Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 17
  • Öğe
    1067 numaralı hurufat defterine göre Amîd ve çevresindeki vakıflar (1703-1722)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-01-18) Reisoğlu, Ercan; Alaca, Hanife
    Osmanlı tarihi araştırmalarında en önemli kaynaklardan bir tanesi de şüphesiz Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan Hurufat Defterleridir. Bu defterlerde vakıf müesseseleri hakkında birçok bilgi bulunmaktadır. Hurufat Defterleri ilmiye sınıfının yürütme organı olan kazaskerlik tarafından düzenlenirdi. Bu organ kendi içinde Anadolu ve Rumeli olarak ikiye ayrılmış olup yetki alanları belirlenmiştir. Böylece defterler Anadolu ve Rumeli olarak ikiye ayrılarak kazalar ’’elif’’ harfinden başlamak suretiyle alfabetik sıraya göre defterlere kaydedilmiştir. Osmanlı Devleti vakıf müesseselerine azami derecede önem verir, bu minvalde devlet teşekkülü en ücra kasaba ve köylere kadar uzanırdı. Defterlerde; kaza, kasaba, köy, mahalle adı, vakfı inşa eden kişi, vakfın adı, görev şekli, görevden ayrılanın adı, göreve yeni başlayanın adı, atama arzını yapan kişinin adı ve atama tarihi yazılırdı. Bu durumda defterlerin çok yönlü olduğu söylenebilir. Özellikle sosyoekonomik ve demografik yapı hakkında ciddi bilgiler içermesi nedeniyle Hurufat Defterlerinin tarih araştırmalarında çok önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir.
  • Öğe
    21 numaralı Mora ahkâm defteri’nin transkribsiyonu ve değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-26) Doğu, Ferzimelek; Türkmen, Mustafa Nuri
    Osmanlı Devleti’nde yüzyıllar boyunca önemini korumuş ve günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nde hâlâ özenle muhafaza edilmiş olan Ahkâm Defterleri bugünümüze ışık tutan yegâne arşiv kaynakları olarak karşımıza çıkıyor. Ahkâm Defterleri özelllikle o dönemde Devletin uygulamış olduğu adâletin nasıl sağlandığına, sosyo-ekonomik yapısına ve idari yapısı gibi pek çok konu hakkında bizi bilgilendirmesi açısından önem arz etmektedir. Devlet için halk arasındaki adâleti sağlama hem dini bir vazife hemde ülkeyi iyi bir şekilde yönetmek dönemin hükümdarının aslî vazifesiydi. Osmanlı Devleti’nde padişahlar ülke içerisinde yaşayan halk Hângi din veya mezhebe mensub olursa olsun bunların koruyuculuğunu esas alan bir yönetim şeklini benimsemiştir. Bu sebeple gelen şikâyetlerin çözüme kavuşturulması ve adâletin sağlanması hükümet için önemli bir unsurdu. Mora’daki şikâyetlerde hükümetin müslüman veya gayrimüslim demeden bütün halk için eşit bir şekilde ve özenle çözüme kavuşması için büyük bir gayret sarf edildiğini söyleyebiliriz. Her ne kadar müslüman ve gayrimüslimler eşit bir millet olarak görülmeyip bunlar için farklı vergiler veya kanunlar uygulansa dahi gelen herHângi bir şikâyette haklı olana hakkının verilmesi için büyük bir özen gösterildiği görülmektedir. Mora Ahkâm Defterleri toplam 21 defterden oluşmaktadır. 21 Numaralı Mora Ahkâm Defteri H. 1234-1255, M. 1819-1840 tarihleri arasında yazılmıştır. Bu defterde Mora Eyâleti’nden Dîvân-ı Hümâyûn’a intikal eden şikâyetler incelenmiş ve 21 yıllık Mora tarihine ışık tutması hedeflenmiştir.
  • Öğe
    2795 numaralı Van eyaleti gayrimüslim nüfus defterinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-06-26) Uluşık, Rıdvan; Alaca, Hanife
    Osmanlı İmparatorluğu’nda nüfus sayımları modern anlamda ilk olarak 1831 yılında yapılmaya başlanmıştır. Bu tarihten önceki sayımlar genellikle vergi ve arazi tespitine yönelik yapılan tahrir sayımlarıdır. Bu sayımlar bölgeye ait nüfus özellikleri konusunda aydınlatıcı bilgiler verse de nüfusun tespiti için yetersiz kalmıştır. Modern manada yapılan nüfus sayımları ile devlet, sahip olduğu insan potansiyeli, askeri gücü ve vergi yükümlülükleri hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olmaya çalışmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan H.1252 / M.1836 tarihli, NFS.d kodu 2795 numarası ile kayıtlı olan “Van Eyaleti Dahilindeki Gevaş, Karçıkan, Havasor ve Vastan Nahiyelerinin Gayrimüslim Erkek Nüfus Defteri” esas alınarak hazırlanan bu çalışmada Osmanlı’da nüfus ve Van’ın geçmişten günümüze kısa tarihi ele alınmış, daha sonra 2795 numaralı defterdeki veriler incelenerek o zamana ait bölgenin sosyal durumu ve nüfus özellikleri üzerinde durulmuştur.
  • Öğe
    1919'da Amerikan heyetlerinin Doğu Anadolu ve Transkafkasya gezileri ve Ermeni meselesi'ne dair raporları
    (Batman Üniversitesi, 2016) Demirci, Hasan; Türkmen, Mustafa Nuri
    Tarihi kökenleri XIX. yüzyıla uzanan ve Batılı emperyalist devletlerin, Osmanlı Devleti’ni parçalamak üzere “Şark Meselesi” çerçevesinde ortaya attığı Ermeni Meselesi, I. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışını tesis etmek ve Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmak üzere toplanan 18 Ocak 1919 tarihli Paris Barış Konferansı’nda ele alındı. Bu Konferansta Ermeniler, 12 Şubat 1919’da sundukları memorandumda “Batı Ermenistan” olarak iddia ettikleri Doğu Anadolu’da nüfus çoğunluğuna sahip olduklarını ileri sürdüler ve bu bölgeyi “Kafkas Ermenistan”ı ile birleştirip “Büyük Ermenistan” kurmayı amaçladılar. Kurulacak bu devletin her alanda kendi kendini yönetebilme kabiliyetine erişinceye kadar ABD mandası altına alınması tercih ediliyordu. Bu sebepten dolayı, ABD, Ermenistan ve Türkiye’yi bir manda idaresi altına almadan önce sağlam ve mantıklı adımlar atmak, devlet menfaatlerine uygun olup olmadığını tespit etmek ve bölge halkının ihtiyaçlarını belirlemek için Transkafkasya ve Doğu Anadolu’ya araştırma ve inceleme heyetleri göndermeye karar verdi. Bu sebeple, 13 Temmuz-13 Ağustos 1919 tarihleri arasında Doğu Anadolu’ya gelen ve faaliyet yürüten ilk Amerikan heyeti, Amerikan Yakın Doğu Yardım Derneği (American Comitte for Relief of Near East) adına Yüzbaşı Emory H. Niles ve yardımcısı Arthur E. Sutherland Heyeti idi. İkincisi ise Eylül-Ekim 1919 tarihleri arasında bölgeye gelen ve gözlemlerde bulunan General Harbord Heyeti idi. Her iki heyetin sundukları raporlar doğrultusunda, Ermenilerin, gerek savaş öncesi gerek savaş sonrası Doğu Anadolu’da hiçbir yerde çoğunlukta olmadıklarını ve Doğu Anadolu ve Transkafkasya’da asıl mezalimin Ermeniler tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    Van’da bir İngiliz Konsolos Vekili: Bertram Dickson’ın Taşnak Cemiyeti üzerine değerlendirmeleri
    (Ermeni Araştırmaları, 2020-04-30) Turan, Orhan
    XIX. yüzyılda sanayi inkılâbı sonucunda ortaya çıkan buhar gücünün gemilere uygulanması ile dünyanın kaderini etkileyen ticari, sosyal ve siyasi hareketlilik geniş Osmanlı coğrafyasını da etkilemiştir. 1838 tarihli Osmanlı-İngiliz Ticaret Sözleşmesi’nin getirdiği imtiyazların bir sonucu olarak Osmanlı idaresindeki önemli şehirlerde İngiliz konsoloslukları açılmıştır. Konsolosluklar kendi vatandaşları ve hükümetleri için faydalı olacaklarına inandıkları görev alanlarındaki yer ve halka ait ticari, sosyal ve siyasi değeri olan bütün bilgileri başkentlerine aktarmıştır. Bu çalışmada Van’da İngiliz Konsolos Yardımcısı ve Askerî Ataşe olarak görev yapmış olan Bertram Dickson tarafından Taşnak Cemiyeti’nin faaliyetleri hakkında kaleme alınan rapor değerlendirilmektedir. Mevcut raporu önemli kılan özellik ise II. Meşrutiyet’in ilânı öncesi ve sonrası bölgedeki gelişmeleri Taşnak Cemiyeti üzerinden değerlendirmesidir. Raporda; devrimci bir örgüt olarak nitelendirilen cemiyetin anayasanın tekrar yürürlüğe girmesinden sonraki politikalarına; kuruluş amacı ve finans kaynaklarına; ideolojisi ve coğrafyasına; “Büyük Ermenistan idealine”, Kürtlere bakışına; Van vilâyetinde yaşayan Ermeniler üzerindeki etkilerine; Hınçak Cemiyetinin gücünü kaybetmeye başlamasına ve Taşnak’ın önem kazanmasına; Rus Hükümeti ile ilişkileri ve Kafkasya’daki faaliyetlerine; Jön Türkler ile ilişkilerine ve Avrupalı güçlerin yardımlarına yer verilmiştir.
  • Öğe
    İngiliz Büyükelçisi Gerard Lowther’in gözünden Osmanlı Devleti’nin dış ilişkileri (1908-1909)
    (Ankara Üniversitesi, 2018-09-20) Turan, Orhan
    Gerard Lowther 1908 yılında İstanbul’da Büyükelçilik yapmak üzere İngiliz Hükümeti tarafından görevlendirilmiş ve bu vazifeyi 1913 yılına kadar sürdürmüştür. Çalışma İngiliz Büyükelçiliği yıllık raporlarında incelenen dönemin dış politikası üzerinedir. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra Osmanlı Devleti’nin takip ettiği dış politikayı, Meşrutiyet rejimine geçişi ve yeni rejime Avrupa devletlerinin bakış açısını İngiltere’nin gözünden irdelemeyi amaçlamaktadır. Makalede II. Meşrutiyet’in ilk yılında (1908-1909) Osmanlı Devleti’nin dış siyasetindeki gelişmelerin İngiliz Büyükelçiliği yıllık raporlarına nasıl yansıdığı incelenmeye çalışılmaktadır.
  • Öğe
    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde Solidarist Korporatizmin Türk sosyal hayatına yansıması
    (Turkish Studies, 2013-08) İlyas, Ahmet; Kızılkaya, Oktay
    XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı/Türk aydınları, devlet ve toplum yapısında meydana gelen çöküşü durdurmak için çareler aramışlardır. Bahsi geçen çöküşü durdurmak için başvurulan çarelerden biri, Fransa’da ortaya çıkan, toplum ve devletin yapısı nasıl olmalıdır? Sorusuna çözüm arayan Solidarizm(Dayanışmacılık) fikir akımıdır. Bu fikir akımı Fransa’da etkili olduğu gibi Osmanlı Devleti ve birçok ülkede kendine taraftar bulmuştur. XIX. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nde meydana gelen reform hareketlerinde Fransa, örnek alınan bir ülke olmuştur. Bundan dolayı Fransa’da ortaya çıkan Solidarizm kısa bir süre sonra Osmanlı/Türk aydınlarının fikri yapısını etkilemiştir. Solidarizmin, dinsel, etnik, mezhep vb. birçok çeşidine bahsi geçen dönem dünyasında rastlanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vuran, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin fikri alt yapısının şekillenmesinde Solidarizmin etkisi büyük olmuştur. Kuruluş aşamasında Türkiye Cumhuriyeti’nin fikri alt yapısının şekillenmesinde de Solidarizmin etkisini görmek mümkündür. Cumhuriyetin ilk yıllarında Solidarizmin ilke edindiği fikirlerin, sosyal ve devlet hayatında ihtiyacı tam olarak akımı olarak karşılamadığı anlaşıldığından, Korporatizmin(devlet ve toplum hayatında işbirliği) ilkelerine de başvurulmuştur. Böylece yeni cumhuriyetin fikirsel alt yapısı, Solidarist Korporatizm olarak kendini göstermiştir. Bu fikirsel alt yapı, sosyal yapı ve devletin işbirliği halinde kalkınması hedeflenmiştir. Bu çalışmada, Solidarizm ve Korporatizm fikir akımlarının, Osmanlı Devleti ve aydınları üzerinde olan etkisi açıklanmıştır. Bu akımların, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk döneminde, devlet ve sosyal yapının düzenlenmesinde yapılan anayasal çalışmalara olan katkısı incelenmiştir.
  • Öğe
    Şeyhülislâm Yahyâ’nın şiirlerinde püritenizm eleştirisi
    (Ubak Yayınevi, 2019-12-31) Bozkurt, Kenan
    Her dönemin ruhunu yansıtan, ihtiyaçlarına cevap veren felsefî ve toplumsal eğilimler olmuştur. Bu eğilimler, insanların içinde bulundukları manevî sıkışmışlıktan ve boşluktan kurtarmayı amaçlarken geniş halk tabakalarını etkiledikleri gibi bazen de sadece dar bir kliğin yaşamında kendine yer bulmuştur. Geniş halk kitleleri arasında yayılan düşünüş ve yaşam tarzları, gayet rahat bir şekilde kendine yaşam alanı bulurken daha dar bir çevrede hayat bulan eğilimler ve yaşam tarzları pek de hoş karşılanmamıştır. Bu eğilimlerin mensupları hakaretlere, sürgünlere, hatta öldürülmeye maruz kalmışlardır. Sûfîlik de İslam âleminde zaman zaman hâkim çevre tarafından tacize uğrayan ve dar bir çevrede kabul gören manevî bir yaşam tarzıdır. Zahirî Sünniliğin hâkim olduğu bazı kesimlerin, iktidarı ele almasıyla kendini rint/ehl-i hal olarak kabul eden şair, mutasavvıf ve sûfîler, zaman zaman çok büyük sıkıntılara maruz kalmıştır. Bu radikal çevreler; Sühreverdî, Hallac-ı Mansûr ve Nesimî örneklerinde görüldüğü gibi çok acı felaketlerin yaşanmasına da neden olunmuştur. Benzer bir zihniyetin tezahürünü 17. Yüzyıl Osmanlısında da görmekteyiz. Osmanlı toplumunda Kadızâdelilerin iktidarda ağırlığını hissettirmeleriyle daha esnek bir dinsel formasyonu savunan mutasavvıflara karşı cephe açılmış, tekkeler yıktırılmaya çalışılmış, mutasavvıflar küfürle itham edilmiştir. Bu da Osmanlı toplumunun temel dinamiklerinden olan tekke ve medresenin karşı karşıya gelmesine neden olduğu gibi toplumda insanların kutuplaşmalarına ve birbirine karşı tahammülsüzleşmelerine de sebep olmuştur. Böyle bir dönemde şeyhülislâmlık gibi önemli bir makamda da bulunan Şeyhülislâm Yahyâ, Kadızâdelilerin bu dinsel dayatmalarını ve dini yorumlayışlarını tasvip etmeyerek insanı merkeze alan, aşk ve sevginin hâkim olduğu tasavvufî anlayıştan yana tavır almış ve bu anlayışın ideal tipi olan “rint” üzerinden kendini ifade etmiştir. Bu çalışmada dinsel bağnazlığın zirvede olduğu bir dönemde hem şair hem de şeyhülislâm kimliğine sahip olan Şeyhülislâm Yahyâ’nın dönemin radikal unsurları olan zâhit ve vaizlere bakışını şiirlerinden hareketle irdelenmeye çalışılacaktır.
  • Öğe
    II. Meşrutiyet’in ilanına ilişkin İngiliz Büyükelçiliğinin değerlendirmeleri
    (Atatürk Üniversitesi, 2018-06-28) Turan, Orhan
    Jön Türk hareketi Osmanlı tarihinin son evresinde en önemli sosyal ve siyasi harekettir. İttihâd ve Terakkî’ye giden süreçte devlet temelinden sarsılmıştır. İmparatorluğun son yüzyılına damgasını vuran gelişmelerden biri Meşrutiyet yönetimine geçiş olmuştur. I.Meşrutiyet 23 Aralık 1876’da ilan edilerek ilk kez Anayasal bir dönem başlamıştır. Ancak bu süreç kısa ömürlü olmuştur. II.Meşrutiyet yıkılmakta olan Osmanlı Devleti’ni kurtarmak amacıyla ve uzun süren bir baskı dönemine tepki olarak tekrar ilan edilmiştir. 1908’de yurt içinde ve dışında gelişen olaylar üzerine İttihâd ve Terakkî Cemiyeti harekete geçmeye karar vermiştir. İkinci kez ilan edilen Meşrutiyet’in doğuşu, uygulanması, Avrupa’daki yankıları, dış ilişkilere etkisi genel olarak çalışmanın sınırlarını çizmiştir. Bu doğrultuda II.Meşrutiyet’in ilanının özelde İngiliz Büyükelçiliği gözünden algılanışı ve genelde Türk-İngiliz ilişkilerinin görünümü bu çalışmanın temelini kapsayan iki esas konu olmuştur. Bu değerlendirmelerin İngiliz Büyükelçiliği’nin kaleminden çıkması İngiltere’nin Osmanlı Hükümeti ve Meşrutiyet’in ilânı hakkında neler düşündüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Makalede yararlanılan yıllık raporlar İngiliz ulusal arşivinden alınmıştır.
  • Öğe
    626 numaralı Diyarbakır şer’iyye sicili’nin transkripsiyonu ve değerlendirmesi (H. 1206- 1207 / M. 1792 – 1793)
    (Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-06-26) Aktaş, Bilal; İdem, Tekin
    Şer’iyye sicilleri, Osmanlı Devleti sosyal, kültürel, iktisadi ve ictimai konular üzerine araştırma yapacaklar için son derece önemli kaynaklardandır. Çünkü şer’iyye sicilleri kayıt altına alındığı döneme ışık tutar. Bu siciller, Osmanlı Devleti’nin hukuk sistemi, toplum yapısı, kültürel, iktisadi ve idari yapısına dair önemli bilgiler veren birinci elden kaynaklardandır. 59 sayfadan oluşan 626 Numaralı Diyarbakır Şer’iyye Sicili’nde, (H. 1206- 1207 / M. 1792 – 1793) yılları arasında Diyarbakır’da meydana gelen ve mahkeme kayıtlarına yansıyan olayları içeren belgeler bulunmaktadır. Şer’iyye sicili’nde, İnsanlar arasında oluşan alacak-verecek meseleleri, vergi, miras, cinayet ve hırsızlık gibi birçok konuda verilen kararlar bulunmaktadır. Bu belgeler çalışmamızın temel iskeletini teşkil eder. Bu çalışmada, Şer’iyye sicili, Şer’iyye mahkemeleri, Diyarbakır tarihi ve Osmanlı Devleti dönemi Diyarbakır idari taksimatı hakkında kısaca bilgiler verildikten sonra çalışmanın esasını teşkil eden 626 Numaralı Şer’iyye Sicili’nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Ayrıca çalışmanın sonunda belgede geçen Osmanlıca kelimelerinden oluşan bir sözlük ve eserin orijinal hali bulunmaktadır.