14 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 14
Öğe English prepositions as function words are not as easy for language learners as normally supposed to be(Batman Üniversitesi, 2022-06-30) Yaş, EminPrepositions as function words and single monomorphemic words are the most basic words of the human language, especially in the context of maintaining daily life. They are probably the first lexes/words entered to the human’s linguistic repertoire, as their requirements in the language are so essential. Prepositions shows various relationships between lexes or phrases in sentences. Among these relationships time, points, position, direction and various degrees of mental or emotional attitudes seem to be significant. The purpose of the research is try to reveal what kind of challenges English prepositions have for the learners and also to confirm if they are as difficult as some linguists have stated before. Another purpose is to find out which features are more difficult among all their entity properties. The results of this study disclose that English prepositions possess very complex structures, different meanings and an associating duty of various types of part of speeches. In particular, those that construct the phrasal verbs require great effort for learning due to the loss of the meaning (sometimes partially, sometimes completely) they undergo. It has been understood that their properties such as steadily changing meaning and function make them quite difficult elements for learners of English.Öğe Representations of African Female Identity beyond Border in Buchi Emecheta’s Second-Class Citizen(ECLSS Online 2020b, 2020-06) Işık, EmrahBuchi Emecheta is considered to be one of the most renowned African female writers and she, throughout her writing career, has been a literary pioneer of African women’s struggle in the face of both the colonization by African men and the discrimination based on racial and gender issues. In her second novel, Second-Class Citizen, along with such subject matters as gender, colonialism, patriarchal oppression, Emecheta focuses on cross-bordering, transnational and trans-cultural mobility and female identity formation of Adah setting foot in the centre of the Empire. In this respect, this study intends to examine the transnational movement of Adah from Nigeria to London with regards to gender, migration and conflict between the identity formation of a woman migrant beyond national border and the patriarchal codes, which is symbolized by her husband, Francis. Moreover, the paper discusses the oppression to which the black immigrants get exposed and aims to lead readers throughout the world to gain insight into that problem beyond border.Öğe Dilin genel durumu ve dillerin karşılaştırılma olanağı(Cinius Yayınları, 2017-12) Yaş, EminLinguistik araştırmalar insanın ilk kelimeyi çıkarması için 2 milyon yıl kadar bir zaman geçirdiğini belirtir. Teori ve varsayımların dışında ileri sürülebilecek kanıtlar eski canlı kemikleri, insanların tarihte kullandıkları araç gereçler, mağaralara ve kayalara çizilen resimler ve bazı fosillerdir. Günümüzde yaklaşık 6.000 dil vardır. Dünyada yaşayan her insanın, her grubun, hatta medeniyetin ulaşmadığı Afrika ve Avusturalya kıtalarındaki her kabilenin bir doğal dili vardır. Peki dil bu güne gelinceye kadar nasıl bir evrim geçirdi? Hangi biyolojik, psikolojik, sosyolojik, ontolojik ve teolojik faktör veya faktörler insanın bir dile sahip olmasını mümkün kıldı? Yeryüzündeki tüm dillerin kökeni aynı mıdır? Başlangıçta bir dil mi yoksa bir kaç tane dil mi vardı? Dil, insan genetikleri yoluyla mı sonraki nesillere aktarılır? Bugün dilleri birbiriyle karşılaştırılmak ne kadar mümkündür? Bunun bilimsel araçları nelerdir? Elinizdeki bu kitabın amacı dilin tarihsel ve şimdiki durumunu genel bir bakış çerçevesinde incelemek ve dillerin birbirleriyle ne kadar karşılaştırılabileceğini örneklerle anlatmaktır. Özellikle yabancı dil öğretmenlerine önerilir. Bir de herkesin anlayabileceği, severek okuyabileceği bilgileri içerir. Dilbilimin derin bilgilerine gerek yoktur. Linguistikte okuyan öğrenciler için 5, 6 ve 7. bölümlerde oldukça faydalı bilgiler yer almaktadır. Bu bölümlerde bazı dilbilimsel konular işlendi. Fakat herkesin ve her tabakadan insanın kavrayabileceği biçimde verildi. Yine kitapta şunlar aydınlatıcı olmaktadır: Okumayı kolaylaştıran şemalar, tablolar ve resimler; anlamayı kolaylaştırmak ve daha fazla bilgi için bazı referanslar; dilbiliminin öncülerinden sayılan dilbilimcilerden verilen İngilizce ve Türkçe alıntılar; bazı konular anlatılırken bilgileri madde şeklinde sıralamak; dilbiliminde hiçbir ön bilgiye sahip olmadan herkesin kolayca anlayabileceği bir dilin kullanılması; genel kavramlar için kitabın sonuna eklenen bir ek sözlük. Ayrıca aktarılan dilbilimsel açıklamalar, tanımlamalar ve araştırmalar dallar arası bir açıdan ele alınmıştır.Öğe History, Truth and Mythmaking in Thomas Kilroy’s the O’neill and Brian Friel’s making history(Atatürk Üniversitesi, 2016-11-19) Alemdaroğlu, Şefika NüvidIn a programme note to his play Making History, Friel said that ‘history and fiction are related and comparable forms of discourse and that an historical text is a kind of literary artifact .’ Approached in this context, two plays focusing on a significant date of Irish history, the sixteenth century Anglo Irish relations revolving around Hugh O ‘ Neill, the Earl of Tyrone offer two different versions of the same historical period. The O’Neill written by Thomas Kilroy and Making History by his contemporary playwright Brian Friel. Both playwrights drew upon Sean O’Faolain’s biography, The O ‘Neill (1942). Kilroy focuses on O’Neill’s dilemma between his loyalty to his traditional Gaelic heritage and his commitment to the new modern order. In Friel’s play, O’Neill is portrayed as a leader who is aware that he is making history. Discussing history openly with Lombard, the historian who is recording the moment, O’Neill reads history differently from him and suggests to Lombard to put Mabel, his wife, at the centre of his history of O’Neill. However, in the historical myth, Lombard is creating she remains peripheral and O’Neill becomes a hero of counter-reformation. It is Friel in his own re-making of history who will reinstate her in the centre about four hundred years later. This re-making has, in its turn, ‘metabiologically’ created an atmosphere leading to the Good Friday Agreement of 1998. The paper will focus on this multiple fictive and real functions of history as truth and mythmaking in the plays mentioned above.Öğe Lost charisma: the other(ed) heroes in Zadie Smith's white teeth and Elif Shafak's honour(Journal of Social and Humanities Sciences Research, 2018-10) Işık, EmrahBritain has turned into a multicultural structure soon after the World War II. It is beyond doubt that immigrants participating in this society, especially those from the first generation, have experienced a number of disappointments and racist attitudes. Likewise, the following generations of immigrant families have suffered from similar dismissive attitudes. Moreover, the younger generations mostly remain in cultural in-betweenness as a result of growing up under the influence of both home and host cultures. In spite of their prior tendency to the host culture, they are reminded of their original culture, religion and real position. Then, they begin to shadow forth their rebellious behaviours, take part in some kinds of organizations referring to their otherness and cultural in-betweenness in the society. In this regard, such novels as Zadie Smith’s White Teeth and Elif Shafak’s Honour foregrounds such themes as ‘immigration’, ‘otherness’, ‘cultural in-betweenness’ in a multicultural society. While analyzing the both novels, this paper firstly aims at examining the first generation male characters like Samad and Adem and then discussing the similarities between the second generation male characters such as Millat and Iskender who firstly seem with their charismatic and dominant posture in the groups of their peers but gradually lose their power and fall out of favour as a consequence of deeds leading to their otherness. In this context, the characters specifically exemplify and embody the concepts of ‘otherness’, ‘cultural in-betweenness’ and the subversion of ‘cultural identity’ in the multicultural BritainÖğe Türkçede bazı dil bilgisel kategorilerin değişimi: zarf işlevli kelimeler(Pamukkale Üniversitesi, 2021-03-23) Yaş, EminBütün diller gibi Türkçenin de değiştiği ve bir değişim süreci içinde olduğu bilinmektedir. Söz konusu değişimin yönü hem sözlü dilden yazılı dile hem de yazılı dilden sözlü dile olmaktadır. Değişimler dil biliminde artsüremli (diachronic) ve eşsüremli (synchronic) olmak üzere iki farklı araştırma yaklaşımıyla incelenmektedir. Nicel veri toplama aracının kullanıldığı bu nitel çalışma eş zamanlı değişim olgusuna odaklanmıştır. Bu betimsel çalışmanın amacı Türkçenin sözlü dilde kullanılan eksiltimlerin yazı diline ne düzeyde yansıdığını tespit etmektir. Bu amaca yönelik olarak Ölçünlü Türkiye Türkçesinde günlük konuşmada kullanımı gittikçe azalan zarf işlevli dört sözcük (daha, beri, kadar ve kere) seçilmiş, bir “dil bilgisel değerlendirme testi” hazırlanmış ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümü 4. sınıfta okuyan 24 öğrenciden oluşan katılımcılara uygulanmıştır. Araştırma sonucunda günlük dil kullanımda eksiltilen sözcüklerin işlevinin eklerle sağlandığı belirlenmiştir. Katılımcıların önemli bir kısmının zarf işlevli sözcükleri düşürülmüş tümceleri kabul edebilir eğilimde olduğu gözlenmiştir.Öğe İngilizce zarf yapılarının yabancı öğrenenler için zorluğu(Batman Üniversitesi, 2017) Yaş, EminBu çalışmanın amacı İngilizce zarf yapılarının(cümlecik) yabancı veya ikinci dil öğrenenler için ne tür zorluk ya da yük olduğunu aydınlatmaktır. Bu bağlamda, bu yapıların sözdizimsel yapısı araştırıldı. Bu, yapılarını vurgulayarak ve gramer birimi olarak zarf cümleciklerinin sözdizimsel özellikleri araştırılarak yapıldı. İngilizce konuşan dünyada mevcut olan en önemli kitaplar incelendi. Bu bütünce (corpus) analiz, yan cümle olarak sürekli değişen bazı zarf yapıların öğrenenler için cümle işleminde bir sorun olduğunu gösterdi. Yapısındaki değişimlerin yabancı öğrenenler için bir yük olduğu kanıtlandı. Bundan başka, çalışma zarf yapılarının İngiliz dilinin tipolojik sözdizimine ters düştüğünü vurguluyor; yani İngilizcenin kurallı söz dizimi bu işlemler tarafından ihlal ediliyor. Yine sınıflandırmaları, kısaltılmaları ve devrik olmaları yabancı öğrenenler için büyük sıkıntıdırlar.Öğe The unifying role of fools in William Shakespeare's as you like it and twelfth night(Batman Üniversitesi, 2012-04) Tekalp, Selen; Işık, EmrahShakespeare, kralın soytarısını geliştirmek adına büyük bir katkı sağlar ve soytarılık kavramına yeni bir boyut getirir. Onun palyaçolarıyla soytarıları gerçekçidirler. Shakespeare’in kendisi “gerçekçilik” sözünü aslında hiç telaffuz etmese de bu kavram onun komedilerini ve soytarılarını değerlendirmede oldukça önemlidir. As You Like It ile Twelfth Night’ta bu gerçekliği sergilemek için iki akıllı soytarı, diğer bir deyişle saray soytarısı yaratır: Tocuhstone ve Feste. Her ikisi de saraylılar tarafından itibar gören, soyluların soytarılarıdırlar. Onlar bir bakıma gerçekçi olduklarından gerçekleri üstü kapalı bir biçimde seyirciye aktarmada önemli bir rol üstlenirler. Diğer taraftan da kendilerine, oyunla seyirci arasında uzlaştırıcılık görevi verilmiştir. Karakterleri yatıştırıp oyunun başından sonuna kadar dengeyi sağlamaya çalışırlar. Böylece, onlar sayesinde, oyundaki birlik bozulmaz. Bu soytarıların bunu nasıl başardığı ve bunca değer çatışmasının arasında nerede durdukları merak konusudur. Shakespeare, karşıt fikirleri ortadan kaldırmak yerine değerlerin bir arada bulunmasını (yanyanalık) sağlamaya çalışır. Örneğin, As You Like It eserinde romantik ve anti-romantik öğeler arasında bir uyum olduğu görülür. Aynı şekilde Twelfth Night’ta da ana tema “iki değerlilik”tir. Oyun, aşıkların yanılsamasına dayanır, ancak bu yanılsama en sonunda kendi gerçekliğini de beraberinde getirir. Bütün bu zıtlıklar göz önüne alınarak, her iki eserdeki “soytarılık” kavramı ve karakterlerin birbirleriyle olan ilişkileri bu doğrultuda ele alınacaktır. Bunun yanı sıra, Touchstone ile Feste’nin görünüşle gerçeklik arasındaki dengeyi korumak için Shakespeare tarafından nasıl yaratıldıkları da örneklerle vurgulanacaktır.Öğe Hanıf Kureıshı'nin Varoşların Budası adlı eserinde 'öteki' kavramı(MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2018-03-31) Işık, EmrahAydınlanmacı fikirlerin ön ayak olduğu öz güvenle Elizabeth döneminden başlayarak 19. yüzyılda doruk noktasına ulaşan Birleşik Krallık ‘güneş batmayan krallık2 ’ olarak yirminci yüzyılın ikinci yarısına dek sömürgecilik faaliyetleriyle hem ekonomik hem de siyasal anlamda dünyaya yön vermiştir. Elde ettiği hegemonik üstünlüğünü kaybetmesi sonucunda İkinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda eski sömürge bölgelerinden, Güneydoğu Asya, Afrika ve Karayiplerden birçok topluluk ülkenin büyük kısmına göç ederek, Britanya toplumunu ve kültürel yapısını büyük oranda değişikliğe uğratmıştır. Bu süreçle birlikte, İngiltere artık çok kültürlü bir yapıya bürünmüştür. Söz konusu duruma rağmen, özellikle sömürgecilik sürecinde ve yazınında Batı ideolojisi tarafından üretilen ‘Doğu’ ve ‘Öteki’ gibi kavramlar ulus ötesi uzamda da önemini korumuş ve ev sahibi İngiliz toplumu tarafından yüzyıllardır süre gelen hiyerarşik (sömüren-sömürülen) ilişkinin devamı olarak üretilmeye devam etmiştir. Hanif Kureishi’nin Varoşların Budası (1990) adlı romanı ırkçı ve ötekileştirici politikaların hâkim kılındığı 1970’li yılların İngiltere’sini konu alan, sömürgecilik sonrası yazının en önemli eserlerinden biri olarak gösterilmektedir. Bu roman, Batı medeniyetinin merkezi sayılabilecek bir uzamda göç, kimlik, ötekilik, sterotip ve Doğu gibi çağdaş toplumsal düzenin gerçekliğini yansıtan kavramlar üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda ele alınan çalışma söz konusu romanın göç deneyimini yaşayan birinci kuşak göçmenler ve onların ikinci kuşak temsilcileri tarafından deneyimlenen ayrımcı, ötekileştirici ve ırkçı tutumların savaş sonrası İngiliz toplumunda çok kültürlülük kavramını nasıl sorunsallaştırdığını yansıtmaktadır. Çalışmada, öncelikle Edward Said, Homi K. Bhabha, Gayatri Chakravorty Spivak, Stuart Hall gibi önemli toplumsal kuramcıların ‘öteki’ kavramı üzerine görüşlerine yer verilmiştir. Daha sonra, Kureishi’nin Varoşların Budası eserinde, söz konusu kavram üzerine yapılan açıklamalar ışığında, birinci ve ikinci kuşak göçmen kimliklerin maruz bırakıldıkları ötekileştirici ve ırkçı tutumlar örneklerle tartışılmıştırÖğe History of Mamluk rebellions model of the rebellions of Tagribermiş and Aynal el-Cekemî(Batman Üniversitesi, 2016) Ağır, Abdullah Mesut; Güneş, SedefMemlûk Devletinin merkez ve bazı vilayetlerinde isyanlar meydana gelmiştir. Bu isyanların merkezlerinden birisi olan Suriye, bu başkaldırıların başlangıç noktası olmuş bazen de sultana karşı olan ayaklananlar için sığınak görevi görmüştür. Bu isyanlardan birisi Halep Nâibi Emir Tagribermiş ve diğeri de Dımaşk Nâibi Aynal el-Cekemî’nin isyanlarıydı. Her iki vali de Sultan Barsbay’ın oğlu Aziz Yusuf adına isyan etmiş ve Yusuf, Sultan Çakmak tarafından tahttan indirilmiştir. Gerçekte bunların amacı, tahtı ele geçirmekti. Dahası, bu amaç doğrultusunda bunlar birbirleriyle de ittifak yapmadı. Buna ek olarak, bu Suriye valileri ne diğer bölgelerdeki valileri ne de Anadolu Türkmenlerini taraflarına çekmeyi başarabilmiştir.