12 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 12
Öğe 316 no'lu Midyat Şer'iye Sicili transkripsiyonu ve değerlendirmesi (Hicri 1329-1337/Miladi 1913-1921)(Batman Üniversitesi, 2016-01) Üce, Mehmet Salih; Sevinç, TahirÇalışma konusu olarak seçtiğimiz 316 numaralı Midyat şer'iye sicili 1329-1337 (1911-1918) yılları arasında Midyat ve Midyat'a bağlı nahiye ve köylerde mahkemeye intikal etmiş kayıtları ihtiva etmektedir.Araştırmamıza konu olan 316 numaralı Midyat şer'iye sicili bize, bu sicilin ait olduğu yıllarda Midyat'ın tarihi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatı hakkında ipuçları vermekte ve vekâlet defteri olduğu için sonuçlanmış dava kayıtlarını içermektedir. Sicilde gayrimüslimler ve Müslümanlar arasındaki son derece uyumlu toplumsal ilişkiler olduğuna dair bazı sonuçlara varılmıştır.Başbakanlık Osmanlı arşivinde Midyatla ilgili üç defter daha bulunmaktadır ancak, bunların tamamı 316 nolu Midyat şer'iye siciline benzer davaları kapsamaktadır. Midyat'ı ilgilendiren başka defter bulunmaması sebebiyle elde ettiklerimiz vekâlet davalarıyla sınırlı kalmıştır.Öğe 19. yüzyılda Nusaybin’e uğramış olan Batılı seyyahlar ve anlattıkları(İksad Publications House, 2018) Nasıroğlu Aydın, MehtapGünümüzde Mardin iline bağlı bir ilçe konumunda olan Nusaybin, tarihi ipek yolu üzerinde yer almaktadır. Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki havzanın yani Mezopotamya’nın kuzey kısmında yer alan şehrin M.Ö. 4500 yılında kurulduğu tahmin edilmektedir. Tarihi süreç içerisinde birçok önemli olaya tanıklık eden Nusaybin, en parlak dönemini M.Ö. 130 ile M.S. 637 yılları arasında yaşamıştır. Şehir, tarih boyunca birçok kültürü, dini ve etnisiteyi aynı çatı altında toplamayı başardığı için batılı seyyahlar tarafından ilgi çekici konumda olmuştur. Batılı devletlerin Osmanlı coğrafyasına olan ilgileri 18. yüzyıldan itibaren yani devletin gerilemeye başladığı dönemde artmıştır. Bu bakımdan özellikle 19. Yüzyılda seyyahların yoğunlaştığı Osmanlı toprakları arasında en önemli bölgelerden birisi Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz havzası ile Doğu sınırları olmuştur. Bu yönüyle imparatorluğun doğu sınırında yer alan Nusaybin şehri de batılı seyyahların uğradığı yerlerin başında gelmiştir. Halep’ten başlayarak Birecik, Urfa, Mardin ve Nusaybin hattını yoğun bir biçimde kullanan batılı seyyahlar tarih boyunca bu güzergâh üzerinden Musul’a geçmişlerdir. Bölgeye uğrayan batılı seyyahlar arasında misyoner teolog, diplomat, subay, doktor, mühendis, arkeolog, biyolog ve antropolog gibi çok çeşitli alanlarda ihtisaslaşmış kişilerin olduğu göze çarpmaktadır. Bölge hakkında bilgi veren şahısların seyahatnamelerinde sadece bölgenin iktisadi ve ticari potansiyeli hakkında değil, bunların dışında pek çok konu hakkında detaylı ve uzmanlık derecesinde bilgiler vermesi dikkat çekicidir. Bu çalışmada 19. yüzyılda Nusaybin’e uğramış olan batılı seyyahların kim olduğu, şehre ne amaçla uğradıkları ve şehir hakkında ne tür bilgiler verdikleri ayrıntılı bir şekilde irdelenecektir. Çalışmada ayrıca seyyahların kente varmak için kullandıkları yol güzergâhları haritalar eşliğinde sunulacaktırÖğe 1839-1841 yıllarında Osmanlı ailesi : Sivas örneği(Batman Üniversitesi, 2012-04) Şahin, ZehraAile, kültürün ve değerlerin ilk kez oluşmaya başladığı toplumun en temel kurumudur. Bu araştırmada 20 numaralı Sivas Şer’iye Sicili değerlendirilerek 1839- 1841 yıllarında Sivas’ta aile oluşumu ortaya konulmaya çalışılmış, toplumun varlığının devam etmesinde önemli görevler üstlenen, aile hayatı ele alınmıştır. Belirlenen dönemlerde çok eşlilik durumunun çocuk sayısı ile ilişkisi, çocuk sayıları açısından dönemin Müslüman ve Gayr-i Müslimleri arasındaki farklılıkları gibi konulara yer verilerek Osmanlı aile yapısı ve kültürü Sivas örneği bağlamında aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede Osmanlı toplumunun genelinde olduğu gibi temel yapısı aile olarak bilinen Sivas’ta aile oluşumu, kadının Osmanlı toplumundaki yeri, çok eşlilik durumu ve çocuk sayıları açısından ailenin niteliği belirtilerek, Osmanlı ailesi hakkında yapılan açıklamalara ve tespitlere katkı sağlanmış olacaktır.Öğe 1836 (H. 1252) Tarihinde Van Eyalet merkezinin müslim nüfusu hakkında bir değerlendirme(Sosyal, Beşerî ve İdari Bilimler Dergisi, 2019-12) Gördeğir, Ercan; Baran, BüşraXIX. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nde önemli reformların yapıldığı bir değişim ve dönüşüm çağıolmuştur. Bu yeniliklerden birisi de ülke genelindeki erkek nüfusun sayılıp kayıt altınaalınmasıdır. 1831 yılında II. Mahmut döneminde Osmanlı Devleti’nde modern anlamda ilk nüfussayımları yapılmıştır. Bu sayımlar sonucunda ülke genelinde yaşayan nüfus yapısının temelözelliklerini elde edebileceğimiz önemli tarihi belgeler ortaya çıkmıştır. Başbakanlık OsmanlıArşivinde NFS.d (Nüfüs Defterleri) koduyla muhafaza edilen bu belgeler Osmanlı Devleti’niniçtimai yapısı açısından önemli olduğu kadar, yerel anlamda da önemli bilgiler ihtiva etmektedir.Bu çalışmada Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde NFS.d koduyla, 2794 ve 2796 numarada kayıtlı“Van Vilayeti, Van sancağı, Gevaş, Karçıkan, Havasur, Vastan kazası Müslim defteri ve VanVilayeti, Van sancağı, Van (nefs) kasabası (mahalleler) kazası Müslim defteri” tanıtım vedeğerlendirmesi yapılmaya çalışılmıştırÖğe Yeniçağ’da Batılı seyyahların gözüyle Mardin(Batman Üniversitesi, 2012) Nasıroğlu Aydın, MehtapTarihin çeşitli dönemlerinde Mezopotamya, el-Cezire, Diyar-ı Rabia veya Tur-Abdin olarak adlandırılan coğrafyada yer alan Mardin, farklı etnik grupları, faklı dinleri ve farklı kültürleri aynı pota altında eritmiş olması sebebiyle Batılı seyyahların uğrak yerlerinden biri olmuştur. Binlerce yıllık tarihe sahip olan Mardin yöresi, diğer dönemlerde olduğu gibi, Yeniçağ’da da doğuyu merak eden birçok seyyaha ev sahipliği yapmıştır. Yeniçağ’da bir Osmanlı Sancağı olan Mardin, Thevenot, Le-Gouz, Niebuhr, Sestini ve Olivier gibi birçok batılı seyyahın araştırmalarına konu olmuştur. Çeşitli maksatlarla Mardin’e gelen seyyahların hepsi aynı güzergahı kullanmamış, bazıları farklı yolları takip ederek kente ulaşmışlardır. Bu çalışmada, Batılı seyyahların Mardin hakkındaki gözlemleri ve seyahatleri sırasında kullandıkları güzergahları üzerinde durulmuştur.Öğe Elazığ-Palu mezar taşı örnekleri üzerinden tipolojik bir değerlendirme(Trakya Üniversitesi, 2019-11) Öztürker, Hazal Ceylan; Tokat, Muhammet ErşedThis paper aims to discuss typologically evaluation of gravestones which are historical documents in the three graveyard areas in Palu city center and the gravestones in a tomb. The classification of the body, form and pediment types of the shahidahs (gravestones) with the establishment of the tombs in Palu and the comparison with the tombstones of the Ottoman period will eliminate an important deficiency regarding the cemetery culture of the period. It is possible to group the graves that are included in our study as shahidah, cistern, pehle stone and cover stone. Typically it was found that the shahidahs we considered within the declaration did not show great differences in form characteristics and it was understood that all of which had rectangular body parts showed some differences with the pediment and top parts. It is determined that the number of male graves with single protrusions is higher than the female graves with these rectangular shaped single or double teeth. Although 64% of the single protrudes are found in male gravestones they do not provide sufficient data to reach a definite conclusion, although they suggest that the protrusions were intended to indicate the gender of the people lying in the grave. As a result of the study, it is understood that Palu gravestones show great similarities in shape and content with the gravestones of Turkish-Islamic period in Anatolia. Typologically the most important difference of the tombs which are divided into groups such as shahidahs, cisterns, pehle and cover stones were found as the protrusions on the peaks of the shahidahs. In terms of typological and content characteristics of Palu gravestones concluded that the Ottoman grave culture had a significant influence on Palu as well as local culture because they had the same characteristics as the artifacts that emerged outside Anatolia and Anatolia during the Ottoman period.Öğe Osmanlı kelâm geleneğinde İbn Kemâl ve Mehmed Birgivî(Batman Üniversitesi, 2021-06-01) Ünverdi, Mustafa; İlbaylı, ŞeymaBu çalışmanın amacı 16. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin önemli âlimlerinden İbn Kemâl ve Mehmed Birgivî’nin İlahiyat, nübüvvet, semiyyat ve insan hakkındaki görüşlerini karşılaştırmalı biçimde ortaya koymaktır. İki âlimin görüşlerinin – imkânlar dâhilinde- kendi kaynaklarından incelendiği bu çalışmada, 16. Yüzyıl itibariyle ilmî çalışmaların ileri düzeyde olduğu görülmüştür. Bu asırda siyasi olarak yeni toprakların fethi, iç isyanlar ve Şiî propagandası öne çıkmıştır. 16. Yüzyıl Osman Devleti’nde İbn Kemâl ve İmam Birgivî dikkat çeken iki özgün isimdir. İbn Kemâl, felsefî tahlilleri ile Osmanlı kelâm geleneğinde felsefî kelâmın önemli temsilcisi durumundadır. Ayrıca devletin üst kademelerinde görev almış bir bürokrat kimliğine sahip olmasının da etkisiyle olmalı, yaşadığı dönemde Şiî propagandasına karşı mücadele için risâleler yazmış ve ortaya koyduğu düşünceyle Sünnî i’tikâd lehinde çabalamıştır. Birgivî ise daha çok akaide dair öğütler niteliğindeki risaleleri ile halkın inanç dünyasındaki tahrifata ve tasavvuf ehlindeki kimi sapmalara engel olmaya çalışmıştır. Onun dinî anlamda öze dönüş şeklindeki görüşleri Selefilikle ilişkilendirilmesine neden olmuştur. İbn Kemâl ve Birgivî’nin yöntemleri farklı olsa da her ikisinin de Hanefî-Mâtürîdî merkezli Sünnî inancın temsilcileri olduğu görülmektedir.Öğe Diyarbakır’daki bazı Osmanlı Dönemi çinileri üzerine bir değerlendirme(İstanbul Sosyal Bilimler Dergisi, 2014) Çığ, CemalOsmanlı döneminde çini üretim merkezlerinden biri olarak bilinen Diyarbakır’da, çini süsleme daha çok camilerde karşımıza çıkmaktadır. Hüsrev Paşa Camii, İskender Paşa Camii, Ali Paşa Camii, Behram Paşa Camii, Melek Ahmet Paşa Camii ve Akkoyunlu eseri olan Nebi Camii, söz konusu dönem çinileriyle süslenmiş örneklerdir. Osmanlı çinilerinin mezar anıtlarındaki tek örneği ise Sahabeler Türbesi’nde yer almaktadır. Bu makalede, yapıların genellikle iç mekânında yer alan sıraltı tekniğindeki çiniler renk, motif ve kompozisyon açısından incelenecek ve şehirde yerel üretimin yanında İznik üretimi çinilerin kullanıldığına ilişkin veriler doğrultusunda bir değerlendirme yapılacaktır.Öğe Osmanlı’nın son dönemi’nde eğitim, kültür ve sanat hayatına genel bir bakış(İstanbul Sosyal Bilimler Dergisi, 2013-06) Uzun Aydın, DeryaOsmanlı İmparatorluğu, özellikle 18 ve 19. yüzyıllarda yaşadığı bir takım reform hareketleri ile “batılılaşma” olarak adlandırılan sürece girmiştir. Bu süreç boyunca, toplum hayatında pek çok yenileşme yaşanır. Dönemin padişahları, özellikle yaptıkları reform hareketleri ile gerek askeri alanda, gerekse eğitim hayatında Avrupa’yı örnek almaya başlarlar. Bu durum toplumun kültür ve sanat hayatını da etkileyecek ve çağdaş seviyeyi yakalamaya çalışan Türk toplumuna örnek teşkil edecektir. Bu makalede de, bu yola giden sürece kısaca değinilmeye çalışılmıştır.Öğe Diyarbakır, Şanlıurfa ve Gaziantep geleneksel Osmanlı Dönemi çarşı örnekleri ışığında Osmanlı Dönemi ticaret anlayışı(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-27) Gündem, Emine; Kozbe, GülrizHan, Kervansaray, Arasta, Bedesten ve Çarşı yapıları Osmanlıların tarihi ticaret mekânlarındandır. Osmanlılar ticareti ilk dönemlerde çok önemsemeseler de Sultan II. Bayezid'in Akdeniz Bölgesi'nde ticaret için önemli limanların olduğu Antalya ve Alanya'yı ele geçirmesiyle beraber bu durum değişim göstermiş ve Osmanlılar artık ticari alanda varlık göstermeye başlardı. 16. yüzyıla gelindiğinde ticaret yolları üzerinde kurulmuş olması ve önemli noktaları ele geçirmesiyle beraber ticaretteki üstünlükleri gözle görülür bir seviyede artış göstermiştir. Şehre gelen tüccarların ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, mallarını güvenle saklayıp istirahat edebilecekleri ve hayvanların dinlenebilmeleri için menzil noktalarına hanlar ve kervansaraylar inşa edilmiştir. Kervansaraylar ilk yapıldığı zamanlar da savaşlar için kullanılırdı ama zamanla ticaret için kullanılmaya da başlanılmıştı. Osmanlı hükümdarları fethettikleri bölgelere yaptıkları ilk icraatları camiler yapmak ve esnaf-ahi (Ahilik) teşkilatlarının temeli olan Lonca Teşkilatlarını kurarak halkını yerleştirip kendi kültürlerini ve dinlerini yayabilmek olmuştur. Bu durum Osmanlıların hoşgörü politikası olarak bilinir ve farklı dinlere mensup insanlarla sorunsuz bir arada yaşamalarının sebebi olarak gösterilebilir. Bu tez çalışmasında Diyarbakır, Şanlıurfa ve Gaziantep kentlerinde bulunan Diyarbakır Kuyumcular Çarşısı, Gaziantep Bakırcılar Çarşısı, Şanlıurfa Bakırcılar Çarşısı ve Şanlıurfa Ayakkabıcılar Çarşısı örnekleri incelenmiştir. Çalışmanın amacı bu çarşıların mimari özelliklerini sunmak ve bu örnekler üzerinden Osmanlı Devleti'nin ticaret anlayışını aktarmaktır.