Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı, Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 23
  • Öğe
    Diyarbakır merkez ilçelerinde meydana gelen trafik kazalarının çok yönlü dönemsel analizi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-20) Işık, İsmail; Göklap, İslam
    Karayolları, üzerinde birçok neden bağlı olarak yoğun kullanımından kaynaklı olarak toplumu hem ruhsal hem zihinsel hem de bedensel etkileyen bir problemde oluşturmaktadır. Küresel çapta çözülmesi gereken kronikleşmiş olan bu problem dır. Türkiye’de son on yılda yaklaşık 12 milyon trafik kazası meydana gelmiş ve kazalar toplam 62 bin 762 kişinin ölümü 3 milyon 24 bin 470 kişi ise yaralanması ile sonuçlanmıştır. Bu tez çalışmasında, Türkiye’nin Güneydoğusunda yere sahip olan gelişmiş ve yüksek bir nüfusa sahip bir ili olan Diyarbakır’da meydana gelen kazalar değerlendirilecektir. Kayapınar, Bağlar, Yenişehir ve Sur olmak üzere Diyarbakır’ın dört merkez ilçesinde meydana gelen kazalara ait veriler, Emniyet Genel Müdürlüğünden temin edilen 2013-2023 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Çalışma kapsamında, her birine ait farklı bileşenleri olan trafik kazalarının zamansal, yapısal, oluş türü ve sürücü karakteristiği olarak dört başlık altında detaylı analizler yapılmıştır. Yanı sıra toplam ölü ve yaralılar noktasında eğilim analizi ve kaza parametreleri arasında ilgileşim analizi ortaya konuşulmuştur. Sonuçlar, kazaların yoğun olarak meydana gelme zamanlarının toplumun rutin yaşamsal gerçekliğini yansıttığını göstermektedir. Yol yapısal analiz sonuçlarının her bir yol yapısı elemanına göre farklı seviyelerde olmak üzere kazaların sürücülerin kendileri için güvenli, rahat ve konforlu gördükleri yol kesimlerinde daha fazla sayıda kazaya muhatap olduklarını göstermektedir. Oluş türü bağlamında hız, dikkat ve çevre koşullarına ve trafik kurallara uygun araç sürmemekten kaynaklı farklı çarpma ve çarpışma durumlarının yaşandığı kazalar çoğunlukta olduğu değerlendirilmiştir. Kazaların önlenmesinde önemli bir paya sahip olan yol güvenlik unsurlarının olmadığı ve uygun olmadığı noktalarda kazaların daha çok meydan geldiği önemli bir sonuçtur. Kazaya muhatap sürücülerin üçte birinin kusursuz olarak kayda alındığı verilere dair analiz sonucu trajikomik bir durumu yansıtmaktadır. Kazaya sebep ve muhatap olan sürücü cinsiyetinde erkek baskın bir durumun olduğu, yaş noktasında ise 25-64 yaş grubundaki tecrübeli sürücülerin kazaya daha fazla meyilli oldukları anlaşılmaktadır. Alkollü araç kullanımının da düşük seviye kaldığı analiz edilen veriler ışığında ortaya konmuştur. Trend analizleri, ölümlerde belirgin bir durum belirtmemiş ancak yaralanmalar noktasında özellikle mevsimsel durumlardaki yönelim ve farklılığı açıkça ortaya koymuştur. Pearson ilgileşim analizinde toplam yaralı durumuna istinaden kaza oluş türü ile kaza araç sayısı arasında ters yönlü yüksek bir ilgileşim olduğunu; yolun yasal hız limiti-yaya yolu varlığı ve emniyet şerit varlığı - yol şerif çizgisi arasında da pozitif yönlü bir ilgileşim olduğu değerlendirilmiştir. Ancak ölüm durumu için ise yolun yasal hız limiti-kaza oluş türü arasına pozitif yönlü yüksek bir ilgileşim bulunmuştur.
  • Öğe
    Atık kiremit tozunun rijit yol kaplama inşasında kullanılabilirliği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-27) Dalğıç, Seher; Bakış, Abdulrezzak; Durmaz, Mahmut
    Bu araştırma içerisinde öncelikli amaç atık kiremit tozlarının beton yol kaplama inşası için kullanılabilirliği ve ekonomi açısından uygun olup olmadığı araştırılmıştır. Yapılan tez araştırma kapsamında kiremit tozu, silis dumanı, çimento, çelik lif, agrega ve süperakışkanlaştırıcı temin edilip dört farklı beton üretimi gerçekleşmiştir. Bunlar Referans Pudra Beton (RFB), Referans Lifli Pudra Beton (RLFB), Kiremit tozlu Pudra Beton (KPB) ve Kiremit tozlu Lifli Pudra Beton (KLPB) olarak oluşturulmuştur. Ortaya çıkan numunelere 4 gün 20℃ su+ 2 gün 180℃ etüv kürü, 7 gün 20℃ su kürü ve 28 gün 20℃ su kürü olmak üzere üç farklı kür işlemi uygulanmıştır. Kür işlemleri bittikten sonra numunelere basınç deneyi, eğilme deneyi, aşınma (bohme) deneyi ve donma-çözünme deneyi uygulanmıştır. Ayrıca bu deneylerin doğruluğunu güçlendirmek için UPV deneyi, SEM-EDX analizi, XRD analizi, FT-IR analizi ve ayrıca yapışma deneyi yapılmıştır. Araştırma deneyleri Siirt Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Yapı Laboratuvarında yapılmıştır. Daha sonra mikro deneyler ise Munzur Üniversitesi Laboratuvarına gönderilip yapılmıştır. Yapılan bütün deneyler sonucunda kiremit tozunun beton yolda kullanılabilirliği ispatlanmış olup ek olarak da referans olarak alınan betondan çok daha dayanıklı ve mukavemeti yüksek bir beton yol olabileceği görülmektedir.
  • Öğe
    Batman’da meydana gelen trafik kazalarının ve kazalara neden olan etmenlerin periyodik analizi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-09-03) Uğurtay, Nimetullah; Göklap, İslam
    Ulaşım için en çok kullanılan sistemlerin başında yaklaşık %90 oranla karayolları gelmektedir. Dünya genelinde yaşanan karayolu tabanlı trafik kazalarında her yıl 1 milyondan fazla insan ölmekte ve 20-50 milyon arası insan ise yaralanmakta veya sakat kalmaktadır. Dünya genelinde ölümlere sebep olan unsurlara bakıldığında, ne yazık ki trafik kazaları sıralanan listenin sekizinci sırasında yer almaktadır. Bu durum, trafik kazalarının küresel ölçekte bir halk sağlığı sorunu olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada, Türkiye’nin önemli illerinden biri olan Batman özelinde, trafik kazalarına yönelik bir inceleme yapılmıştır. Bu kapsamda, il bazında 2013-2022 yılları arasını kapsayan 10 yıllık dönem içerisinde meydana gelen trafik kazaları verileri üzerinde değerlendirmeler ortaya konulmuştur. 2013 yılında 545 adet, 2022 yılında 647 adet ve 10 yıllık dönemde ise toplamda 5766 adet kaza meydana gelmiştir. Bu kazaların 74’ü ölümlü iken 5692’si ise yaralanmalı kaza olarak kayıt altına alınmıştır. Meydana gelen kazalarda 80 ölüm ve 9786 yaralanma ile sonuçlanmıştır. Zamansal boyutta yapılan değerlendirmelerde, kazaların sabah saatlerinde (07:00-08:00) itibaren artan oranda devam etmekte olduğu, (18:00-19:00) saatlerinde ise en üst noktaya ulaştığı ve sonrasında da düşmeye başladığı görülmüştür. En çok kazanın yazın Ağustos ayında ve en az kazanın kışın Şubat ayında yaşandığı ilimizde kazaların çoğunlukla gün durumu bakımından gündüz (% 63,82), hava durumu bakımından açık havalarda olduğu (% 90,18) görülmüştür. Mekânsal olarak yapılan değerlendirmelerde ise, %88,07 oranında yerleşim yerinde yaşanan kaza oranlarının şehir merkezinin dinamik olduğu mahallelerde daha yüksek olduğu görülmektedir. Kültür, Gültepe ve Bahçelievler mahalleri kazaların en çok meydana geldiği mahalleler olarak ilk üç sırada yer aldığı görülmüştür. Bunun yanında en yüksek kaza oranı ise belirtilmemiş durumda bulunan il yolu, çevre yolu vb. mevkii bilinmeyen alanlarda oluşmuştur. Kaza oluş türlerine bakıldığında, yandan çarpma vakalarının % 37,62 oranı ile ilk sırada yer aldığı, ikinci sırada %19,01 oranı ile yayaya çarpma ve akabinde yaklaşık %9,35 oranı ile arkadan çarpma olduğu tespit edilmiştir. Yol tipi ve sınıfı bazında yapılan değerlendirmelerde %93,79 oranında bölünmüş yol ve çift yönlü yollarda yaşanan kazaların %51,82 oranında cadde, %29,92 oranında devlet yolu ve %13,58 oranında sokaklarda meydana geldiği tespit edilmiştir. Yıllara bağlı kaza sayısı, toplam ölü ve yaralı özelinde yapılan tahmin analizinde, tüm şartların aynı kalması durumunda 2022 yılına kıyasla 2050 yılında toplam kaza sayısının yaklaşık olarak %70, ölü sayısının %150, ve yaralı sayısının ise %30 artacağı, sırasıyla %59; %35 ve %10 korelasyon katsayılarında (R2) belirlenmiştir. Sonuç olarak, Batman özelinde yapılan bu çalışmada trafik kazaların önemli ve çözüme muhtaç bir problem olduğu açık bir şekilde değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Genleşen karayolu taban zeminlerinin mühendislik özelliklerinin atık kâğıt fabrikası arıtma suyu çamuru ile iyileştirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-03-17) Tanyıldızı, Muhammed; Gökalp, İslam; Uz, Volkan Emre
    Bu tez çalışmasında, farklı şişme-büzülme özelliklerine sahip üç farklı karayolu taban zemininin geoteknik ve mühendislik özellikleri atık kâğıt fabrikası arıtma suyu çamuru (KFASÇ) kullanarak iyileştirilmeye çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilk olarak taban zeminlere kuru ağırlığınca %3, %6, %9, %12 ve %15 oranlarında KFASÇ eklenmiş ve plastisite, şişme-büzülme, kompaksiyon, serbest basınç dayanımı (UCS), Kaliforniya taşıma oranı (CBR), direkt kesme kutusu, düşen koni, konsolidasyon ve esneklik modülü (Mr) deneyleri olmak üzere kapsamlı laboratuvar analizleri gerçekleştirilmiştir. Zeminlerin içyapısında KFASÇ kullanımı sonucunda meydana gelen değişimleri incelemek amacıyla taramalı elektron mikroskobu (SEM), enerji dağılım X-ışını spektrometresi (EDX) ve X-ışını difraksiyon (XRD) analizleri gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında elde edilen deney sonuçları kullanılarak UCS ve Mr değerlerini tahmin etmek amacıyla farklı yapay sinir ağları (YSA) modelleri geliştirilmiştir. Son olarak Plaxis 2D programı ile taban zeminlerinin modellemesi yapılarak sonlu elemanlar analizi gerçekleştirilmiştir. Deneysel çalışmalardan elde edilen sonuçlar incelendiğinde KFASÇ içeriğinin zeminlerin plastisitesi ve şişme-büzülme potansiyelini önemli derecede azalttığı görülmüştür. Kompaksiyon parametrelerinin zemin türünden etkilendiği sonucuna varılmıştır. Zeminlerin yük taşıma kapasitesinin kür süresi ve KFASÇ içeriğiyle artabileceği görülmüştür. Konsolidasyon parametrelerinin zemin türünden ve KFASÇ içeriğinden etkilendiği belirlenmiştir. Mr deneyi sonuçları incelendiğinde belirli bir oranda KFASÇ ile taban zeminlerin rijitliğinin arttığı görülmüştür. SEM, EDX ve XRD analizleri ile elde edilen sonuçlar incelendiğinde KFASÇ ile iyileştirilmiş taban zeminlerinin içyapısının, zemin ile KFASÇ daneleri arasında meydana gelen katyon değişimi ve puzolanik reaksiyonlar sonucu floküle olmuş tanecikler ile birlikte çimentomsu jellerden oluştuğu görülmüş ve yeni mineralojik bileşimlerin ortaya çıktığı tespit edilmiştir. UCS ve Mr parametrelerini tahmin etmek amacıyla geliştirilen YSA modelleri çoklu regresyon modellerine kıyasla daha yüksek belirleme katsayıları (R2) ve daha düşük hata oranları ile daha iyi performans göstermiştir. Plaxis 2D ile gerçekleştirilen analizler sonucunda taban zeminlerin KFASÇ ile iyileştirilmesi sonucu trafik yüklerinden kaynaklanan deformasyonların ve gerinimlerin azaldığı, daha rijit yol platformu elde edildiği ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, elde edilen veriler KFASÇ’nin bu tez çalışmasında kullanılan taban zeminlerinin geoteknik ve mühendislik özelliklerini iyileştirmede kullanılabilirliği belirlenmiştir.
  • Öğe
    Şevli alanda istinat duvarlarının statik yükler altında değişen faktörlerinin sonlu elemanlar yöntemi ile analizi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-03-04) Olğaç, Ercan; Alpaslan, Nuray
    Bu tez çalışmasında, mühendislik yapılarında önemli bir yeri olan istinat (dayanma) duvarları için, geoteknik problemlerin modellenmesinde ve analizinde yaygın olarak kullanılan sonlu elemanlar yöntemi ile çalışan PLAXIS 2D programı kullanılmıştır. Bunun yanısıra, İde CAD Statik ve Oska yazılımları aracılığıyla istinat duvarlarının tasarım ve maliyet analizleri gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında, üç farklı saha için çeşitli parametreler gözönünde bulundurularak istinat duvarları tasarlanmıştır. Çalışma Sahası-1 ve Çalışma Sahası-2 için gerçek saha verileri kullanılmış, Çalışma Sahası-3’de ise belirlenen senaryo durumlarına göre duvar ve şev tasarımları analiz edilmiştir. Yapılan analizlerde, seçilen duvar tasarımlarının şev durumuna ilişkin göçme güvenlikleri, duvar deformasyonları ve farklı zemin parametrelerine göre analizleri gerçekleştirilmiştir. Tez kapsamında, şev stabilitesi ve istinat duvarlarının etkisi incelenerek oluşan deplasmanlar değerlendirilmiş, çalışma sahaları için oluşturulan zemin kesitleri kullanılarak PLAXIS 2D programından elde edilen modeller aracılığıyla zemin ve istinat duvarlarındaki deformasyonlar analiz edilmiştir. Bununla birlikte, çalışma sahalarında mevcut olan veya tasarlanan istinat duvarlarının inşaat sürecinin her aşamasında zeminde meydana gelen deformasyon ve gerilmeler detaylı bir şekilde değerlendirilmiştir. Yapılan bu analizlere göre, elastisite modülünün, zemin-duvar etkileşiminde deformasyon kontrolü açısından kritik bir parametre olduğu ve istinat duvarlarının tasarımında dikkate alınması gerektiği görülmüştür. Elastisite modülünün artmasıyla istinat duvarlarındaki deformasyonların azaldığı, toplam gerilme üzerinde belirgin bir etkisinin olmadığı, efektif gerilme üzerindeki etkisinin ise ihmal edilebilir düzeyde olduğu tespit edilmiştir. 3 metre ve 5 metre istinat duvarlarının kohezyon ve içsel sürtünme açısı değişimlerinden çok az etkilendiği ve bu değişimlerin ihmal edilebilir seviyede olduğu, 5 metre istinat duvarlarının ise kohezyon ve içsel sürtünme açısı değişimlerinden 3 metre istinat duvarına göre çok daha az etkilendiği tespit edilmiştir. 3 metre ve 5 metre duvarlarda oluşan deformasyon ve gerilmelerin sürşarj yükünün artışıyla orantılı olarak artış gösterdiği, 5 metre istinat duvarında ise yükün artışlarına karşı stabil bir davranış sergileyerek deformasyon değerlerindeki değişimlerin daha sınırlı kaldığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca, efektif gerilmenin yük arttıkça düzenli bir artış gösterdiği, aktif su basıncının ise sabit kalarak yük değişimlerinden etkilenmediği tespit edilmiştir. Şevli alanlarda istinat duvarlarının daha güvenli ve etkin bir şekilde tasarlanabilmesi için zemindeki yeraltı su seviyesinin durumu, zemine etkiyen yüklerin durumu, elastisite modülü, kohezyon ve içsel sürtünme açısı gibi parametrelerin, istinat duvarlarının performansında kritik bir rol oynadığı sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Yeni Avusturya tünel açma metodu (NATM) ile yük azaltma katsayısının (deconfinement) etkilerinin incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-02-27) Bakış, Osman; Alpaslan, Nuray
    Bu tez çalışmasında, Hakkari Yüksekova-Yeniköprü sahasında gerçekleştirilmiş olan (0+162)-(4+118) kilometreleri arasındaki yol çalışmasında, Yeni Avusturya Tünel Açma Yöntemi (NATM) kullanılarak açılan tünel kazısında oluşan deformasyonları incelemek amacıyla sonlu elemanlar (SE) yöntemi uygulanmıştır. NATM ile kazılan tünelin zemin özellikleri, sondajlar ve laboratuvar deneylerinden elde edilen parametreler kullanılarak Plaxis 2D programında modellenmiş ve analiz sonuçları sunulmuştur. Daha gerçekçi sonuçlar elde edebilmek için aşamalı kazı yöntemine dayalı hesaplamalar gerçekleştirilmiş; her bir durum için efektif gerilmeler, eksenel kuvvet, kesme kuvveti, eğilme momenti ve maksimum yer değiştirme grafikleri elde edilerek değerlendirilmiştir. Bununla birlikte çalışma kapsamında, deconfinement katsayısı kullanılarak NATM ile açılan bir tünel kazısı sayısal olarak iki boyutlu modellenmiştir. Yapılan modellemelerde, tünel üst ve alt yarı kazılarının gerçekleştirildiği inşaat aşamalarında gerilmeleri azaltmak amacıyla yük azaltma katsayıları (1-β) %10, %50, %60, %70, %80 ve %90 gibi çeşitli değerlerde belirlenmiştir. Analizler sonucunda,deconfinement (1-β) değeri arttıkça kazı ve kaplama aşamalarında ki gerilme ve yerdeğiştirme değerlerinin arttığı gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, tünel kazı kesitinde kayma ve çekme gerilmelerinin en çok duvarda ve tabanda yoğunlaştığı saptanmıştır. Bundan yola çıkılarak kazı adımlarının uygun seçilmesinin en büyük etken olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinin meteorolojik kuraklık ve trend analizleri
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-02-20) Akkuş, Şilan; Batan, Murat
    Küresel ısınmayla birlikte kuraklığın artması ve su kaynaklarının azalması tarımsal faaliyetleri, ekonomiyi ve sosyal hayatı olumsuz yönde etkilemektedir. Bu olumsuz etkilere karşı çeşitli önlemler alınması zorunluluk haline gelmiştir. Su kıtlığına neden olan kuraklığın hangi bölgelerde etkili olduğu, hangi zaman periyotlarında görüldüğünü tahmin etmek için kuraklık analizleri yapılarak kuraklığın olumsuz etkileri azaltılmaya çalışılmaktadır. Bu tez çalışmasında da Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa illerinin 1994-2023 dönemi yağış verileri kullanılarak SYİ(Standartlaştırılmış Yağış İndeksi) ve OKİ(Ondalıklar Kuraklık İndeksi) yöntemleri ile kuraklık analizleri yapılmıştır. Literatürde Güneydoğu Anadolu Bölgesi için hiç kullanılmayan OKİ indeksi ile kuraklık analizleri yapılmış ve literatürde en fazla kullanılan, iyi sonuçlar veren SYİ yöntemi ile kuraklık analizleri yapılıp sonuçlar karşılaştırılmıştır. OKİ yöntemine göre tüm illerde kuraklık yüzdesi %40 olarak belirlenmiştir. SYİ yöntemi ise il ölçeğinde daha hassas analizler yaparak kuraklık yüzdeleri; Adıyaman ilinde %53,33, Batman ilinde %53,33, Diyarbakır ilinde %50, Gaziantep ilinde %53,33, Kilis ilinde %60, Mardin ilinde %60, Siirt ilinde %40, Şanlıurfa ilinde %56,67 olarak belirlemiştir. SYİ yöntemine göre aşırı kurak yıllar en fazla Mardin ilinde, çok kurak yıllar en fazla Siirt ilinde görülmüştür. Ayrıca trend analizlerinde iyi sonuçlar veren ve en fazla kullanılan yöntem olan Mann-Kendall yöntemi ile kuraklık şiddetlerinde bir eğilim olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Trend analizi sonuçlarına göre, SYİ ve OKİ yöntemleriyle elde edilen kuraklık şiddetlerinde tüm illerde %95 güven aralığında bir eğilim olmadığı belirlenmiştir. Ancak, %90 güven aralığında ise Diyarbakır ilinde, SYİ yöntemi ile elde edilen kuraklık şiddetlerinde artan bir eğilim olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmanın Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kuraklığa tedbir alınmasında yararlı olacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Titreşim oluşturan makine temellerinin titreşim analizi ve tasarımı
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-12) Ghani, Hakmatullah; Mammadov, Ziraddin
    Bu tez, yapı dinamiğiyle ilgili temel bilgileri, dinamik yüklü makine temellerinin tasarım sürecini ve uygun temel tipinin seçilmesini ayrıntılı olarak ele almaktadır. Makine temellerinin doğru şekilde tasarlanabilmesi için inşaat mühendisliği, zemin mühendisliği ve makine tasarımı disiplinlerinin entegrasyonu gerekmektedir. Bu disiplinlerin birleşimi hem temelin yapısal güvenliği hem de makine performansı açısından kritik bir rol oynamaktadır. Temel tasarımında, uygun temel seçimi için frekans ve genlik analizleri karşılaştırılır. Rezonans riskini önlemek için, makine ve temel sisteminin özel frekansının doğru seçilmesi ve izin verilen genlik değerlerinin aşılmaması tasarımın temel prensibini oluşturur. Ayrıca, komşu yapı veya ekipmanlara zarar verebilecek titreşimler öngörüldüğünde, bu titreşimlerden korunmak için uygun sönümleyici malzemelerin kullanılması gerekebilir. Bu malzemeler arasında kauçuk, neopren, çelik yay, ahşap, pnömotik sönümleyiciler gibi seçenekler bulunur. Ancak, sönümleyici kullanılmasına rağmen istenen titreşim genliklerine ulaşılamıyorsa, hendek bariyer gibi titreşim yalıtım yöntemleri de tercih edilebilir. Makine temellerinin şekli genellikle zemin mühendisi ve makine üreticisi tarafından belirlenirken, tasarım mühendisi titreşim analizi teorisi, modelleme teknikleri ve zemin dinamiği gibi araçları kullanarak tasarım kriterlerini karşılamak durumundadır. Bu tez, endüstride yaygın olarak kullanılan İleri Geri (pistonlu) ve Döner Makinelerin titreşimine karşı temelin tepkisini incelemektedir. Seçilen temeller, birçok endüstriyel tesislerde tipik olarak kullanılan ve yaygın olan iki farklı blok tipi temeldir. Temel örnekleri, temel tasarımının eksiksiz bir şekilde yapılmasını sağlamak için adımlar serisi içeren standart bir formatta sunulmuştur.
  • Öğe
    Atık Mardin taşı tozunun rijit yol kaplama inşasında kullanılabilirliği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-02-03) Yıldız, Mehmet Ali; Bakış, Abdurrezzak
    Yapılmış olan tez çalışmasında atık olan Mardin taşı tozunun beton yol yapımında kullanılabilirliğini araştırarak hem ülke ekonomisine katkı sağlamak hem de yeni bir çalışma ile farklı bir rijit yol yapım malzemesi üretilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Mardin iline gidilerek Mardin taşı üretim şantiyeleri (Mardin Türkmen Deresi ve Kızıltepe Gurs Şantiyesi) gezilmiş ve deney malzemesi olarak çeşitli dane boyutlarından Mardin taşı agregası ve Mardin taşı tozu temin edilmiştir. İlgili firmalardan silis dumanı, süper akışkanlaştırıcı ve çelik lif temin edilerek Siirt Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Laboratuvarında deneysel çalışmalar yapıldı. Bu kapsamda, Lifsiz Mardin Taşı Pudra Beton (MPB), Lifli Mardin Taşı Pudra Beton (MLPB), Lifsiz Referans Mardin Taşı Beton (RFB) ve Lifli Referans Mardin Taşı Beton (RFLB) olmak üzere 4 tip beton üretimi yapıldı. Üretilen numunelere 3 farklı tip kür uygulandı. Kür sonrası numunelere Basınç, Eğilme ve Donma-Çözülme deneyleri yapıldı. Yapılan deneysel çalışmalar sonucunda, atık Mardin taşı tozunun kullanıldığı betonların, referans Mardin taşı agregasının kullanıldığı betonlardan daha iyi sonuçlar verdiği görüldü.
  • Öğe
    Yüksek sıcaklık ve sülfat hücumuna maruz kalmış çimento esaslı lifli kompozitlerin mühendislik özelliklerinin makine öğrenmesi yöntemleriyle incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-16) Kaya, Necim; Demirhan, Serhat
    Mevcut çalışmada, farklı sıcaklık etkileri (25°C, 200°C ve 500°C), ve farklı kür yaşları (7, 28 ve 90 gün) ile yüksek sıcaklık ve sülfat etkisi altında iki farklı lif türünün basınç dayanımı, eğilme dayanımı ve ultrases dalgası yayılma hızı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Çalışmanın amacı, bu parametrelerin malzemenin mekanik özellikleri üzerindeki etkilerini belirlemektir. Deneysel çalışmalar sonucunda elde edilen veriler, Aşırı Öğrenme Makinesi (ELM) ve Grup Yöntemi Veri İşleme (GMDH) modelleri kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, belirlenen parametrelerin malzeme performansını nasıl etkilediğini ortaya koymuş ve ELM ile GMDH'nin bu etkilerin modellenmesindeki etkinliğini göstermiştir. Yüksek sıcaklık parametreleri dikkate alındığında; farklı kür yaşlarında ve sıcaklık seviyelerinde yapılan testler, erken kür aşamasında mikro yapısal boşlukların ve çatlakların tam olarak dolmadığını, daha ileri kür yaşlarında ise daha kararlı mikro yapılar oluştuğunu ve basınç dayanımının arttığını göstermiştir. 200°C’de mikro yapısal gelişim teşvik edilirken, 500°C’de belirgin hasarlar ve dayanım kayıpları gözlemlenmiştir. Mikro çelik ve polipropilen liflerin birlikte kullanımı, yüksek sıcaklıklarda daha dengeli bir performans sunmuştur. Uçucu kül, ilerleyen kür yaşlarında dayanımı artırırken, genel olarak mikro yapısal performansı iyileştirmiştir. UPV değerleri, kür yaşı ve sıcaklığa bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Mikro çelik ve polipropilen liflerin bir arada kullanılması, malzemelerin yüksek sıcaklıklara karşı dayanıklılığını artırmış; uçucu kül ve nano kalsit ise lif-matris ara yüz özelliklerini iyileştirerek eğilme dayanımını artırmıştır. Bu bulgular, yüksek sıcaklığın çimento esaslı malzemeler üzerindeki dayanım etkilerini ve farklı malzeme ve katkı maddelerinin bu etkileri azaltmada yardımcı olabileceğini göstermektedir. Sülfat etkisi koşullarında; düşük su/bağlayıcı oranı ve lif kullanımının sonucu olarak sülfattan kaynaklanan yıpratıcı bir değişim gözlenmemiştir. Sülfat çözeltisinin mikro yapıya nüfuz etmesiyle ek hidratasyon reaksiyonları teşvik edilmiş ve dayanım artışı sağlanmıştır. Uçucu kül ve nano kalsit içeren karışımlarda daha yoğun bir matris oluşmuş ve bu durum dayanım değerlerinde artış sağlamıştır. Yüksek sıcaklık sonrası sülfat çözeltisine maruz kalan numunelerde basınç dayanımı artışı gözlemlenmiş, ancak kritik düzeyde bir fark oluşmamıştır. Polipropilen lifler yüksek sıcaklıklarda eriyerek sülfatların çimento esaslı kompozitlerin içine daha kolay nüfuz etmesine neden olmuş iken çelik liflerin kullanıldığı karışımlarda ise en yüksek eğilme dayanımını göstermiştir. Sülfat etkisinin mikroyapısal özellikler üzerinde önemli bir değişim yapmadığı, 7, 28 ve 90 günlük kür yaşlarında ölçülen UPV değerleriyle ortaya konulmuştur.
  • Öğe
    Yüksek sıcaklığa maruz kalmış çimento esaslı lifli kompozitlerde tasarım parametrelerinin sülfat direncine olan etkisi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-28) Alğan, Muhammet Cüneyt; Demirhan, Serhat
    Yüksek sıcaklık ile birlikte sülfat hücumunun, çimento esaslı lifli kompozitlerin temel mühendislik özellikleri üzerinde oluşturduğu değişim, çalışmanın temel gayesini oluşturmaktadır. Bu maksatla; bünyesinde çelik ve polipropilen lif barındıran çimento esaslı lifli kompozitlerin yangın ve sülfat etkilerine maruz kaldığı bir senaryoda, temel mühendislik özelliklerinin incelenebilmesi maksadıyla basınç dayanımı ve UPV değerlerine ait ölçümler gerçekleştirilmiş olup mikroyapısal boyuttaki değişimin gözlemlenebilmesi için numunelere ait Taramalı Elektron Mikroskobu görüntülerinden yararlanılmıştır. Deney kapsamında 6 mm uzunluğa sahip 0.16 ve 0.35 mm çap değerlerindeki çelik lifler ile 0.30 mm çapında polipropilen lif kullanılmıştır. Numuneler 6 farklı karışım parametresi oluşturacak şekilde standart, %5 doygunlukta sodyum sülfat ve %5 doygunlukta potasyum sülfat kür koşullarına maruz bırakılmadan evvel üretimlerine müteakip üçüncü günün sonunda 600 °C sıcaklıkta iki saat bekletilmiştir. Tasarım parametreleri oluşturulurken uçucu kül ihtiva etmeyen karışımlarda su/çimento oranı 0.35 olarak seçilmiş iken uçucu kül barındıran karışımlarda ise uçucu kül/bağlayıcı oranı 0.30 olarak belirlenmiştir. Gerçekleştirilen deneyler neticesinde; uçucu külün beton matrisinde poroziteyi düşürerek geçirimsizlik sağladığı bununla birlikte betonda erken yaş dayanımını bir miktar düşürse de zamanla daha mukavemetli bir yapı oluşturduğu tespit edilmiştir. Farklı narinlik oranlarına sahip çelik liflerden, narinlik oranı yüksek olan 0.16 mm çap değerine sahip çelik lifin basınç dayanımına müspet şekilde daha fazla katkı sağladığı belirlenmiştir. Ayrıca sülfat hücumu öncesinde tatbik edilen yüksek sıcaklık nedeniyle eriyen polipropilen liflerin etrenjit gelişimine müsait boşluklar oluşturduğu SEM görüntüleri ile tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Radye temellerde sonlu elemanlar ve analitik yöntemler ile taşıma gücü hesabının değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-26) Çelebi, Hozan; Alpaslan, Nuray
    Temellerin tasarlanmasında göz önüne alınması gereken önemli şartlardan biri taşıma gücüdür. Sınır taşıma gücü; içsel sürtünme açısı, kohezyon, zemin birim hacim ağırlığı, temel derinliği, temel şekli, yeraltı su seviyesi gibi parametrelerden etkilenmekte olup genellikle bu parametreleri değerlendiren teoriler yardımıyla hesaplanmaktadır. Günümüzde bilgisayar teknolojilerinin gelişimine paralel olarak mühendislik tasarımlarının sonlu elemanlar yöntemleri ile uygulamaları gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Geoteknik mühendisliğinde saha çalışmalarında uygulanan yöntemler ve laboratuvarlarda yapılan deneysel çalışmalardan elde edilen veriler yardımı ile çok karmaşık tasarımlarda sayısal yöntemlerin kullanılması artık ihtiyaç halini almıştır. Bu tez çalışmasında, gevşek zemin birimlerine oturan temel sistemi olan radye temellerin taşıma gücü analizleri hem analitik hem de sayısal olarak yapılmıştır. Gerilme-yer değiştirme ilişkisinin elastik-plastik modeli ile incelenmesinde sonlu elemanlar yöntemi kullanılmıştır. Sayısal yöntemler ile analitik yöntemlerden elde edilen taşıma gücü değerleri birbirleri ile kıyaslanarak benzerlikleri ve ayrıştıkları noktalar tartışılmıştır.
  • Öğe
    Havza ölçeğinde tarımsal su kullanımının hidrolojik model tabanlı su ayak izi metodu ile tespit ve optimize edilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-13) Demir, Muhammed Sungur; Muratoğlu, Abdullah
    Geçtiğimiz yüzyıl boyunca küresel ve bölgesel su stresi problemleri artış göstermiştir. Bu problemin önemli nedenleri arasında küresel ısınma, iklim değişikliği, nüfus artışı gibi faktörler yer almaktadır. Bununla birlikte, küresel su tahsisinin %80’inden fazlasını kullanan tarım sektörü, artan su kıtlığının en önemli sebebi olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle, son yıllarda araştırmacılar, tarımda su tüketimini azaltmaya yönelik çalışmalara odaklanmıştır. Özellikle 21. yüzyılın başlarında geliştirilen su ayak izi (SA) konsepti, tarımsal üretimin su kaynakları üzerindeki etkilerinin detaylı bir şekilde incelenmesine ve su tüketimini azaltmaya yönelik stratejilerin analizine olanak tanımaktadır. Ceyhan Havzası, ülkemizin üç farklı iklim bölgesinin kesişiminde yer aldığı için yüksek iklim ve mahsul çeşitliliğine sahip önemli bir tarım bölgesidir. Bu nedenle, havzadaki tarımsal su kullanımı oldukça fazladır. Bu çalışmanın temel amacı, Ceyhan Havzası’nda yetiştirilen tarımsal ürünlerin hidrolojik model tabanlı detaylı SA analizlerini gerçekleştirmek ve mevcut ürün desenini optimize ederek tarımsal su kullanımını azaltmaya yönelik tedbirler sunmaktır. Bu bağlamda, mevcut çalışma üç temel aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada, 2011-2021 yılları arasındaki iklim verileri kullanılarak SWAT modeli ile havzanın hidrolojik modeli oluşturulmuştur. İkinci aşamada, tarımsal yönetim uygulamaları SWAT modeline işlenmiş ve incelenen ürünlerin mavi, yeşil ve gri SA miktarları belirlenerek haritalandırılmıştır. Son aşamada, çok amaçlı optimizasyon yöntemi kullanılarak havzadaki ürün deseni, mavi ve toplam SA parametreleri üzerinden optimize edilmiştir. Bu çalışma, literatürdeki diğer araştırmalardan temel olarak üç yönden farklılık göstermektedir. i) literatürdeki SA çalışmaları çoğunlukla ampirik yöntemlerle gerçekleştirilmişken, mevcut çalışmada hidrolojik model tabanlı SA analizleri yapılarak yüksek mekânsal ve zamansal çözünürlüklü sonuçlar elde edilmiştir. Bu sayede ürün deseni önerileri net bir şekilde haritalandırılabilmiştir. ii) Önceki çalışmalarda ürün deseni ayarlamaları genellikle mahsul odaklı gerçekleştirilmişken, bu çalışmada su yönetimi odaklı ürün deseni optimizasyonu yapılmıştır. iii) SA konseptinde en önemli bileşen olan mavi SA, amaç fonksiyonunda ağırlıklandırılarak çeşitli senaryolar altında optimum ürün deseni haritaları oluşturulmuş ve havzaya en uygun çözüm araştırılmıştır. Bu çalışmanın temel bulgularına göre, mevcut durumda bütün ürünlerde genel olarak mavi su ayak izinin havzanın kuzey kesimine, yeşil su ayak izinin ise havzanın güneyine doğru arttığı tespit edilmiştir. Öte yandan, ürün deseni optimizasyonu ile toplam su ayak izinde %23.4 (614 milyon m3) oranında bir düşüş; mavi su ayak izinde ise %47.9’luk (464 milyon m3) bir azalma potansiyeli ortaya konmuştur. Buna göre, sadece Ceyhan Havzası’nda ürün deseni optimizasyonu ile su kaynakları üzerindeki insani müdahale değişmeksizin 480 bin ton ek buğday üretimi yapılabileceği ve yıllık yaklaşık 5.6 milyon kişiye yetecek kadar tatlı su tasarrufunun sağlanabileceği tespit edilmiştir. Bu çalışmanın tarımsal üretimde su tüketiminin azaltılmasına yönelik sunduğu çözüm önerilerinin, ülkemizdeki su yönetimi çalışmalarına katkı sağlaması beklenmekte olup gelecekte ekonomik analizler ile birlikte bölgenin sulama alt yapısı ve çiftçi alışkanlıkları gibi parametrelerin değerlendirilerek, ürün deseni önerilerinin uygulanabilirliğini artırmaya yönelik araştırmaların yapılabileceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Farklı zemin türleri üzerine yapılan binaların yapısal tasarım hesabı ve maliyet analizi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-12) Alper, Recep; Mammadov, Ziraddin
    Günümüzde artan depremler nedeniyle bir yapının yapıldığı yer yani zemini ve inşaatın yapım aşamasında kullanılan malzemeler, işçilik, imalat ve montaj çok önemlidir. Son yıllarda yapı mühendisliğinin uygulama alanlarında da bu çeşitlilik ihtiyaç halini almıştır. Bu çeşitlilikler nedeniyle farklı hesap metotları geliştirilmiş ve yeni hesap arayışları geliştirilmiştir. Bu tez çalışmasında, bina türü yapıların yapısal çözümlemesi ve statik tasarımlarına dair bir fikir oluşturmak üzerinde durulmuştur. Çalışma kapsamında dört farklı zemin sınıfı ile (ZB, ZC, ZD, ZE) betonarme yapının maruz kaldığı yükler, tasarım gereksinimleri ve yönetmelikler ile ilgili hususların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yapılan analizler için Batman kent merkezi Çamlıtepe mahallesindeki 4 katlı bir yapı ele alınmıştır. Tüm taşıyıcı elemanlarının boyutları ve özellikleri incelenmiş ve ülkemizde yaygın olarak kullanılan statik programlardan İdecad ile modeller oluşturulmuştur. Bu modeller kullanılarak ve yatay deprem kuvvetleri ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada elde edilen sonuçlara göre, yapının beton kalıp ve donatı miktarı etkisinin en az ZB zemin sınıfında, en fazla ise ZE zemin sınıfında görülmüştür. Yapıya gelen yatay deprem kuvvet etkisinin de en az ZB zemin sınıfında en fazla ise ZE zemin sınıfında olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Su fiyatlandırması
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-18) Karademir, Arda; Tiğrek, Şahnaz
    Suyun kendi finansal ve ekonomik değerinin olması gerçeğine rağmen suya erişim temel bir insan hakkı olarak görülmektedir. Bu nedenle bu iki görüş arasında dengeyi sağlayıcı bir fiyat politikası belirlemek oldukça zordur. Suyun tüketiciye ulaşabilmesi için gerekli yatırımların geri kazanımı bir amaç olabilmektedir. Burada gerekçe yeni yatırımlar için kaynak yaratmaktır. Ancak bir kamu malı olarak kabul edilen suyun iletimi için gerekli kaynağın toplanan vergilerle karşılanması ve su arzının ücretsiz olarak sunulması fikri ise suyun israfına yol açacağı, yeni yatırımların yeterince hızlı yapılmasını engelleyeceği ve bireyler arasındaki eşitliği bozacağı görüşü daha yaygın olarak kabul edilmektedir. Bugün tüm dünyada artan nüfus artışı, su kaynaklarının yerleşim yerlerinden uzak oluşu ve doğrudan kullanılabilecek kalitede suyun çok sınırlı olması sebebiyle büyük depolama sistemleri, arıtma sistemleri ve iletim ve dağıtım sistemleri inşa edilerek su temini sağlanmaktadır. Yarı kurak iklim bölgesinde olan ülkemizde de su yatırımlarına önem verilmiş, içme ve kullanım, endüstri ve tarım için su temini sistemleri geliştirilmiş ve geliştirmeye devam etmektedir. Bu çalışmada ülkemizdeki suyun fiyatlandırma sistemi incelenmiş ve en büyük payı almasından dolayı tarımsal su fiyatlandırılması irdelenmiştir.
  • Öğe
    Yüksek sıcaklığa maruz kalan çimento esaslı lifli kompozitlerin temel mühendislik özellikleri
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-03-11) Gözkeser, Muhammed Yusuf; Demirhan, Serhat
    Yüksek sıcaklık etkisi altında karışım parametrelerine bağlı olarak çimento esaslı lif donatılı kompozitlerin temel mühendislik özelliklerinin incelenmesi mevcut çalışmanın temel amacını teşkil etmektedir. Bu amaç doğrultusunda, 36 farklı karışım tasarlanmıştır. Bu karışımlarda pirinç kaplı çelik lif ve polipropilen lifi kullanılmıştır. Üretilen numuneler, su, hava ve poşette kür olmak üzere üç farklı kür rejiminde test yaşına kadar bekletilmiştir. 7, 28 ve 90 günlük kür yaşları için numuneler 250 °C sıcaklığa maruz bırakılıp, öncesi ve sonrası şartlar için mikroyapısal özelliklere ilave olarak basınç dayanımı ve ultrases dalgası geçiş hızı gibi temel mühendislik özellikleri incelenmiştir. Tasarımda, tüm karışımlar için hava sürükleyici katkı oranı, su/bağlayıcı oranı ve agrega/bağlayıcı oranı sırasıyla %0.6, 0.3 ve 1.5 olarak sabit seçilmiştir. Deney sonuçları, polipropilen liflerin çimento esaslı matrislerde kullanılmasının, yüksek sıcaklık etkisi altında basınç dayanımı gibi temel mekanik özellikleri üzerine çok az bir etkiye sahip olduğunu ve polipropilen liflere kıyasen çelik lif kullanımında artık mekanik özelliklerin geliştiğini göstermiştir. Hibrit lif kullanılarak üretilen numunelerin performans özellikleri PP lif içeren lif donatılı kompozitlere göre daha iyi gözlemlenirken, pirinç kaplı çelik lif içeren numunelere göre daha kötü olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Tarihi Malabadi Köprüsünün incelenmesi ve yapısal analizinin değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-02-17) Çetin, Abdullah; Tiğrek, Şahnaz
    Tarihten günümüze kalan eski yapıların muhteşemliğinin sırları çözümlemeyi beklemektedir. Dünyada ve ülkemizde kesme taştan yapılan yığma yapılar vardır, örneğin Mısır piramitleri, Taç Mahal, Sarnıçlar, Ayasofya ve kendi devrinde yıkılmaz kabul edilen İstanbul surları gibi. Günümüzün modern betonarme, çelik veya kompozit yapılı binaları ortalama ekonomik ömürleri 50 yılı geçmemesine rağmen, tarihin ve zamanın tanıkları olan bu eserler yüzyıllardır ayakta kalabilmişlerdir. Bu yapıların yapılış teknikleri, mimari modülleri, süsleme motifleri, statik ve dinamik olarak yapısal davranışları, zemin yapılarını incelemek hem geçmiş uygarlıkların teknolojileri hakkında daha fazla bilgi edinmemize hem de koruma planlarının geliştirilmesine yardımcı olacaktır. Bu sebeple son yıllarda eski yapıların yapısal davranışlarının günümüz teknikleriyle analizi üzerine çalışmalar yapılmakla beraber, bazıları iki kanatlı kuşun tek kanadı gibi olup eksik ve yetersizdir. Eski yığma yapılar oldukça karmaşık yapılara sahiptir. Yapıda kullanılan malzemenin ve birleştirme harcının homojen bir yapıda olduğu varsayımı yapılmaktadır. Oysaki maden ocaklarından çıkarılan yontu taşların heterojen bir yapıda olup bazen taşlarda ilerde çatlaması muhtemel olan damarlar mevcut olmakta ve bunların tespiti çıplak gözle her zaman yapılamamaktadır. Bu çalışmada Tarihi Malabadi Köprüsünün yapısal analizi yapılarak olası muhtemel deprem ve çevresel etkiler sonucunda köprünün davranışının incelenmesinin amaçlanmasının yanı sıra Malabadi’nin tarihçesi ve tarihe olan tanıklığına da yer verilecektir. Malabadi Köprüsü mimari, estetik ve ana kemer açıklığının büyüklüğü dikkate alındığında pek çok yığma taş köprüden ayrılmaktadır. Malabadi Köprüsü bugüne kadar tarihçilerin, seyyahların, gezginlerin, mimarların, arkeologların, sanat tarihçilerinin ve mühendislerin her zaman ilgisini çekmiştir. Köprü hakkında yazılmış kaynaklar güncellenecek ve yapılan restore çalışmalarının sonuçları da dikkate alınacaktır. Yapısal analizler sonuçları ileride ihtiyaç duyulacak olan restore çalışmalarına ışık tutacaktır.
  • Öğe
    Geoteknik problemlerin farklı sonlu elemanlar programları ile çözümlenmesi: Örnek bir uygulama
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-08-24) Kaçmaz, Mevlüt; Alpaslan, Nuray
    Bu çalışmada, Batman İlinde yapılacak olan 2 bloklu bir yapının fore kazık sistemleriyle desteklenmesi yöntemleri ele alınmıştır. Zemin etüt raporu ve plankoteden alınan verilerle zemin profili oluşturulmuş, projede hesap edilen gerçek bina yükleri kullanılarak PLAXIS 2D, PLAXIS 3D FOUNDATION ve SAP2000 bilgisayar yazılımları ile modeller oluşturulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre zemin tabakaları ve kazık gruplarında meydana gelen deformasyon ve gerilme değerleri kıyaslanarak yorumlanmıştır. Temel altındaki üst tabaka için dolgu malzemesi ve düşük plastisiteli kil, orta plastisiteli kilden oluşan zemin türleri üzerine oturan temel sistemleri modellenmiştir. Gevşek zemin birimleri ve düşük yeraltı su seviyesi koşullarında, temel sisteminin göstereceği gerilme ve deplasman durumlarının etkisi incelenmiştir. Çalışmada elde edilen sonuçlarda, geoteknik araştırmalarda yaygın olarak kullanılan sonlu elemanlar yöntemi ile çalışan bu programlar ile yapılan analiz ve hesaplamaların, sonucun doğruluğunun kıyaslanmasında ciddi oranda etkili oldukları görülmüştür. Sonlu elemanlar yöntemi ile çalışan bu bilgisayar yazılımları ile geleneksel metotlarla göz önüne alınamayan birçok parametrenin kolaylıkla modellenebildiği belirlenmiştir.
  • Öğe
    Farklı doğal sakız katkılı ılık karışım asfalt performansı üzerine bir laboratuvar araştırması
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-08-25) Yani, Ramazan; Gökalp, İslam
    Bitümlü Sıcak karışımın (BSK) ısıtılması, üretilmesi ve sahaya uygulanması sırasında içeriğindeki uçucu toksik bileşenler açığa çıkarak çevreye, insana ve diğer canlılara zarar verir. İhtiyaç duyulan yüksek ısı enerjisi sadece BSK üretim maliyetini arttırmakla kalmaz, aynı zamanda yüksek sıcaklıklarda çalışma ortamı nedeniyle çalışma verimini düşürür. Bu durum araştırmacıları daha çevreci, daha sağlıklı çalışma koşulları ve daha az enerji kullanımı sağlamak için ürünler geliştirmeye yöneltmiştir. Bu nedenle BSK’den daha avantajlı olan ılık karışım asfalt (IKA) teknolojisi geliştirilmiştir. IKA teknolojisinin uygulanması ile çevre ve insan sağlığının korunması, gerekli enerjinin azaltılması, dolayısıyla inşaat maliyetinin azaltılması ve BSK’nin performansının artırılması gibi bazı faydalar sağlanabilir. Ancak kullanılan IKA katkı maddesi ile modifiye edilmiş bitümlü bağlayıcının özelliklerinde yüksek yumuşama noktası ve düşük soyulma direnci gibi istenmeyen durumlar meydana gelmiştir. Bu tez çalışmasının kapsamı, bahsedilen sorunu ortadan kaldırmak için çeşitli katkı maddelerinin kullanıldığı literatüre katkı sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Tez kapsamında 70/100 penetrasyon oranına sahip bitüme, yaygın olarak kullanılan IKA doğal katkılarından biri olan Sasobit® (S®) ile bitümün ağırlıkça %1, 2 ve 3 oranlarında karıştırılmıştır. Ilık Çam Sakız Ağdası (IÇSA) ise %1 oranında karıştırılmıştır. Ilık çam sakızı ağda katkılı Sasobit® modifiye bitümün (ÇSMB) fiziksel ve soyulma direnci özelliklerinin yanı sıra reolojik performansı SuperPAVE sınıflandırma sisteminde standart testlerle incelenmiştir. Asfalt Enstitüsü tarafından tanımlanan başlangıç optimum bitüm oranı yöntemi ile Taş Mastik Asfalt binder tabakası için IKA hazırlanmıştır. IKA numuneleri Marshall yöntemiyle üretilmiş ve Marshall Stabilitesi (MS) ve akma testi ile analiz edilmiştir. Ayrıca, IKA numunelerine indirekt çekme mukavemeti (İÇM) testi uygulanmıştır. Son olarak, ÇSMB ile üretilebilecek 1 tonluk IKA ve BSK için ekonomik analiz yapılmıştır. Sonuçlar, ÇSMB numunelerinin fiziksel ve reolojik özelliklerinde belirli bir iyileşme meydana geldiğini ve karıştırma ve sıkıştırma sıcaklığında belirli bir düşüş olduğunu göstermiştir. Ayrıca, IKA'nın MS değerinde önemli bir artış ve akma ve ITS değerlerinde ise düşüş gözlenmiştir. Sasobit® modifiye bitüme %1 IÇSA katkısının eklenmesi yumuşama noktasındaki aşırı artış ve düşük sıyırma direnci sorununa çözüm olabileceği vurgulanabilir. Ekonomik analiz ile yaklaşık %15 oranında daha düşük maliyetle yol inşaatının IKA ile yapılabileceği ortaya konulmuştur.
  • Öğe
    Batman ve Diyarbakır illerinin uzun yıllar iklim verileri kullanılarak çeşitli kuraklık indisleriyle kuraklık analizinin yapılması ve literatürle karşılaştırılması
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-07-19) Özmen, Fatih; Batan, Murat
    Son yıllarda iklim değişikliğinden kaynaklı, yağışların azalması, buharlaşma miktarının artması ve bunun da su kaynaklarının azalmasına neden olması kuraklık problemini ortaya çıkarmıştır. Kuraklığın en büyük olumsuz etkisi tatlı suyun en büyük tüketicisi olan tarım sektörü üzerinedir. Kuraklık tarım dışında da bir çok sektörü olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle bir çok araştırmacı kuraklık üzerine çalışmalar yapmaya başlamış ve bu çalışmalarla kuraklıktan etkilenen bölgeleri tespit etmiş, hatta gelecek yıllarda kuraklığın artacağı yerleri de modellemeler yaparak belirlemeye çalışmışlardır. Bu çalışmada da kuraklıktan etkilenen Güneydoğu Anadolu Bölgesinin illerinden olan Batman ve Diyarbakır illeri için 4 yöntemle kuraklık analizi yapılmıştır. Bu yöntemler Standartlaştırılmış Yağış İndisi(SYİ), Ondalıklar Kuraklık İndisi(OKİ), Keşif Kuraklık İndisi(KKİ) ve Akım Kuraklık İndisi(AKİ)’dir. Bu yöntemlerde kullanılan 31 yıllık, 1990-2020 yılları arası verilerden aylık toplam yağış verileri ve aynı dönem için KKİ yönteminde kullanılmak üzere aylık maksimum ve minimum sıcaklık verileri Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden temin edilmiştir. AKİ yönteminde kullanılan 1990-2019 yılları arası akım değerleri Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünden temin edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre; Batman ili için SYİ yöntemine göre 17 yılda, OKİ yöntemine göre 12 yılda, KKİ yöntemine göre 16 yılda ve AKİ yöntemine göre 13 yılda kuraklık etkisi olduğu belirlenmiştir. Diyarbakır ili için ise, SYİ yöntemine göre 17 yılda, OKİ yöntemine göre 12 yılda, KKİ yöntemine göre 18 yılda kuraklık etkisi olduğu belirlenmiştir. Analiz sonuçları her iki ilin de kuraklıktan etkilendiğini ve önlem alınması gerektiğini göstermiştir. Ayrıca bulunan sonuçlar literatürdeki çalışmalarla da karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada çalışma alanı için yeni metodlar kullanılması nedeniyle literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir.