9 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Öğe 1950-1980 arası İslami duyarlıklı öykü anlayışı ve öykücüler(Akademik Bakış Dergisi, 2017-03-01) Zariç, Mahfuz1950-1980 arası dönemde öykü kaleme alan isimlerden bir kısmı ortak bir dini duyarlık göstermişlerdir. Bu anlayışla kaleme alınmış eserlerde yazarlar, İslami değerleri insani değerlerle özdeş görüp ön plana çıkarmıştır. Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Şevket Bulut, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Mustafa Kutlu, İsmail Kıllıoğlu, Durali Yılmaz, Ali Haydar Haksal, Hüseyin Su ve Ramazan Dikmen gibi isimler tarafından temsil edilen bu öykü anlayıĢında anlatıda edebi değerin sağlanması göz ardı edilmemiştir. Bu öykücüler aynı zamanda geleneksel anlatı birikiminden de faydalanmışlardır. Yazarlar, İslami duyarlıklı öykücülükte modern anlatı tekniklerinden faydalanmıştır. Kişi merkezli kurgularında vakadan ziyade duyuşlara odaklanmışlardır. Yazarlar öykülerinde ölüm, aile, taşra hayatı, arayış ve acziyet gibi konuları izleğe dönüştürmüĢlerdir. Batı edebiyatını yakından takip edip onlar gibi yazmaya çalışan bu öykücüler, kişi kadrolarını genellikle aile bireyleri, yakın akrabalar ve dost çevreleri; kendini yalnız hisseden anlaşılmadığını düşünen gençler ve kente uyum sağlamaya çalışan insanlardan seçmişlerdir. Bu yazarların göndermelerinin önemli bir kısmı Kur’an ayetlerine, hadislere, İslam tarihine, kıssalara ve menkıbelere dönüktür. İslami duyarlıklı öykücüler mekân itibariyle çoğunlukla kasaba edebiyatı olarak da nitelenebilecek ürünler ortaya koymuşlardırÖğe Yeni eleştiri kuramından akademik eleştiri yöntemine(International Journal of Languages, 2014-08) Zariç, MahfuzGünümüz akademik yayın ortamlarında, metin merkezli oluşları itibariyle biçimci/yapısalcı eleştiri yöntemlerine çağdaş edebiyat, Klasik edebiyat, Halkbilimi ve Halk edebiyatı ürünlerinin incelenmesinde her geçen gün daha fazla başvurulmaktadır. Biçimci/yapısalcı yöntemlerden en yaygın olarak kullanılanı ise Yeni Eleştiridir. Yeni Eleştiri, T. S. Eliot’un görüşlerinden hareket ederken metin merkezli yöntemlerden Biçimci Eleştiri, Victor B. Shklovsky ile Roman Jacobson gibi isimlerin; Arketipçi Eleştiri, C. Jung’ın ve N. Frye’ın görüşlerini temel almaktadır. Göstergebilimsel Eleştirinin ilkeleri R. Barthes’e dayandırılırken Yapısökücü Eleştiri, daha derin daha yakın daha pratik okumalar vaat eden Jacques Derrida’nın ve Yapısalcılığın da öncü ismi olan F. de Saussure’ın görüşleri etrafında şekillenmiştir. Yeni Eleştirinin günümüz edebiyat sahasındaki şekli olan Akademik Eleştiri, kendisine ve eleştirmenlere sınırlar dayatan bir yöntem değildir. Akademik Eleştiri, ilkeleriyle ufuk açarken eleştirmeni psikolojiden, tarihten, edebiyat tarihinden ve sosyolojiden yararlanmaktan alıkoymaz. İncelemede de dikkatli olmayı ve sadece edebi metni esas almayı salık verir. Akademik Eleştiri; edebi metinleri incelemek üzere iki yönlü okuma yöntemini önerir. Çözümleyici dikey okumada, metin bir cümle gibi kabul edilip unsurlarına ayrılır. Sentezleyici yatay okumada kapalı, yakın, derin okuma pratikleriyle eleştiriye tabi tutulan metin adeta yeniden inşa edilir. Bu yöntemde metnin okunmasından sonra, esas inceleme planının hazırlanması için gerekecek temel ilkeler ve bakış açıları ortaya konur. Biricik kabul edilen edebi esere uygulanabilecek incelemeler için yol gösteren Biçimci Akademik Eleştiri, okumanın neticesinde alınacak notların belirleyici olduğunu öğretir. Eserin kendisinin, metnin tahlili için gerekli esas alt başlıkların elde edilmesine yeterli geleceğine inanır.Öğe Nesnelci estetik değerler açısından A. Vahap Akbaş’ın son şiirleri(Batman Üniversitesi, 2022-12-31) Zariç, MahfuzBatman’da dünyaya gelen A. Vahap Akbaş (1954-2014), başta şiir olmak üzere, roman, deneme, öykü, çocuk kitapları, antoloji-derleme, sadeleştirme ve kaynak ders kitapları türünde eserler kaleme almıştır. Yazarlık hayatına Hisar dergisinde çıkan bir öyküsüyle atılan Akbaş, daha önce yayımladığı Efgan, Gül Kıyımı, Mavi Sesli Şiirler, Hüzün Coğrafyası, Bir Şehre Vardım, İnce Lügat adlı şiir kitaplarını, Şiraze başlığı altındaki son şiirleriyle birlikte, 2012’de İnşirah adıyla topluca yayımlamıştır. Ömrünün son zamanlarını hastalıkla mücadele ederek geçiren Akbaş, Şiraze’deki otuz şiirinde “aşk, sevgili, hayat, ölüm, zaman, hastalık, insan, şehir, mazi, Filistin’in işgali, çocukluk özlemi, savaş, tasavvuf, gönül, günah/günah çıkarma, dengbejlik, tabiat, şiir, şairlik, hakikat/öz, darbecilik, sözün gücü ve umut” konularını izleğe dönüştürmüştür. Sanatında sese, imgelere, söz sanatlarına, kültüre, İslamî değerlere ve geleneğe yer veren Akbaş’ın şiirleri, estetik değere haiz çok katmanlı zengin metinlerdir. Bu yazıda da Akbaş’ın şiirleri “Organik Bütünlük ve İç Tutarlılık” ile “Karmaşıklık” ve “Yoğunluk” ilkelerinden oluşan “Nesnelci Estetik Değerler” açısından incelenmektedir.Öğe Müşahedat, Dürdane Hanım ve roman önsözlerinde Ahmet Mithat Efendi’nin roman anlayışı ve uygulamaları(HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi, 2017-04-16) Zariç, MahfuzAltmışı aşkın uzun hikâye ve roman kaleme almış olan Tanzimat devri yazarlarından Ahmet Mithat Efendi, pek çok romanının önsözünde, giriş kısımlarında ve içerisinde roman sanatı hakkındaki görüşlerine yer vermiştir. Yazarın roman türü üzerine kaleme aldığı Ahbâr-ı Âsâra Tamîm-i Enzâr adlı bağımsız bir eseri de bulunmaktadır. Yazar, Batıdaki edebî akımları yakından takip etmiş; özgünlük, millîlik ve yerlilik kaygılarıyla hareket etmiştir. Taklitçilikten uzak durulması gerektiğini belirtmiştir. Romanlarında sevimli bir ilk hoca tavrıyla önerdiği roman türünün nümûnelerini okurlarına ve diğer yazarlara göstermeye çalışmıştır. Geleneği savunmuştur. Bu yazıda, Ahmet Mithat Efendi’nin kimi roman önsözleri ile Müşâhedat ve Dürdane Hanım adlı romanlarında “roman türü, yazarın roman yazma süreci, roman yazma teknikleri, romanda Realizm, Natüralizm ve Romantizm; romanda eğiticilik, yerlilik; roman okuru ve roman ilişkileri” üzerine söyledikleri ve “Natüralist olma çabaları, Romantik uygulamaları, okurlarıyla hasbihali, kendi eserlerinin kritiğini yapması, eleştirilere meydan okuması, telif eser yazdığı vurgusu” türünden uygulamaları ele alınmaktadır.Öğe Akademik eleştiri bağlamında Mehmet Rauf’un Eylül adlı romanı(Journal of Turkish Studies, 2017-03-15) Zariç, MahfuzGünümüzde metin incelemesinde Rus Biçimciliği (Biçimcilik), Fransız Biçimciliği (Yapısalcılık) ve Amerikan Biçimciliği (Yeni Eleştiri) gibi yöntemler yerini metin merkezli Akademik Eleştiriye bırakmıştır. Akademik Eleştiri, metin incelemesi için değişmez bir şablon önermez. Eleştiri için gerekecek temel ölçütleri ve ana başlıkları belirler. Bu anlayışa göre incelemede kullanılacak olan konu başlıklarının belirlenmesinde edebî metin biçim ve içeriği esas alınmalıdır. Bu bağlamda Servet-i Fünûn döneminin yazarlarından Mehmet Rauf’un Eylül adlı psikolojik romanında özellikle “bakış açısı ve anlatıcı, kişilerin sunuluş biçimi ve dönüşümleri, kişilere isim verilmesi, merkezi kişilerin yaşadığı temel çatışmalar, anlatının merkezindeki aşk unsurunun kurgulanmasında ayrılıklar ve kavuşmalar, paylaşılan sırlar ve eşyalar, birbirini anlayamama, yanlış anlama ve nihayetinde anlama, kıskançlık ve aldatılma şüphesi, ortak ilgiler ve itiraflardan yararlanma; zamanın kullanımı ve sunuluşu, mekân unsurları; zaman ve mekânın kişilerin ruh hâline etkisi, dil ve üslûp özellikleri, üslûpta mizah;” unsurları üzerinde durulabilir. Romandaki “anlatım yöntem ve teknikleri, kurguda ilgi uyandırma, roman kişilerinin yaşadığı gerilimler, anlatıdaki düğümler ve çözümler, rastlantılar, diyaloglar, tezler, çıkarımlar ve metnin estetik bütünlüğü” konuları da kurgu açısından dikkate değerdir. Bu yazıda Eylül romanı üzerine yazılmış makale ve tezlerde hangi unsurların öne çıkarıldığı hakkında bilgi verildikten sonra metnin incelenmesi ve yorumlanmasında “yazar merkezli, dönem/sosyal çevre merkezli ve okur merkezli eleştirel” yaklaşımlardan da faydalanılacaktır.Öğe Aşk-ı Memnu’da karakterlerin çatışmaları, tercihleri ve akıbetleri(Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017-06) Zariç, MahfuzServet-i Fünûn dönemi edebiyatının roman alanındaki temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil Aşk-ı Memnu adlı romanında İstanbul’da yaşanan bir yasak aşk hadisesini konu edinmiştir. Yazar, Batılı anlamda roman türünün ilk olgun örneklerinden olan Aşk-ı Memnu’da merkeze “kişi” unsurunu yerleştirmiştir. Rolleri ile sahneye çıkarılan roman kişilerinin çoğunluğu aile bireyleri, yakın akrabalar ve yalı çalışanlarından oluşmaktadır. Romandaki merkezi kişiler, psikolojileri derinleştirilerek birer karaktere dönüştürülmüştür. Merkezi kişilerin emel, hayal ve arzuları onları başkaları ile veya kendi iç dünyalarında yaşayacakları çatışmalara sürüklemiştir. Endişeler, şüpheler ve korkular bu süreçte karakterlerin tercihlerini etkilemiştir. Yazar, romanda yasak aşk konusunu izleğe dönüştürürken mahalle baskısı, milli ve manevi değerler, sosyal ve siyasal şartlar gibi unsurları söz konusu etmemiştir.Öğe Akademik eleştiri bağlamında Mehmet Rauf’un Eylül adlı romanı(International Balkan University, 2017) Zariç, MahfuzGünümüzde metin incelemesinde Rus Biçimciliği (Biçimcilik), Fransız Biçimciliği (Yapısalcılık) ve Amerikan Biçimciliği (Yeni Eleştiri) gibi metin merkezli yöntemler yerini Akademik Eleştiriye bırakmıştır. Akademik Eleştiride metin incelemesi için hazır bir şablon önerilmemekle birlikte eleştiri için gerekecek temel ölçütler ve ana başlıklar belirlenir. Her bir edebi metnin, incelemeye esas olacak asıl alt başlıkları belirleyeceğini kabul eder. Bu bağlamda Servet-i Fünûn döneminin yazarlarından Mehmet Rauf’un Eylül adlı psikolojik romanını ele aldığımızda metinde özellikle “bakış açısı ve anlatıcı, kişilerin sunuluş biçimi ve dönüşümleri, kişilere isim verilmesi, merkezi kişilerin yaşadığı temel çatışmalar, anlatının merkezindeki aşk unsurunun kurgulanmasında ayrılıklar ve kavuşmalar, paylaşılan sırlar ve eşyalar, birbirini anlayamama, yanlış anlama ve nihayetinde anlama, kıskançlık ve aldatılma şüphesi, ortak ilgiler ve itiraflardan yararlanma; zamanın kullanımı ve sunuluşu, mekânlar; zaman ve mekânların kişilerin ruh hâli ile etkileşimi ve uyumu” gibi unsurlarının öne çıktığı görülür. Bu yazıda da ağırlıklı olarak bu sayılanlar olmak üzere romandaki anlatım yöntem ve teknikleri, dil ve üslûp özellikleri, üslûpta mizah; kurguda ilgi uyandırma, roman kişilerinin yaşadığı gerilimler, anlatıdaki düğümler ve çözümler, rastlantılar, diyaloglar, romandaki tezler ve çıkarımlar ve metnin estetik bütünlüğü konuları üzerinde durulacaktır. Eylül romanı üzerine yazılmış makale ve tezlerde hangi unsurların öne çıkarıldığı hakkında da bilgi verildikten sonra metnin incelenmesi ve yorumlanmasında yazar merkezli, dönem/sosyal çevre merkezli ve okur merkezli eleştirel yaklaşımlardan da gerektikçe faydalanılacaktır.Öğe Mustafa Kutlu’nun Tirende Bir Keman adlı eserinde ”Türkü Roman” ve toplum gerçeği(Journal of Turkish Studies, 2015-06) Zariç, MahfuzEdebiyat öğretmenliği, dergi yöneticiliği, ansiklopedi yazarlığı, gazetecilik ve televizyon programcılığı yapmış olan Mustafa Kutlu (1947 Erzincan-) 1968’de Hareket dergisinde çıkan “O” adlı öyküsünden beri tahkiyeli metinlerini yayımlamaktadır. Öykülerinin yanı sıra Kutlu’nun deneme ve inceleme çalışmaları da bulunmaktadır. 1999’dan itibaren her yıl bir uzun öykü yayımlayan Kutlu, 2015’te Tirende Bir Keman isimli eserini yayımlamıştır. Kapağında “Hikâye” ibaresi bulunan kitap, özünde bir “türkü roman” olarak kurgulanmıştır. Kutlu be eserinde toplum gerçeğine de İslami duyarlıkları ve kısmen toplumcu gerçekçi bir eda ile yaklaşmıştır. İslami duyarlıkla yazan öykücülerden Mustafa Kutlu, Tirende Bir Keman adlı eserinde Şark anlatı geleneği içindeki roman arayışını sürdürmüştür. Eserinin hem içeriğinde hem de kurmacasında türkü ve şarkılardan olabildiğince yararlanmıştır. Bu itibarla yazarın Tirende Bir Keman adlı eseri türü bakımından “türkü roman” olarak adlandırılabilir. Kutlu, bu eserinde 1950-1980 arası İslami duyarlıkla yazan öykücülerden Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Şevket Bulut, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, İsmail Kıllıoğlu, Durali Yılmaz, Ali Haydar Haksal, Hüseyin Su ve Ramazan Dikmen gibi isimlerden de kısmen ayrılmış; Anadolu-taşra hayatını şehir insanına/hayatına kıyasla yücelten gelenekçi anlayışa yeni bir bakış açısı getirmiştir. Yazar, üç kuşak müzisyen bir aileyi anlatının merkezine alarak okurlarını, gerek İstanbul bağlamında şehir gerçekleri ile gerekse Adana, Mersin, Antep ve ismi anılmayan küçük bir kent bağlamında taşranın gerçekleriyle yüzleştirmiştirÖğe Millî Edebiyat bağlamında Müfide Ferit Tek’in Aydemir adlı romanı(Batman Üniversitesi, 2022-06-30) Zariç, MahfuzMüfide Ferit Tek tarafından 1919’da yayımlanmış olan Aydemir adlı roman, Halide Edip Adıvar’ın 1912’de yayımlanmış Yeni Turan adlı eserinden sonra, Türkçülük-Turancılık düşüncesinin izleğe dönüştürüldüğü ikinci romandır. Aydemir, Genç Kalemler dergisinde 1 Nisan 1911’de yayımlanan “Yeni Lisan başlıklı” makale ile başlatılan Millî Edebiyat anlayışı çerçevesinde kaleme alınmıştır. Romandaki vakalar, İstanbul ve Türkistan olmak üzere iki ayrı mekânda geçmektedir. Budizm ve Hristiyanlık inançlarına göndermelerde bulunulan eserde ferdî aşk, yurt sevgisi, özlem, Rus emperyalizmi, Türk birliği, Batı medeniyeti, kozmopolitlik, millî devlet, İttihat ve Terakki Cemiyeti, fedakârlık, evlilik kurumu, eğitim, sanat, ekonomik sorunlar, tarih bilinci, asimilasyon ve aydın problemi gibi konulara yer verilmiştir. Bu yazıda da Aydemir romanı, edebiyat tarihlerinde sınırları genellikle 1911-1923 tarihleri ile belirlenen Millî Edebiyat anlayışı çerçevesinde “milliyetçilik ideali ve millet coğrafyası, Osmanlıcılık, çağdaşlık ve Meşrutiyet, semboller ve zıtlıklar ile dil ve üslup” konu ve duyarlıkları bakımından incelenecektir.