Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 7 / 7
  • Öğe
    Basındaki bilgiler ışığında ilk kadın Milletvekillerimizden Trabzon Milletvekili Seniha Hızal ve Meclis’teki Faaliyetleri
    (Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2020-04-30) Yaşar, Selman
    Türk Milletinin çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkması için bir çok yenilik gerçekleştiren Atatürk, Türk kadınının Cumhuriyet idaresinde hak ettiği yeri elde etmesi için çalışmıştır. 1926 yılında Medeni Kanun’la yeni haklar edinen, 1930’da Belediye seçimlerine katılma, 1933’te Muhtar seçilme hakkını alan Türk kadını, Atatürk’ün önderliğinde, 5 Aralık 1934 tarihinde kabul edilen kanunla milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır. 8 Şubat 1935 tarihinde yapılan V.Dönem seçimlerinde 18 kadın milletvekili seçilerek TBMM’ne katılmıştır. Kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanması, sonrasında yapılan seçimler, ilk kadın milletvekillerinin seçimleri ve TBMM’ndeki çalışmaları kamuoyunda büyük yankı yapmıştır. Dönemin gazeteleri yaptıkları haberlerle ilk kadın milletvekilleri ve TBMM’ndeki çalışmalarıyla ilgili olarak halkı aydınlatmışlardır. Bu milletvekillerinden biri de Seniha Hızal’dır. Seniha Hızal, V.Dönem (1935-1939) Trabzon milletvekilliği yapmıştır. Seniha Hızal, milletvekilliği döneminde yaptığı çalışmalarıyla TBMM’ne giren diğer 18 kadın milletvekili gibi Atatürk’ün Türk kadınına olan güvenini boşa çıkarmamıştır.
  • Öğe
    Atatürk’te hayvan sevgisi
    (Türk-İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, 2018-02) Yaşar, Selman
    Türk Milleti’nin Milli Mücadele’yi kazanarak bağımsızlığını kazanmasını sağlayan Atatürk, savaş sonrasında kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni sağlam temeller üzerine inşa etmek için uğraşmıştır. Asker, devlet adamı, eğitimci, inkılâpçı, önder vb. birçok vasıflara sahip olan Atatürk aynı zamanda duygu yönü zengin bir kişiydi. Merhamet duygusu güçlü olan Atatürk, hayvanları çok severdi. En çok atları seven Atatürk, çok sevdiği atlarından birinin ölümüne çok üzülmüştür. Sakarya adlı atını da çok seven Atatürk, atlardan sonra köpek ve kuşlara düşkündü. Milli Mücadele döneminde Alber adında bir köpeği vardı. Atatürk’ün en sevdiği köpeği Foksidi. Köpeklerden sonra kuşları seven Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde bir güvercinliği bulunmaktaydı. Burada güvercinlerden başka birçok hayvan da bulunmaktaydı. Ayrıca Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesinde de birçok hayvan beslemekteydi. Hayvanları çok seven Atatürk, katıldığı tören ve karşılamalarda kurban kesilmesini istemezdi.
  • Öğe
    Basındaki bilgiler ışığında Seyhan Milletvekili Esma Nayman ve Meclisteki faaliyetleri
    (Türk-İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, 2019-01-05) Yaşar, Selman
    Türk Milletinin çağdaĢ uygarlık düzeyinin üzerine çıkması için birçok yenilik gerçekleĢtiren Atatürk, Türk kadınının Cumhuriyet idaresinde hak ettiği yeri elde etmesi için çalıĢmıĢtır. 1926 yılında Medeni Kanun‘la yeni haklar edinen, 1930‘da Belediye seçimlerine katılma, 1933‘te Muhtar seçilme hakkını alan Türk kadını, Atatürk‘ün önderliğinde, 5 Aralık 1934 tarihinde kabul edilen kanunla milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanmıĢtır. 8 ġubat 1935 tarihinde yapılan V. Dönem seçimlerinde 18 kadın milletvekili seçilerek TBMM‘ne katılmıĢtır. Dönemin gazeteleri yaptıkları haberlerle ilk kadın milletvekilleri ve TBMM‘ndeki çalıĢmalarıyla ilgili olarak halkı aydınlatmıĢlardır. Bu milletvekillerinden biri de Esma Nayman‘dır. Esma Nayman, V. Dönem (1935- 1939) Seyhan milletvekilliği yapmıĢtır. Milletvekilliği döneminde, Ġktisat Encümeni‘nde görev yapan Nayman, yaptığı çalıĢmalarıyla TBMM‘ne giren diğer 17 kadın milletvekili gibi Atatürk‘ün Türk kadınına olan güvenini boĢa çıkarmamıĢtır.
  • Öğe
    Tarihçiliğimizin kurumsallaşması ve bir kültür milliyetçisi Ahmed Zeki Velidi Togan
    (Türk-İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, 2018-02) Özteke, Fahri
    Altay Dağlarının eteklerine dikilmiş yazıtlarla başlamış Türk tarihçiliği, İslamiyet’in kabulünden sonra Arap ve Farslıların gölgesinde kalarak gelişmiştir. Osmanlı Devletinde XVII. yüzyılda vakanüvisliğin tesisi ile tarihçiliğimiz kurumsal bir kimlik kazanmaya başlamıştır. Baskın unsur Türkler olmasına rağmen Osmanlı Devleti zamanında milli bir tarih anlayışından söz etmek mümkün olmamıştır. Çağdaşlaşma tarihimizde kırılma anı sayılan II. Meşrutiyet Döneminde tarihçiliğimiz, daha yerli ve daha bilimsel bir kimlik kazanmaya başlamıştır. Batılı devletlerle kıyaslandığında geç kalınmış sayılsa da Türk tarihçiliğinin milli bir anlayışla bilimsel olarak kurumsallaşması Atatürk Dönemi’nde gerçekleşmiştir. Atatürk’ün kurdurduğu Türk Tarih Kurumu, 1200 yıldan fazla geçmişe sahip tarihçiliğimizi temsil eden çatı bir yapı olmayı başarmıştır. Asılsız biçimde, çağdaşlaşma hamleleri ve Türk Tarih Kurumu ile muhalifmiş gibi gösterilse de A. Zeki Velidi Togan XX. yüzyılda tarihçiliğimizin ileriye götürülmesinde en fazla uğraş vermiş birkaç isimden birisi olmuştur.
  • Öğe
    Cumhuriyet’in yitik modernleşme mirasına bir örnek: Hakkâri halkevi ve çalışmaları
    (Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2018-12-23) İlyas, Ahmet
    Bir kültür kurumu olarak halkevleri, Türk Ocakları yerine kurulmuş vatandaşlığın dönüştürücü uygulamalarındandır. 1932-1951 yılları arasında faaliyetlerini sürdüren halkevleri, bir nevi Halk Partisinin taşradaki tezahürüdür. Özellikle halkın aydınlatılmasında, kentli-köylü ayrımının ortadan kaldırılmasında önemli çabaları olmuştur. Türk Ocaklarının kapatılmasından sonra halkçılığın anlaşılmasına yardımcı olan halkevleri birçok yerde kültür taşıyıcı olarak cumhuriyete yaraşır bir düsturla görev yapmıştır. Bu çalışmanın ana retoriği 1937 yılında Hakkâri vilayetinde açılmış olan halkevinin genel yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi vermek üzerine kuruludur. Gerek iklim koşulları ve gerekse yaşanılan sorunlar nedeniyle diğer illere göre bir hayli geç açılmış olan Hakkâri Halkevi genellikle vilayette çalışan memurlar vasıtasıyla varlığını devam ettirme konusunda azimli olduğu görülmektedir. Ancak bu azmin halk karşılığı eldeki raporlara göre sağlıklı olmadığı anlaşılmaktadır. Özellikle halkın teveccühünün az olması dahası halkevi başkanlarının sık sık değişkenlik göstermesi sürekliliğin sağlanamamasına sebebiyet vermiştir. Bu çalışmanın amaçlarından biri Hakkâri Halkevi’nin yapmış olduğu çalışmalara bakılarak genel bir halkevi portföyü oluşturmaktır.
  • Öğe
    Atatürk'ün üniversite reformu sürecinde kütüphanelerin kuruluş ve gelişiminde Alman bilim adamları
    (Türk İslâm Medeniyeti İlmi Araştırmalar Enstitüsü, 2017) Yaşar, Selman
    Türk Milleti"nin Milli Mücadele"yi kazanarak bağımsızlığını kazanmasını sağlayan Atatürk, savaş sonrasında kurduğu Türkiye Cumhuriyeti"ni sağlam temeller üzerine inşa etmek için uğraşmıştır. Bunu gerçekleştirmek için 1933 yılında Üniversite Reformu gerçekleştirilmiştir. Bu reform sonrasında kurulan üniversitelerde Alman bilim adamları ve uzmanlar görevlendirilmiştir. Bu bilim adamları ve uzmanlar kütüphanelerin kurulması ve gelişmesi için de çalışmışlardır. Alman bilim adamları yaptıkları çalışmalarla Türk kütüphanelerinin kuruluş ve gelişmesinde önemli katkılar sağlamıştır.
  • Öğe
    Türk yükseköğretiminin rasyonalist evrimi ve Darü’l-Fünun’da görev yapmış yabancı uyruklu bilginler
    (Dicie Üniversitesi, 2019-04-22) Özteke, Fahri
    En eski tarihlerden bu yana her topluluk bir eğitim sistemine sahiptir. Uygarlığın gelişimiyle eş güdümlü olarak eğitim sistemlerinin kapsamı da genişledi. Çoklu bir bütün olan eğitim sistemlerinde önemli yer tutan öğelerden biri de yetişkinlerin edinim kazanmasını sağlamaktır. Batı dünyası önce klasik lise ardından üniversite tesis ederek bu konuda yol aldı. Osmanlılar ise bir takım girişimlerden sonra Darü’l-fünun’u kurarak ileri yaştaki insanlarını eğitmeye çalıştı. Yaklaşık 70 yıllık tarihiyle Darü’l-fünun Türk yükseköğretiminin nasıl özgürleşmeye çalıştığını, hangi baskılara karşı direnç gösterdiğini ve ülke meseleleri karşısında ne tür bir refleks verdiğini anlamamız açısından büyük öneme sahiptir. Okulun son 18 yılında görev yapan yabancı uyruklu bilginler ise gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet dönemlerinde yükseköğretimin yeni bir yapılanma içine girmesine rehberlik etti. Cumhuriyet’le beraber Darü’l-fünun’un yolu da devrimlerle kesişti. Bu süreçte yabancı uyruklu bilginler okulun devrimlere entegre olması için yoğun çaba harcadı. Darü’l-fünun gençliğinin fikirsel dinamizm kazanmasında, ülkenin kültürel, tarihi ve coğrafi zenginliklerini kavramasında yabancı uyruklu bilginler önemli rol oynadı. Bu bilginler araştırmalarıyla tarım, hayvancılık ve sanayinin gelişmesine katkıda bulunarak Atatürk’ün milli ekonomi ülküsüne destek verdi. Türk yükseköğretiminin şekillenmesinde ayrı bir yeri olan bu şahısların bir bölümü1933 reformundan sonra da ülkemiz üniversitelerinin gelişimi için uğraştı