bozkurt, KenanKlasik metinler ve halk anlatıları toplumun değer yargılarının, inanışlarının sevinç ve korkularının dışa vurumu olduğu gibi bireyin kendini tanıması, varoluşunun bilincine varması bağlamında önemli unsurları ve sembolik anlatımları bünyesinde barındırır. Edebî metinlerde kullanılan birçok hayali unsur, bize fantastik gelirken Jung’un psikolojik yaklaşımında bu unsurlar, birer arketip olarak karşımıza çıkar. Masal, destan, mitoloji gibi anlatımlarda sıkça karşımıza çıkan arketipsel sembolizm, klasik şiirin destanları/romanları olan mesnevilerde kullanılan sembolik anlatımlarla benzerlik gösterir. Özellikle destansı bir nitelik taşıyan Ahmedî’nin İskender-nâme adlı eserinin, kökeni ritüel ve mitoslara dayanan “ayrılma-erginlenme-dönüş” arketiplerine uygun olarak bireyselleşme mücadelesi, “yüce birey, anima-animus ve gölge” arketiplerinin tüm özelliklerini yansıttığını görmekteyiz. Eserde görülen tüm bu kavramlar, aynı zamanda tasavvufî anlamları da içinde barındırır. Tasavvufta insan-ı kâmil olma yolunda salikin aşması gereken süreçlerle Jung psikolojisinin asıl gayesini oluşturan bireyleşim aşamaları birebir benzerlik gösterir. Bu benzerliği İskender-nâmede açık bir şekilde görmek mümkündür. İskender’in gördüğü rüyanın ilahî bir sembol olduğunu anlamasıyla başlayan yolculuğu ve bu yolculukta yaşadığı tüm maceralar onun kemalata/ insan-ı kâmil mertebesine ulaşmadaki aşamaları içermektedir. İskender’in yaptığı mücadelelerin, ejderha, şeytan ve devlerle giriştiği savaşın ve Hızır ile ab-ı hayatı bulmak için çıktığı zorlu yolculuğun kahramanın bireyleşim/kemalat sürecindeki etkileri şâir, bir takım semboller üzerinden anlatmıştır. Bu çalışmada XIV. yüzyıl şâirlerinden Ahmedî’nin İskender-nâme adlı eseri, kahramanlık mitosuna ve arketipsel sembolizme göre ele alınıp incelenmiştir.Öğe Hamdullah Hamdî’nin Yusûf u Züleyhâ Mesnevisinde erginleşme mekânları(ISPEC Publishing, 2020-02) Bozkurt, Kenan; Bezenmiş, TubaDünyaya düşüşüyle başlayan insanoğlunun serüveni; insanoğlunun ortak belleği olan mitos, epos ve masallarda bireyin içsel değişim, dönüşüm süreci sembolik bir şekilde mekân değişikliğiyle kendini göstermiştir. Varoluş macerası olan insanlığın bilinçaltında kodlanmış aşama ve dönüşüm arketipleri olan kolektif motifler, anlatı metinlerinde görülür. Bu serüvende ‘evrensel kod’ olarak yer alan arketipler, bu anlatı metinlerinde kolektif motifi, Jung arketip olarak adlandırır. Ve insanın varoluş serüveninde evrensel kod olarak yer alır. Bu bağlamda serüven tamamen aşama arketipine bağlıdır. Serüvenin itmama ulaşması adına aşama arketipi yani monomit ile kahraman macera çağrısına kayıtsız kalmayıp merhale ve sınamalardan geçmesi ile bilincinin farkına varıp hakiki ben’i elde edecek ve tasavvufî manada eşyanın ardında gizlenen hikmeti idrak etme noktasına gelecektir. Yolculuk aşamasında kişinin mistik açıdan tamamlanabilmesi ve varoluşun idrakine varabilmesi için ‘kapalı mekânlar’ elbette kaçınılmaz bir geçiş merhalesidir. Anne rahmine benzetilen bu kapalı ve dar mekânlar, mitoslarda kahramanın erginleşme serüveninde onun benlik hazinesini keşfetmesini sağlayan birer mekân olarak karşımıza çıkmaktadır. Kahramanın girişmiş olduğu yolculukta başından geçen serüven, Jung’un ortaya koyduğu analitik psikoloji ekolü ile kişinin bireyleşime ulaşması adına kapalı dar mekânlar, sembolik manada kat etmesi gereken aşamalarından biridir. Tasavvufî öğretide ise kahramanın olgunlaşmasını sağlayan bu dar ve kapalı mekânlar çile/uzlet merhalesinde salikin içine girdiği çile hücresiyle örtüşmektedir. Bu bağlamda kahramanın girdiği kapalı mekânlar, hem tasavvufî literatürde hem de Jung’un analitik sembolizminde kahramanı olgunlaştırma, dönüştürme ve sonsuza dokunabilme istidadını keşfetmekle yeni bir “ben”in teşekkülünde önemli bir rol üstlenir. Bu çalışmamızda bir aşk mesnevisi olarak ön plana çıkan Hamdullah Hamdî’nin Yusuf u Züleyha mesnevisinden hareketle mekânın mesnevi kahramanlarının değişim/ dönüşümü üzerindeki etkisi irdelenerek mesnevide geçen kapalı ve dar mekânlar Jung’un analitik sembolizm kuramına göre irdelenecektir.Öğe Ahmedî’nin İskender-Nâme’sinin Jung’un analitik psikoloji yaklaşımı ile incelenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-25) Bozkurt, Nurten; Bozkurt, KenanKlasik metinler, toplumun ortak hafızasından süzülerek gelen duygu, düşünce ve tecrübeleri içerisinde barındı-rır. Dolayısıyla bu metinlerin merkezine yerleştirilmiş olan kahraman, kaotik bir dünyaya gözlerini açar ve özü-nü keşfetmek üzere çıktığı yaşam serüvenini ortak atalardan miras kalan ilk simgelerle anlamlandırmaya çalı-şır. Jung’un arketip olarak ifade ettiği bu ilk simgeler, kahramanın varoluş ve yok oluş eğrisini birleştirdiği birey-leşim çemberine ışık tutar. Bu çember; mitler ve masallarla benzer olay örgüsüne sahip mesnevilerde de ayrıl-ma-erginlenme- dönüş olarak formülize edilir. Jung’un arketipsel sembolizmi, bu aşama arketipleriyle ilişkilendi-rildiğinde mesnevideki kahramanın bilinç dışında yatan kaotik yapılar, çözümlenir. Böylece kahraman, iç çe-kirdeğinde gizlemiş olduğu özünü bir üst bilinçte yeniden yeşertme imkânı elde eder. Benzer bir kurgu çeşitli alegorik ve mitik unsurlarla bezenmiş İskender-nâme adlı mesnevide de yer alır. 14. yüzyılın önemli şairlerinden Ahmedî, mitik bir figür olan İskender’i ve çevresini zengin semboller ve imajlarla bezeyerek sunar. İskender, gördüğü bir rüya vasıtasıyla bilinç dışındaki karanlık çağrıya cevap verir ve böylece yaşam alanından çıkarak bireyselleşme/insan-ı kâmil olma yolunda ilk adımını atar. Bu çalışmada Ahmedî’nin İskender-nâme’sinin baş kişisi olan İskender’in benlik bilincine ulaşma süre-ci, aşama arketipleriyle ve tasavvufî perspektifle ilişkilendirilerek Jung’un psikanalitik yaklaşımıyla incelenmiş-tir.