Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 7 / 7
  • Öğe
    Kral Attalos heykeline saygısızlık
    (SOBİDER, 2015-12) Uzun Aydın, Derya
    Günümüzün Antalya (Adalya) kenti, çok eski tarihlerde burayı bir cennet yurdu olarak gören Kral II. Attalos tarafından kurulmuştur. Bergama (eski adıyla Pergamon ) Krallığı, uzun süre Kral I. Attalos tarafından yönetilmiştir. Kralın iki oğlu vardır; II. Eumenes ve kardeşi II. Attalos. Kral II. Eumenes döneminde, Bergama (Pergamon) Krallığı’nın ilerlediği bilinmekle birlikte, Romalılar Anadolu’ya girmişlerdir. Bu süreçte Romalılar ile işbirliği yapılmak durumunda kalınmıştır. Bunun sonucunda da, Galatların yenildiği bilinmektedir. II. Eumenes her konuda başarılı bir krallık yönetmiştir. Kendisi M.Ö. 159 yılında 62 yaşında hayata gözlerini kapamıştır. Hayatı boyunca ise, her işte yanında kardeşi II. Attalos bulunmuştur. Attalos, kardeşi II. Eumenes’e büyük saygı duymuş ve sevgisini hiç bir zaman esirgememiştir. Onun bu tutumu, Romalılar arasında da ün salmış ve Attalos’a ‘kendisine saygı ve sevgi gösterilen kişi' anlamına gelen 'Persona Grata' unvanı verilmiştir. Kral II. Attalos, Anadolu'daki egemenliklerini garantilemek isteyen Romalılar tarafından oyuna getirilmek istenmiş ve kendisine ‘kardeşine isyan etmek şartı ile’ Bergama Krallığı'nın bir bölümü önerilmiştir. Ancak Attalos, bu oyuna gelmemiş ve her zaman kardeşinin yanında olmuştur. Kral Attalos, akıncılarının 'cennet' dedikleri ve ülkesini kuracağı Akdeniz’e gelmiş ve burada yeni kentini inşa etmiştir. Bu yeni kente, Kral Attalos'un adından esinlenerek 'Attaleia' ismi verilmiştir. Kral Attalos bahsi geçtiği üzere, her dem kardeşinin yanında olmuş ve bu kardeş severliği herkesin diline düşmüştür. Nitekim günümüz yüzyılında, kente adını veren kral için bir heykel yapılmak istenmiş ancak bu heykel daha yerine dikilmeden bir çok sivil toplum örgütü tarafından eleştiri ve tartışmalara maruz bırakılmıştır. Çünkü heykel, bazıları tarafından çok farklı yorumlanmış ve kardeş severlik” anlamından saptırılmıştır. Oysa bu kente adını veren “Krala” saygısızlık edildiği ise hiç düşünülmemiştir
  • Öğe
    İktidar muhalefet ilişkisine bir örnek: Atatürk’ü Koruma Kanunu
    (Turkish Studies, 2013-01) İlyas, Ahmet
    İkinci Dünya Savaşı’nı kazanan kapitalist güçlerin San Francisco Konferansı’nda “demokrasiye geçmiş ülkeler istiyoruz” çağrısı Türkiye’de de yankılandı. Bu yankı kendisini siyasal partilerin kurulmasına zemin hazırlayarak gösterdi. Bizzat İsmet İnönü’nün ya da mevcut şartların tesiriyle oluşturulan siyasal ortam Türkiye’de muhalefet olgusunun şekillenmesine yardımcı olduğu ileri sürülebilir. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çerçevesinde yasaya muhalefet eden Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan, Emin Sazak gibi milletvekilleri iktidar partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa ederek Celal Bayar öncülüğünde Demokrat Parti’yi kurarak muhalefete başladılar. Cumhuriyet döneminde üçüncü kez çok partili hayata geçiş denemesi olan Demokrat Parti’nin kurulması, Osmanlı Devleti’nden bu yana devam etmekte olan iktidar-muhalefet ilişkisinin yeni bir safhasını oluşturdu. Bu çalışmanın ana teması Türk modernleşmesinin bir argümanı olan II. Meşrutiyet sonrası kurulan siyasi partilerin, 1950 yılına kadar ki mücadeledi üzerine inşa edilmiştir. Makalenin ana önermesi 1951 yılında çıkarılmış olan Atatürk’ü Koruma Kanunu üzerinden değerlendirilecektir. Atatürk’ü Koruma Kanunu, Atatürk’ün büst ve heykellerine karşı yapılan fiili ve sözlü saldırıları önlemeye yönelik çıkarılmış bir yasadır. Kanun hazırlanırken, iktidar ve muhalefet milletvekillerinin birbirlerine karşı yapmış oldukları psikolojik hareket iktidar muhalefet ilişkisi paydasında ortaya konulacaktır. Çalışmanın sonunda elde edilen bulgulara göre Türkiye’de demokrasi kültürünün yerleşmediği ya da yerleştirilemediği, demokrasi söyleminin ise grupların birbirlerini alt etme temelinde hareket ettiği anlaşılacaktır
  • Öğe
    Kemalizmin propaganda araçları veya araçsızlığı
    (Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2016-11) İlyas, Ahmet
    Bu çalışmanın amacı 1930’lardan itibaren hâkim ideoloji konumdaki Kemalizm’in Türk siyasal ve toplumsal hayatındaki etkinliğini ortaya koymaktır. Çalışmada öncelikle Kemalizm’in bir ideoloji olup olmadığı, ardından kavramın ilk defa nerelerde kullanıldığı ve Kemalizm adına neler yapıldığı ifade edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca “izm”ler dönemi olarak değerlendirilen 1930-1945 yılları arasındaki ideolojilerin yayılma alanlarıyla birlikte ele alınarak Kemalizm’in kendini yürürlüğe sokma argümanlarına da genişçe yer verilmiştir. Çalışmanın eksenini, Kemalizm’in yayılma sahasında kullandığı araçların toplum üzerinde ne kadar etkili olup olmadığı oluşturur. Söz konusu araçlar değerlendirilirken, o dönemin hâkim siyasal, toplumsal ve kültürel iklimi içerisindeki seyrine de dikkat edilmiştir. Ayrıca sosyal bilimler alanında problematik unsurlar içeren Kemalizm’in ideolojik aygıtlarının toplumsal alt yapısına da değinilmiştir. Çalışmada disiplinler arası bir dikkat gözetilerek kapsam itibariyle bir konu bütünlüğü oluşturulmasına gayret edinilmiştir. Bu çalışmanın önemli taraflarından biri de diğer ideolojilerde olduğu gibi Kemalizm’in de eğitim, sanat ve müzik gibi kültürleme öğelerini kendi tanımları içerisinde nasıl kullandığına işaret etmektir. Ayrıca siyasal kültür içerisinde Kemalizm’i kökleştirme çalışmaları da tarihsel süreç içerisinde ele alınmıştır. Özellikle eğitim alanında Atatürk köşelerinin oluşturulması, Atatürk’ün ölüm yıl dönümlerinin resmileştirilmesi, onun adına romanlar, şiirler ve tiyatro oyunlarının yazılması önemli bir noktaydı. Bu noktadan yola çıkılarak Mustafa Kemal için sanat alanında heykellerinin yapılması, sokak, cadde ve bulvarlara onun adının verilmesi, Kemalizm’in somutlaştırılmasına yönelikti.
  • Öğe
    Siyaset-basın düzleminde muhalif bir şahsiyet olan Hüseyin Cahit Yalçın’ın dokunulmazlığının kaldırılması
    (Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2018-10) İlyas, Ahmet
    Hüseyin Cahit Yalçın, önemli bir düşünce adamı, edebiyatçı, gazeteci ve siyasetçidir. Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemini görmüş biri olarak, onun sahip olduğu deneyim, hakkında yazılan kitapların ve onlarca makalenin teşekkül ettirilmesini beraberinde getirmiştir. İttihat ve Terakki döneminde devrimci, Cumhuriyet döneminde muhalif, tek parti döneminde ve Demokrat Parti döneminde ise partizan olarak telakki edilmesini ortaya çıkarmıştır. Çalışma, Hüseyin Cahit’in, DP’nin iktidara gelmesinden sonra Ulus gazetesinde DP’ye karşı sergilemiş olduğu muhalefeti ele alması üzerine inşa edilmiştir. Hüseyin Cahit, iyi bir edebiyatçı, tarihçi, siyasetçi olmasının yanı sıra iyi de bir gazetecidir. Ulus gazetesinde neredeyse her gün yazı yazan Hüseyin Cahit tek kişilik bir muhalefet örneğini sergilemiştir. Cahit, iktidar değişikliği yaşandığı ilk dönemde DP’ye daha ılımlı bir tavır sergilerken, bu tavrı DP’nin CHP’ye karşı tutumunun değişmesi nedeniyle zamanla sertleşmiştir Bu çalışmanın ana hatlarından biri de Ulus gazetesindeki Hüseyin Cahit’in DP ile ilgili yazmış olduğu yazılarının tahlil edilmesine dayanır. Çünkü Hüseyin Cahit’in yargılanmasına ve daha sonra tutuklanmasına neden olan bu yazılar, nicelik ve siyaset sosyolojisi açısından incelendiğinde önemli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Cahit’in, dokunulmazlığının kaldırılması, Ulus gazetesinde DP’yi irtica yanlısı göstermesi ve Başbakan Adnan Menderes’e yönelik hakaret içeren yazılardan dolayı gerçekleşmiştir. CHP’ye ait taşınmazların hazineye aktarılması sonrası kapanan Ulus gazetesi, yerine Yeni Ulus ve Halkçı gazeteleri olarak varlığını sürdürmeye çalışmıştır. Gazetelerdeki Hüseyin Cahit’in bu gazetedeki yazıları onun seksen yaşında bir gazeteci olarak tutuklanıp hapse girmesine zemin hazırlamıştır
  • Öğe
    Türk siyasal hayatında Aşiretlerin belirleyiciliği
    (e-Kitap Projesi, 2017-04) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Bu çalışmanın amacı özellikle Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sosyo-ekonomi, tarihsel ve siyasi bir geçmişe sahip olan aşiret sistemi ve onun siyasete yansıması üzerine kurulmuştur. Çalışmada aşiretlerin bölgedeki ağırlığı, sosyal yasama, ekonomiye, siyasete etkisine dikkat çekilmiştir. Aşiret ve onu oluşturan yapı üzerinden hareketle geçmişten günümüze aktarılan feodalite düzenin savunucuları ve bu düzeni korumak isteyen odak noktalarına özenle değinilmiştir. Zira aşiret sisteminin anlaşılması, Günümüzde yaşanılan birçok ana problemin çözümüne katkı sağlayacağını ileri sürülebilir. Çünkü aşiret sistemi, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne miras bırakılan bir sosyal dokuydu. Bu sosyal dokunun temelinde de siyasi, ekonomik, askeri ve nüfus teması yer almaktaydı. Bu açıdan bakıldığında aşiret sistemi bir sosyo-tarih ekseni içerisinde ele alınmalıdır. Bu çalışmanın ana temalarından biri de Türkiye’de bir siyasi gelenek olan aşiretlerin siyasetteki rolü üzerine detaylı bir çalışma yapılarak aşiret ve siyaset kavramlarının nasıl bir ilişkiye girdiklerini genelden özele 1950-2003 yılları arasında Şanlıurfa örneğinde ön plana çıkarılmıştır. Özellikle 1950 Genel Seçimleri sonrası birçok aşiret reisinin seçimlerde Demokrat Parti’den aday olması ve milletvekili olarak seçilmesi sonrası, Türkiye’de aşiret siyaset ilişkisi ağı günümüze kadar devam ettirmiştir. Her ne kadar bu ilişki ağı zaman zaman kopuş yaşanmışsa da süreklilik açısından bakıldığından gayet başarılı olduğu ileri sürülebilir. Bu araştırmanın anlaşılması Türk siyasi tarihindeki değişim ve dönüşümün daha sağlıklı irdelenmesine yardımcı olacaktır
  • Öğe
    Osmanlı’dan Erken Cumhuriyet’e kadın siyasal hareketi
    (Giresun Üniversitesi, 2017) İlyas, Ahmet
    Türk siyasal tarihinin mühim motiflerinden biri olan kadın siyasal hareketi, Osmanlı’dan erken Cumhuriyet’e geçiş aşamasında süreklilik babında değerlendirildiğinde önemli bir aşamayı kapsadığı ifade edilebilir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden itibaren sosyal hayatta yer almaya başlayan kadınların siyasal hayattaki etkisi, Milli Mücadele döneminde ivme kazanmış ve Cumhuriyet döneminde de gücünü artırmaya başlamıştır. Bu çalışmada Nezide Muhittin ve arkadaşları tarafından kurulma girişimi olan Kadınlar Halk Fırkası’nın sahip olduğu siyasal yelpazenin Türk siyasal hayatındaki kırılma noktalarını içermektedir. Kadınların siyasal manada ortaya çıktığı bu dönem, giderek etkisini artırmış popülist bir yaklaşım içerisinde önce belediye seçimlerinde akabinde muhtarlık seçimlerinde en sonda da 1934 yılındaki seçme ve seçimle hakkına sahip olması açısından önemlidir. Bu çalışmanın önemli noktalarından biri de Türk kamuoyunun kadınların siyasetteki mücadelesine olan yaklaşımı da içermektedir. Zira kadınların başlatmış olduğu bu mücadele gerek Mustafa Kemal Atatürk tarafından gerekse yönünü Batıya çevirmiş Türk siyaseti açısından kayda değerdir. Bu çalışmanın genel amaçlarından biri de kadınların hak mücadelesinde eşitlik prensibini ön plana alarak siyasal alanda örgütlenmesini ortaya çıkarmaktır. Zira siyasal örgütlenme açısından başarılı bir örnek olan Türk kadınların siyasal hareketi, feminist bir çerçevesi içerisinde ele alınmalıydı. Çünkü kadınların örgütlenme aşaması daha çok kadın kimliği üzerine kuruluydu. Bu açıdan bakıldığında kurulmuş olan Türk Kadınlar Birliği de Türk kadınının siyasal, sosyal ve iktisadi haklarının sağlanması ve geliştirilmesini kendisine amaç edinmiştir.
  • Öğe
    11 numaralı Mora ahkâm defteri’nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-20) Adlim, Kadri; Türkmen, Mustafa Nuri
    Bu çalışma, 11 Numaralı Mora Ahkâm Defteri, H. (1189-1212) / M. (1775-1797) tarihleri arası dönemi kapsayan hükümlerin transkripsiyonu, özeti ve değerlendirilmesinden oluşmaktadır. Bu Ahkâm Defteri’nden hareketle, 18.yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı ve Venedik’in birbirlerine karşı özellikle siyasi, iktisadi ve diplomatik alanlarda nasıl politikalar yürüttükleri hususunda inceleme yapılmıştır. Söz konusu çalışmada, 1718 Pasarofça Antlaşması'nda sağlanan sulh ile beraber devam eden siyasi (diplomatik), ticari, balyos ve konsolosların statüleri, tüccar ve müste’minlerin hak ve muafiyetleri, korsanlık, eşkıyalık ve haksız gasp sorunları, kişiler arasındaki borç, alacak verecek meseleleri, deniz hukuku ve sınır ihlalleri, hak ve sorumlulukları ahidnâme ile güvence altına alınmış diğer Venediklilerin durumları ile mahkeme davalarında ve çözümünde adalet mekanizmasının işlerliği konuları yer almaktadır. Çalışmanın esas kaynağı, incelemeye alınan 11 Numaralı Mora Ahkâm Defteri’nin H. (1189-1212) / M. (1775-1797) tarihleri arasındaki dönemi kapsayan hükümleridir. Asıl problematiğimiz, XVIII. yüzyılda Osmanlı ile Venedik’in Doğu Akdeniz (Levant)' de etkili güç olma mücadelesinde hangi faktör, yol ve yöntemlere başvurdukları ve bunları nasıl kullandıklarıdır. Bu bağlamda, 18. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı ile Venedik siyasi ve ticari ilişkilerinde, balyos ve konsolosların diplomatik misyonları incelenmiş, Osmanlı Devleti’nde gümrük sistemi, ahidnâme politikası ve millet sistemi açıklanmaya çalışılmıştır.