Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 6 / 6
  • Öğe
    Laskarisler dönemine ait bir kale: İzmir Keçi Kalesi
    (İstanbul Sosyal Bilimler Dergisi, 2016-04) Öztürker, Hazal Ceylan
    nsanoğlu var olduğundan itibaren doğası gereği korunma içgüdüsüne sahip olmuştur. Bu sebeple ilk çağlardan beri insan, ailesini ve yiyeceğini korumak için barındığı mekanın etrafını duvarlarla örmüş, daha sonrada birlikte yaşadığı diğer insan topluluklarıyla yerleşim alanları kurmuş ve güvenlikleri için bu mekanların etraflarını surlar ile çevirip, tarihte ilk kaleleri oluşturmuştur. Tarihsel süreç içerisinde çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan İzmir, jeopolitik konumu ile Antik çağlardan günümüze kadar önemini korumuştur. Sahip olduğu bu jeopolitik avantaj ve limanları sebebi ile kesintisiz bir yerleşime sahne olmuştur. Anadolu’da değişen siyasi dengelere bağlı olarak artan nüfus ve deniz ticareti, savunmayı daha önemli hale getirmiş, buna paralel olarak Helenistik Dönemde ilk şehir surları inşa edilmeye başlanmış ve belli noktalarda güvenli garnizon alanlar yaratmaya yönelik savunma hatları oluşturulmuştur. Kalelerin inşa ve onarımına sırasıyla Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı Dönemlerinde devam edilmiş ve şehir, savunma mimarisinin her dönem özelliklerini ortaya koyan aynı zamanda tarihsel süreç içerisinde kazandığı gelişim çizgisini yansıtan yapılarını bünyesine dâhil etmiştir. Laskarisler dönemine ait bir kale olan İzmir Keçi kalesi konumlanışı ve mimari planlaması açısından dönemin ve bölgenin özelliklerini yansıtması açsından önem teşkil etmektedir.
  • Öğe
    Diyarbakır müzesinde yer alan bir grup madeni etnografik takının sanatsal değerlendirmesi
    (Diyarbakır Valiliği Yayınları, 2016-11) Öztürker, Hazal Ceylan; Çalış, Ercan
    Diyarbakır, Anadolu - Suriye ile Irak - İran arasında bir geçiş güzergâhında olması sebebiyle tarihsel süreç içerisinde jeopolitik öneme sahip ayrıcalıklı bir kent olmuştur. Bu durum kentin tarih süreci içinde önemli bir ticaret merkezi olmasına olanak sağlamıştır. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Diyarbakır, bölgede birçok kültüre ait sayısız eserlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu açıdan bölge, Anadolu’daki en önemli yerleşim yerlerinden biri olduğunu göstermektedir. Kentin tarihsel geçmişini ve çok kültürlü yapısını, gerek mimari eserleri gerekse zengin el sanatları örneklerinde izlemek mümkündür. Bilindiği üzere özellikle el sanatları, insanoğlunun ihtiyaçlarını karşılaması, insanlık tarihinin derinliklerine kadar gitmesi, geçmişi tanıma ve anlama noktasında büyük bir önem göstermektedir. El sanatlarında önemli bir yer tutan takılar, aslında sadece o toplumun el sanatları yeteneği değil, aynı zamanda içinden çıktığı toplumun gerek dini anlayışına ve gerekse de kullanılan malzemenin niteliğine göre toplumun iktisadi yapısını göstermede de büyük bir rolü vardır. Diyarbakır, Çayönü Tepesi’nde yerleşim yerlerinde ele geçirilen boncuk dizileri, bilezikler ve yüzükler, takı ve takı sanatının Anadolu’da ne denli erken başladığı ve nasıl şekillendiğini bizlere göstermesi açısından son derece önemlidir. Yapılan Arştırmalar Diyarbakır’ın takı sanatında oldukça eski bir geçmiş ve birikime sahip kadim bir kent olduğunu gözler önüne sermektedir. Çalışma konumuzun kapsamını oluşturan Diyarbakır Müzesine ait grup etnografik takının sanatsal değerlendirmesi yapılması amaçlanmış, nitelik, yapım tekniği, kullanılan süsleme özellikleri ve form özellikleri incelenirken tespitlere varılmaya çalışılmıştır. Tarihsel süreç içerisinde Diyarbakır da takı sanatının nasıl bir birikimle ilerlediği ve bugün de devam edilen takı üretimi ile kurulan bağa göz önüne alınarak, Diyarbakır’da yüzyıllar arası kesintisiz devam eden kültürel ve sanatsal sürekliliğe ve birikimli sanat anlayışına sahip bir kültür kenti olduğuna dikkat çekilmiştir.
  • Öğe
    Anadolu mezar taşı kültüründe sıradışı bir tutum: Bektaşi ve Caferi kadın mezar taşları
    (İksad Yayınevi, 2019-10-29) Öztürker, Hazal Ceylan
    Ölüm kavramı ve yas kültürü, eski inanışlardan günümüze değin her dönem önemli bir olgu içerisinde kabul edilmiştir. Farklı inanışlara göre çeşitlilik gösteren ölüm ve mezar taşı kültürü incelendiğinde, ölümden sonraki hayata inanış ve ölene dair anı bırakma gibi ortak bir temel prensibin çevresinde şekillendiği bilinmektedir. Anadolu, pek çok sanat alanında olduğu gibi farklı mezar taşı örneklerini de bünyesinde barındıran birikimli sanat anlayışının somutlaştığı zengin bir coğrafyadır. 1243 Moğol İstilası sonrasında Anadolu’ya gerçekleşen derviş akınlarına paralel olarak gelişen mezhep ve tarikatların kısa sürede nüfuz bulduğu bilinmektedir. Tarihsel süreç içerisinde birçok medeniyet ve farklı inançların yadigârı olan mezar taşları, öncelikli olarak üretildiği dönemin tarihi vesikası olmasının yanı sıra bulunduğu coğrafyanın mezhepsel özelliklerine dair pek çok imgenin somutlaştığı sanat eserleridir. Sanat Tarihi içerisinde birçok bilimsel araştırmaya konu edilmiş bir grubu temsil eden mezar taşları genellikle devrin moda akımları içerisinde değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Mezhep unsurunun baskın olmadığı, sadece devrin modası ve sanatsal zevkinin ışığında üretilen mezar taşı örneklerinde kadın mezar taşlarında yoğun bir bezeme programına yer verilerek erkek mezar taşlarından ayırt edici bir tutum izlenmiştir. Oysaki Caferi ve Bektaşi mezar taşlarının 97 devrin modasından etkilenmediği gibi dini, mezhepsel birtakım sembolik süsleme öğelerine yer verildiği görülmüştür. Mezhepsel özellik ve inanışlarının estetik kaygıdan çok daha baskın olmasının yanı sıra, kadın ve erkek mezar taşlarının da sıra dışı bir tutumla ortak bir bezeme programına tabi tutularak herhangi bir cinsiyet farkı gözetmeksizin üretildiği tespit edilmiştir. Çalışma konumuzu belirleyen iki örneklem, Şii kültüre ait olan iki mezhep olan Caferilik ve Bektaşilik olarak seçilmiştir. Çalışma kapsamında, Caferi nüfusun günümüzde de yayılım gösterdiği Iğdır Caferi mezar taşları ve tarihsel süreçte Bektaşilik için önemli olan İzmir Yağhaneler Bektaşi Tekkesi Haziresi Mezar Taşları üzerinden karşılaştırma değerlendirmeler yapılarak, mezhepsel birtakım sembollerin kadın ve erkek mezar taşlarına cinsiyetçi olmayan bir tutumla ortak yer verildiği görülmüştür
  • Öğe
    Batman hanları doğrultusunda, şehrin önemli ticari yollarının tespiti
    (Batman Üniversitesi, 2017) Öztürker, Hazal Ceylan
    Eski Türk devletlerinde “Ribat” adını taşıyan ve ticari amaçlı olan hanlar, daha sonraları tamamıyla Türkçe’ ye ait bir kelime olan “Han” olarak adlandırmıştır. Prototipi Orta Asya’da Gazneli, Karahanlı, Büyük Selçuklu Rıbatlarına dayanmakta olan hanlar, sonrasında Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı mimarisinde de plan ve işlev özellikleri olarak gelişerek inşa edilmeye devam edilmiştir. Anadolu coğrafyasında IX. yüzyıldan itibaren inşa edilmeye başlanıp tarihsel süreç içerisinde artan ticaret organizasyonu ve buna paralel önemli ticaret merkezleri ve yol ağları güzergâhında han inşasına ayrıcalıklı bir önem verildiği bilinmektedir. Ticari hayatın, kervan eşliğinde; binek hayvanların taşıdıkları ticari eşyayı bir kentten diğer kente götürülerek sürdürüldüğü dönemlerde, ticaret yolları üzerinde 30-40 km. aralıklarla hanlar inşa etmek hem zaruri bir ihtiyaç hem de bir imar prensibi haline gelmiştir. Hanlar, ticari yapılar grubunu temsil etmenin yanı sıra zamanla ihtiyaç doğrultusunda bünyesine dâhil ettiği konaklama barınma dışında hekim, baytar, nalbant, mescit, hamam gibi birimlerle çok fonksiyonel yapılar haline dönüşmüştür. Tüm bunların dışında ticari yolların ve kervanların korunması gerekliliği ve stratejik noktalarda yer alması sebebi ile bir karakol niteliğini de zamanla kazanmış ve savunma mimarisi ile de ilişkilendirilebilecek yapı grupları niteliğini kazanmıştır. Gelişen ve değişen sınırlara bağlı olarak pek çok plan tipinde karşımıza çıkan han mimarisi, bölgenin; malzeme, teknik ve bölgesel bir takım mimari ihtiyaçları doğrultusunda açık avlulu, kapalı avlulu ve değişen kat sayılarına sahip plan tipleriyle inşa edilmiştir. Çalışma konumuzun ana arterini oluşturan Batman ili tarihsel süreç içerisinde, her zaman stratejik önemini korumuş bir yerleşimdir. Mevcut jeopolitik konumu ile önemli ticari yollar üzerinde kalan özellikle Dicle vadisini takip eden verimli topraklar üzerinde çevre illere de geçiş güzergâhı sağlaması sebebi ile han inşasına önem verilmiştir. Bu çalışma ile Batman’da tespit edilen Han örneklerinin, konumlanışı, mimari biçimlenişi, malzeme ve tekniği değerlendirilmeye çalışılarak plan tipleri ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Anadolu örnekleri ile benzerlik ve farklılıklarının belirlenmesi ve Anadolu kentleşmesi içerisinde önemli bir yapı grubunu temsil eden hanlar ile bölgenin ticari yollarının tespitinin yapılması amaçlanmaktadır.
  • Öğe
    Elazığ-Palu mezar taşı örnekleri üzerinden tipolojik bir değerlendirme
    (Trakya Üniversitesi, 2019-11) Öztürker, Hazal Ceylan; Tokat, Muhammet Erşed
    This paper aims to discuss typologically evaluation of gravestones which are historical documents in the three graveyard areas in Palu city center and the gravestones in a tomb. The classification of the body, form and pediment types of the shahidahs (gravestones) with the establishment of the tombs in Palu and the comparison with the tombstones of the Ottoman period will eliminate an important deficiency regarding the cemetery culture of the period. It is possible to group the graves that are included in our study as shahidah, cistern, pehle stone and cover stone. Typically it was found that the shahidahs we considered within the declaration did not show great differences in form characteristics and it was understood that all of which had rectangular body parts showed some differences with the pediment and top parts. It is determined that the number of male graves with single protrusions is higher than the female graves with these rectangular shaped single or double teeth. Although 64% of the single protrudes are found in male gravestones they do not provide sufficient data to reach a definite conclusion, although they suggest that the protrusions were intended to indicate the gender of the people lying in the grave. As a result of the study, it is understood that Palu gravestones show great similarities in shape and content with the gravestones of Turkish-Islamic period in Anatolia. Typologically the most important difference of the tombs which are divided into groups such as shahidahs, cisterns, pehle and cover stones were found as the protrusions on the peaks of the shahidahs. In terms of typological and content characteristics of Palu gravestones concluded that the Ottoman grave culture had a significant influence on Palu as well as local culture because they had the same characteristics as the artifacts that emerged outside Anatolia and Anatolia during the Ottoman period.
  • Öğe
    Caferi mezar taşlarında görülen sembolik anlamlı bezeme unsurlarının ikonografık çözümlemesi
    (Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2019) Öztürker, Hazal Ceylan
    1997 yılında Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nün başlattığı ve izleyen yıllarda ülkemizdeki çeşitli üniversitelerin Sanat Tarihi Bölümleri tarafindan düzenlenen "Uluslararası XIX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmalan Sempozyumu", 21-24 Ekim 2015 tarihleri arasında Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümünün ev sahipliğinde gerçekleşmiştir. Sempozyum, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarını bilimsel yöntemlerle araştırmak ve bu araştırmaları yayınlarla ulusal ve uluslararası bilim dünyasına tanıtmak amacıyla planlanmıştır. Ayrıca bir kısmı ayakta bir kısmı tarihin ve toprağın derinliklerine gömülmüş olan kültür mirasırmzı bilimsel kriterlerle incelemek, bunları genç nesillere aktarmak ve tarihi eserlerinıize karşı koruma içeren bilinç oluşturmak da bu sempozyumun amaçları arasındadır. Uluslararası XIX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu'nda; Sanat Tarihi, Ortaçağ ve Sonrası Kazı ve Yüzey Araştırmaları, Kültürel Miras ve Korunması, Arkeolojik Alan Yönetimi, Arkeometri, Restorasyon ve Müzecilik, Metodoloji ve Terminoloji alanlarında bildiriler sunulmuştur. Çalışmamızda yer alan eserler, sempozyumda yer alan bildiri sunumlarından oluşmaktadır