15 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 15
Öğe 1067 numaralı hurufat defterine göre Amîd ve çevresindeki vakıflar (1703-1722)(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-01-18) Reisoğlu, Ercan; Alaca, HanifeOsmanlı tarihi araştırmalarında en önemli kaynaklardan bir tanesi de şüphesiz Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan Hurufat Defterleridir. Bu defterlerde vakıf müesseseleri hakkında birçok bilgi bulunmaktadır. Hurufat Defterleri ilmiye sınıfının yürütme organı olan kazaskerlik tarafından düzenlenirdi. Bu organ kendi içinde Anadolu ve Rumeli olarak ikiye ayrılmış olup yetki alanları belirlenmiştir. Böylece defterler Anadolu ve Rumeli olarak ikiye ayrılarak kazalar ’’elif’’ harfinden başlamak suretiyle alfabetik sıraya göre defterlere kaydedilmiştir. Osmanlı Devleti vakıf müesseselerine azami derecede önem verir, bu minvalde devlet teşekkülü en ücra kasaba ve köylere kadar uzanırdı. Defterlerde; kaza, kasaba, köy, mahalle adı, vakfı inşa eden kişi, vakfın adı, görev şekli, görevden ayrılanın adı, göreve yeni başlayanın adı, atama arzını yapan kişinin adı ve atama tarihi yazılırdı. Bu durumda defterlerin çok yönlü olduğu söylenebilir. Özellikle sosyoekonomik ve demografik yapı hakkında ciddi bilgiler içermesi nedeniyle Hurufat Defterlerinin tarih araştırmalarında çok önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir.Öğe 2795 numaralı Van eyaleti gayrimüslim nüfus defterinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-06-26) Uluşık, Rıdvan; Alaca, HanifeOsmanlı İmparatorluğu’nda nüfus sayımları modern anlamda ilk olarak 1831 yılında yapılmaya başlanmıştır. Bu tarihten önceki sayımlar genellikle vergi ve arazi tespitine yönelik yapılan tahrir sayımlarıdır. Bu sayımlar bölgeye ait nüfus özellikleri konusunda aydınlatıcı bilgiler verse de nüfusun tespiti için yetersiz kalmıştır. Modern manada yapılan nüfus sayımları ile devlet, sahip olduğu insan potansiyeli, askeri gücü ve vergi yükümlülükleri hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olmaya çalışmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan H.1252 / M.1836 tarihli, NFS.d kodu 2795 numarası ile kayıtlı olan “Van Eyaleti Dahilindeki Gevaş, Karçıkan, Havasor ve Vastan Nahiyelerinin Gayrimüslim Erkek Nüfus Defteri” esas alınarak hazırlanan bu çalışmada Osmanlı’da nüfus ve Van’ın geçmişten günümüze kısa tarihi ele alınmış, daha sonra 2795 numaralı defterdeki veriler incelenerek o zamana ait bölgenin sosyal durumu ve nüfus özellikleri üzerinde durulmuştur.Öğe 1919'da Amerikan heyetlerinin Doğu Anadolu ve Transkafkasya gezileri ve Ermeni meselesi'ne dair raporları(Batman Üniversitesi, 2016) Demirci, Hasan; Türkmen, Mustafa NuriTarihi kökenleri XIX. yüzyıla uzanan ve Batılı emperyalist devletlerin, Osmanlı Devleti’ni parçalamak üzere “Şark Meselesi” çerçevesinde ortaya attığı Ermeni Meselesi, I. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışını tesis etmek ve Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmak üzere toplanan 18 Ocak 1919 tarihli Paris Barış Konferansı’nda ele alındı. Bu Konferansta Ermeniler, 12 Şubat 1919’da sundukları memorandumda “Batı Ermenistan” olarak iddia ettikleri Doğu Anadolu’da nüfus çoğunluğuna sahip olduklarını ileri sürdüler ve bu bölgeyi “Kafkas Ermenistan”ı ile birleştirip “Büyük Ermenistan” kurmayı amaçladılar. Kurulacak bu devletin her alanda kendi kendini yönetebilme kabiliyetine erişinceye kadar ABD mandası altına alınması tercih ediliyordu. Bu sebepten dolayı, ABD, Ermenistan ve Türkiye’yi bir manda idaresi altına almadan önce sağlam ve mantıklı adımlar atmak, devlet menfaatlerine uygun olup olmadığını tespit etmek ve bölge halkının ihtiyaçlarını belirlemek için Transkafkasya ve Doğu Anadolu’ya araştırma ve inceleme heyetleri göndermeye karar verdi. Bu sebeple, 13 Temmuz-13 Ağustos 1919 tarihleri arasında Doğu Anadolu’ya gelen ve faaliyet yürüten ilk Amerikan heyeti, Amerikan Yakın Doğu Yardım Derneği (American Comitte for Relief of Near East) adına Yüzbaşı Emory H. Niles ve yardımcısı Arthur E. Sutherland Heyeti idi. İkincisi ise Eylül-Ekim 1919 tarihleri arasında bölgeye gelen ve gözlemlerde bulunan General Harbord Heyeti idi. Her iki heyetin sundukları raporlar doğrultusunda, Ermenilerin, gerek savaş öncesi gerek savaş sonrası Doğu Anadolu’da hiçbir yerde çoğunlukta olmadıklarını ve Doğu Anadolu ve Transkafkasya’da asıl mezalimin Ermeniler tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır.Öğe Van’da bir İngiliz Konsolos Vekili: Bertram Dickson’ın Taşnak Cemiyeti üzerine değerlendirmeleri(Ermeni Araştırmaları, 2020-04-30) Turan, OrhanXIX. yüzyılda sanayi inkılâbı sonucunda ortaya çıkan buhar gücünün gemilere uygulanması ile dünyanın kaderini etkileyen ticari, sosyal ve siyasi hareketlilik geniş Osmanlı coğrafyasını da etkilemiştir. 1838 tarihli Osmanlı-İngiliz Ticaret Sözleşmesi’nin getirdiği imtiyazların bir sonucu olarak Osmanlı idaresindeki önemli şehirlerde İngiliz konsoloslukları açılmıştır. Konsolosluklar kendi vatandaşları ve hükümetleri için faydalı olacaklarına inandıkları görev alanlarındaki yer ve halka ait ticari, sosyal ve siyasi değeri olan bütün bilgileri başkentlerine aktarmıştır. Bu çalışmada Van’da İngiliz Konsolos Yardımcısı ve Askerî Ataşe olarak görev yapmış olan Bertram Dickson tarafından Taşnak Cemiyeti’nin faaliyetleri hakkında kaleme alınan rapor değerlendirilmektedir. Mevcut raporu önemli kılan özellik ise II. Meşrutiyet’in ilânı öncesi ve sonrası bölgedeki gelişmeleri Taşnak Cemiyeti üzerinden değerlendirmesidir. Raporda; devrimci bir örgüt olarak nitelendirilen cemiyetin anayasanın tekrar yürürlüğe girmesinden sonraki politikalarına; kuruluş amacı ve finans kaynaklarına; ideolojisi ve coğrafyasına; “Büyük Ermenistan idealine”, Kürtlere bakışına; Van vilâyetinde yaşayan Ermeniler üzerindeki etkilerine; Hınçak Cemiyetinin gücünü kaybetmeye başlamasına ve Taşnak’ın önem kazanmasına; Rus Hükümeti ile ilişkileri ve Kafkasya’daki faaliyetlerine; Jön Türkler ile ilişkilerine ve Avrupalı güçlerin yardımlarına yer verilmiştir.Öğe İngiliz Büyükelçisi Gerard Lowther’in gözünden Osmanlı Devleti’nin dış ilişkileri (1908-1909)(Ankara Üniversitesi, 2018-09-20) Turan, OrhanGerard Lowther 1908 yılında İstanbul’da Büyükelçilik yapmak üzere İngiliz Hükümeti tarafından görevlendirilmiş ve bu vazifeyi 1913 yılına kadar sürdürmüştür. Çalışma İngiliz Büyükelçiliği yıllık raporlarında incelenen dönemin dış politikası üzerinedir. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra Osmanlı Devleti’nin takip ettiği dış politikayı, Meşrutiyet rejimine geçişi ve yeni rejime Avrupa devletlerinin bakış açısını İngiltere’nin gözünden irdelemeyi amaçlamaktadır. Makalede II. Meşrutiyet’in ilk yılında (1908-1909) Osmanlı Devleti’nin dış siyasetindeki gelişmelerin İngiliz Büyükelçiliği yıllık raporlarına nasıl yansıdığı incelenmeye çalışılmaktadır.Öğe Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde Solidarist Korporatizmin Türk sosyal hayatına yansıması(Turkish Studies, 2013-08) İlyas, Ahmet; Kızılkaya, OktayXIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı/Türk aydınları, devlet ve toplum yapısında meydana gelen çöküşü durdurmak için çareler aramışlardır. Bahsi geçen çöküşü durdurmak için başvurulan çarelerden biri, Fransa’da ortaya çıkan, toplum ve devletin yapısı nasıl olmalıdır? Sorusuna çözüm arayan Solidarizm(Dayanışmacılık) fikir akımıdır. Bu fikir akımı Fransa’da etkili olduğu gibi Osmanlı Devleti ve birçok ülkede kendine taraftar bulmuştur. XIX. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nde meydana gelen reform hareketlerinde Fransa, örnek alınan bir ülke olmuştur. Bundan dolayı Fransa’da ortaya çıkan Solidarizm kısa bir süre sonra Osmanlı/Türk aydınlarının fikri yapısını etkilemiştir. Solidarizmin, dinsel, etnik, mezhep vb. birçok çeşidine bahsi geçen dönem dünyasında rastlanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vuran, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin fikri alt yapısının şekillenmesinde Solidarizmin etkisi büyük olmuştur. Kuruluş aşamasında Türkiye Cumhuriyeti’nin fikri alt yapısının şekillenmesinde de Solidarizmin etkisini görmek mümkündür. Cumhuriyetin ilk yıllarında Solidarizmin ilke edindiği fikirlerin, sosyal ve devlet hayatında ihtiyacı tam olarak akımı olarak karşılamadığı anlaşıldığından, Korporatizmin(devlet ve toplum hayatında işbirliği) ilkelerine de başvurulmuştur. Böylece yeni cumhuriyetin fikirsel alt yapısı, Solidarist Korporatizm olarak kendini göstermiştir. Bu fikirsel alt yapı, sosyal yapı ve devletin işbirliği halinde kalkınması hedeflenmiştir. Bu çalışmada, Solidarizm ve Korporatizm fikir akımlarının, Osmanlı Devleti ve aydınları üzerinde olan etkisi açıklanmıştır. Bu akımların, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk döneminde, devlet ve sosyal yapının düzenlenmesinde yapılan anayasal çalışmalara olan katkısı incelenmiştir.Öğe II. Meşrutiyet’in ilanına ilişkin İngiliz Büyükelçiliğinin değerlendirmeleri(Atatürk Üniversitesi, 2018-06-28) Turan, OrhanJön Türk hareketi Osmanlı tarihinin son evresinde en önemli sosyal ve siyasi harekettir. İttihâd ve Terakkî’ye giden süreçte devlet temelinden sarsılmıştır. İmparatorluğun son yüzyılına damgasını vuran gelişmelerden biri Meşrutiyet yönetimine geçiş olmuştur. I.Meşrutiyet 23 Aralık 1876’da ilan edilerek ilk kez Anayasal bir dönem başlamıştır. Ancak bu süreç kısa ömürlü olmuştur. II.Meşrutiyet yıkılmakta olan Osmanlı Devleti’ni kurtarmak amacıyla ve uzun süren bir baskı dönemine tepki olarak tekrar ilan edilmiştir. 1908’de yurt içinde ve dışında gelişen olaylar üzerine İttihâd ve Terakkî Cemiyeti harekete geçmeye karar vermiştir. İkinci kez ilan edilen Meşrutiyet’in doğuşu, uygulanması, Avrupa’daki yankıları, dış ilişkilere etkisi genel olarak çalışmanın sınırlarını çizmiştir. Bu doğrultuda II.Meşrutiyet’in ilanının özelde İngiliz Büyükelçiliği gözünden algılanışı ve genelde Türk-İngiliz ilişkilerinin görünümü bu çalışmanın temelini kapsayan iki esas konu olmuştur. Bu değerlendirmelerin İngiliz Büyükelçiliği’nin kaleminden çıkması İngiltere’nin Osmanlı Hükümeti ve Meşrutiyet’in ilânı hakkında neler düşündüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Makalede yararlanılan yıllık raporlar İngiliz ulusal arşivinden alınmıştır.Öğe 626 numaralı Diyarbakır şer’iyye sicili’nin transkripsiyonu ve değerlendirmesi (H. 1206- 1207 / M. 1792 – 1793)(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-06-26) Aktaş, Bilal; İdem, TekinŞer’iyye sicilleri, Osmanlı Devleti sosyal, kültürel, iktisadi ve ictimai konular üzerine araştırma yapacaklar için son derece önemli kaynaklardandır. Çünkü şer’iyye sicilleri kayıt altına alındığı döneme ışık tutar. Bu siciller, Osmanlı Devleti’nin hukuk sistemi, toplum yapısı, kültürel, iktisadi ve idari yapısına dair önemli bilgiler veren birinci elden kaynaklardandır. 59 sayfadan oluşan 626 Numaralı Diyarbakır Şer’iyye Sicili’nde, (H. 1206- 1207 / M. 1792 – 1793) yılları arasında Diyarbakır’da meydana gelen ve mahkeme kayıtlarına yansıyan olayları içeren belgeler bulunmaktadır. Şer’iyye sicili’nde, İnsanlar arasında oluşan alacak-verecek meseleleri, vergi, miras, cinayet ve hırsızlık gibi birçok konuda verilen kararlar bulunmaktadır. Bu belgeler çalışmamızın temel iskeletini teşkil eder. Bu çalışmada, Şer’iyye sicili, Şer’iyye mahkemeleri, Diyarbakır tarihi ve Osmanlı Devleti dönemi Diyarbakır idari taksimatı hakkında kısaca bilgiler verildikten sonra çalışmanın esasını teşkil eden 626 Numaralı Şer’iyye Sicili’nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Ayrıca çalışmanın sonunda belgede geçen Osmanlıca kelimelerinden oluşan bir sözlük ve eserin orijinal hali bulunmaktadır.Öğe 1927 nüfus sayım sonuçlarına göre Urfa nüfusunun genel yapısı ve özelliği(Türk İslâm Medeniyeti İlmi Araştırmalar Enstitüsü, 2017) İlyas, AhmetBu çalışmanın amacı, Cumhuriyet Türkiye"sinin ilk nüfus sayımı olan 1927 nüfus sayımını Urfa özelinde incelemektedir. Çalışmanın ilginç ve kayda değer olmasının en temel özelliği nüfus sayımı yapılırken ilk defa sayım memurları, vatandaşa nüfusun ana yapısını öğrenmek için Merkezi İstatistik Dairesi tarafından hazırlanan soruları sormasıdır. Bu soruların hazırlanmasının ana gayesi, nüfusun genel yapısını öğrenmektir. Bu sorulara verilen cevaplarca oluşturulan istatistiki bilgiler çalışmanın amacına hizmet etmektedir. Çünkü yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti"nin ulus-devlet inşasını oluşturmak, hızlandırmak ve devletin yükleneceği siyasi ve sosyal politikalara olanak hazırlamak nüfusun özelliklerini bilmek ile eşdeğerdir. Çalışmanın ana gövdesi olan Urfa, Osmanlı Devleti"nde Halep"e bağlı önemli bir ticaret ve kültür vilayeti olarak biliniyordu. XIII. yüzyılda yayınlanan bir belgede Urfa nüfusu 35 bin olarak belirtilmekteydi. Dahası Osmanlı Devleti"nin ilk nüfus sayımı olan 1831 tarihli genel nüfus sayımında Urfa"nın nüfusu 45 bindi. Cumhuriyet"in ilanından sonra Urfa için 1927 yılında gerçekleşen nüfus sayımı önemliydi. Çünkü nüfusun yapısı, niteliği dahası sahip olduğu makro ve mikro potansiyelin tespit edilmesi gerekiyordu. Özellikle birçok şehirde genç nüfusun sayısı ve oranı az iken, Urfa sahip olduğu genç nüfus sayesinde çalışma gücüne önemli destek vereceği gözlendi. Diğer taraftan bu sayım gösterdi ki Urfa şehri Türk-İslâm geleneğinin önemli bir mirasçısıydı.Öğe XVI. Yüzyılda Suriye coğrafyasında Osmanlı vergi düzeni: Hama örneği(Türk-İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, 2017-12) Nasıroğlu Aydın, Mehtap1516 yılında Osmanlı hâkimiyetine geçen Suriye coğrafyasında, Halep dışındaki sancaklarda, klasik Osmanlı vergi düzeni hemen uygulanmamıştır. Devlet, bunun yerine bu coğrafyaya daha önce hâkim olan Memlûk Devleti’nin toprak ve vergi düzenini uygulamaya devam etmiştir. Mevcut düzen Suriye coğrafyasında yer alan Hama, Humus ve Trablusşam gibi sancaklarda yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür. Hama Sancağı’nda 1551 yılına kadar Anadolu ve Rumeli coğrafyalarındaki sancaklarda görülen “çift-hane” sistemi uygulanmamıştır. Dolayısıyla bu sistemin vergilendirme metodu olarak ortaya çıkan resm-i çift, resm-i bennâk ve resm-i mücerred gibi kavramlar da Hama için XVI. yüzyılın başlarında geçerli değildi. Hama’da, XVI. yüzyılın ilk yarısında reayadan Memlûk döneminden kalan âdet-i devre ve himâye gibi vergiler de alınmaktaydı. 1551 ve daha sonraki yıllara ait tahrir defterlerinde ise bu vergilerin yerini resm-i çift, resm-i bennâk ve resm-i mücerred gibi vergilerin alması, Hama Sancağı’nda bu tarihten itibaren Osmanlı hakimiyetinin tam anlamıyla tesis edildiği sonucunu da ortaya koymaktadır. Bu çalışma, Osmanlı Devleti’nin Hama’yı aldıktan sonra burada kendi vergi düzenini neden hemen uygulamadığı, 1551 tarihinde vergi düzeninde ne tür değişikliklerin olduğu, bu değişikliklerin reayayı nasıl etkilediği ve devletin bu değişimden kazanç elde edip etmediği sorularına yanıt bulmaya çalışacaktır.