3 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Öğe Moğolların Mardin kuşatması ve geride bıraktıkları izler(İksad Yayınevi, 2017-12) Gördeğir, ErcanCengiz Han devrinde batıya yönelen Moğollar Harezimliler’e ilk darbeyi vurarak karşı konulamaz ordularına İran ve yakın doğu yolunu açtılar. Cengiz Handan sonra torunu Hülagü 1250 tarihinde bütün Moğolların beşte biri büyüklüğünde bir ordu ile tekrar Maveraünnehir ve İran topraklarına girip 1256 tarihinde yüzyıllardır İslam ülkelerinin korkulu rüyası olan İsmaillilerin kalesi Alamut’u aldı. Bundan iki yıl sonra dönemin Müslümanları için dini merkez olan Bağdat Abbasi Halifeliğini ortadan kaldırmayı da başararak İran merkezli devletini kurdu. Moğolların Ortadoğu’da ulaşmak istedikleri diğer bir hedefleri ise Memlukleri de ortadan kaldırarak sınırlarını büyük okyanustan Akdeniz’e kadar genişletmekti. Ancak Memluklere karşı 1260 yılında Filistin’in Ayn-ı Calut mevkiinde tarihlerin en büyük yenilgisini almaları Moğolları büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Bu savaş ve yenilgi aynı zamanda Moğolların İran temsilcisi olan İlhanlılara, Memluklerin en ciddi rakip olduğunu ve bundan sonraki bütün ilişki ve politikalarını bu rakiplerini göz önünde bulundurarak planlamaları gerektiğini öğretti. İşte tam bu noktada İlhanlılar kendilerine yeni müttefikler aradılar. Savaş meydanında gösterdikleri bütün başarıları gölgelendiren Ayn-ı Calut mağlubiyetinin öcünü almak ve söz konusu emellerine ulaşmak için önce kendilerine Suriye yolunu açacak bir müttefik aradılar. Bu amaç doğrultusunda Hülagü Han (1256-1265) 1257 yılında Mardin ve çevresini kuşattı. Bu dönemde Mardin ve çevresine hâkim bulunan Artuklular, Moğollar için yukardaki amaca hizmet edecek bir müttefik durumunda idiler. Bundan dolayı Hülagü Han Mardin kalesinin alınmasına çok büyük önem vermiş ve muhasaranın yaklaşık iki sene sürmesine rağmen geri çekilmemiştir. Ancak Mardin’i Moğollara karşı savunan Mardin Artuklu Hükümdarı Necmeddin Gazi’nin ölmesi üzerine onun yerine geçen oğlu Kara Aslan şehri Moğollara teslim etmek için Hülagü Han ile yazışmış neticede şehir Moğollara teslim edilmiştir. Buna karşılık olarak Kara Aslan’a Diyarbakır, Elcezire ve çevresinin hakimiyeti verilmiştir. Böylece Moğollar kendileri için her bakımdan stratejik bir müttefik edinirlerken Artuklular da İlhanılar gibi dönemin süper gücü konumundaki bir devletin desteğini kazanmışlardır. Bu araştırmaya konu olan Moğolların Mardin Kuşatması ve Geride Bıraktıkları İzler konulu çalışmamız da tam bu noktada başlamaktadır. Bu çalışmada Moğolların Mardin’e nasıl ve ne amaçla geldiklerini, bölgenin siyaset ve kültürünü nasıl etkilediklerini, bölgenin birliğine ne gibi etkide bulundukları gibi soruları cevaplandıracağız. Yine İlhanlı Artuklu ilişkilerini ve bu ilişkilerin bölgenin diğer Türkmen beylikleri ile Moğolların sürekli çatışma halinde olmasına rağmen nasıl en üst düzeyde dünürlük ile sonuçlandığı konusu da çalışmamızda üzerinde durduğumuz diğer bir konu olacaktırÖğe Moğolların Mardin kuşatması ve Hülagü’den Olcaytu’ya İlhanlı - Artuklu münasebetleri(Tarih ve Gelecek Dergisi, 2018-12-14) Gördeğir, Ercan; Özbek, SüleymanCengiz Han devrinde batıya yönelen Moğollar Harezimlilere ilk darbeyi vurarak karşı konulamaz ordularına İran ve yakın doğu yolunu açtılar. Cengiz Handan sonra torunu Hülagü 1250 tarihinde bütün Moğolların beşte biri büyüklüğünde bir ordu ile tekrar Maveraünnehir ve İran topraklarını istila etti. 1256 yılında Alamut’u alarak başkenti Tebriz olan İlhanlı devletini kurdu. Hülagü 1258 yılında Bağdat’ı kuşatmayla alarak Abbasi devletini ortadan kaldırdı. Böylece Hülagü üç hedefinin ikisine ulaşmış oldu. Moğolların üçüncü hedefi ise Memlukleri ortadan kaldırarak sınırlarını Büyük Okyanus’tan Akdeniz’e kadar genişletmekti. Bu dönemde Mardin ve çevresine hâkim bulunan Artuklular, Moğollar için yukardaki amaçlarına hizmet edebilecek bir coğrafyaya sahiptiler. Bundan dolayı Hülagü Han Mardin kalesinin alınmasına çok büyük önem vermekteydi. Bu nedenle Hülagü Mardin kalesinin muhasarası yaklaşık iki sene sürmesine rağmen Moğol ordusunu geri çekmedi. Ancak Mardin’i Moğollara karşı savunan Mardin Artuklu Hükümdarı I. Necmeddin Gazi’nin ölmesi üzerine onun yerine geçen oğlu Kara Aslan şehri Moğollara teslim etmek için Hülagü ile yazışmış neticede şehir Moğollara teslim edilmiştir. Buna karşılık olarak Kara Aslan’a Diyarbakır, Elcezire ve çevresinin hâkimiyeti verilmiştir. Böylece Moğollar kendileri için her bakımdan stratejik bir müttefik edinirlerken Artuklular da İlhanlılar gibi dönemin süper gücü konumundaki bir devletin desteğini kazanmışlardır. Bu da Moğolların Mardin’e nasıl ve ne amaçla geldiklerini, bölgenin siyaset ve kültürünü nasıl etkilediklerini, bölgenin birliğine ne gibi etkide bulundukları gibi soruları cevaplandı Yine savaş ve çatışma ile başlayan İlhanlı Artuklu ilişkilerinin ne şekilde dünürlük ile sonuçlandığı konusunun üzerinde de durulduÖğe İlhanlı Devletinde gayr-ı tabii ölümler(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-25) Koç, Fatih; Gördegir, ErcanOrta Çağ dünyasında, döneme damga vuran en güçlü devletlerden biri olarak Moğollar ön plana çıkmıştır. Başlangıçta küçük ve dağınık kabileler halinde yaşayan Moğollar, Cengiz Han’ın liderliği altında birleşerek sınırlarını Asya’yı aşacak şekilde genişletmiş ve dünya tarihine yön veren bir imparatorluk haline gelmiştir. Dönemin birçok devleti, Moğolların saldırıları karşısında direnememiş ve yıkılmak zorunda kalmıştır. 13. yüzyılda kurulan Moğol İmparatorluğu, resmi olarak kısa ömürlü bir devlet olmasına rağmen, milyonlarca kilometrekarelik bir coğrafyayı fethederek tarihte benzersiz bir yer edinmiştir. Cengiz Han’ın vefatından sonra imparatorluk, soyundan gelen hanedanlar tarafından yönetilmeye devam etmiş ve nihayetinde 1368 yılında yıkılmıştır. Ancak, Moğol kültürü ve etkisi, imparatorluğun yıkılmasının ardından dahi, farklı Moğol devletleri ve hanlıkları aracılığıyla uzun süre devam etmiştir. Bu bağlamda, İlhanlılar, Moğol İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından ortaya çıkan hanlıklardan biri olarak dikkat çekmektedir. 1256 yılında Moğol Hanı Mengü’nün yetkilendirmesiyle kardeşi Hülagü Han tarafından, Karakurum’a bağlı olarak İran’da kurulan İlhanlı Devleti, Moğol İmparatorluğu’nun mirasını devralmıştır. Hülagü, Mengü Han’ın kendisine verdiği üç önemli görevi yerine getirmek için harekete geçmiş, ilk olarak Haşhaşi tarikatını ortadan kaldırmış ve ardından Abbasi Halifeliği’ni sona erdirmiştir. Ancak, üçüncü görev olan Suriye ve Mısır üzerindeki hâkimiyeti sağlama çabası başarılı olamamış ve bu mesele İlhanlıların siyasi hedeflerinden biri olarak varlığını sürdürmüştür. Devletlerin iç meseleleri, tarih boyunca siyasi istikrarı tehdit eden en önemli unsurlardan biri olmuştur. İlhanlılar da bu durumdan muaf olmamış; kuruluşlarından itibaren, iç çekişmeler ve siyasi çatışmalar devletin idari yapısını zayıflatmıştır. Hükümdar soyundan gelenlerin taht mücadeleleri, üst düzey devlet görevlilerinin yönetime nüfuz etme çabaları ve hanedan içi çekişmeler, İlhanlı Devleti’ni hem siyasi hem de idari açıdan büyük ölçüde sarsmıştır. Bu çekişmeler, zaman zaman faili meçhul cinayetler ve suikastlarla sonuçlanmış, devletin toparlanma çabalarını engellemiş ve dış politikada etkin bir güç olma hedefini zayıflatmıştır. Özellikle Ebu Saîd Bahadır Han’ın ölümü, İlhanlı Devleti için ciddi bir dönüm noktası olmuş ve devletin çöküş sürecini hızlandırmıştır. Han’ın vefatının ardından, devlet içerisindeki otorite boşluğu, siyasi istikrarsızlık ve iç çekişmeler daha da derinleşmiştir. Bu süreçte ortaya çıkan siyasi entrikalar ve taht mücadeleleri, İlhanlıların bölgesel bir güç olarak varlığını sürdürememesine neden olmuştur.