Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 10
  • Öğe
    Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanlarındaki kadınların bâtıl inançlar karşısındaki tutumu
    (Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2017-12) Duran Oto, Elif
    1864-1944 yılları arasında yaşayan Hüseyin Rahmi Gürpınar, pek çok edebî türde eser kaleme almış olsa da romancı kimliğiyle öne çıkan bir isimdir. 41 roman kaleme alan Hüseyin Rahmi Gürpınar, roman tarihimizde Ahmed Midhat Efendi geleneğine bağlı olarak eserler vermiş, onun gibi konusunu halkın hayatından almış ve yine halkı eğitmeyi hedeflemiştir. Bu sebeple romanlarında yerli hayatı yansıtan pek çok sahneye rastlanır. Gürpınar, alafranga merakı ve yanlış Batılılaşma anlayışının doğurduğu olumsuz sonuçları, halk arasında yaygın olan ve bilhassa kadınlar arasında bir çare olarak sığınılan bâtıl inançları, eğitimsizlik ve cehaleti, tespit ve teşhir ederek bunların düzeltilmesine çalışmış, bunlarla ilgili tekliflerini okuyucuyla paylaşmıştır. “Hâce-i Sâni” diye de anılan Hüseyin Rahmi Gürpınar, eğitimsiz kitlelere eserleri vasıtasıyla ulaşırken, bâtıl inançların toplumdaki yerleşikliğine, bu inançların temelsizliğine ve zararlarına dikkat çekmeye çalışmıştır. Aslı ve gerçekliği olmayan, gözlemlenemeyen bir takım ritüellerin toplamı “bâtıl inanç” kavramıyla karşılanmaktadır. Hüseyin Rahmi Gürpınar, romanlarında bâtıl inançlar konusuna geniş yer verirken, natüralist çizgide yazan bir yazar olarak da bu inançların kanıtlanamayan, gerçekliği yansıtmayan yönünü ortaya koymaya çalışmıştır. Romanlarda bu inançların yaygınlığı ve yerleşikliği eğitimsizlikle açıklanır. Bu inançların pek çoğu kadın karakterlerin ekseninde okuyucuya verilmektedir. Romanlarda sıklıkla karşılaştığımız bâtıl inanç örnekleri; fal baktırma, büyü ve muska yaptırma, kurşun döktürme, albasması inancı, halk hekimliği adı altında yapılan yanlış uygulamalar, doğaüstü varlıklara olan inanışlar, birtakım kavramların ve eylemlerin uğursuz kabul edilmesidir. Yazarın bu konuya en çok temas ettiği romanları ise Tesâdüf, Gulyabani, Cadı, Hakka Sığındık, Muhabbet Tılsımı, Şeytan İşi, Dirilen İskelet, Ölüler Yaşıyor mu? adlı yapıtlarıdır.
  • Öğe
    Cihan Aktaş’ın hikâye ve romanlarında yapı ve tema
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-07-29) Güzel, Mahbube; Korkmaz, Ferhat
    Toplumsal meselelere duyarlı bir yaklaşımla eserlerini kaleme alan Cihan Aktaş; roman, hikâye, günlük, inceleme-araştırma türlerinde eserler vermiş kadın yazarlardandır. 1980’li yıllardan itibaren çeşitli dergilerde düşüncelerini aktaran Aktaş, sonraki yıllarda yazılarını kitaplaştırmıştır. Eserlerinde genelde ‘kadın’ özelde ise ‘başörtülü kadınların’ problemleri üzerinde durmuştur. Hikâye ve romanlarında kadının yaşadığı baskıları, İslâmcı kadının birey olma çabasını, din, gelenek, modernizm arasında sıkışan kadın ekseninde işlemiştir. Kadının yanı sıra göç, mülteci sorunu, çevre, edebiyat, kültür, sinema konularını inceleme ve araştırma eserlerine taşımıştır. Edebiyat dünyasına düşünce yazıları yazarak başlayan Cihan Aktaş, hikâyeciliğiyle ön plana çıkmış, yazın hayatına on üç hikâye kitabı, dört roman sığdırmıştır. İlk hikâye kitabını 1991 yılında Üç İhtilal Çocuğu adıyla kaleme almış, Bana Uzun Mektuplar Yaz adlı ilk romanını 2002 yılında yayımlamıştır. Cihan Aktaş’ın hayatı ve sanatının ele alındığı bu çalışmada hikâye ve romanları yapı ve tema bakımından analiz edilmiştir.
  • Öğe
    2000 sonrası Türk sinemasında ataerki ve kadın temsili
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-06-28) Tekin, Nergiz; Aydın, Seçkin
    Bu çalışma Sinema ve Ataerki arasındaki ilişkiyi 2000 sonrası Türk sinemasını merkeze alarak incelemeyi amaçlamaktadır. Ataerki kavramı çok geniş bir çalışma alanına sahiptir. Tezde Ataerki kavramının süreç içerisinde geçirdiği değişim, dönüşümler ve toplumsal cinsiyet kavramı ele alınmıştır. Sinemadaki ataerkil ideolojinin kullanılma biçimleri ve kadın temsilleri incelenip filmlerdeki ataerkil kodlar analiz edilmiştir. Tezde belirlenen amaca ulaşabilmek için çalışma üç bölüm şeklinde kurgulanmıştır. Birinci bölümde Ataerki kavramı incelenmiştir. Anaerkil dönemden Ataerkil döneme geçiş, Ataerkinin süreç içerisindeki değişimleri ve sinema ile olan bağı üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde sinema ve ataerki arasındaki bağdan yola çıkarak 2000 öncesi dönem Türk Sinemasında Ataerkinin kullanımına ve kadın temsiline yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise 2000 sonrası Türk Sinemasında Ataerki ve kadın temsiline değinilip çalışmanın örneklem kısmı oluşturulmuştur. Türk sinemasında 2000’den sonra çekilmiş olan üç film (Üç Maymun, Kıskanmak, Barda) sosyolojik film eleştirisi ve feminist kuram çerçevesinde incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda Ana akım ve Popüler Sinemada olduğu gibi Alternatif Sinemada da Ataerkil ideoloji ve söylemin yeniden üretilerek kullanıldığı görülmüştür.
  • Öğe
    Mülteci kamplarında etkili iletişim yöntemleri neden önemlidir?
    (Batman Üniversitesi, 2018-12-27) Özdemir, Özlem
    En basit tanımıyla iletişim; alıcının (hedefin), kaynağın (gönderici) kanal aracılığıyla kodlayarak gönderdiği mesajı çözümleyerek geri bildirimde bulunma sürecidir. Etkileşimin olabilmesi için iletişim sürecinde aktarılan duygu, düşünce ve mesajın her iki taraf açısından anlaşılır olması gerekmektedir. İletişimi engelleyen etmenlerin azaltılması etkili iletişimin güçlenmesine sebep olmaktadır. Güvensizlik, dışlanma korkusu, eleştiri, umursamamak, önyargı, cinsiyet, gelenek, kültür, dil ya da yaş mülteci kamplarında karşılıklı iletişimi engelleyen faktörlerdir. İletişimi gerçekleştirecek görevlilerin, karşısındaki bireyi yargılamadan dinlemeli, onun dünyasını anlamalı, empati kurmalı, davranışlarını bilmeli ve fikirlerine önem verdiğini hissettirmelidir. Ancak bu şekilde etkili iletişim gerçekleşmiş olacaktır. Diğer taraftan mülteci kamplarının fiziki koşulları, yapısı, dizaynı, dijital teknolojinin olup olmaması, nerede konuşlandığı ve çalışanları etkili iletişimin gerçekleşmesini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle çalışmada, kadın mültecilerin güvenliği açısından kamplarda etkili iletişimin tam ve doğru olarak gerçekleşmesi için hangi iletişim yöntemlerinin kullanılması gerektiğine değinilmiştir.
  • Öğe
    Leyla Erbil’in öykü ve romanlarının psikanalitik açıdan incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-01-21) Çelik, Mizgin; Zariç, Mahfuz
    Türk edebiyatının çağdaş ve yenilikçi isimlerinden olan Leyla Erbil, yaşadığı çağın toplumsal ve siyasal sorunlarına duyarsız kalmayarak bu sorunları eserlerinde irdelemiştir. Yaşadığı çağa eleştirel bir gözle bakan Erbil, toplumun yerleşik değerlerine başkaldıran bir tavır ile meydan okumuştur. Eserlerinde kullandığı biçim ve teknikler ile de yaşadığı dönemin önemli yazarları arasında yer almayı başarmıştır. 20.yy da temelleri Sigmund Freud tarafından atılan psikanalitik kuram, insan ve insan davranışlarını inceler. Özellikle edebi eserlerde yer alan karakterlerin incelenmesi bu alan için büyük bir önem arz etmektedir. Psikanalitik alan bizzat Freud tarafından sanat eserlerine uygulanarak psikanalitik ve edebiyat bir potada birleştirilmiştir. Bu iki alanın ilişkilendirilmesi psikanalitik edebiyat eleştirisi yöntemini doğurmuştur. Bizde bu perspektiften yola çıkarak Leyla Erbil’in Gecede, Hallaç, Eski Sevgili, Üç Başlı ejderha, Cüce, Tuhaf Bir Kadın, Tuhaf Bir Erkek, Kalan, Karanlığı Günü ve Mektup Aşkları eserlerini psikanalitik inceleme yöntemi açısından inceledik.
  • Öğe
    Temizlik ürünü reklamlarında toplumsal cinsiyet rollerinin incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020-01-06) Koç, Yunus; Işık, Mehmet
    Reklamlar geniş halk kitlelerine ulaşıp mal ve hizmetlerin tanıtımını televizyon aracılığıyla yaparak toplumu etkileyebilme gücüne sahiplerdir. Toplumsal normlar çerçevesinde şekillenen toplumsal cinsiyet rolleri kadınlık ve erkeklik kavramlarıyla bağdaştırılarak, kültürel ve sosyal olguları ifade etmekle birlikte, toplumun kadına ve erkeğe biçtiği rollerden oluşmaktadır. Televizyon reklamları mal ve hizmetlerin duyurulmasında önemli araçlarından biri olup toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tekrardan üretimiyle beraber, toplumsal cinsiyet rollerinin inşasında önemli bir etkene sahiptir. Televizyon reklamlarında toplumsal yapı, kültür, geleneklerin de etkisiyle toplumsal cinsiyet izlerine rastlanmaktadır. Televizyon reklamların da ataerkil ve eril söylemin erkek egemen yapının devamını sağladığı ve reklamlarda toplumsal cinsiyet rollerine dair davranış ve beklentilerin modellere iletilmesin de kadın üzerinden yapılan konumlandırmalarla toplumsal cinsiyet rollerinin pekiştirilmesinde önemli bir işleve sahiptir. Reklamlarda kamusal alan daha çok erkeğe atfedilirken erkek ev dışında, çalışan bir birey olarak gösterilmektedir. Kadın özel alan da ev içerisinde sunulurken yemek yapmak, bulaşık yıkamak, çocuklara bakmak, temizlik yapmak gibi geleneksel rollerin taşıyıcısı olarak sunulurken anne ve evli kadın mitleri reklamlarda sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu tez çalışmasında amaçlanan; İnsanları etkileme konusunda önemli bir etkene sahip olan televizyon reklamların da yer alan kadın ve erkek rollerinin temsilinde, cinsiyetlere yüklenen toplumsal rollerin neler olduğunu ve kadının toplumsal konumunun belli kalıplar halinde geleneksel söylemle aktarılmasında kadının toplumdaki rolünü ve erkek egemen yapı ile biçimlendirilen reklamları feminist kuramlar çerçevesinde çözümlemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla reklamlarda kullanılan kadın ve erkek imgelerinin ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan göstergelerin göstergebilimsel analiz yöntemiyle çözümlenerek Temizlik ürünü reklamları özelinde kullanılan imge, söylem ve mesajların toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden üretimine nasıl katkı sağladığı açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu araştırmada olasılığa dayalı olmayan örneklem türlerinden amaçlı örneklem yöntemi kullanılarak, feminist kuramların sağladığı kavramsal çerçevede, temizlik ürünü reklamlarında toplumsal cinsiyet rolleri kullanımını temsil edeceği düşünülen 2013-2019 yılları arasında en çok izlenen, sürekli Türkçe yayın yapan altı ulusal televizyon kanallarında yayınlanan Alo, Ariel, Mr Muscle, Parex, Pril ve Ace firmasına ait altı adet reklam filmi göstergebilimsel analiz yöntemiyle, feminist kuramlar çerçevesinde incelenmiştir. Reklam kampanyalarında yer alan toplumsal cinsiyet rolleri ve bu rollerin aracılığıyla nasıl bir anlam üretildiği ortaya çıkarılmak amaçlanarak, reklamların toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmesi ve pekiştirmesine sağladığı katkı incelenmiştir
  • Öğe
    Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve müzik bağlamında kadın portreleri olarak Müzeyyen Senar ve Ayşe Şan
    (Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020-10-09) Petekbaşı Korkut, Zahide; Cebe, Rohat
    Bu tez çalışmasında Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve müzik bağlamında kadın müzisyenler incelenecektir. Örneklem olarak farklı toplumsal dokulardan çıkan Müzeyyen Senar ve Ayşe Şan ele alınacaktır. Söz konusu kadın müzisyenlerin yaşantıları incelenerek; “Toplumsal Cinsiyet Olarak Kadın ve Müzik İlişkisi”, “Müzikte Toplumsal Cinsiyet”, “Müzeyyen Senar’ın Hayatı, Okuduğu Eserler, Türk Müziği İçin Önemi”, Ayşe Şan’ın Hayatı, Okuduğu Eserler, Şarkıların İçeriği, Kürt Müziği İçin Önemi” başlıkları esas alınarak ilerlenecektir. Bu çalışma söz konusu kadın müzisyen portrelerinin erkek egemen sanat ortamında kendilerini var etme mücadelelerini ve kadın olarak toplumsal rollerle yaşadıkları çatışmaları da görünür kılmayı amaçlayacaktır. Simone De Beauvoir’ın “Kadın doğulmaz, kadın olunur.” veciz sözünde belirttiği üzere, toplumsal cinsiyetin XX, XY kromozomları ile açıklanamayacağı; genlerle, kültürle aktarılan davranışların toplumsal cinsiyetin esas kaynağı olduğu vurgulanacaktır. Kadının toplum içindeki yerini, yaşayışını, yapabileceklerinin sınırını, davranış modelini belirleyen kalıpların, cinsiyetin çerçevesini de çizdiği konusu Müzeyyen Senar ve Ayşe Şan gibi, bu kalıplarla karşı karşıya kalmış iki önemli müzik şahsiyetinin yaşamları üzerinden anlatılacaktır. Onların, belirlenmiş sosyal rolleri ile içlerindeki müzik aşkının sürekli çatıştığı anlatılacaktır.
  • Öğe
    Resim sanatında mitolojik kadın tasvirleri
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-29) Aslan, Devrim; Balseçen, Haydar
    Bu tez, resim sanatında mitolojik kadın tasvirlerinin tarih boyunca nasıl şekillendiğini ve evrimleştiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Mitolojik kadınlar, antik dönemlerden günümüze kadar sanatçılar için zengin bir ilham kaynağı olmuşlardır. Bu tez, sanatçıların mitolojik kadınları nasıl temsil ettiklerini, neden bu motiflere ilgi duyduklarını ve kadın figürlerinin zaman içindeki değişen rolünü araştırmaktadır. Çalışma, mitolojik kadınların temsillerinin estetik, kültürel ve toplumsal açılardan nasıl etkilendiğini anlamak için disiplinlerarası bir yaklaşım benimsemektedir. Sanat eserlerindeki mitolojik kadın figürleri, mitlerin kendisi kadar, sanatçının dönemi, kişisel deneyimleri ve toplumsal normları da yansıtmaktadır. Bu tez, mitolojik kadın figürlerinin klasik sanat, Rönesans, Barok, Romantizm, ve modern sanat gibi dönemlerde nasıl farklılaştığını ele alacaktır. Ayrıca, tez, mitolojik kadın figürlerinin toplumsal cinsiyet rollerini nasıl yansıttığı ve bu temsillerin kadınların güçlenmesi ve özgürleşmesi üzerindeki etkisini de inceler. Kadın sanatçıların kendi bakış açılarıyla mitolojik kadınları nasıl resmettiği, bu figürlerin feminist sanatta nasıl dönüştüğü ve kadın sanatçıların mitolojiyi kendi söylemlerine nasıl entegre ettikleri de araştırmanın odak noktalarından biridir. Sonuç olarak, bu tez, resim sanatında mitolojik kadın tasvirlerinin sanatsal evrimini ve toplumsal anlamlarını açığa çıkararak, mitoloji ve sanatın birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini vurgulamaktadır. Mitolojik kadın figürleri, sanatın daimi bir kaynağı olmaya devam etmektedir ve bu tez, bu önemli figürlerin sanatın evrensel dilindeki yerini anlamamıza katkı sağlayacaktır.
  • Öğe
    Yusuf el- Karadâvî’nin kadınlara ilişkin görüşleri
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-16) Akcan, Hatice Kübra; Eşit, Yusuf
    İslâm dünyası, her devirde çağın getirdiği sorunlara çözümler üretebilecek donanıma sahip fakîh ve müctehidler yetiştirmiştir. Bu durum asırlar boyu devam etmiştir ve son yüzyılda da birçok fıkıh âlimi bu anlamda yetişmiştir. Bu fakîhlerden biri de çözümlerinde toplumun maslahatını esas alan, Kur’ân ve sünnete bağlılığıyla İslâm âleminde önemli bir yer edinen Yusuf el-Karadâvî’dir. Karadâvî, teysir çerçevesinde fetvalar vermiş, zaman zaman ictihadî faaliyetlerde bulunmuştur. Meselelere yaklaşımıyla topluma yön vermiş aynı zamanda bazı muhtemel sıkıntıların önüne geçmiştir. Fıkıh, fıkıh tarihi ve fıkıh usûlü alanında derinleşmiş olsa da hadis, akîde, tefsir, İslâm kültürü ve felsefesi gibi birçok farklı alanda da söz sahibi olmuştur. İslâmî ilimlerin birçok alanında görüş beyan etmesinin yanında kadınlarla ilgili meselelere de kayıtsız kalmamıştır. Müslüman kadının özel hayatına dair pek çok sorunu gündemine alan Karadâvî, kadın ve din üzerine önemli mülahazalarda bulunmuş, ibadet, aile, sosyal hayata yönelik birçok güncel meseleyi fıkhî açıdan ele almıştır. Üç bölümden oluşan bu çalışmadaki gaye, Karadâvî’nin kadınlarla ilgili ibadet, aile ve sosyal hayata yönelik hükümlere ilişkin görüşlerini delilleriyle birlikte incelemek ve geleneksel fıkıh ekollerine dair konumunu tespit etmektir. Ayrıca günümüz İslâm hukukçularının yorumlarına da bazı bölümlerde değinilerek üç çeşit başlığın aynı düzlemde mukayesesi hedeflenmiştir. Çalışma sonucunda Karadâvî’nin tek bir mezhebe bağlı kalmadan, çözüm odaklı ictihadî hükümlerde bulunduğu ve tercihlerinin teoriden ziyade pratiğe dönük olduğu gözlemlenmiştir.
  • Öğe
    Cemal Süreya şiirinde kadın imgesinin görünümleri
    (Batman Üniversitesi, 2017) Karadeniz, Mustafa; Duran Oto, Elif
    Şiir dilini gündelik dilden ayıran başlıca unsurlardan biri olan imge, Cemal Süreya’nın altı kitaplık şiir serüveninin tamamında yürürlükte olmuştur. Ortak bir kelime dağarı ve dolayısıyla imge ağı, onun şiirlerinin en dikkat çeken özelliklerinden biridir. Bu ortak kelime dağarı ve imge ağının merkezinde “kadın” yer alır. Şiirlerin imge örüntüsünü oluşturan diğer sözcüklerin de bu imge etrafında işlev ve anlam kazandığı söylenebilir. Cemal Süreya’nın şiirlerindeki “kadın” imgesi parçalı bir görünüm sergilemesiyle karakterize olur. Kadının bilhassa sevgili/karşı cins olarak belirdiği şiirlerde, bu parçalı algılama tarzı dikkat çeker. Bazı şiirlerde ise kadın imgesi, toplumsal, kültürel bir problemin ya da şairin özel yaşamından kaynaklanan bir özlemin, eksikliğin temel taşıyıcısı olarak kullanılır. Fakat kadın, poetik düzlemde bir özlem olarak dile getirilmesine ve sahip olduğu tematik ağırlığa rağmen Cemal Süreya’nın şiirlerinde bir özne olarak beliremez. Bu makale şiir türünün en temel unsurlarından biri olan imgenin Süreya’nın şiir çizgisinin bütününde ağırlıklı ve belirleyici bir yere sahip olduğunu, onun şiirlerinde merkezî bir kavram olan “kadın” imgesi ve bu imgenin kullanım tarzı üzerinden serimlemeyi amaçlamaktadır.