Fen - Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, Bildiri Metinleri Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Aureus Codex’indeki İsa mucizelerinin İncil ışığında değerlendirilmesi(Asos Yayınevi, 2017-11-27) Barutçu, SongülHıristiyanlığın kabulünden bu yana, dinsel temalar Batı sanatında önemli bir yer edinmiştir. Kitap resmi, dinsel temaların uygulama alanı bulduğu önemli sanat eserleri olarak kütüphane, müze vb yerlerde korunmuştur. Günümüzde Nuremberg, National Museum’da bulunan 1020-1030’lara tarihlenen Aureus Codex’i de korunarak günümüze kadar gelen elyazmaları arasındadır. 136 folyodan oluşan Aureus Codexinde konular dört İncil’den (Matta, Markos, Luka, Yuhanna) alınmıştır. Bu çalışmada, kitap resminin tarihsel gelişimi ve Aureus Codex’i hakkında bilgi verilerek Aureus Codex’inde bulunan İsa’nın mucizelerini konu alan resimler incelenecektir. Bir sonraki aşamada İsa’nın mucizelerini konu alan resim sahneleri İncil’de işlenen konular ışığında değerlendirilecek, mucize temalarının gösterim biçimleri ve anlamsal boyutları üzerinde durularak kompozisyonlar açıklanmaya çalışılacaktır.Öğe Sarıkamış’ta bir Rus Hatırası Çar köşkü(ASOS Yayınları, 2019-11) Barutçu, Songül1877-1878 Osmanlı-Rus savaşlarında (93 harbinde) Osmanlı imparatorluğu'nun yenilmesiyle 3 Mart 1878‟de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) antlaşmasının 19. maddesine göre; Sarıkamış dâhil olmak üzere Kars, Ardahan, Batum, Artvin ve Eleşkirt sancakları Rusya‟ya savaş tazminatı olarak verilmiş ve anlaşmayı takiben; Kars, Sarıkamış, Ardahan ve Batum gibi Osmanlı şehirleri kırk yıllık süre ile Rusların hâkimiyetinde yönetilmiştir. Ruslar, izledikleri yayılımcı siyaset anlayıĢı ve yönetimindeki bölgelerde kalıcı olabilmek adına mimari eserler inşa etmişlerdir. Bu bağlamda Osmanlı şehir anlayışından tamamen farklı, kendi mimari anlayışlarına uygun ızgara planlı bir kent kurgusunu Sarıkamış ve bölgesinde uygulamılardır. Izgara planda farklı işlevde birçok eser yapılmış, çoğunluğunu kesme taş malzemeyle inşa edilen askeri ve kamu yapıları oluştursa da Rus Federasyonu‟nda özellikle kırsal bölgelerde erişiminin kolay, maliyetin düşük ve küçük konutlar için uygun bir materyal olan ahĢaptan müstakil evler de tercih edilmiĢtir. Altı farklı sistemle meydana gelen konutlarda taş malzeme ile inşa edilen bodrum katları kot farkına göre şekillenerek dışarıdan algılanabilmektedir, duvarlar mekanik bağlantı elemanlarıyla bağlanmayan, yatay biçimli ağaç kütüklerin geçme sistemine göre üst üste bindirilmesiyle oluşturulmuştur. Çalışmada, ağaç kütüklerin üst üste bindirilmesiyle inşa edilen farklı inşa sistemi, çatı şekilleri (beşik, kırma, yarım beşik çatı), taş döşemeleri, ahşap tavanları ve peç adı verilen ısıtma sistemleri ile dikkat çeken Çar Köşkü ve Av Köşkü Rus mimari özellikleri bakımından incelenip değerlendirilmiştirÖğe Darende Somuncu Baba Külliyesi ile Afşin Ashabı Kehf Külliyesinin inanç turizmi açısından değerlendirmesi(Paradigma Akademi Basın Yayın Dağıtım, 2019-12) Balta Avut, Hatice; Top, Mehmetİnanç turizmi, kutsal yerlerin ziyaret edilmesi sonucu ortaya çıkan bir turizm şekli olup, Türkiye 'de inanç turizmi kapsamında görülebilecek birçok kutsal ve tarihi yer ile eserler bulunmaktadır. Bu bağlamda Anadolu’nun kültürel zenginliği inanç turizminin de bir parçası haline gelmiş ve günümüzde kültürel turlarla birlikte güzergah belirlenmesinde önemli bir faktör olmuştur. Malatya çevresinde yer alan Nemrut Dağı, Eshab-ı Kehf ve Somuncu Baba gibi ziyaret yerleri bunlardan bazılarıdır. Bildiri kapsamında, Malatya’dan başlayarak belirli bir güzargah çerçevesinde aynı gün gezilebilecek olan Darende Somuncu Baba Külliyesi ile Afşin Ashabı Kehf Külliyesi toplam 300 km lik bir mesafeyi kapsamaktadır. Doğrudan Malatya Kayseri yolunu takip ederek Darende Merkezde yer alan Somuncu Baba türbesi ziyaret edildikten sonra, Darende çıkışında Elbistan yoluna saparak hem Günpınar şelalesi hem de Afşin Eshabı Kehf ziyaret yerine rahat ulaşılabilir. Darende’nin merkezinde Tohma Irmağı kenarında yer alan Somuncu Baba Külliyesi her yıl binlerce misafiri ağırlamaktadır. Adına külliye kurulmuş olan Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba), 1331-1412 yılları arasında yaşamış olup, birçok şehirde bulunmuş nihai durağı ise Darende olmuştur. Tohma Kanyonu içerisinde yaptığı çilehanesi ve Tohma ırmağı kıyısına kurduğu dergâhı ile etrafındakileri irşâd eden Somuncu Baba Hazretleri, 1412 yılında Darende’de vefat etmiştir. Somuncu Baba Külliyesi dâhilinde; Somuncu Baba Türbesi, Hulusi Efendi Haziresi, Somuncu Baba Müzesi, Hamidiye Çarşısı, Abdesthaneler, Şeyh Hamid-i Veli Kütüphanesi, Kudret Havuzu, Somuncu Baba Çilehanesi, Tohma Kanyonu ve mesire alanları bulunmaktadır. Kahramanmaraş’ın Afşin İlçesi'nin 7 km. kuzeybatısında yer alan külliye, Roma döneminden beri kutsal sayılan ve Eshab-ı Kehf adıyla tanınan kayalık bir tepenin yamacındaki mağaranın çevresine kurulmuştur. Anadolu' da Afşin, Efes ve Tarsus'un dışında Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birçok yerinde bazı mağaralara Eshab-ı Kehf denilmiştir. Fakat birçok Müslüman tarihçi ve tefsirci Eshab-ı Kehf mağarasının büyük bir ihtimalle Afşin'deki mağara olduğu konusunda birleşmişlerdir. . Eshab-ı Kehf, Bizans devrinde olduğu gibi, Selçuklular'ın fethinden sonra da Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından kutsal bir mekan kabul edilerek önemli bir ziyaret yeri olmuştur. Buraya gelen ziyaretçilerin ihtiyaçlarının karşılanması ve konaklamalarının sağlanması için Anadolu Selçuklularının Maraş Emıri Nusretüddin Hasan Bey, ribat (1215), cami (1215-1234) ve han (1232-33) yapılarından oluşan külliye inşa ettirilmiştir. Daha soma külliyeye Dulkadir Beyliği (1337-1522) döneminde medrese (1480-1492), kadınlar mescidi (1500) ve buk'a ilave edilerek büyütülmüştür. Külliyeye en son eklenen Paşa Çardağı, Osmanlı döneminde 1531 yılında inşa edilmiştir. Darende ve Afşin’de bulunan bu değerlerin kültür ve inanç turizmi açısından gerekli ilgiyi görüp görmediği değerlendirilecektir. Bu külliyelerin alan yönetimlerinin yapılıp yapılmadığı; buna bağlı alt ve üst yapı ile çevre düzenlemesi ve temizliğinin ihtiyacı karşılayacak biçimde oluşturulup, oluşturulmadıkları irdelenecektir. Ayrıca Bu iki külliyenin birbirine entegre edilerek ziyaret edilme olanakları ortaya konmaya çalışılacaktır.Öğe Van Gölü Havzası Ortaçağ Türk Dönemi (12. yy- 15.yy) cami plân tipolojisi(Trakya Üniversitesi, 2019-11) Balta Avut, Hatice; Top, MehmetTürkiye coğrafyasının Doğu Anadolu bölgesinde yer alan Van Gölü Havzası; Van, Bitlis, Hakkâri ve Muş illerini kapsamaktadır. Bölge, tarihsel süreç ve kültürel miras açısından Urartu medeniyeti başta olmak üzere, tarih öncesi devirlerden başlayarak günümüze değin önemli birçok kültürel birikim ortaya koymuştur. Havzada bu dönemlerden kalma eserler önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle bunlar cami, medrese, han, hamam, türbe, köprü ve diğer birçok dinsel ve sosyal amaçlı mimari eserler olup, bölgenin tekrar canlanışını gözler önüne sermektedir. Bölgedeki ilk cami örneklerinin Selçuklularla birlikte 12. yüzyıl ortalarından itibaren görülmeye başladığı anlaşılmaktadır. Selçuklu dönemiyle birlikte avlu, sahın, eyvan ve mihrap önü bölümü ya da kubbesi cami plan tipolojilerinin belirlenmesinde öne çıkmaktadır. Sahınlar enine ya da boyuna düzenlenebilmekte, avlu harimin ortasında veya kuzeyinde olabilmekte, eyvan daha çok avlu çevresinde dört eyvan düzenlemesi şeklinde karşımıza çıkmakta, mihrap önü bölümü ise çoğunlukla bir kubbe ile belirginleşmektedir. Bu unsurların cami içerisinde bulunuşları ve düzenlemelerine Van, Bitlis ve Muş ilinde yer alan örnekler, buna göre yeni bir tipoloji denemesi yapılarak değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bunların en önemlilerini Van Ulu Cami, Bitlis Ulu Cami, Adilcevaz Ulu Cami, Gevaş İzzettin Şir Cami, Muş Bulanık Esenlik Köyü Camisi ve Ahlat Emir Bayındır Cami oluşturmaktadır. Bu bildiri kapsamında, 12.-15. yüzyıllar arasında Van Gölü Havzası’nda inşa edilmiş olan camilerin plan ve mimari özellikleri verilerek üslup özellikleri ve tipolojik açıdan sınıflandırılması yapılacaktır. Aynı zamanda, Selçuklu Dönemi (Ahlatşahlar- Dilmaç Beyliği), İlhanlı Dönemi ve Akkoyunlu Beyliği Döneminden günümüze ulaşmış camilerin yerel, çevresel ve bölge dışındaki İslâm cami mimarisindeki oluşumlarla olan etkileşimleriyle bu camilerin Van Gölü Havzası’ndaki konumları üzerinde durulacaktır.Öğe Ilısu baraj havzasındaki jeolojik miras: kaya konutları(Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları, 2019-11) Güngör, AkarcanÖğe Batman ili köprülerinin mimari açıdan değerlendirilmesi ve tarihi yollarla ilişkisi(Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2017-04) Güngör, Akarcan; Tokat, Muhammet ErşedÖğe Assur İmparatorluk taşrasında bir yerleşim Diyarbakır Kavuşan Höyük(Diyarbakır Valiliği Yayınları, 2015-11) Güngör, AkarcanÖğe Preliminary results of an archaeometrical study on red brown wash ware samples from the upper tigris region(Eskişehir Tepebaşı Belediyesi, 2017-09) Güngör, Akarcan; Bayazıt, Murat; İssi, Ali; Işık, İskenderYukarı Dicle Bölgesi tarih boyunca önemli gelişmeler ve kültürel etkileşimlere tanıklık etmiştir. Günümüzde ise bu bölge Ilısu Barajı’nın faaliyete geçmesiyle su altında kalma veya barajın etki alanı altında kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu çalışma Yukarı Dicle Vadisi’ndeki çeşitli alanlarda ele geçen Kızıl Kahve Boya Astarlı Mallar’ın (Red Brown Wash Ware: RBWW) karakterizasyonunu içeren bir araştırma projesinin ön sonuçlarını sunmaktadır. Bu seramikler Erken Tunç Çağı’nın sonları ve tüm Orta Tunç Çağı’nda bölgede ortaya çıkmıştır. Mevcut çalışmada temsili RBWW örnekleri için uygulanan kimyasal analiz (XRF) sonuçları seramiklerin üretiminde kullanılan başlangıç hammaddelerindeki farklılık veya benzerliklerin ortaya çıkartılması kapsamında ele alınmıştır. Temel oksitler (SiO2+Al2O3) ve alkali-toprak alkali oksitlerin toplamları (MgO+K2O+Na2O+CaO) ile CaO ve Fe2O3 içerikleri seramiklerin muhtemel yapısal özelliklerinin belirlenmesi amacıyla değerlendirilmiştirÖğe Yeni Assur totaliter sisteminde psikolojik savaş taktiğinin yansıması: propaganda(International Publishers House, 2021-04-24) Güngör, Akarcan: Mezopotamya’da köklü bir kültür birikimine sahip Assurlular, MÖ 1. binyıldan itibaren bir değişim sürecine girerek dönemin süper gücü olmuştur. Hiç şüphesiz bunu Yeni Assur İmparatorluğu’nda, II. Assurnasirpal, III. Salmanassar, III. Tiglat Pileser, II. Sargon ve Assurbanipal gibi başarılı Assur krallarının reformları ile güçlü silahlarla donatılmış ve kurumsallaştırdıkları acımasız orduya borçludurlar. Assur’un savaş sanatı dinamiklerinden biri olan kuşatma, maliyetli ve uzun süren bir yöntem olduğundan kuşatılacak kentler dikkatle seçilmekte ve bölge halkına teslim olmaya ikna etme tekniklerinden biri olan şiddet uygulanmıştır. Assurlular, özellikle fethedilen kentlerin halklarına örnek olması adına çeşitli şiddet tekniklerini kullanarak insanları cezalandırmıştır. Yeni Assur krallarının sınırı olmayan, idrak edilmesi zor, acımasız ve şiddet içerikli zihinsel çılgınlıklarını yazılı ve görsel kaynaklarda; yaktım, kesilmiş kafalarından kule inşa ettim, kazığa oturttum, derilerini yüzüp sur duvarlarına serdim, gözlerini oydum, el, ayaklarını kestim, dillerini kopardım gibi propaganda amaçlı, şiddet içerikli ifadeler oldukça sık kullanılmıştır. Kavramsal çerçeve içerisinde birçok Assurlu kralın kudreti, yıkıcı tavırları ve temel hükmetme duygusunun yazılı kaynaklarda sürekli tekrar edilmesinin altında hedef kitlelere iletilmek istenen ideolojik mesaj yatmaktadır. Metodolojik olarak saraylardaki savaş temalı ideolojik unsurlar ile teolojik sistemin odağındaki tanrı imgelerinden ibaret olan rölyef ve heykellerin yanı sıra kil tabletlerin üstlendiği işlevlerin başında hiç şüphesiz merkezi otoritenin sürekliliğini sağlamak üzere genel anlamda bir korku psikozusunun oluşturulması gelmektedir. Bu doğrultuda duyguları yönlendirmeye, davranışları etkilemeye yönelik sistematik kavramsallaştırma ile psikolojik savaş taktiği faktörünü gerçekleştirmiş oldukları görülmektedir. Psikolojik yönü hesaplanmış korkutma olan bu davranış, hem iç, hem dış tehditlere karşı algıları şekillendirmek, bilişleri manipüle etmek adına bilinçli ve sistematik bir girişimdir. Bu araçlara erişim imkânı sağlayan kitleye verilmek istenen mesaj, görsel malzemenin yanı sıra yazılı kaynaklarda dehşete dair eksiksiz bir anlatı sergileyen imgelerle, savaş ve barışta insanların kontrol altına almasını sağlayan; krallık kavramını fiziksel savaş olmadan, pasif işleyiş, politik ve ideolojik manipülasyon yöntemi ile en iyi yansıtan bir uygarlık olması adına oldukça önemli bir parametredir.Öğe Elazığ-Palu mezar taşı örnekleri üzerinden tipolojik bir değerlendirme(Trakya Üniversitesi, 2019-11) Öztürker, Hazal Ceylan; Tokat, Muhammet ErşedThis paper aims to discuss typologically evaluation of gravestones which are historical documents in the three graveyard areas in Palu city center and the gravestones in a tomb. The classification of the body, form and pediment types of the shahidahs (gravestones) with the establishment of the tombs in Palu and the comparison with the tombstones of the Ottoman period will eliminate an important deficiency regarding the cemetery culture of the period. It is possible to group the graves that are included in our study as shahidah, cistern, pehle stone and cover stone. Typically it was found that the shahidahs we considered within the declaration did not show great differences in form characteristics and it was understood that all of which had rectangular body parts showed some differences with the pediment and top parts. It is determined that the number of male graves with single protrusions is higher than the female graves with these rectangular shaped single or double teeth. Although 64% of the single protrudes are found in male gravestones they do not provide sufficient data to reach a definite conclusion, although they suggest that the protrusions were intended to indicate the gender of the people lying in the grave. As a result of the study, it is understood that Palu gravestones show great similarities in shape and content with the gravestones of Turkish-Islamic period in Anatolia. Typologically the most important difference of the tombs which are divided into groups such as shahidahs, cisterns, pehle and cover stones were found as the protrusions on the peaks of the shahidahs. In terms of typological and content characteristics of Palu gravestones concluded that the Ottoman grave culture had a significant influence on Palu as well as local culture because they had the same characteristics as the artifacts that emerged outside Anatolia and Anatolia during the Ottoman period.Öğe Anadolu mezar taşı kültüründe sıradışı bir tutum: Bektaşi ve Caferi kadın mezar taşları(İksad Yayınevi, 2019-10-29) Öztürker, Hazal CeylanÖlüm kavramı ve yas kültürü, eski inanışlardan günümüze değin her dönem önemli bir olgu içerisinde kabul edilmiştir. Farklı inanışlara göre çeşitlilik gösteren ölüm ve mezar taşı kültürü incelendiğinde, ölümden sonraki hayata inanış ve ölene dair anı bırakma gibi ortak bir temel prensibin çevresinde şekillendiği bilinmektedir. Anadolu, pek çok sanat alanında olduğu gibi farklı mezar taşı örneklerini de bünyesinde barındıran birikimli sanat anlayışının somutlaştığı zengin bir coğrafyadır. 1243 Moğol İstilası sonrasında Anadolu’ya gerçekleşen derviş akınlarına paralel olarak gelişen mezhep ve tarikatların kısa sürede nüfuz bulduğu bilinmektedir. Tarihsel süreç içerisinde birçok medeniyet ve farklı inançların yadigârı olan mezar taşları, öncelikli olarak üretildiği dönemin tarihi vesikası olmasının yanı sıra bulunduğu coğrafyanın mezhepsel özelliklerine dair pek çok imgenin somutlaştığı sanat eserleridir. Sanat Tarihi içerisinde birçok bilimsel araştırmaya konu edilmiş bir grubu temsil eden mezar taşları genellikle devrin moda akımları içerisinde değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Mezhep unsurunun baskın olmadığı, sadece devrin modası ve sanatsal zevkinin ışığında üretilen mezar taşı örneklerinde kadın mezar taşlarında yoğun bir bezeme programına yer verilerek erkek mezar taşlarından ayırt edici bir tutum izlenmiştir. Oysaki Caferi ve Bektaşi mezar taşlarının 97 devrin modasından etkilenmediği gibi dini, mezhepsel birtakım sembolik süsleme öğelerine yer verildiği görülmüştür. Mezhepsel özellik ve inanışlarının estetik kaygıdan çok daha baskın olmasının yanı sıra, kadın ve erkek mezar taşlarının da sıra dışı bir tutumla ortak bir bezeme programına tabi tutularak herhangi bir cinsiyet farkı gözetmeksizin üretildiği tespit edilmiştir. Çalışma konumuzu belirleyen iki örneklem, Şii kültüre ait olan iki mezhep olan Caferilik ve Bektaşilik olarak seçilmiştir. Çalışma kapsamında, Caferi nüfusun günümüzde de yayılım gösterdiği Iğdır Caferi mezar taşları ve tarihsel süreçte Bektaşilik için önemli olan İzmir Yağhaneler Bektaşi Tekkesi Haziresi Mezar Taşları üzerinden karşılaştırma değerlendirmeler yapılarak, mezhepsel birtakım sembollerin kadın ve erkek mezar taşlarına cinsiyetçi olmayan bir tutumla ortak yer verildiği görülmüştürÖğe Diyarbakır müzesinde yer alan bir grup madeni etnografik takının sanatsal değerlendirmesi(Diyarbakır Valiliği Yayınları, 2016-11) Öztürker, Hazal Ceylan; Çalış, ErcanDiyarbakır, Anadolu - Suriye ile Irak - İran arasında bir geçiş güzergâhında olması sebebiyle tarihsel süreç içerisinde jeopolitik öneme sahip ayrıcalıklı bir kent olmuştur. Bu durum kentin tarih süreci içinde önemli bir ticaret merkezi olmasına olanak sağlamıştır. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Diyarbakır, bölgede birçok kültüre ait sayısız eserlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu açıdan bölge, Anadolu’daki en önemli yerleşim yerlerinden biri olduğunu göstermektedir. Kentin tarihsel geçmişini ve çok kültürlü yapısını, gerek mimari eserleri gerekse zengin el sanatları örneklerinde izlemek mümkündür. Bilindiği üzere özellikle el sanatları, insanoğlunun ihtiyaçlarını karşılaması, insanlık tarihinin derinliklerine kadar gitmesi, geçmişi tanıma ve anlama noktasında büyük bir önem göstermektedir. El sanatlarında önemli bir yer tutan takılar, aslında sadece o toplumun el sanatları yeteneği değil, aynı zamanda içinden çıktığı toplumun gerek dini anlayışına ve gerekse de kullanılan malzemenin niteliğine göre toplumun iktisadi yapısını göstermede de büyük bir rolü vardır. Diyarbakır, Çayönü Tepesi’nde yerleşim yerlerinde ele geçirilen boncuk dizileri, bilezikler ve yüzükler, takı ve takı sanatının Anadolu’da ne denli erken başladığı ve nasıl şekillendiğini bizlere göstermesi açısından son derece önemlidir. Yapılan Arştırmalar Diyarbakır’ın takı sanatında oldukça eski bir geçmiş ve birikime sahip kadim bir kent olduğunu gözler önüne sermektedir. Çalışma konumuzun kapsamını oluşturan Diyarbakır Müzesine ait grup etnografik takının sanatsal değerlendirmesi yapılması amaçlanmış, nitelik, yapım tekniği, kullanılan süsleme özellikleri ve form özellikleri incelenirken tespitlere varılmaya çalışılmıştır. Tarihsel süreç içerisinde Diyarbakır da takı sanatının nasıl bir birikimle ilerlediği ve bugün de devam edilen takı üretimi ile kurulan bağa göz önüne alınarak, Diyarbakır’da yüzyıllar arası kesintisiz devam eden kültürel ve sanatsal sürekliliğe ve birikimli sanat anlayışına sahip bir kültür kenti olduğuna dikkat çekilmiştir.Öğe Caferi mezar taşlarında görülen sembolik anlamlı bezeme unsurlarının ikonografık çözümlemesi(Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2019) Öztürker, Hazal Ceylan1997 yılında Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nün başlattığı ve izleyen yıllarda ülkemizdeki çeşitli üniversitelerin Sanat Tarihi Bölümleri tarafindan düzenlenen "Uluslararası XIX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmalan Sempozyumu", 21-24 Ekim 2015 tarihleri arasında Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümünün ev sahipliğinde gerçekleşmiştir. Sempozyum, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarını bilimsel yöntemlerle araştırmak ve bu araştırmaları yayınlarla ulusal ve uluslararası bilim dünyasına tanıtmak amacıyla planlanmıştır. Ayrıca bir kısmı ayakta bir kısmı tarihin ve toprağın derinliklerine gömülmüş olan kültür mirasırmzı bilimsel kriterlerle incelemek, bunları genç nesillere aktarmak ve tarihi eserlerinıize karşı koruma içeren bilinç oluşturmak da bu sempozyumun amaçları arasındadır. Uluslararası XIX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu'nda; Sanat Tarihi, Ortaçağ ve Sonrası Kazı ve Yüzey Araştırmaları, Kültürel Miras ve Korunması, Arkeolojik Alan Yönetimi, Arkeometri, Restorasyon ve Müzecilik, Metodoloji ve Terminoloji alanlarında bildiriler sunulmuştur. Çalışmamızda yer alan eserler, sempozyumda yer alan bildiri sunumlarından oluşmaktadırÖğe Anadolu Neolitik Dönem boyalı seramiği(İksad Yayınevi, 2019-10) Oral, EbruAnadolu ve Anadolu dışındaki farklı kültür bölgelerinde yaşayan toplumlar için Neolitik Dönem, toplumların yerleşik hayata geçtiği dönem olarak bilinmektedir. Toplumların yerleşik hayata geçmesi, sosyo-kültürel, ekonomik, dinsel ve sanatsal birtakım gelişmelerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Neolitik Dönem ile birlikte ortaya çıkan yerleşik hayat, dönemin toplumlarının, çanak çömlek üretimine ve kullanımına ihtiyaç duymasına sebep olmuştur. Anadolu’da Neolitik Dönem’de ortaya çıkan boyalı seramik geleneği ile ilgili arkeolojik buluntulara, Anadolu’nun çeşitli arkeolojik yerleşimlerinde yürütülen kazı çalışmaları sayesinde rastlamak mümkündür. Anadolu’da Neolitik Dönem ile birlikte ortaya çıkan boyalı seramik geleneğinin, farklı kültür bölgelerinde malzeme, üretim teknikleri ve sitil özellikleri bakımından farklılıklar gösterdiği anlaşılmaktadır. Çalışma kapsamında Anadolu’da Neolitik Dönem’de, Marmara Bölgesi, Orta Anadolu Bölgesi, Batı Anadolu Bölgesi ve Güney Anadolu Bölgesi’nde yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik buluntular hakkında bir değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır. Çalışma kapsamında, Anadolu’nun önemli Neolitik Dönem yerleşimleri 40 arasında yer alan; Demircihöyük, Kuruçay, Çatalhöyük (Doğu), Bademağacı, Hacılar, Ilıpınar ve Höyücek’te yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik buluntular hakkında bir değerlendirilme yapılmaya çalışılacaktır. Çalışma kapsamında Anadolu’da Neolitik Dönem’e tarihlendirilen arkeolojik yerleşimlerde ele geçen boyalı seramikler, malzeme, üretim teknikleri, formları ve sitil özellikleri dikkate alınarak değerlendirmeye çalışılacaktır. Anadolu’da Neolitik Dönem’e tarihlendirilen boyalı seramik buluntuların ele geçtiği arkeolojik yerleşimler, konumları, araştırma ve kazı tarihçeleri, stratigrafik özellikleri de dikkate alınarak değerlendirilmeye çalışılacaktır. Anadolu’da Neolitik Dönem boyalı seramik geleneği ile ilgili çalışma kapsamında, Anadolu’nun farklı kültür bölgelerinde arkeolojik kazılar sonucunda ele geçen boyalı seramiklerin yerli üretim teknikleri ve sanat anlayışları ile farklı kültür bölgeleri arasında kurulan çeşitli ekonomik,siyasi ve sosyo-kültürel ilişkiler sonucunda ortaya çıkan sanat anlayışları hakkında değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır.Öğe Anadolu Kalkolitik Dönem boyalı seramik geleneği(Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, 2019-04) Oral, EbruTarihin en erken dönemlerinden itibaren Anadolu ve Anadolu dışındaki farklı kültür bölgelerinde yaşayan toplumların, sosyo-kültürel yapıları, dinsel inanışları ve sanat anlayışları hakkındaki bilgilere arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan buluntular sayesinde ulaşmak mümkündür.Tarihsel gelişim içerisinde Neolitik Dönem olarak tanımlanan dönemde ilk kez ortaya çıkan yerleşik hayat, toplumların tarım, hayvancılık ve üretime dayalı bir sistem kurmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu önemli gelişme ile birlikte dönemin toplumları, çanak çömlek üretimine ve kullanımına ihtiyaç duymuşlardır. Toplumların sanat anlayışları hakkındaki bilgilere bazı arkeolojik buluntular sayesinde olduğu gibi, seramik buluntular sayesinde de ulaşmak mümkündür. Anadolu’da Neolitik Dönem ile birlikte ortaya çıkan boyalı seramik geleneğinin, farklı kültür bölgelerinde malzeme, teknik, motif ve bezeme anlayışı bakımından farklılıklar gösterdiği anlaşılmaktadır. Anadolu’da Kalkolitik Dönem boyalı seramik geleneği, farklı kültür bölgelerinde yaşayan toplumların, boyalı seramik üretim tekniklerini ve sanat anlayışlarını ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Çalışma kapsamında, Orta Anadolu, Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi’nde yürütülen arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik buluntular hakkında değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır. Çalışma kapsamında; Ilıpınar, Orman Fidanlığı, Demircihöyük, Çatalhöyük Batı, Kuruçay, Hacılar, Beycesultan ve Ulucak Höyük’te yürütülen arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik buluntular değerlendirilmeye çalışılacaktır. Çalışma kapsamında, Anadolu’nun Kalkolitik Dönem’e tarihlendirilen farklı bölgelerinde arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramiklerin üretim teknikleri, formları, motif ve bezeme anlayışları üzerinde durularak değerlendirilmeye çalışılacaktır. Anadolu’da Kalkolitik Dönem’de arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik geleneği ile ilgili olarak yerli üretim teknikleri ve sanat anlayışları ile farklı bölgeler arasında kurulan ticari, ekonomik ve sosyo-kültürel ilişkiler sonucunda ortaya çıkan sanat anlayışları hakkında değerlendirme yapılmaya çalışılacaktırÖğe Anadolu’da Asur ticaret kolonileri çağı mühürleri üzerinde boğa-adam tasvirleri(ECLSS 2017b, 2017-10) Oral, EbruAnadolu tasvir sanatında insan-hayvan karışımı yaratıkların betimlendiği bilinmektedir. çeşitli işler. Söz konusu tasvirler bilgi aktarımı açısından büyük önem taşımaktadır. o dönemin toplumlarının sosyo-kültürel yapıları ve dini inançları hakkında. Birkaç toplumda Mezopotamya, Mısır ve Anadolu gibi çok tanrılı din anlayışının baskındı. Âlemin manevi dünyasına hâkim olan çok tanrılı din anlayışı toplumlar, dünyanın manevi dünyasında bazı doğaüstü yaratıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. zaman içinde insanlar. İnsan-hayvan karışımı yaratıklarla ilgili olarak Anadolu tasvirlerinin eserlerinde tasvir edilen bu yaratıklar, hem tanrıların görevlerini yerine getirdiler. onları teslim etti ve insanların hayatlarını etkiledi. “Asur Ticaret Kolonileri” olarak tanımlanan dönem Anadolu'da "Dönem", birçok ticari ve ekonomik faaliyetin gerçekleştirildiği dönem olarak bilinmektedir. Mezopotamya ile Anadolu arasında yoğun bir şekilde yürütülmüştür. Bu dönemde anlaşılmaktadır ki, Mezopotamya ile kurulan sosyo-kültürel ve ekonomik ilişkilerin şekillenmesinde büyük etkisi olmuştur. Anadolu'nun dini inançları aynı zamanda.Öğe Tasvir sanatında boğa üzerinde akrobasi sahneleri(Asos Yayınevi, 2017-05) Oral, EbruTarihin çeşitli dönemlerinden itibaren farklı kültürlerde ve farklı coğrafyalarda çeşitli tasvirli eserler üzerinde boğa tasvirlerine rastlamak mümkündür. Mezopotamya ve Anadolu toplumları tarafından özellikle Fırtına Tanrısı ile ilişkilendirilen ve kutsal kabul edilen boğa tasvirlerini tasvirli eserler üzerinde görmek mümkündür. Tarihsel süreç içerisinde toplumların dinsel inanışları üzerinde önemli bir yeri olduğu düşünülen boğa tasvirlerinin birtakım tasvirli eserler üzerinde akrobasi sahnelerinde de betimlendiği anlaşılmaktadır. Anadolu, Doğu Akdeniz ve Ege gibi farklı kültürlerde arkeolojik kazılar sonucunda ele geçen tasvirli eserler üzerinde, boğa üzerinde akrobasi sahnelerini görmek mümkündür. Sözkonusu yerleşimlerde özellikle duvar resimleri ve kabartmalı vazolar üzerinde boğa üzerinde akrobasi sahnelerinin betimlendiği görülmektedir. Nitekim çeşitli yazılı belgeler üzerinde boğa üzerinde akrobasi sahneleri ile ilgili ifadelere yer verilmektedir. Bununla birlikte farklı kültürlere mensup toplumların dinsel anlayışlarının şekillenmesinde ve çeşitli dinsel etkinliklerinde önemli bir yeri olan boğa tasvirlerinin, spor, müzik ve dans aktiviteleri içerisinde de önemli bir rolü olduğu anlaşılmaktadırÖğe Anadoluda ana tanrıça kültü kadın din ilişkisi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2015-12) Oral, EbruÖğe İhsan Özsoy ve Kadıköy-Süreyya sineması (Süreyya Opereti) kabartmaları(İstanbul Medeniyet Üniversitesi, 2013-10) Uzun Aydın, DeryaÖğe Türk-Rus ilişkileri çerçevesinde heykel sanatına kısa bir bakış(ASOS Yayınları, 2019-11) Uzun Aydın, Derya“Türk-Rus ilişkileri Çerçevesinde Heykel Sanatına Kısa Bir Bakış” isimli bu çalışma, Türk-Rus heykel sanatçılarını ortak bir noktada buluşturabilir miyiz? Sorusuna cevap bulmak amacıyla yola çıkılarak oluşturulmaya çalışılmıştır. Yapılan araştırma ve çalışmalar neticesinde de, çalışma bizleri farklı noktalara yönlendirmiştir. Kaynak araştırmaları için bulunan kitap, makale veya web siteleri, bu çalışmayı ortaya çıkarmamızda bizlere yardımcı olmuş ve çalışmada farklı disiplinleri de araştırmamız gereği sonucuna varılmıştır. Elde edilen bulgular ve sonuç neticesinde, Türk ve Rus dünyasında ağırlıklı olarak Cumhuriyet dönemine kadar inmemiz ve bu dönem tarihine ayrıca dikkat etmemiz gerektiği anlaşılmıştır. Makale, tarihsel açıklamalar ve bunun bir getirisi olarak bir takım figürlerin önemini ortaya çıkartır. Akabinde de, bunları heykel sanatı ile birleştirme çabasına dönüşür. Tarihsel yönden yapılan araştırmaların dışında ayrıca Ruslarla ilişkilendirebileceğimiz bir isim karşımıza çıkar; bu kişi Nazım Hikmet‟tir. Bu durum da, çalışmanın edebiyat dünyasıyla da ilişkilendirilmesini zorunlu kılar. Yine, araştırmaların gereği olarak İstanbul Taksim Cumhuriyet Anıtı ve burada yer alan “özellikle Rus figürlerin” ayrıntıyla incelenmesini gerektirir. Nihayetinde bu çalışma, tarihsel boyutu, edebi kişiliklerle heykel sanatçılarını bir araya getirdiğimiz disiplinler arası bir makaleye dönüşür.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »