Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 26
  • Öğe
    Muş halkevi ve faaliyetleri(1934-1951)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-11-09) Varlı, Haydar; Yaşar, Selman
    Bu tez çalışmamda Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde devletin dağılmasının önüne geçmek amacıyla kültürel alanda yapılan yenilik hareketlerinden biri olan Türk Ocakları’nın ileriki dönemlerde yerini alacak Cumhuriyet dönemi kuruluşlarından olan Halkevlerinin kuruluşuna, kuruluş amaçlarına, Milli Mücadeleden sonra küllerinden doğan yeni Türk Devleti’nin sosyo-kültürel, ekonomik, siyasal açıdan gelişimine olan katkılarına değineceğim. Halkevleri 1932 yılında Türk Ocakları’nın kapatılması ve mal varlığının halkevlerine devri sonucu kurulmuştur. Türk Ocakları Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ülkeye Osmanlıcılık ve Türkçülük ideolojilerini benimseterek Osmanlı tebaası içerisinde birlik ve beraberliği sağlama amacıyla kurulmuştur. Aynı durum halkevleri içinde geçerli olmuş Halkevleri de Halkçılık ve Milliyetçilik anlayışı doğrultusunda hareket ederek milli birlik ve beraberlik adına çalışmalarda bulunmuştur. Halkevlerinin kurulma amaçlarına değinecek olursak; Milli Mücadele’nin yaratmış olduğu yıkımın ülke genelindeki etkilerini ortadan kaldırmak, halkın içinde bulunduğu sosyo-ekonomik, siyasal, psikolojik durumu kültürel faaliyetlerle unutturmak, halkın okuma-yazma oranını, kültür seviyesini artırmak, ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak ve bunun gibi birçok amaçlarına değinmek mümkün. Cumhuriyet’in ilanından sonra hızla gerçekleştirilen Atatürk İlke ve İnkılaplarının Türk milletine özümsetilmek istenmesi de bir diğer hedeflerden sadece bir tanesidir.1923 yılında kurulan Halk Fırkası,1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası,1935 yılında ise Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır. CHP’de yeni yönetim anlayışını halka tanıtmak, halka Cumhuriyet anlayışını benimsetmek, yönetici- halk bütünleşmesini sağlamak amacıyla ülkenin birçok yerinde Halkevlerinin açılmasını sağlamıştır. Başlangıçta az sayıda açılan halkevleri zamanla ülkenin birçok yerinde sayıca hızla artış göstermiştir. Ülkenin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde kurulan halkevleri buralarda da ülkenin gelişimi adına faaliyetlerde bulunmuşlardır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde kurulan halkevlerinin temel faaliyetleri diğer halkevlerinde olduğu gibi; eğitim-öğretim faaliyetleri, Türkçe okuma-yazma çalışmaları ve Türk dilinin etkin kullanımı üzerine olmuştur. Doğu Anadolu Bölgesi’nde kurulan halkevlerinden bir tanesi de 1934 yılında kurulan Muş Halkevi’dir. Muş Halkevi kurulduktan hemen sonra bölgede hızlı bir şekilde kültürel, sanatsal, ekonomik vb. alanlarda faaliyetlerine başlamıştır. Özellikle bölge halkına Türkçe öğretmek amacıyla dil kursları ve aynı zamanda halkın okuma yazma konusunda gelişimini sağlamak amacıyla da okuma-yazma kursları açılmıştır. Bölge halkının muhafazakâr bir yapıya sahip olması özellikle kadın nüfusun halkevleri faaliyetlerine katılımını kısıtlamıştır. Muş Halkevi’nin kurulmasıyla birlikte bölge halkının kurulan Yeni Türk Devleti’nin anlayışını, özünü içselleştirmesi ve uygulaması adına faaliyetlere yoğunluk verilmiştir. Kitap okuma, sinema filmleri, tiyatro oyunları gibi faaliyetlerle genç nüfusun kültür seviyesi arttırılmak istenmiş aynı zamanda Atatürk ilke ve İnkılapları bu genç nüfusa benimsetilmiştir. Sonuç olarak Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren ülkenin eğitim-öğretim alanında gelişimine katkı sunan halkevleri Türk Eğitim Tarihi’nde önemli bir yer teşkil etmiştir. Halkevleri sadece eğitim açısından değil aynı zamanda sosyo-ekonomik, siyasal, kültürel alanlarda da ülke gelişimine katkı sunan çok yönlü bir kuruluş olma vasfına da sahip olmuştur.
  • Öğe
    Hicri 1170-1171 tarihli 141'numaralı Ankara Şer'iyye Sicilinin transkripsiyon ve değerlendirmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-10-25) Oğuz, İsmail; Türkmen, Mustafa Nuri
    Osmanlı tarihine ışık tutması açısından önemli bir yere sahip olan Şer‘iyye Sicilleri sayesinde toplumun en küçük yapı taşına kadar inme imkânı mevcuttur. Kadılık makamının adli ve idari yapıda yer edinmiş olması ve Şer‘iyye Sicillerinin kayıtlarını Kadıların tutmuş olması sebebiyle bu makama dair kayıtlar önem arz etmektedir. H.1170-1171(M. 1757) arasını kapsayan bu belgemizde de genelde Osmanlı’nın özelde ise Ankara’nın adli, idari yapı taşlarını araştırmaya çalıştık. 137 sayfadan oluşan bu çalışmamız üç kısım şeklinde incelenmiştir. Birinci kısımda Ankara’nın tarihi süreçteki yeri ve Şer’iyye Sicilleri üzerinde durulmuştur. İkinci kısımda ise Ankara’nın sosyal, ekonomik ve idari yapısının değerlendirilmesi yapılmıştır. Üçüncü kısımda 141 numaralı Ankara şer’iyye sicilinin transkripsiyonu yapılmıştır.
  • Öğe
    Kocaeli'deki milli bayram kutlamalarının yerel gazetelere yansımaları (1923-1950)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-07) Çakmak, Coşkun; Yaşar, Selman
    Bayramlar, toplumu birleştiren, milli birlik ve beraberlik duygularını besleyen, milli kültürün yeni nesillere aktarılmasını sağlayan günlerdir. Türk kültüründe bayramların, törenlerin ve anma günlerinin özel bir yeri vardır. Millî Mücadele sonrası devletin uluslaşma aşmasını somutlaştırmak ve Cumhuriyet rejimin benimsetilmesini sağlamak amacıyla milli bayramların kutlanmasına dikkat edilmiştir. Kocaeli‟de bayram kutlamaları merkezden gönderilen programa uygun olarak, oluşturulan kutlama komitelerince şehir, kasaba ve köylere varıncaya kadar titizlikle yürütüldüğü anlaşılmıştır. Edinilen bilgiler ışığında Kocaeli‟de milli bayram kutlamaları için önemli hazırlıkların yapıldığı görülmüştür. Bayramlarda yapılan törenler, konuşmalar, müsamereler, düzenlenen müsabakalar ve okunan şiirler ile devlet ile milletin kaynaşması ve yapılan inkılâpların halka benimsetilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada ülke genelinde milli bayram kabul edilen günlerin 1923-1950 yılları arasında Kocaeli‟de nasıl kutlandığı, bayram kutlamaları için hangi hazırlıkların gerçekleştirildiği ve kutlama programlarının içeriği hakkında bilgiler sunulmuştur. Çalışmanın hazırlanmasında, belirtilen tarihler arasındaki Kocaeli yerel basınına yansıyan bilgilerden, bu konu ile ilgili kaleme alınan kaynak eserler ve akademik çalışmalardan yararlanılmıştır.
  • Öğe
    91 numaralı Adana şer‘iyye sicili (H. 1286-1289/M. 1869-1873)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-21) Sabaz, İdris; Karlangıç, Osman
    Şer‘iyye sicilleri Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşayan halkın sosyal, kültürel ve iktisadi hayatı hakkında bize en net bilgiler veren kaynaklardır. Bu kayıtlarda, kadı veya ilgili görevliler tarafından mahallinde tutulan kaynaklar olduğundan dolayı, ilgili vilayet, kasaba veya köy gibi bölgelerin yöresel özellikleri ön plana çıkmaktadır. Aynı şekilde kaydedildiği bölge hakkında birinci elden gelen bilgiler barındırdığından günümüz tarihçileri açısından paha biçilemez belgeler konumundadırlar. Bu değer, sadece günümüz Türkiye’si için değil, Osmanlı sınırlarının ulaştığı tüm coğrafya için geçerlidir. Hicri 1286-1289 / Miladi 1869-1873 yıllarını kapsayan 91 Numaralı sicilde, Adana’nın idari, sosyal ve ekonomik yapısına değinilmiştir. Bu çalışmada belgelerin transkripsiyonu yapılmış; kayıtların özetleri hazırlanarak Adana vilayetinin belirtilen tarihlerde, içerisinde bulunduğu idarî, sosyal ve ekonomik durum gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. İncelediğimiz sicilde genel itibari ile yer alan davalar şunlardır: Alacak-verecek meseleleri, tereke kayıtlarına dayalı veraset davaları, nikâh kıyma, boşanma, aile içi anlaşmazlıklar, taşınmaz malların satışı, icâreye verilmesi veya aile içi paylaşımlardan doğan anlaşmazlıklar, yaralanma, darp ve gasp gibi konuları ihtiva etmekle beraber büyük çoğunluğu alacak-verecek davaları. Şer‘iyye sicilleri, özellikle Osmanlı Devleti’nin idarî, sosyal, kültürel ve iktisadi hayatı hakkında araştırma yapmak isteyen yerli ve yabancı araştırmacıların vazgeçilmez ana kaynakları durumundadır. Transkripsiyonunu yapmış olduğumuz 91 Numaralı Adana Şer‘iyye sicili (Hicri 1286-1289 / Miladi 1869-1873) ile literatüre katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Demokrat Parti döneminde entelektüellerin din devlet ilişkisine karşı yaklaşımları (1946-1960)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-10-30) Şahin, Mehmet Raci; Özteke, Fahri
    II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra bir tarafta yenidünya düzeni inşa edilmeye çalışılmış öbür taraftan Soğuk Savaş evresi diye isimlendirilen oldukça ilginç bir dönem başlamıştı. Böylesi bir süreçte Türkiye’de de baş döndürücü gelişmeler yaşandı. İlk etapta Tek Parti dönemi son buldu ve çok partili siyasi yaşama geçildi. Akabinde Cumhuriyet Halk Partisinin tepeden tırnağa öz eleştirisini yapması ve düşünce özgürlüğündeki gelişme ülkede dinin siyasi yaşamdaki yerinin sorgulanmasına olanak tanıdı. Cumhuriyet’in ilanından itibaren laiklik adına yapılanların kritize edildiği bir ortamda gerçekleştirilen seçimleri ise, muhafazakâr kotlara sahip Demokrat Parti kazandı. Bundan sonra din-devlet ilişkileri ve bu olgunun yargılandığı daha farklı bir zaman dilimine girildi. Yaklaşık olarak çeyrek asırdır suskunluğa bürünen dini çevreler ve bunların temsilcileri artık çekinmeden seslerini yükseltti. Hal böyle olunca Türk entelijansiyası arasında İslam’ın başta siyaset olmak üzere dünya işlerine müdahalesi konusunda hararetli tartışmalar yapıldı. Çoğu basın üzerinden hayata geçirilen bu tartışmalar sırasında özellikle Kemalistler, Batıcılar, Türkçüler, İslamcılar ve Muhafazakârların bazı konularda ortak kanaatler taşırken bazı konularda da taban tabana zıt yaklaşımlar sergilediği görüldü.
  • Öğe
    Yemînî’nin Fazîlet-Nâme adlı eserinde Hz. Ali tasavvuru
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-03) Tokat, Orhan; Süslü, Zahir
    İslam, inanç bakımından birçok fırkanın ortaya çıktığı bir dindir. Bu inançlardan biri Alevîliktir. Bu inanca göre Hz. Ali, Hz. Muhammed’e vasî ve onun ile aynı nurdan yaratıldığı için kıyamete kadar devam edecek olan velayet makamının önderidir. Hz. Muhammed’den sonra insanların en faziletlisi olduğu inancına sahip bu disipline uygun olarak Türk edebiyatı içinde zamanla yüzlerce sanat eseri üretilmiştir. Bu eserlerden biri de Dervîş Muhammed Yemînî’nin Fazîlet-nâme’sidir. Hz. Ali, dar kapsamda dini-tasavvufî edebiyatta genel kapsamda klasik dönem edebiyatında önemli bir yere haizdir. Türk edebiyatında Hz. Ali hakkında birçok müstakil eser yazılmış olmakla birlikte, benzetme ve telmih gibi sanatlara başvurularak çeşitli eserler içinde de kendisine yer verilmiştir. Hz. Ali; ekseriyetle kahramanlığı, cesareti, ilim sahibi olması ve Hz. Peygambere yakınlığı ile Türk edebiyatına konu olmuştur. 16. yüzyıl şairlerinden Dervîş Muhammed Yemînî’nin Fazîlet-nâme’si de Hz. Ali’nin faziletlerini konu edinen bir eserdir. Genel itibarıyla didaktik bir eser olan Fazîlet-nâme, on dokuz bölümden oluşmaktadır. On dokuz bölümde Hz. Ali tasavvuru, konu bağlamına uygun başlıklar altında incelenmiştir. Bu başlıklar altında Hz. Ali hem bir insan hem de doğaüstü güçlere sahip biri olarak tasavvur edilmiştir.
  • Öğe
    7 numaralı Antalya Şer’iyye Sicili Defteri'nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi (H.1266-1270; M.1850-1854)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-13) Özcan, Mehmet Salih; Özturhan, Ahmet
    1850-1854 tarihli 7 Numaralı Antalya Şer’iyye Sicilinin transkripsiyon ve değerlendirilmesi yöntemi ile oluşturulan bu çalışmada Antalya şehrinin o dönemdeki sosyal ve iktisadi durumunun incelenmesi ve bu durumun ortaya çıkardığı vaziyetin Osmanlı yerel tarihi bazında incelenmesi tezin çıkış noktası olmuştur. Osmanlı yerel tarihi çalışmalarının hiç şüphesiz en önemli kaynakları arasında şer’iyye sicilleri gelmektedir. Sicilde geçen belgeler incelenerek bir şehrin o tarihlerdeki sosyal, iktisadi durumu hakkında detaylı bilgiler elde edilebilir. Bu çalışmada 7 Numaralı Antalya Şer‘iyye Sicilinde mevcut bulunan belgeler incelenerek, Antalya’nın sosyal, iktisadi yapısı ile aile yapısı, evlilik, boşanma, ticaret gibi vaziyet ortaya çıkarılmaya çalışıldı. 7 numaralı Antalya şehrine ait sicilin genel değerlendirilmesi içerisinde; defterin tanıtımı, sicilde geçtiği şekliyle yerleşim yerleri, tereke kayıtları, buradaki aşiretler ve hayriyye tüccarlarına dair bilgiler verilmiştir. Dördüncü bölümde ise; defterin transkripsiyonu, transkripsiyonda takip edilen usul ile belge özetleri hakkında bilgiler yer almaktadır.
  • Öğe
    Tevarih-i Şeyh Üveys adlı eserde İlhanlı Devleti ve sonrası
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-01) Ekmen, Nilüfer; Özturhan, Ahmet
    Geçmişte yaşanan olayların günümüze ışık tutması ve olayları değerlendirebilmek için tarihi anlatan eserlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bizlerden önce yaşamış olan toplulukların yaşam biçimi, kültürü, devletlerin idari ve askeri durumları o dönemde kaleme alınmış eserlerden öğrenilmektedir. İlhanlılardan önce Îrân coğrafyasında tarih yazıcılığı alanında çalışmalar yapılmış olmasına rağmen bu konuda asıl gelişme onların döneminde olmuştur. Özellikle 13-14 yy arasında Yakın Doğu tarihi açısından Farsça kıymetli eserler kaleme alınmıştır. Eheri’de bu dönemde kaleme aldığı ve bizim bir bölümünü[Moğollar-İlhanlılar] çevirisini yaptığımız “Târîh-i Şeyh Üveys” adlı eseri ile bu gelişmeye katkı sunmuştur. Eserini İlhanlılar’dan sonra bölgede kurulan Celâyir Devleti’nin sultanı Şeyh Üveys’e ithaf etmiştir. Eheri yazdığı bu eserle dikkatleri Sultan Şeyh Üveysile Deşt-i Kıpçâk ve çevresinde gelişen olaylara çekmiştir. Çevirisini yaptığımız bölümdeİlhanlılarda yaşanan saltanat mücadelesi ve zayıflamaya başladıkları dönemde topraklarında bulunan hanedanlar ve emirler arasındaki hâkimiyet mücadelesi işlenmiştir.
  • Öğe
    32 numaralı kalebend defterinin değerlendirme ve transkripsiyonu (s. 1-100)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-28) Aldemir, Tuğba; Alaca, Hanife
    Kalebend defterleri, Osmanlı Devleti’nde suç ve cezalara dair hükümlerin yer aldığı defterlerdir. XVIII. yüzyılda tutulmaya başlayan bu defterler incelenerek, suç, suçun çeşitliliği, suçun işlendiği mahaller, suçluların meslekleri, cinsiyetleri, dini inanışları gibi detaylı bilgiler elde etmek mümkün olmaktadır. Bu çalışmada, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nde yer alan 32 Numaralı Kalebend Defterinin ilk 100 sayfası incelenmiştir. Bu defter Hicri 1224-1226 tarih aralığını içermekte olup incelenen kısmında 361 hüküm ve 468 mahkûm yer almaktadır. Kalebend cezası bir suçlunun kale içerisinde hapis tutulmasıdır. İncelenen defterde kalebend, cezirebend, manastırbend, kulebend, nefy (sürgün), küreğe gönderme gibi ceza türleri ile karşılaşılmıştır. Suçlar Osmanlı hakimiyeti altında bulunan çok çeşitli bölgelerde işlenmiştir.
  • Öğe
    Mustafa Şekip Tunç ve Dergâh Dergisi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-23) Demirhan, Salih; Özteke, Fahri
    Mustafa Şekip Tunç (1886-1958), Türkiye’de felsefe ve psikoloji bilimlerinin kurumsal bir kimlik kazanmasında öncü isimlerden biri olmayı başarmıştır. Yaşamı boyunca hangi koşullar altında olursa olsun elinden kalemini hiç düşürmedi. Birçok telif eser ve çeviri çalışmasının altında imzası bulundu. Bu yolla felsefe ve psikoloji alanlarında dünyaca tanındı. İyi bir gözlemci ve çok dikkatli bir araştırmacı olan Tunç, sanata olan ilgisi ile de dikkatleri üzerine çekti. Onun yaşamındaki kırılma anlarından biri de vatansever entelektüellerin buluşma yeri olan Dergâh dergisi kadrosuna katılması oldu. Tunç, Dergâha omuz vermesiyle Millî Mücadele yıllarında hem safını belli etmiş hem de o kaotik ortamda ülkedeki kültür faaliyetlerinin sürmesine katkıda sağlamıştır. Bu çalışmada, Tunç’un Dergâh ’ta yayımlanmış makalelerinden onun düşünce dünyasına dair ipuçları yakalayabilmemize doğrudan yardımcı olacak en temel yazılarının bir bölümü günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Bu makalelerin kritiği yapılarak onun yeni toplumun inşasında nasıl bir yol haritası çizilmesi gerektiğine dair fikirleri ele alındı. Tunç’un modern değerlerle Türk-İslam kültürünü harmanlayarak ananeye dayalı kalkınma reçeteleri sunduğu vurgulandı.
  • Öğe
    Eşgüdümlü iki alan: Eğitim öğretim ve modernleşme
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-10) Demir, Mehmet Salih; Özteke, Fahri
    Eğitim-öğretim toplumu dönüştüren temel dinamiklerin başında gelmektedir. Toplum, eğitim aracılığıyla çağın koşullarına uyarak, başta iktisadi ve teknolojik olmak üzere her alanda rekabet yeteneği kazanır. Eğitimin işlev ve tanımı siyasi, ekonomik ve toplumsal gereksinime göre dinamik bir süreç olarak sürekli evrime uğrar. Eğitim toplumsal değişimin motor gücü olarak, toplumu dönüştürme gücü yanında, kendisi de bu değişim-dönüşümden etkilenerek, toplumsal ihtiyaca göre sürekli tekâmül geçiren bir olgudur. Eğitim bu anlamda kapsamlı bir süreç olup her tür terbiyeyi bünyesinde barındırır. Toplum eğitim aracılığıyla öğrendiği marifeti günlük yaşamda kullanarak, iklim, coğrafya ve benzeri koşullara daha rahat adapte olma, doğaya hükmetme ve her tür zorlukla mücadele etme yeteneği edinir. Sanayi İnkılâbı neticesinde, üretim etkinliklerinin büyük oranda insan gücü yerine makine gücüne dayanmaya başlanması, üretimde ihtiyaç duyulan nitelikli işgücüne olan talebi arttırdı. Bu değişimin eğitime yeni anlamlar yüklemesi ve eğitimin üretime daha çok entegre olması gerektiği yönünde beklentileri artırdı. Eğitim, artık üretim ve kalkınmanın lokomotifi olarak itibar görmeye başladı. Gelişmiş ekonomi ve başarılı eğitim sistemine sahip ülkelerde gözlemlendiği gibi, eğitim kalkınma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu kapsamda günümüzde eğitim – öğretim etkinlikleri ve uygulamalı mesleki-teknik eğitime, doğrudan üretimi ve istihdamı arttırmaya dönük önemli bir araç olarak itibar edilmelidir. Aynı amaç tarihsel evrimde hep hedeflenmiştir. Bu bağlamda, Türkiye’nin eğitim – öğretim meselesi, acilen çözüme kavuşturulması gereken önemli konu başlıkları arasında önümüzde durmaktadır. Mesleki ve teknik eğitimin ortaokul 7.ve 8.Sınıf seviyesine kadar çekilmek suretiyle, ülkenin üretim kapasitesinin arttırılmasında kullanılmasıyla istihdamı arttırma ve kalkınmayı sağlamaya dönük çabalar, Türk eğitim sisteminin nihai hedefi haline getirilmelidir. Türkiye en değerli sermayesi olan beşeri potansiyelini, üretimde değerlendirmeyi başardığı takdirde, ülkede ekonomik parametrelerin hızla değişeceği kesindir. Türk ekonomisine uygulamalı eğitim sistemi aracılığıyla bir dinamizm kazandırmak için, eğitimde başarılı ülke örneklerinden yola çıkarak kalkınma atılımı başlatılmalıdır. Bunun için Türk eğitim sisteminde yeni bir yapılanma, tercihten öte bir zorunluluk olarak kendini dayatmaktadır. Türk eğitim sistemi, mesleki ve teknik liselerde uygulanan üretim odaklı sisteme, ortaokulları da dâhil ederek, mesleki ve teknik hüviyete kazandıracak bir müfredat uyguladığı takdirde, üretimde nitelik, verim ve istihdam artacak, ülke kalkınmasına dönük ciddi bir hamle gerçekleştirilecektir. Böylece Türkiye’nin iktisadi gücü kuvvetlenecektir. Bunu başarmanın yolu, Türkiye’de mevcut eğitim sistemini, gerek müfredat gerek altyapısıyla, üretim odaklı hale getirmekten/dönüştürmekten geçer.
  • Öğe
    Maarif Vekâleti 1924-1925 dersi senesi İhsaiyat Mecmûası transkripsiyonu
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-01) Karaalp, Veli; Yaşar, Selman
    Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat reformları sonrasında, istatistik verilerin toplanması ve değerlendirilmesi daha sistematik hale geldi. 1873 yılında kurulan Defterhane, Osmanlı İmparatorluğu'nda istatistik faaliyeti yürüten ilk kurumdu. Tarımsal istatistiklerin derlenmesine 1889 yılında başlandı, ancak yerel memurların kullanılması maliyet açısından daha uygun bulundu. Maarif istatistikleri için de benzer bir yöntem izlendi, ancak başlangıçta taşradan doğru bilgi alınamadı. 1894-1895 ders yılına ait eğitim istatistikleri yayınlandı, ancak güvenilirlikleri tartışmalıydı. Güvenilir verilere ulaşabilmek için 1912-1913 ders yılına kadar beklemek gerekti. 1. Dünya Savaşı öncesinde yayınlanan 1912-1913 ve 1913-1914 ders yıllarına ait eğitim istatistikleri, olumsuz koşullar altında hazırlandı ve 1. Dünya Savaşı nedeniyle İhsaiyat Mecmuası'nın yayınlanmasına ara verildi. Cumhuriyet döneminde ise Maarif Vekâleti, 1926'ya kadar Devlet İstatistik Enstitüsü'nün kurulmasına kadar yıllık eğitim-öğretim dönemlerini içeren İhsaiyat Mecmuaları yayınladı. Bu mecmualardan 1924-1925 Ders Senesi İhsaiyat Mecmûası, bu çalışmanın odak noktasını oluşturur. Maarif Vekâleti, 1924-1925 ders yılına ait İhsaiyat Mecmuası'nda, dönemin eğitim ve öğretim faaliyetlerine dair detaylı istatistiksel verilere yer verilmiştir. Bu mecmua, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve Türkiye'nin erken Cumhuriyet döneminde eğitim alanındaki gelişmeleri incelemek ve kayıt altına almak amacıyla hazırlanmıştır. Mecmuada, okulların öğrenci sayıları, öğretmenlerin durumu, müfredat ve diğer eğitimle ilgili konularla ilgili istatistiksel verilere yer verilmiştir. Bu veriler, dönemin eğitim politikaları ve uygulamaları hakkında önemli bilgiler sunar.
  • Öğe
    Yeşil Tire Dergisi (1931-1933)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-02-21) Sezer, Hüseyin; Turan, Orhan
    Yeşil Tire Dergisi 1 Ağustos 1931 tarihinde ilk sayısı basılmaya başlamış olup 1 Temmuz 1933 tarihinde ise son sayısı basılmıştır. Yerel bir dergi olan Yeşil Tire Dergisi on beş günde bir yayınlanmıştır. Derginin imtiyaz müdürü Hurşit Seni tarafından çıkarılmıştır. Çalışmamızda Yeşil Tire Dergisinin otuz bir nüshadan oluşan sayılarının değerlendirilmesi yapılarak yerel haberlerin halka nasıl duyurulduğu, yaşanılan dönemin şartları, ilçenin sosyal, ekonomik ve kültürel hayatı ortaya konulmaya çalışılmıştır. 1931 ile 1933 yılları arasında Tire’de siyasi, adli, ekonomik, sanatsal, kültürel, edebi, tarihi, milli birçok konu Yeşil Tire Dergisinde yer almıştır. Yeşil Tire Dergisinde Cumhuriyet ve devrimler hakkında çıkan makalelere yer verilmiştir. Halkın dilek,istek ve şikâyetleri ile köylülerin yazdığı yazıların da yer aldığı Yeşil Tire Dergisi kısacası dönemin sosyal ve kültürel hayatını ele almıştır. Çalışmamızda ele aldığımız Yeşil Tire Dergisi ile Tire’deki gündelik yaşam, yerel yöneticilerin çalışmaları, toplumsal sorunlar, kültür ve spor hayatındaki gelişmeler ile ekonomik hayat görülebilmektedir.
  • Öğe
    Maarif Vekâleti 1339-1340 (1924-1925) ders yılı İhsaiyat Mecmûası transkripsiyonu
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-18) Kapalıgöz, Mehmet; Yaşar, Selman
    Millet bilincinin temel faktörlerinden biri olan tarih, toplumların geçmişini bugüne bağlama işlevine sahiptir. Toplumlar, yüzyıllar boyunca biriktirdikleri tecrübelerle varlıklarını, yapılarını, potansiyel güçlerini veya zayıflıklarını ortaya koyarlar. Bu tecrübeler, toplulukların kimliklerini güçlendirir ve geçmişten günümüze uzanan bir bağ oluşturur. 1923-1924 Ders Yılına Ait İhsaiyat Mecmuası, tarih boyunca birikmiş olan bu tecrübelerin bir yansıması olarak görülebilir. Mecmua, dönemindeki sosyal, kültürel ve eğitimle ilgili konuları ele alarak, o zamanın toplumsal dinamiklerini yansıtır. İhsaiyat Mecmuası, mevcut durumu resmetme işlevini yerine getirir. Dolayısıyla, İhsaiyat Mecmuası, tarihsel süreç içindeki önemli bir belge olarak, o dönemin millet bilincinin oluşumuna ve şekillenmesine ışık tutar. Tezde 1923-1924 Ders Yılına ait İhsaiyat Mecmuası'nın içeriğine odaklanılarak, söz konusu ders yılına ait önemli noktaların değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
  • Öğe
    21 numaralı Mora ahkâm defteri’nin transkribsiyonu ve değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-26) Doğu, Ferzimelek; Türkmen, Mustafa Nuri
    Osmanlı Devleti’nde yüzyıllar boyunca önemini korumuş ve günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nde hâlâ özenle muhafaza edilmiş olan Ahkâm Defterleri bugünümüze ışık tutan yegâne arşiv kaynakları olarak karşımıza çıkıyor. Ahkâm Defterleri özelllikle o dönemde Devletin uygulamış olduğu adâletin nasıl sağlandığına, sosyo-ekonomik yapısına ve idari yapısı gibi pek çok konu hakkında bizi bilgilendirmesi açısından önem arz etmektedir. Devlet için halk arasındaki adâleti sağlama hem dini bir vazife hemde ülkeyi iyi bir şekilde yönetmek dönemin hükümdarının aslî vazifesiydi. Osmanlı Devleti’nde padişahlar ülke içerisinde yaşayan halk Hângi din veya mezhebe mensub olursa olsun bunların koruyuculuğunu esas alan bir yönetim şeklini benimsemiştir. Bu sebeple gelen şikâyetlerin çözüme kavuşturulması ve adâletin sağlanması hükümet için önemli bir unsurdu. Mora’daki şikâyetlerde hükümetin müslüman veya gayrimüslim demeden bütün halk için eşit bir şekilde ve özenle çözüme kavuşması için büyük bir gayret sarf edildiğini söyleyebiliriz. Her ne kadar müslüman ve gayrimüslimler eşit bir millet olarak görülmeyip bunlar için farklı vergiler veya kanunlar uygulansa dahi gelen herHângi bir şikâyette haklı olana hakkının verilmesi için büyük bir özen gösterildiği görülmektedir. Mora Ahkâm Defterleri toplam 21 defterden oluşmaktadır. 21 Numaralı Mora Ahkâm Defteri H. 1234-1255, M. 1819-1840 tarihleri arasında yazılmıştır. Bu defterde Mora Eyâleti’nden Dîvân-ı Hümâyûn’a intikal eden şikâyetler incelenmiş ve 21 yıllık Mora tarihine ışık tutması hedeflenmiştir.
  • Öğe
    Diyarbakırlı Kore gazileri
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-07) Subaşı, Kadriye Alen; İdem, Tekin
    II. Dünya savaşından sonra başlayan Soğuk Savaş döneminde Kore Yarımadasının iki gücü olan Güney Kore Devleti ve Kuzey Kore Devleti arasında sıcak mücadele şeklinde gerçekleşen Kore Savaşı, savaşa Amerika Birleşik Devletleri, Birleşmiş Milletler ve Çin’in dahil olmasıyla uluslararası bir alana yayılmıştır. Türkiye Birleşmiş Milletlerin yardım çağrısına, bir yandan NATO’ya üye olmak bir yandan da uluslararası barışın korunmasına katkıda bulunmak için olumlu bir değerlendirmede bulunmuştur. Bu çalışma, Türkiye dış siyasetinde önemli başarıların kaydedildiği Kore Savaşı’nın, Türk Devleti’ne siyasal, sosyo-kültürel ve ekonomik açıdan etkilerine; Kore yarımadasında yaşanan gelişmelerin yanı sıra Türkiye’den savaşa katılan askerlerden Diyarbakır ilinden katılım sağlayarak gazi unvanını alan Diyarbakırlı Kore Gazilerinin savaşa katkılarına ve ölümsüz anılarına değinmek amacıyla gerçekleştirilmiştir.
  • Öğe
    Birinci dönem Millet Meclisi tutanaklarında Kıbrıs sorunu
    (2024-06-07) Okutmuştur, Zelal; İdem, Tekin
    Kıbrıs adası coğrafi konumu itibariyle tarihin geçmiş dönemlerinden günümüze kadar dünya devletlerinin dikkatini çekecek bir noktada yer almıştır. Kıbrıs halkı adanın Osmanlı hakimiyetine girdiği 1571 yılından 1878 yılına kadar hoşgörü ve huzur içerisinde yaşamıştır. Ancak 1878 yılında ada İngilizlerin hakimiyetine girince Türkler için sıkıntılı dönemler başlamıştır. Gerek bölgedeki Rumların gerekse de Yunanistan’ın ayrılıkçı ve bölgedeki dengeyi bozacak tutumları nedeniyle Kıbrıs’ta kanlı çatışmalar yaşanmıştır. Çalışmada öncelikle Kıbrıs’ın tarihsel geçmişi anlatılmış ve ardından İngiliz yönetimiyle başlayan huzursuzluklara dikkat çekilmiştir. Yunanistan'ın ve Kıbrıslı Rumların ayrılıkçı tutumlarıyla bölgede Türklere karşı girişilen saldırılar gözler önüne serilerek bu saldırıların ve ayrılıkçı tutumların Türk iç siyasetinde nasıl karşılandığı üzerinde durulmuştur. Yavru vatan olarak nitelendirilen Kıbrıs’ta yaşanılan durumların meclis içerisinde yarattığı sarsıntılar ve tartışmalar üzerinde durularak Türk dış siyasetinde Kıbrıs konusunda gösterilen çabaya dikkat çekilmiştir. Çalışmanın amacı Kıbrıs’ta yaşanılan olayların mecliste nasıl karşılandığını irdeleyerek milletvekillerinin ada üzerindeki görüş ve tartışmalarına yer verip Türk siyasetinde Kıbrıs’ın yeri ve önemini belirlemek olmuştur. Zira Türkiye hem dış politikada gösterdiği tavırla hem de 1974’te gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtı ile daima Kıbrıslı Türklerin yanında durmuştur.
  • Öğe
    Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan Diyarbakırlı gaziler
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-03-03) Toz, Arbin; İdem, Tekin
    Akdeniz'in doğusunda bulunan Kıbrıs Adası tarihte pek çok kez el değiştirmiştir. Osmanlı Devleti'nin hakimiyetine girdikten sonra 1878'e kadar Osmanlı'da kalan Kıbrıs Adası, Rusya'ya karşı İngiltere’ye üs olarak bırakılmak durumunda kalınmıştır. Özellikle Süveyş kanalının açılması ile birlikte Hint Okyanusuna ve oradan da Pasifik Okyanusuna ve Orta Doğu petrollerine yakın konumu başta İngiltere, ABD ve AB ülkelerini yakından ilgilendirmiştir. Bu tarihten sonra sorunlar silsillesine dönüşen Kıbrıs Adası, İngiltere hakimiyetindeyken Rumların ENOSİS faaliyetlerine sahne olmuştur. Adada başlayan örgütlenmeler, Türklere karşı yapılan faaliyetler belirli bir süreden sonra sıcak savaşa dönüşmüştür 1974'te Kıbrıs adasına yapılan Barış Harekâtı ile birlikte Türkiye, adadaki soydaşlarının haklarını koruma yoluna gitmiştir. Yapılan Birinci ve İkinci Barış Harekâtı sonrasında Türkler adanın %30'luk kısmına hakimiyet kurmuştur. Harekâtın başarı sağlamasında TSK ve Anadolu halkının tepkileri etkili olmuştur. Anadolu’daki pek çok il gibi Diyarbakır halkı da büyük tepkiler vermiştir. Harekât sırasında askerlik görevini yerine getiren bir çok er ve Diyarbakır’da sivil bulunun pek çok erkek harekâta gönüllü olarak katılmak istemiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan ve askerde iken gönüllü olarak katılıp gazilik ile taçlanan Diyarbakır halkının bu süreçte yaşadıkları ve anıları aktarılmıştır.
  • Öğe
    Hurûfât defterlerine göre Mardin
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-03-05) Yıldız, Sima; Nasıroğlu Aydın, Mehtap
    Yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu çalışmada Mardin’in XVIII. yüzyıl vakıf kurumları ve görevlileri ele alınmıştır. Çalışmada arşiv kaynakları içerisinde önemli bir yere sahip olan ve özellikle de son zamanlarda araştırmacıların yakın ilgisini çeken hurûfât defterlerinden faydalanılmıştır. Tarih aralığı olarak XVIII. yüzyılın seçilmesindeki amaç o tarih aralığında Mardin ile ilgili sınırlı sayıda çalışma olması ve o dönemin vakıf kurumlarının detaylı bir şekilde ele alınmamış olması etkili olmuştur. Hurûfât defterleri sayesinde vakıf kurumlarının işleyişi ve bu kurumlarda görevli olanların atamalarına ilişkin çeşitli bilgiler tespit etmek mümkündür. Bu bilgilerden hareketle dönemin vakıf kurumlarına yapılan atamalarda görevlilerin ünvanı, aldıkları ücret, atama tarihi, atamayı yapan merci, atanan görevlinin varsa önceki görevliyle olan soybağı gibi önemli bilgilere ulaşılabilmektedir. Hurûfât Defterlerini temel alarak hazırladığımız bu çalışmamızda Mardin’in XVIII. yüzyıl vakıflarına ve görevlilerine ilişkin on altı adet defter incelenmiştir. Toplamda yüz bir sayfalık belgeye tekabül eden bu defterlerden Mardin ilinin cami, mescit, zaviye, medrese gibi çeşitli vakıflarına ve bu vakıfların görevlilerine ilişkin atama kayıtları tespit edilmiştir.
  • Öğe
    8 numaralı Adana şer’iyye sicili (H.1245-1249 / M.1830-1834-s.1-50)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-29) Okay, Muhteber; Karlangıç, Osman
    Şer’iyye sicilleri tarihimize ışık tutması açısından önemli kaynaklardan biridir. Sicillerdeki belgeler, Osmanlı Devleti’nin idari, sosyal, iktisadi hayatına dair önemli bilgiler içermektedir. Kayıtlar, mahkeme görevlileri tarafından tutulduğundan birinci elden kaynak olarak önem arz etmektedir. “8 Numaralı Adana Şer’iyye Sicili” içerik yönünden zengin bilgilere sahiptir. Adana’ nın idari, sosyal, etnik, dini ve ekonomik yapısı hakkında önemli verilere ulaşılmasını sağlamıştır. Adana Eyaletinin ilgili dönemlerinde; tereke kayıtlarına dayalı veraset davaları, alacak-verecek konuları, darp ve gasp olayları, şark ve Kıbrıs Adasına asker gönderme ile ilgili konular yer almaktadır. Ayrıca vergilerden, ihraç edilen mallardan ve görevini yerine getirmeyen naib/vali gibi görevlilerin başka yerlere sürgünlerinden de bahsedilmektedir. 8 Numaralı Adana Şer’iyye Sicili’nin çevirisi yapılan kısmında 52 mahalle, 5 sancak, 5 kaza, 5 köy-mezra, 1 kasaba, 1 nahiye ismi tespit edilmiştir. Ayrıca 4 aşiret ve 5 cema’at ismi de sicilde geçmektedir. Adana’ya çevre illerden gelip yerleşenlerin olduğu, şehrin çeşitli eyalet ve sancaklardan göç aldığı belgelere yansımıştır. Farklı etnik ve din topluluklardan oluşan mahallelerin olduğu görülmektedir. Ayrıca sicilde din değiştirme olaylarına da rastlanılmıştır. Adana halkının çoğunluğu Türkmenlerden oluşmaktadır. Bunların dışında Arap, Kürt ve Ermeni gibi topluluklar da yaşamaktadır.