Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 43
  • Öğe
    Kayseri halkevi ve faaliyetleri
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-25) Gezer, Kübra; Sarıyar Sezan, Canan
    1930 senesinde vatandaşlar inkılâp hareketlerinin ve yenilik çalışmalarının insanlara ulaşamadığının farkına varmıştır. Bu durum karşısında Cumhuriyet Halk Partisi tarafından halkevlerinin açılması yönünde karar alınmıştır. 19 Şubat 1932 tarihinde açılmış olan 14 halkevi kısa zaman içerisinde sayı olarak artmıştır. Halkevleri toplumun eksik yönlerini gidermeye çalışmış ve bu konuda büyük bir fayda sağlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk tarafından açılan halkevleri mili irade ve mili bilincinde gelişmesi yönünde yapılanmıştır. Atatürk devrimleri halka anlatılmaya çalışılmış ve bu konuda önemli çalışmalar sürdürülmüştür. Halkçılık ilkesi doğrultusunda doğan halkevleri insanları geleceğe hazırlama açısından da önemli bir yer tutmuştur. Kayseri Halkevi insanları sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda geliştirmenin yanı sıra eğitimli aydın insan seviyesine ulaştırmayı amaçlamıştır. Kayseri Halkevi gerek kuruluş amacı gerek faaliyet açısından toplumu kucaklamış ve topluma faydalı bir kurum haline getirilmiştir. Bu çalışmada Halkevleri hakkında genel bir bilgi verildikten sonra Kayseri Halkevi üzerinde durulmuştur. Öncelikli olarak Kayseri Halkevi hakkında ulaşılacak kaynaklar taranmış ve gözden geçirilmiştir. Bu Halkevi tarafından çıkarılan kitap ve yayınlar incelenmiştir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi’nden belgeler taranmış ve Kayseri Halkevi ile ilgili tezler ve makaleler okunmuştur. Kayseri Halkevinin oluşumu ve şubeleri ayrı bir şekilde ele alınıp açıklanmıştır.
  • Öğe
    Selim Sırrı Tarcan’ın “Spor” isimli eserinin transkripsiyonu
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-02) Ramazanoğlu, Ahmet Şükrü; Sarıyar Sezan, Canan
    Bu çalışmada Türkiye’de Beden Eğitimi denince akla gelen ilk isim Selim Sırrı Tarcan’ın “Sporcu” isimli eserinin Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevirisi yapılmıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık eden Selim Sırrı Tarcan, yaşadığı dönem boyunca Beden Eğitimi ile ilgili birçok ilklere imza atmıştır. Aldığı eğitimler ile birlikte fikirleriyle ülkede Beden Eğitimi ve sporun yayılmasında öncü bir isim olmuştur. Selim Sırrı Tarcan’ın “Spor” isimli kitabı eski harfler ile yazılmıştır. Kitap, 1330 yılında Artin Asaduryan ve Mahdûmları Matbaası tarafından İstanbul’da yayınlanmıştır. 135 sayfadan oluşan kitap kendi içinde 16 bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler sırasıyla Amatörlük, Spor Nedir? Oyunun Kıymeti, İnsan Kuvveti, Yürümek, Eskrim, Ciu Citsu (Jiu-jitsu), Eski ve Yeni Olimpiyatlar, Yaya Koşuları, Boks, Yüzmek, Halat Çekişmek, Boy Squad, Atlamak, Şidor, Tenis gibi başlıklardan oluşmaktadır. Bu çalışmanın amacı, spor alanında önemli bir eseri günümüz Türkçesine çevirerek herkes tarafından anlaşılmasını sağlamaktır. Ayrıca spor konusunda araştırma yapanların başvurabileceği bir kaynağı daha bilim dünyasına kazandırmaktır.
  • Öğe
    Milli Mücadele ve cumhuriyetin ilk yıllarında Adana Vilâyeti Hilâl-İ Ahmer Cemiyetinin faaliyetleri (1918-1928)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-10) Kayan, Seda; İdem, Tekin
    Yüzyıllardır süre gelen, dönem dönem büyük yıkımlara sebep olan savaş, doğal afet gibi insanlığı derinden etkileyecek olayların yaşanması toplumlarda yardımlaşma isteğini doğurmuştur. Ancak etkili bir yardımlaşmanın sağlanabilmesi için önce kurumsallaşmak gerekiyordu. Avrupa’da bu anlamda Kızılhaç kurulmuş, ardından 19. Yüzyılın sonlarına doğru ise Osmanlı Devleti’nde Avrupadakine benzer bir kurum teşkil edilmiştir. Bu önemli kurumun adı Hilal-i Ahmer’dir. II. Meşrutiyetin ilanından sonra Hilal-i Ahmer, İstanbul dışında da şubeler açmış, gerek Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında gerekse Milli Mücadele dönemi ve sonrasında yaptığı vazifelerle devletin yükünü hafifletirken, savaş nedeniyle yaralanan, göç etmek zorunda kalan muhtaç insanlardan şefkatini esirgememiştir. Adana Hilal-i Ahmer şubesi ile ilgili kayıtlara Birinci Dünya Savaşı döneminde ulaşabilmekle birlikte Milli Mücadele sırasında oluşturulan Yedinci Adana-Konya İmdad-ı Sıhhiye Heyeti olarak takip edebilmekteyiz. Adana Hilal-i Ahmer Cemiyeti hakkında kurumsal anlamda bilgileri Milli Mücadelenin hemen ardındaki dönemde takip edebiliyoruz. Bu çalışmada Kızılay Arşivi, döneme ait olan Hilal-i Ahmer Mecmuası gibi ana kaynaklar ve araştırma eserlerden yararlanılarak Milli Mücadele yıllarındaki Adana- Konya İmdad-ı Sıhhiye Heyeti ve Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar olan sağlık faaliyetleri şubenin mali gelirleri, idare heyeti hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır.
  • Öğe
    Selim Sırrı Tarcan’ın “Terbiye-i Bedeniye Nazariyatı ve Usul-ü Talim” adlı eserinin transkripsiyonu
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-09) Berberoğlu, Ercan; Karlangıç, Osman
    Bu çalışmada ülkemizde Beden Eğitimi ve spor denilince ilk akla gelen ilk isim Selim Sırrı Tarcan’ın “Terbiye-i Bedeniye Nazariyatı ve Usul-ü Talim ” adlı kitabının Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevirisi yapılmıştır. Osmanlı Devleti’nin son ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık eden Selim Sırrı Tarcan, Beden Eğitimi ile ilgili birçok ilklere imza atmıştır. Ülkemizde Beden Eğitimi ve sporun yayılmasında önde gelen isim olmuştur. Selim Sırrı Tarca’'ın “Terbiye-i Bedeniye Nazariyatı ve Usul-ü Talim ” adlı kitabı eski harfler ile yazılmıştır. Kitap, 1919 yılında Matbaa-i Amire tarafından yayınlanmıştır. 375 sayfadan oluşan kitabın içeriği beş kısım, 39 başlık halinde yazılmış ve çeşitli spor dallarıyla ilgili ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Beden Eğitimi ve spor alanında önemli bir eseri günümüz Türkçesine çevirerek herkes tarafından anlaşılmasını sağlamaktır. Ayrıca spor konusunda araştırma yapanların başvurabileceği bir kaynağı daha bilim dünyasına kazandırmaktır.
  • Öğe
    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bir aydın: Hakkı Tarık Us (1889- 1956)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-18) Dinçer, Burhan; Yaşar, Selman
    Tarihte iz bırakan bireylerin yaşam öyküleri (Biyografi) tarihin her evresinde araştırmacıların ve yazarların ilgisini çekmiştir. Bu biyografik çalışmalar, o kişilerin yaşadığı dönemin atmosferini, koşullarını ve tarihsel gelişmeleri anlamak için önemli birer kaynak teşkil etmektedir. Ancak, ülkemizde biyografi çalışmalarının yeterince yapılmamış olduğu ve bu alanda araştırılmayı bekleyen birçok tarihi figürün bulunduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, Türk basın tarihinin önemli isimlerinden olan gazeteci, siyasetçi, matbaacı, hukukçu, öğretmen ve koleksiyoncu gibi sıfatlarla bilinen Hakkı Tarık Us’un (1889-1956) hayatını ayrıntılı bir şekilde incelemektir. Hakkı Tarık, Osmanlı Devleti’nin son döneminin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinin ve çok partili hayata uzanan tarihsel sürecin en yakın şahitlerinden biridir. Dolayısıyla, böylesine uzun tarihsel bir sürece şahitlik eden bir şahsiyetin ortaya koyduğu çalışmalar, yakın dönem Türk tarihinin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti ile sürekli temas halinde olan Hakkı Tarık, bu dönemde ateşli bir Türk milliyetçisidir. Mondros Mütarekesi’nden sonra ittihatçılık düşüncesini geride bırakarak Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde yürütülen Milli Mücadele’ye destek vermiştir. Cumhuriyet’in ilanından sonra Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele’yi destekleyen diğer gazeteciler gibi Hakkı Tarık Us’un da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olarak görev almasını sağlamış ve Milli Mücadele’ye olan hizmetlerinden dolayı kendisine İstiklal Madalyası verilmiştir. Hakkı Tarık, 1923-1939 yılları arasında dört dönem üst üste Giresun milletvekilli olarak görev yapmıştır. Görev süresi boyunca gerek TBMM’de gerekse partide daima aktif olmuş ve özellikle hukukçu kimliğiyle ön plana çıkmıştır. Gazetecilik kimliğiyle siyasetçi kimliği iç içe geçmiş olan yazar, iktidar-basın ilişkilerinin merkezinde yer almıştır. Bu yakın ilişki nedeniyle gazete yazıları aynı zamanda iktidarın görüşleri doğrultusunda şekillenmiştir. Hakkı Tarık, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarındaki görevleriyle de dikkat çekmiştir. Muallimler Cemiyeti, İstanbul Matbuat Cemiyeti, Türk Basın Birliği ve Türk Dil Kurumu Başkanlığı görevlerini yürütmüş; Türk Ocağı, Osmanlı Matbuat Cemiyeti, Türk Maarif Cemiyeti, Kızılay ve Yeşilay gibi kuruluşların idare heyetlerinde yer almıştır. Hakkı Tarık Us’un biyografisini ele aldığımız bu çalışmada literatür taraması, arşiv taraması ve doküman analizi yöntemlerinden yararlanılmıştır. Araştırmada, Hakkı Tarık’ın yaşamı boyunca sadece bir gazeteci ya da siyasetçi kimliğiyle değil aynı zamanda bir hukukçu, öğretmen, yazar, koleksiyoncu ve entelektüel olarak da modern Türkiye’nin oluşumunda yer alarak önemli bir rol üstlendiği sonucuna ulaşılmıştır. II. Meşrutiyet döneminde Abdülhamit rejimine karşı, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne yakın bir çizgide durmakla birlikte Cumhuriyet döneminde ise iktidara yakın ve Kemalizm çizgisinde yer almış olduğu da çalışmanın bir başka sonucudur.
  • Öğe
    Geçmişten günümüze Batman’da eğitim
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-08-18) Yılmaz, Vahit; Sarıyar Sezan, Canan
    Bu çalışma, Türkiye’nin genç illerinden biri olan Batman’ın geçmişten günümüze eğitimini, Cumhuriyet öncesi dönemden başlayarak günümüze değin mevcut literatürdeki kronolojik eksiklikleri gidererek, incelemeyi amaçlamaktadır. İlin ilçe statüsünden il statüsüne geçiş sürecinin eğitim sistemi üzerindeki etkileri ve eğitim alanında yaşanan dönüşümler, bu çalışmanın temel odak noktalarını oluşturmaktadır. Söz konusu çalışmada, Cumhuriyet öncesi ve sonrası eğitim-öğretim faaliyetleri, Cumhuriyet dönemi eğitim politikası, halk eğitimi faaliyetleri, okulöncesi, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretimdeki gelişmeler ve faaliyetler ana hatları ile incelenerek, ülke genelindeki ve Batman’daki eğitim ve öğretim çalışmaları mukayeseli olarak ele alınmıştır. Çalışma, Batman’ın ilçe ve il olma süreçlerindeki eğitim durumu, okul sayıları, derslik, öğrenci ve öğretmen sayıları gibi istatistiksel verilerle desteklenmiştir. Ayrıca, Batman’da basın yayın hayatında eğitime ayrılan yer, eğitimle ilgili çıkarılan dergiler ve eğitime gönül verenlerin katkıları da çalışmada incelenen konular arasındadır. Bu çalışma, Batman’ın geçmişten günümüze eğitim hayatına dair eksikliği hissedilen bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir. Elde edilen bulgular Batman’ın eğitim sistemindeki gelişim sürecinin daha iyi anlaşılmasına ve gelecekte yapılacak eğitim çalışmalarına ışık tutması beklenmektedir.
  • Öğe
    1246 (1830-1831) tarihli Çankırı Kazası’nın 1810 numaralı nüfus defteri
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-24) Ramazanoğlu, Deniz; Türkmen, Mustafa Nuri
    Nüfus defterleri devletlerin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını analiz etmek için önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Osmanlı Devleti'nde, modern olarak nitelendirilen ilk nüfus sayımı 1830-1831 yıllarında gerçekleştirilmiştir. Bu nüfus sayımının doğal bir ürünü olarak ortaya çıkan nüfus defterleri, tarih araştırmalarında oldukça büyük bir önem arz etmektedir. Nüfus defterleri; tutuldukları dönemin demografik, ekonomik ve sosyolojik yapısı hakkında zengin bilgiler sunmaktadır. Bölgenin idari yapısı, yerleşim yerlerinin isimleri, kayda konu olan şahısların isim ve lakap bilgileri, yaşları, erkek nüfusun sayısı, doğum ve ölüm tarihleri, göç olayları, nüfus hareketleri gibi birçok konu defterler sayesinde öğrenilebilmektedir. Din, bireyin ve toplumun değer yargılarını da şekillendirir. Omanlı İmparatorluğu, dini ve siyasi yapısı iç içe geçmiş, İslam’ın devlet yönetiminde önemli bir rol oynadığı bir devletti. Osmanlı’nın devlet yapısı, İslam hukuku (şeriat) ve geleneksel devlet yönetimi kurallarıyla şekillenmişti. Bu ilişkiler, Osmanlı’nın toplumsal yapısında ve devlet idaresinde şekillenmiştir. Din, devlet yönetiminin bir parçası olarak kabul edilmiş ve bu anlayış yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun temel karakteristiklerinden biri olmuştur. 1810 numaralı Çankırı Kazası defterinde mahalle ve karye kayıtlarındaki mesleklere baktığımız zaman en çok icra edilen mesleklerin Hafızlık, İmamlık ve Mollalık olduğunu görmekteyiz. Buda Osmanlı Devleti’nin sosyal hayatta Osmanlı siyasi iktidarı için bir toplumsal değer yargısı olmasının yanı sıra, başlangıçtan itibaren önemli bir meşruiyet aracı ve güç sembolü olmuştur. Çünkü Osmanlı Devleti, daha kuruluş aşamasındayken din-devlet birlikteliği içerisindedir. Manevi önder olarak da itibar görürlerdi. 1810 numaralı Çankırı kazasının nüfus defteri 1246 yılı kayıtlarındaki istatistiklerini içermektedir. Ankara Çankırı’da bulunan mahalle ve köy isimleri, hane reislerinin adları, şahısların statü ve lakaplarını belirten unvanları, akrabalık ilişkileri, meslekleri, yaşları, erkek çocuk doğum ve ölüm yaşları da çalışmalarda ortaya çıkarılmıştır. Defterde Gayri müslim nüfusa herhangi bir bilgiye ulaşılmamıştır. Bundan ötürü vergilendirmeyle ilgili bir bilgi yoktur. Fiziksel özellikler ile ilgili bir bilgi yoktur.
  • Öğe
    6640 numaralı Karînâbâd Kazası müslim nüfûs defteri’nin transkripsiyon ve değerlendirmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-03) Gül, Sümeyye; Alaca, Hanife
    Her siyasi otorite yönettiği ülkenin iktisadi, idari ve askeri yapısını düzenlemek veya var olan düzeni daha iyi bir şekilde yürütmek amacıyla halkın nüfus miktarını ve nüfusun özelliklerini belirlemek isteyebilir. Bu nedenle nüfus sayımları yapabilir. Osmanlı yöneticileri de klasik dönemden itibaren tebaasının mevcut durumunu görmek, devletin iktisadi ve askeri ihtiyaçlarını karşılamak, halkın ekonomik düzeyini ve askerlik çağındaki kişilerin miktarını belirlemek için nüfus ve mal sayımı yapmıştır. Klasik dönemde tahrirler şeklinde yapılan nüfus sayımları ilerleyen zamanlarda dünyadaki ve Osmanlı’daki askeri ve ekonomik gelişmelerin bir sonucu olarak değişmeye başlayıp, 19. Yüzyılda yeni bir hal almaya başlamıştır. Osmanlı Devleti’nde, kuruluştan itibaren modern olarak nitelendirilen ilk nüfus sayımı 1830-1831 yıllarında gerçekleştirilmiştir. Nüfus sayımlarının bir sonucu olarak ortaya çıkan nüfus defterleri Osmanlı Devleti’nin tarihini daha iyi anlamak, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını belirlemek için önemli kaynaklardır. Nüfus defterleri ilgili olduğu dönemin demografik, ekonomik ve kültürel yapısı hakkında zengin bilgiler sunar. Ayrıca sözü edilen defterler sayesinde bölgenin idari yapısı, yerleşim yerlerinin isimleri, şahısların isim, lakap, yaş ve meslek bilgileri ile ayırt edici fiziksel özellikleri, doğum ve ölüm tarihleri, erkek nüfusun sayısı ve askerlik durumu, vergi mükellefleri, nüfus hareketleri gibi birçok konuda bilgiler sunmaktadır. Bu bilgilerin yer aldığı 6640 numaralı Karînâbâd Kazası’nda Müslim nüfus defteri 1840 yılındaki istatistikleri içerir. Bu defterde yer alan Müslim nüfusla ilgili kayıtların transkripsiyonu yapılarak daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla içerikler düzenlenerek bölge tarihine ışık tutması ve nüfus defterleri üzerinde yapılacak çalışmalar için kaynak özelliği taşıması amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Demokrat Parti dönemi Türkiye’nin petrol politikası ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (1950-1960)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-18) Akcan, Serhat; İdem, Tekin
    Bu tez, Türkiye’nin petrol politikasını ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) Demokrat Parti (DP) dönemi boyunca (1950-1960) nasıl bir gelişim gösterdiğini incelemektedir. Türkiye'nin ekonomik bağımsızlık hedefleri doğrultusunda petrol sektöründe kendi kaynaklarını keşfetme ve değerlendirme çabaları, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren önemli bir öncelik olmuştur. DP iktidarı ile beraber bu alanda belirgin bir dönüşüm yaşanmış; yeni kanuni düzenlemeler ve yabancı sermaye yatırımlarını teşvik eden politikalar benimsenmiştir. DP dönemi, Türkiye’nin petrol politikalarında bir milat olarak değerlendirilmekte olup, yerli üretimi artırma hedefi doğrultusunda atılan adımlar ve bu süreçte TPAO’nun kurulması, dönemin önemli gelişmelerindendir. 1954 yılında yürürlüğe giren 6326 Sayılı Petrol Kanunu, petrol sektöründe kapsamlı bir yeniden yapılanmayı sağlamış ve Türkiye’de petrol arama, üretim ve işletme faaliyetlerinde önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu kanun, yabancı yatırımcılara daha açık bir yatırım ortamı sunarken aynı zamanda Türkiye’nin kendi petrol arama ve üretim kapasitesini artırma çabasını yansıtmaktadır. TPAO’nun kuruluşu, Türkiye’nin petrol sektöründe ulusal bir kapasite oluşturma çabalarının somut bir adımı olarak değerlendirilmekte ve bu kurumsal yapının o dönemdeki faaliyetleri, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı hedefi bağlamında analiz edilmektedir. Tez, DP dönemi boyunca uygulanan petrol politikalarının, Türkiye’nin ekonomik gelişimine ve enerji sektörüne etkilerini hem yerli hem de yabancı kaynaklardan elde edilen veriler ışığında değerlendirerek sunmaktadır. Sonuç olarak, bu çalışma, DP dönemi Türkiye’sinde petrol politikasının nasıl şekillendiğini ve TPAO’nun bu süreçteki rolünü ayrıntılı bir biçimde ele alarak, Türkiye'nin enerji sektöründe geçirdiği dönüşüm sürecini anlamaya katkı sunmayı amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Moğollarda Kereyitli şahsiyetler 1206-1336
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-03-14) Saydun, Adnan; Gördegir, Ercan
    Kereyitler, XII. yüzyılda Altay-Sayan bölgesinde yaşayan, Moğol veya Türk kökenli bir kabile konfederasyonuydu. Moğol bozkırındaki beş büyük kabileden biri olan Kereyitler, nüfus yoğunluğu ve toprak büyüklüğü açısından dönemin en etkili unsurlarından biri olmuştur. Özellikle Doğu Kilisesi'ne (Nesturî Kilisesi) XI. yüzyılın başlarında topluca geçiş yapmaları, onları diğer kabilelerden ayıran önemli bir özelliktir. Bu dönüşüm, Avrupa'da ortaya çıkan ve zamanla "Rahip Yahya" (Prester John) efsanesine kaynaklık eden bir dizi hikâyeyi de şekillendirmiştir. Kereyitlerin siyasi ve dinî etkisi, XI. yüzyılda kabile liderlerinin Hristiyanlığı resmi olarak kabul etmesiyle daha da artmıştır. Bu kabul, yalnızca kabile içinde değil, aynı zamanda çevre halklar arasında da geniş yankı uyandırmıştır. Avrupalılar, Moğol istilalarından yaklaşık 300 yıl öncesine kadar Kereyitlerle diplomatik ve ticari ilişkiler kurmuş ve onları tanımışlardır. Kereyitlerin gücü, Çin Seddi'ne kadar uzanmış ve bu kabile, Moğolistan coğrafyasında büyük bir etki alanı oluşturmuştur. Cengiz Han'ın yükselişi sırasında Kereyitler, liderleri Tugrul Han'ın (Togrul ya da Ong Han olarak da bilinir) önderliğinde siyasi bir güç olarak varlık göstermeye devam etmiştir. Tugrul Han, bir dönem Cengiz Han'ın müttefiki olmuş, ancak daha sonra aralarındaki çatışmalar neticesinde Kereyitler, Cengiz Han tarafından hâkimiyet altına alınmıştır. Bu süreçte, Kereyitler ve diğer Moğol Hristiyan kabileleri, Cengiz Han'ın siyasi hedeflerine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Kereyitler, dinî ve siyasi yapılarıyla Moğol-Türk dünyasında özgün bir yere sahiptir. Hristiyanlık inançlarını bozkır toplumlarının geleneksel yapısıyla harmanlamaları, onların hem Doğu hem de Batı dünyasında ilgi çekici bir figür haline gelmelerini sağlamıştır. Moğol ve Türk tarihinin bu önemli unsuru, yalnızca Asya'nın değil, aynı zamanda Avrupa'nın siyasi ve kültürel tarihine de katkıda bulunmuştur. Kereyitler, Moğol coğrafyasındaki siyasi, kültürel ve dinî dönüşümlerde önemli bir rol oynamış bir topluluktur. Bu bağlamda, Kereyit kökenli şahsiyetlerin Moğol tarihindeki etkilerini incelemek, yalnızca Moğol kabileler arası ilişkilerin dinamiklerini anlamak açısından değil, aynı zamanda Moğolların Hristiyanlık, diplomasi ve yönetim anlayışına dair bakış açılarını ortaya koymak için de büyük önem taşımaktadır. Özellikle Tugrul Han gibi liderlerin siyasi ittifakları ve düşmanlıkları, Cengiz Han'ın yükseliş sürecini ve Moğol İmparatorluğu'nun şekillenmesini derinden etkilemiştir. Bu çalışma, Kereyitli şahsiyetlerin bireysel ve kolektif rollerini ele alarak, Moğolların dinî ve kültürel çeşitliliğine ışık tutmayı ve Orta Çağ Avrasya tarihine dair yeni bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, konu, hem tarihi hem de kültürel boyutlarıyla disiplinler arası bir yaklaşımın parçası olarak değerlendirilecektir.
  • Öğe
    Tarih-i Benâketî adlı eserde Abbasi halifeleri ile ilgili kayıtlar
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-02-11) Turgar, Müjgan; Özturhan, Ahmet
    İlhanlı Devleti saray tarihçilerinden Fahrüddîn Ebû Süleymân Dâvûd b. Muhammed Benâketî tarafından yazılmış eserlerden bir tanesi de Târîḫ-i Benâketî diye bilinen Ravzatü Üli’l-Elbâb fî Tevârîhi’l-Ekâbir ve’l-Ensâb’dir. İlhanlılar dönemine yazılmış ve son derece tarihi bir değere sahip olan bu eser umumi bir dünya tarihi şeklinde Farsça olarak kaleme alınmıştır. Bu tez çalışmasında eserin Abbâsî halifeleri kısmının Türkçeye tercümesi ve değerlendirilmesi konu edinilmiştir. Bunun yanı sıra kitap ve müellif hakkında bilgi verilerek genel bir çerçevede değerlendirme yapılmıştır. Kitabın şimdiye kadar herhangi bir kısmının Türkçeye çevrilmemesi, çalışmanın ilim âlemine katkısını ortaya koymaktadır. Eserin Abbâsîler kısmında 37 Abbâsî halifesinden 35’i hakkında ayrı başlık halinde bilgiler verilmişken; 31 ve 32. Abbâsî halifeleri olan Muktefî-Liemrillâh ile Müstencid-Billâh’ın biyografilerini ayrı bir başlık altında yer vermemiştir. Bu 2 halifeye 30. Abbâsî Halifesi er-Râşid-Billâh Ebû Ca‘fer el-Mansûr b. el-Müsterşid başlığının son paragrafında kısaca değinmiştir. Eserde sadece Abbâsîlerin siyasi tarihi hakkında bilgi verilmekle kalınmamış; özellikle vefat haberleri vasıtasıyla Abbâsîler dönemindeki İslam coğrafyasının önemli âlimleri de tanıtılmıştır. Bunun yanı sıra İslam coğrafyasının farklı yerlerinde hüküm süren devrin muktedir şahsiyetleri ve onlar ile ilgili hadiselere de yer verilmiştir.
  • Öğe
    İlhanlı Devletinde gayr-ı tabii ölümler
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-25) Koç, Fatih; Gördegir, Ercan
    Orta Çağ dünyasında, döneme damga vuran en güçlü devletlerden biri olarak Moğollar ön plana çıkmıştır. Başlangıçta küçük ve dağınık kabileler halinde yaşayan Moğollar, Cengiz Han’ın liderliği altında birleşerek sınırlarını Asya’yı aşacak şekilde genişletmiş ve dünya tarihine yön veren bir imparatorluk haline gelmiştir. Dönemin birçok devleti, Moğolların saldırıları karşısında direnememiş ve yıkılmak zorunda kalmıştır. 13. yüzyılda kurulan Moğol İmparatorluğu, resmi olarak kısa ömürlü bir devlet olmasına rağmen, milyonlarca kilometrekarelik bir coğrafyayı fethederek tarihte benzersiz bir yer edinmiştir. Cengiz Han’ın vefatından sonra imparatorluk, soyundan gelen hanedanlar tarafından yönetilmeye devam etmiş ve nihayetinde 1368 yılında yıkılmıştır. Ancak, Moğol kültürü ve etkisi, imparatorluğun yıkılmasının ardından dahi, farklı Moğol devletleri ve hanlıkları aracılığıyla uzun süre devam etmiştir. Bu bağlamda, İlhanlılar, Moğol İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından ortaya çıkan hanlıklardan biri olarak dikkat çekmektedir. 1256 yılında Moğol Hanı Mengü’nün yetkilendirmesiyle kardeşi Hülagü Han tarafından, Karakurum’a bağlı olarak İran’da kurulan İlhanlı Devleti, Moğol İmparatorluğu’nun mirasını devralmıştır. Hülagü, Mengü Han’ın kendisine verdiği üç önemli görevi yerine getirmek için harekete geçmiş, ilk olarak Haşhaşi tarikatını ortadan kaldırmış ve ardından Abbasi Halifeliği’ni sona erdirmiştir. Ancak, üçüncü görev olan Suriye ve Mısır üzerindeki hâkimiyeti sağlama çabası başarılı olamamış ve bu mesele İlhanlıların siyasi hedeflerinden biri olarak varlığını sürdürmüştür. Devletlerin iç meseleleri, tarih boyunca siyasi istikrarı tehdit eden en önemli unsurlardan biri olmuştur. İlhanlılar da bu durumdan muaf olmamış; kuruluşlarından itibaren, iç çekişmeler ve siyasi çatışmalar devletin idari yapısını zayıflatmıştır. Hükümdar soyundan gelenlerin taht mücadeleleri, üst düzey devlet görevlilerinin yönetime nüfuz etme çabaları ve hanedan içi çekişmeler, İlhanlı Devleti’ni hem siyasi hem de idari açıdan büyük ölçüde sarsmıştır. Bu çekişmeler, zaman zaman faili meçhul cinayetler ve suikastlarla sonuçlanmış, devletin toparlanma çabalarını engellemiş ve dış politikada etkin bir güç olma hedefini zayıflatmıştır. Özellikle Ebu Saîd Bahadır Han’ın ölümü, İlhanlı Devleti için ciddi bir dönüm noktası olmuş ve devletin çöküş sürecini hızlandırmıştır. Han’ın vefatının ardından, devlet içerisindeki otorite boşluğu, siyasi istikrarsızlık ve iç çekişmeler daha da derinleşmiştir. Bu süreçte ortaya çıkan siyasi entrikalar ve taht mücadeleleri, İlhanlıların bölgesel bir güç olarak varlığını sürdürememesine neden olmuştur.
  • Öğe
    Mustafa Şekip Tunç ve Dergâh dergisi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-23) Demirhan, Salih; Özteke, Fahri
    Mustafa Şekip Tunç (1886-1958), Türkiye’de felsefe ve psikoloji bilimlerinin kurumsal bir kimlik kazanmasında öncü isimlerden biri olmayı başarmıştır. Yaşamı boyunca hangi koşullar altında olursa olsun elinden kalemini hiç düşürmedi. Birçok telif eser ve çeviri çalışmasının altında imzası bulundu. Bu yolla felsefe ve psikoloji alanlarında dünyaca tanındı. İyi bir gözlemci ve çok dikkatli bir araştırmacı olan Tunç, sanata olan ilgisi ile de dikkatleri üzerine çekti. Onun yaşamındaki kırılma anlarından biri de vatansever entelektüellerin buluşma yeri olan Dergâh dergisi kadrosuna katılması oldu. Tunç, Dergâha omuz vermesiyle Millî Mücadele yıllarında hem safını belli etmiş hem de o kaotik ortamda ülkedeki kültür faaliyetlerinin sürmesine katkıda sağlamıştır. Bu çalışmada, Tunç’un Dergâh ’ta yayımlanmış makalelerinden onun düşünce dünyasına dair ipuçları yakalayabilmemize doğrudan yardımcı olacak en temel yazılarının bir bölümü günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Bu makalelerin kritiği yapılarak onun yeni toplumun inşasında nasıl bir yol haritası çizilmesi gerektiğine dair fikirleri ele alındı. Tunç’un modern değerlerle Türk-İslam kültürünü harmanlayarak ananeye dayalı kalkınma reçeteleri sunduğu vurgulandı.
  • Öğe
    İhsaiyat Mecmuası yıllıklarına göre Diyarbakır vilayeti eğitim istatistikleri (1923-1927)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-13) Mahmat Karanfil, Ece Gül; İdem, Tekin
    Milli bilincin temel faktörü olan tarih, toplumların geçmişleri ile bugününü birbirine bağlama işlevini yerine getirmektedir. Geçmişten bugüne biriken tecrübelerin aktarılmasında en önemli hususlardan biri kayıt altına alınmasıdır. Kayda alınan tarih, dönemlerine ve uzmanlarına göre farklı başlıklar altında incelenmektedir. Bu başlıklardan bir tanesi olan “Eğitim Tarihi” aynı şekilde var olduğu dönemden bugüne dek uzmanlar tarafından araştırılmakta ve bu araştırmalar ışığında yorumlanmaktadır. Eğitim Tarihi genel bir başlık olması ile beraber, alt başlık olarak tarafımızca “Türk Eğitim Tarihi” mikro başlığı altında incelenerek, araştırılmakta ve elde edilen bilgiler baz alınarak yorumlanmaktadır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında eğitim reformlarının sonuçları Diyarbakır vilayetinde ve kazalarında nasıl uygulandığı bu çalışmanın temel araştırma sorularını oluşturmaktadır. Diyarbakır vilayeti ve kazalarının mevcut sosyo-kültürel yapısını göz önünde bulundurularak, eğitim reformlarına vermiş oldukları dönütler istatiksel açıdan tablo şeklinde detaylandırılmaktadır. Çalışmada, Cumhuriyet Dönemi arşiv belgeleri, resmi istatistiksel nicel veriler kullanılarak, Cumhuriyetin ilk yıllarında Diyarbakır vilayetinde ve kazalarında eğitim istatistiklerine dair kapsamlı bir bakış açısı sunulmuştur. Bu tez çalışması ile beraber, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra Diyarbakır vilayetinde 1923-1927 yılları arasında ihsaiyat mecmuasına göre eğitim alanında gerçekleşen gelişmeleri, okullaşma istatistiklerini, öğretmen sayısını, öğrenci sayısını ve eğitim öğretim alanındaki diğer önemli parametreleri incelemektedir.
  • Öğe
    I. TBMM’de Mardin milletvekilleri ve meclis faaliyetleri (1920-1923)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-13) İşcan Ekmen, Kübra Nur; İdem, Tekin
    I. Dünya savaşından sonra Osmanlı topraklarının işgali ve işgal bölgelerinde yaşanan katliamlara karşı İstanbul Hükümeti’nin yeterince sert tepki gösterememesi Türk Milleti’nin Mustafa Kemal Paşa liderliğinde bir Milli Mücadele’ye başlamasına neden olmuştur. Milli Mücadele’nin yol haritası olarak tanımlayabileceğimiz Misak-ı Milli Kararlarının ilan edilmesi üzerine Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin kapatılması üzerine Milli Mücadele’nin sevk ve idaresini gerçekleştirmek üzere Ankara’da TBMM açılmıştır. Bu çalışmanın amacı I. TBMM’ye altı milletvekili ile katılan Mardin Milletvekillerinin Meclis çalışmaları ile gerek bölge gerekse ülke siyasetine katkılarının ne olduğunu ortaya çıkarmaktır. Mardin Milletvekillerinin takrir, teklif, önerge, söz alma, sual, vb. yasama ve denetim faaliyetleri ile yeni Türkiye Devleti’nin bağımsızlık ve kuruluş sürecine ne gibi katkılarda bulunduğu ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca “kendi seçim bölgelerinin sorunları ne derece meclise yansıtılmıştır” sorularının cevabı bulunmaya çalışılmıştır. Çalışmanın neticesinde seçilen tüm milletvekillerinin tamamının meclise katılması ile Mardin vilayeti mecliste tam kadro görev yapan istisna vilayetlerimizden birisi olduğu tespit edilmiştir. Milletvekillerinden İbrahim Bey özellikle Türkiye, Suriye sınır hattının belirlenmesi sürecinde kabul edilen sınırın Mardin ve çevre vilayetlere vereceği zararı dile getirerek seçim bölgesinin menfaatlerini koruduğunu gösterir bir tavır sergilemiştir. Mehmet Necip Bey ise Lozan Barış Konferansı esnasında Türk- Kürt ayrımı ile ikilik çıkarmaya çalışan İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a yönelik teklifi ile tüm milletvekillerinden takdir görmüştür.
  • Öğe
    11 numaralı Mora ahkâm defteri’nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-20) Adlim, Kadri; Türkmen, Mustafa Nuri
    Bu çalışma, 11 Numaralı Mora Ahkâm Defteri, H. (1189-1212) / M. (1775-1797) tarihleri arası dönemi kapsayan hükümlerin transkripsiyonu, özeti ve değerlendirilmesinden oluşmaktadır. Bu Ahkâm Defteri’nden hareketle, 18.yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı ve Venedik’in birbirlerine karşı özellikle siyasi, iktisadi ve diplomatik alanlarda nasıl politikalar yürüttükleri hususunda inceleme yapılmıştır. Söz konusu çalışmada, 1718 Pasarofça Antlaşması'nda sağlanan sulh ile beraber devam eden siyasi (diplomatik), ticari, balyos ve konsolosların statüleri, tüccar ve müste’minlerin hak ve muafiyetleri, korsanlık, eşkıyalık ve haksız gasp sorunları, kişiler arasındaki borç, alacak verecek meseleleri, deniz hukuku ve sınır ihlalleri, hak ve sorumlulukları ahidnâme ile güvence altına alınmış diğer Venediklilerin durumları ile mahkeme davalarında ve çözümünde adalet mekanizmasının işlerliği konuları yer almaktadır. Çalışmanın esas kaynağı, incelemeye alınan 11 Numaralı Mora Ahkâm Defteri’nin H. (1189-1212) / M. (1775-1797) tarihleri arasındaki dönemi kapsayan hükümleridir. Asıl problematiğimiz, XVIII. yüzyılda Osmanlı ile Venedik’in Doğu Akdeniz (Levant)' de etkili güç olma mücadelesinde hangi faktör, yol ve yöntemlere başvurdukları ve bunları nasıl kullandıklarıdır. Bu bağlamda, 18. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı ile Venedik siyasi ve ticari ilişkilerinde, balyos ve konsolosların diplomatik misyonları incelenmiş, Osmanlı Devleti’nde gümrük sistemi, ahidnâme politikası ve millet sistemi açıklanmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    8 numaralı Adana şer’iyye sicili (H.1245-1247 / M.1829-1831-s.51-100) transkripsiyon ve değerlendirme
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-11-21) Aldanmaz, Ahmet Hüsrev; Karlangıç, Osman
    Tarihi yazmanın en önemli olaylarından biri belkide en önemlisi belgelerin ve kaynakların doğruluğudur. Dolayısıyla bu konudaki en önemli obje birinci elden kaynaklardır. Bu cümleden olarak Osmanlı Devleti’nin tutmuş olduğu “sicillat-ı şer’iyye defterleri” bu bahiste değerlendirilir. Osmanlı Devleti’nin hukuki, idari, ekonomik ve ictimai hayatıyla alakalı önemli verileri bu defterler aracılığıyla öğrendiğimizden çok kıymetlidir. Kadıların tutmuş oldukları bu defterler her bir idari bölge hakkında bilgiler sunmaktadır. “8 Numaralı Adana Şer’iyye Sicili” yukarıda belirtilen konularda özelde Adana hakkında bilgiler ihtiva etmektedir. Eyalet merkezi olması hasebiyle o dönemde payitahttan gelen Asakir-i Mansure-i Muhammediye neferatına ait sayıların kazalara göre dağılımları hakkında bilgiler mevcuttur. Tereke kayıtlarındaki mirasların dağılımları, camilere atanan din görevlilerinin alacakları ücretleri, esnaf çeşitliliği ve meslek isimler bahsi geçen sicile yansımıştır. Vali, mütesellim ve diğer atamaları ve bunlara ait harç-ı rah mikdarları ele alınan konular arasındadır. Ayrıca sicilde Adana eyaletine bağlı kaza, köy, mahalle, nahiye gibi idari yapıların isimleri ve sayıları hakkında bilgiler bulunmaktadır. Veraset davalarında ortaya ortaya çıkan miraslara göre o dönemde Adana’da kullanılan eşyalar hakkında bilgiler bu belgelerle ortaya çıkmaktadır. Yine kayıtlara göre Adana’nın o dönemde demografik yapısının nasıl olduğu hakkında bilgiler verilmektedir. Müslüman ahali haricinde Hristiyan, Yahudi topluluklarının varlığından da söz etmek mümkündür.
  • Öğe
    Muş halkevi ve faaliyetleri(1934-1951)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-11-09) Varlı, Haydar; Yaşar, Selman
    Bu tez çalışmamda Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde devletin dağılmasının önüne geçmek amacıyla kültürel alanda yapılan yenilik hareketlerinden biri olan Türk Ocakları’nın ileriki dönemlerde yerini alacak Cumhuriyet dönemi kuruluşlarından olan Halkevlerinin kuruluşuna, kuruluş amaçlarına, Milli Mücadeleden sonra küllerinden doğan yeni Türk Devleti’nin sosyo-kültürel, ekonomik, siyasal açıdan gelişimine olan katkılarına değineceğim. Halkevleri 1932 yılında Türk Ocakları’nın kapatılması ve mal varlığının halkevlerine devri sonucu kurulmuştur. Türk Ocakları Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ülkeye Osmanlıcılık ve Türkçülük ideolojilerini benimseterek Osmanlı tebaası içerisinde birlik ve beraberliği sağlama amacıyla kurulmuştur. Aynı durum halkevleri içinde geçerli olmuş Halkevleri de Halkçılık ve Milliyetçilik anlayışı doğrultusunda hareket ederek milli birlik ve beraberlik adına çalışmalarda bulunmuştur. Halkevlerinin kurulma amaçlarına değinecek olursak; Milli Mücadele’nin yaratmış olduğu yıkımın ülke genelindeki etkilerini ortadan kaldırmak, halkın içinde bulunduğu sosyo-ekonomik, siyasal, psikolojik durumu kültürel faaliyetlerle unutturmak, halkın okuma-yazma oranını, kültür seviyesini artırmak, ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak ve bunun gibi birçok amaçlarına değinmek mümkün. Cumhuriyet’in ilanından sonra hızla gerçekleştirilen Atatürk İlke ve İnkılaplarının Türk milletine özümsetilmek istenmesi de bir diğer hedeflerden sadece bir tanesidir.1923 yılında kurulan Halk Fırkası,1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası,1935 yılında ise Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır. CHP’de yeni yönetim anlayışını halka tanıtmak, halka Cumhuriyet anlayışını benimsetmek, yönetici- halk bütünleşmesini sağlamak amacıyla ülkenin birçok yerinde Halkevlerinin açılmasını sağlamıştır. Başlangıçta az sayıda açılan halkevleri zamanla ülkenin birçok yerinde sayıca hızla artış göstermiştir. Ülkenin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde kurulan halkevleri buralarda da ülkenin gelişimi adına faaliyetlerde bulunmuşlardır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde kurulan halkevlerinin temel faaliyetleri diğer halkevlerinde olduğu gibi; eğitim-öğretim faaliyetleri, Türkçe okuma-yazma çalışmaları ve Türk dilinin etkin kullanımı üzerine olmuştur. Doğu Anadolu Bölgesi’nde kurulan halkevlerinden bir tanesi de 1934 yılında kurulan Muş Halkevi’dir. Muş Halkevi kurulduktan hemen sonra bölgede hızlı bir şekilde kültürel, sanatsal, ekonomik vb. alanlarda faaliyetlerine başlamıştır. Özellikle bölge halkına Türkçe öğretmek amacıyla dil kursları ve aynı zamanda halkın okuma yazma konusunda gelişimini sağlamak amacıyla da okuma-yazma kursları açılmıştır. Bölge halkının muhafazakâr bir yapıya sahip olması özellikle kadın nüfusun halkevleri faaliyetlerine katılımını kısıtlamıştır. Muş Halkevi’nin kurulmasıyla birlikte bölge halkının kurulan Yeni Türk Devleti’nin anlayışını, özünü içselleştirmesi ve uygulaması adına faaliyetlere yoğunluk verilmiştir. Kitap okuma, sinema filmleri, tiyatro oyunları gibi faaliyetlerle genç nüfusun kültür seviyesi arttırılmak istenmiş aynı zamanda Atatürk ilke ve İnkılapları bu genç nüfusa benimsetilmiştir. Sonuç olarak Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren ülkenin eğitim-öğretim alanında gelişimine katkı sunan halkevleri Türk Eğitim Tarihi’nde önemli bir yer teşkil etmiştir. Halkevleri sadece eğitim açısından değil aynı zamanda sosyo-ekonomik, siyasal, kültürel alanlarda da ülke gelişimine katkı sunan çok yönlü bir kuruluş olma vasfına da sahip olmuştur.
  • Öğe
    Hicri 1170-1171 tarihli 141'numaralı Ankara Şer'iyye Sicilinin transkripsiyon ve değerlendirmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-10-25) Oğuz, İsmail; Türkmen, Mustafa Nuri
    Osmanlı tarihine ışık tutması açısından önemli bir yere sahip olan Şer‘iyye Sicilleri sayesinde toplumun en küçük yapı taşına kadar inme imkânı mevcuttur. Kadılık makamının adli ve idari yapıda yer edinmiş olması ve Şer‘iyye Sicillerinin kayıtlarını Kadıların tutmuş olması sebebiyle bu makama dair kayıtlar önem arz etmektedir. H.1170-1171(M. 1757) arasını kapsayan bu belgemizde de genelde Osmanlı’nın özelde ise Ankara’nın adli, idari yapı taşlarını araştırmaya çalıştık. 137 sayfadan oluşan bu çalışmamız üç kısım şeklinde incelenmiştir. Birinci kısımda Ankara’nın tarihi süreçteki yeri ve Şer’iyye Sicilleri üzerinde durulmuştur. İkinci kısımda ise Ankara’nın sosyal, ekonomik ve idari yapısının değerlendirilmesi yapılmıştır. Üçüncü kısımda 141 numaralı Ankara şer’iyye sicilinin transkripsiyonu yapılmıştır.
  • Öğe
    Kocaeli'deki milli bayram kutlamalarının yerel gazetelere yansımaları (1923-1950)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-07) Çakmak, Coşkun; Yaşar, Selman
    Bayramlar, toplumu birleştiren, milli birlik ve beraberlik duygularını besleyen, milli kültürün yeni nesillere aktarılmasını sağlayan günlerdir. Türk kültüründe bayramların, törenlerin ve anma günlerinin özel bir yeri vardır. Millî Mücadele sonrası devletin uluslaşma aşmasını somutlaştırmak ve Cumhuriyet rejimin benimsetilmesini sağlamak amacıyla milli bayramların kutlanmasına dikkat edilmiştir. Kocaeli‟de bayram kutlamaları merkezden gönderilen programa uygun olarak, oluşturulan kutlama komitelerince şehir, kasaba ve köylere varıncaya kadar titizlikle yürütüldüğü anlaşılmıştır. Edinilen bilgiler ışığında Kocaeli‟de milli bayram kutlamaları için önemli hazırlıkların yapıldığı görülmüştür. Bayramlarda yapılan törenler, konuşmalar, müsamereler, düzenlenen müsabakalar ve okunan şiirler ile devlet ile milletin kaynaşması ve yapılan inkılâpların halka benimsetilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada ülke genelinde milli bayram kabul edilen günlerin 1923-1950 yılları arasında Kocaeli‟de nasıl kutlandığı, bayram kutlamaları için hangi hazırlıkların gerçekleştirildiği ve kutlama programlarının içeriği hakkında bilgiler sunulmuştur. Çalışmanın hazırlanmasında, belirtilen tarihler arasındaki Kocaeli yerel basınına yansıyan bilgilerden, bu konu ile ilgili kaleme alınan kaynak eserler ve akademik çalışmalardan yararlanılmıştır.