Fen - Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Başlık Fen - Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, Makale Koleksiyonu seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 41
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 18 ve 19. Yüzyılda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan İslami Dönem mezar taşlarında askeri eşya bezeme örnekleri(Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2016-06) Tokat, Muhammet Erşed; Çalış, Ercanİnsanoğlu var oluşundan itibaren ölüm karşısında bilinmezlik hissi ve aciziyet duygusu ile mücadele etmeye çalışmıştır. Bu bilinmezliğe olan merak, ölüm ve öte dünya düşüncesi, yas kültürü, dini inanışları çerçevesinde yüzyıllar boyunca çeşitlenerek değişen mezar kültürü ve mezar taşı geleneğinin oluşmasına olanak sağlamıştır. Mezar taşları, pek çok bilgi içeren tarihi belge niteliğine sahip, bezeme ve içerdiği sembolleri açısından da, kültürlerin sanatsal birikiminin vücut bulduğu eserlerdir. Anadolu coğrafyasında yüzyıllar ve bölgeler içerisinde farklılaşan mezar taşları, devrin moda akımını yansıtmasının yanı sıra, değişen coğrafyalarda bir takım bölgesel üslupların izlerini de bünyelerine dâhil etmiştir. Çalışma konumuzu oluşturan 18. Ve 19. Yüzyıl Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasında, askeri nesnelerin mezar taşı bezmelerine dahil edildiği örneklerin çokça görülmesinin sebebi ise bu bölgesel üslubun mezar taşları üzerindeki etkisini gözler önüne seren örnekler olması açısından oldukça önem teşkil etmektedir. Karşımıza çıkan mezar taşlarındaki askeri nesne bezemelerinin çok daha eski örneklerinin bulunması, bize bölgesel üslubun yanı sıra çağları aşan ve bir takım sembolik anlamlara da sahip nitelik de bezeme unsurları olduğunu göstermektedir.Öğe Anadolu Kalkolitik Dönem boyalı seramik geleneği(International Journal Of Social, Humanities and Administrative Sciences, 2020-12-26) Oral, EbruTarihin en erken dönemlerinden itibaren Anadolu ve Anadolu dışındaki farklı kültür bölgelerinde yaşayan toplumların, sosyo-kültürel yapıları, dinsel inanışları ve sanat anlayışları hakkındaki bilgilere arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan buluntular sayesinde ulaşmak mümkündür. Tarihsel gelişim içerisinde Neolitik Dönem olarak tanımlanan dönemde ilk kez ortaya çıkan yerleşik hayat, toplumların tarım, hayvancılık ve üretime dayalı bir sistem kurmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu önemli gelişme ile birlikte dönemin toplumları, çanak çömlek üretimine ve kullanımına ihtiyaç duymuşlardır. Toplumların sanat anlayışları hakkındaki bilgilere bazı arkeolojik buluntular sayesinde olduğu gibi, seramik buluntular sayesinde de ulaşmak mümkündür. Anadolu’da Neolitik Dönem ile birlikte ortaya çıkan boyalı seramik geleneğinin, farklı kültür bölgelerinde malzeme, teknik, motif ve bezeme anlayışı bakımından farklılıklar gösterdiği anlaşılmaktadır. Anadolu’da Kalkolitik Dönem boyalı seramik geleneği, farklı kültür bölgelerinde yaşayan toplumların, boyalı seramik üretim tekniklerini ve sanat anlayışlarını ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Çalışma kapsamında, Orta Anadolu, Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi’nde yürütülen arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik buluntular hakkında değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır. Çalışma kapsamında; Ilıpınar, Orman Fidanlığı, Demircihöyük, Çatalhöyük Batı, Kuruçay, Hacılar ve Beycesultan’da yürütülen arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik buluntular değerlendirilmeye çalışılacaktır. Çalışma kapsamında, Anadolu’nun Kalkolitik Dönem’e tarihlendirilen farklı bölgelerinde arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramiklerin üretim teknikleri, formları, motif ve bezeme anlayışları üzerinde durularak değerlendirilmeye çalışılacaktır. Anadolu’da Kalkolitik Dönem’de arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik geleneği ile ilgili olarak yerli üretim teknikleri ve sanat anlayışları ile farklı bölgeler arasında kurulan ticari, ekonomik ve sosyo-kültürel ilişkiler sonucunda ortaya çıkan sanat anlayışları hakkında değerlendirme yapılmaya çalışılacaktırÖğe Anadolu Neolitik Dönem boyalı seramiği(Academic Social Resources Journal, 2020-06-20) Oral, EbruAnadolu ve Anadolu dışındaki farklı kültür bölgelerinde yaşayan toplumlar için Neolitik Dönem, toplumların yerleşik hayata geçtiği dönem olarak bilinmektedir. Toplumların yerleşik hayata geçmesi, sosyo-kültürel, ekonomik, dinsel ve sanatsal birtakım gelişmelerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Neolitik Dönem ile birlikte ortaya çıkan yerleşik hayat, dönemin toplumlarının, çanak çömlek üretimine ve kullanımına ihtiyaç duymasına sebep olmuştur. Anadolu’da Neolitik Dönem’de ortaya çıkan boyalı seramik geleneği ile ilgili arkeolojik buluntulara, Anadolu’nun çeşitli arkeolojik yerleşimlerinde yürütülen kazı çalışmaları sayesinde rastlamak mümkündür. Anadolu’da Neolitik Dönem ile birlikte ortaya çıkan boyalı seramik geleneğinin, farklı kültür bölgelerinde malzeme, üretim teknikleri ve sitil özellikleri bakımından farklılıklar gösterdiği anlaşılmaktadır. Çalışma kapsamında Anadolu’da Neolitik Dönem’de, Marmara Bölgesi, Orta Anadolu Bölgesi, Batı Anadolu Bölgesi ve Güney Anadolu Bölgesi’nde yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik buluntular hakkında bir değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır. Çalışma kapsamında, Anadolu’nun önemli Neolitik Dönem yerleşimleri arasında yer alan; Demircihöyük, Kuruçay, Çatalhöyük (Doğu), Bademağacı ve Hacılar’da yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılan boyalı seramik buluntular hakkında bir değerlendirilme yapılmaya çalışılacaktır. Çalışma kapsamında Anadolu’da Neolitik Dönem’e tarihlendirilen arkeolojik yerleşimlerde ele geçen boyalı seramikler, malzeme, üretim teknikleri, formları ve sitil özellikleri dikkate alınarak değerlendirmeye çalışılacaktır. Anadolu’da Neolitik Dönem’e tarihlendirilen boyalı seramik buluntuların ele geçtiği arkeolojik yerleşimler, konumları, araştırma ve kazı tarihçeleri, stratigrafik özellikleri de dikkate alınarak değerlendirilmeye çalışılacaktır. Anadolu’da Neolitik Dönem boyalı seramik geleneği ile ilgili çalışma kapsamında, Anadolu’nun farklı kültür bölgelerinde arkeolojik kazılar sonucunda ele geçen boyalı seramiklerin yerli üretim teknikleri ve sanat anlayışları ile farklı kültür bölgeleri arasında kurulan çeşitli ekonomik,siyasi ve sosyo-kültürel ilişkiler sonucunda ortaya çıkan sanat anlayışları hakkında değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır.Öğe Anadolu’da ana tanrıça kültü(Asos Journal, 2014-12) Oral, EbruAna Tanrıça Kültü tarihin en eski dönemlerinden itibaren farklı coğrafyalarda ve farklı kültürlerde karşımıza çıkan bir kavramdır. Çok tanrılı din inanışının yaygın olduğu Eskiçağ toplumlarında “Doğa Tanrıçası” olarak kabul edilen ve tapınım gören Ana Tanrıça tasvirlerine yoğun olarak rastlanmaktadır. Üst Paleolitik Çağ’dan itibaren Avrupa’daki çeşitli mağaralarda yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan heykelcikler Ana Tanrıça kültünün ilk örnekleri olarak görülmektedir. Magna Mater olarak tanımlanan Büyük Ana Tanrıça inanışı daha sonraki kültürel süreçte özellikle Friglerde Kybele olarak bilinmektedir. Anadolu’da M.Ö. I. Binde Kybele ve eşi Atis’e tapınıldığını kanıtlayan çeşitli açık hava tapınakları bulunmaktadır. Anadolu’da Kybele’nin kaya anıtları, mezar stelleri ve heykellerden oluşan tasvirleri de dikkat çekmektedir. Ana Tanrıça inanışının Friglerden sonra Lidyalılara, Klasik Çağlarda ise tüm Akdeniz kıyılarına ulaştığı anlaşılmaktadır. Tarihin çeşitli dönemlerinden itibaren bereket, bolluk, verimlilik ve doğurganlık sembolü olarak görülen Ana Tanrıça tasvirlerine Geç Hitit, Frig, Urartu, Yunan ve Roma kültürlerinde de rastlamak mümkündür. Tarihin çeşitli dönemlerinde ve çeşitli kültürlerinde ortaya çıkan Ana Tanrıça inanışları evrensel bir kavram olarak kültürel sürekliliği göstermesi bakımından oldukça dikkat çekmektedir. Anadolu’nun Neolitik ve Kalkolitik Dönemlerine ait yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan Ana Tanrıça kültü ile ilgili heykelcikler de aynı inanışın bir yansıması olarak görülmektedir. Diğer taraftan Frig dinsel ikonografisinin ve kült geleneklerinin gelişiminde Hitit etkisinin yoğun olduğu anlaşılmaktadır. Arkeolojik ve filolojik belgeler ışığında değerlendirilen Ana Tanrıça tasvirleri dönemin toplumlarının gerek dinsel gerek sosyo-kültürel yapısını yansıtması bakımından önem taşımaktadır.Öğe Anadolu’da Eski Hitit Dönemi mühürleri ve mühür baskıları üzerinde kuş-insan karışımı varlıklar(Social Sciences Studies Journal, 2017-12-28) Oral, EbruBu çalışmanın konusunu, Anadolu’da Eski Hitit Dönemi mühürleri ve mühür baskıları üzerinde betimlenen kuş-insan karışımı varlıklar içermektedir. Sözkonusu çalışmada mühürler ve mühür baskıları üzerinde betimlenen kuş-insan karışımı varlıkların ikonografik olarak değerlendirilmesi yapılmaya çalışılmaktadır. Kuş-insan karışımı varlıklar, bulundukları tasvir sahnesi içerisindeki fonksiyonları dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Anadolu’da Eski Hitit Dönemi mühürleri ve mühür baskıları üzerinde betimlenen sözkonusukuş-insan karışımı varlıkların dönemin toplumlarının dinsel anlayışlarını ve inançlarını belirleyen önemli motifler olduğu üzerinde durulmuştur. Çalışma kapsamında Mezopotamya tasvir sanatındabetimlenen kuş-insan karışımı varlıklar, Anadolu’da ele geçen örnekleriile karşılaştırılarak değerlendirilecektir.Öğe Aureus Codex’inde yer alan İsa mucizelerini gösteren betimlemelerin İncil ışığında değerlendirilmesi(Route Educational and Social Science Journal, 2018-03-20) Barutçu, SongülHıristiyanlığın kabulünden bu yana, dinsel temalar, Batı sanatında önemli bir yer edinmiştir. Kitap illüstrasyonları, dinsel temaların uygulama alanı bulduğu önemli sanat eserleri olarak kütüphane, müze vb. yerlerde korunmuştur. Nuremberg, National Museum’da korunan ve 1020-1030’lara tarihlenen Aureus Codex’i de günümüze kalmış elyazmaları arasındadır. 136 folyodan oluşan Aureus Codex’inde konular, dört İncil’den (Matta, Markos, Luka, Yuhanna) alınmıştır. Elyazmasında her biri üç bölüme ayrılmış on altı tam sayfa minyatür dört İncil yazarının portresi dikkat çekmektedir. İsa, Meryem ve melek figürlerinde hacimsellik göze çarpmaktadır. Resimli sayfalarda renk tonlamaları ve figürlerin sahne içerisine yerleştiriliş biçimiyle kompozisyonlara derinlik katılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada, el yazması eserlerdeki minyatürlerin tarihsel gelişimi ve Aureus Codex’i hakkında bilgi verilerek Aureus Codex’inde bulunan İsa’nın mucizelerini konu alan resimler incelenmiştir. İsa’nın mucizelerini konu alan resim sahneleri İncil’de işlenen konular ışığında değerlendirilmiş, mucize temalarının gösterim biçimleri ve anlamsal boyutları üzerinde durulmuştur.Öğe Batman hanları doğrultusunda, şehrin önemli ticari yollarının tespiti(Batman Üniversitesi, 2017) Öztürker, Hazal CeylanEski Türk devletlerinde “Ribat” adını taşıyan ve ticari amaçlı olan hanlar, daha sonraları tamamıyla Türkçe’ ye ait bir kelime olan “Han” olarak adlandırmıştır. Prototipi Orta Asya’da Gazneli, Karahanlı, Büyük Selçuklu Rıbatlarına dayanmakta olan hanlar, sonrasında Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı mimarisinde de plan ve işlev özellikleri olarak gelişerek inşa edilmeye devam edilmiştir. Anadolu coğrafyasında IX. yüzyıldan itibaren inşa edilmeye başlanıp tarihsel süreç içerisinde artan ticaret organizasyonu ve buna paralel önemli ticaret merkezleri ve yol ağları güzergâhında han inşasına ayrıcalıklı bir önem verildiği bilinmektedir. Ticari hayatın, kervan eşliğinde; binek hayvanların taşıdıkları ticari eşyayı bir kentten diğer kente götürülerek sürdürüldüğü dönemlerde, ticaret yolları üzerinde 30-40 km. aralıklarla hanlar inşa etmek hem zaruri bir ihtiyaç hem de bir imar prensibi haline gelmiştir. Hanlar, ticari yapılar grubunu temsil etmenin yanı sıra zamanla ihtiyaç doğrultusunda bünyesine dâhil ettiği konaklama barınma dışında hekim, baytar, nalbant, mescit, hamam gibi birimlerle çok fonksiyonel yapılar haline dönüşmüştür. Tüm bunların dışında ticari yolların ve kervanların korunması gerekliliği ve stratejik noktalarda yer alması sebebi ile bir karakol niteliğini de zamanla kazanmış ve savunma mimarisi ile de ilişkilendirilebilecek yapı grupları niteliğini kazanmıştır. Gelişen ve değişen sınırlara bağlı olarak pek çok plan tipinde karşımıza çıkan han mimarisi, bölgenin; malzeme, teknik ve bölgesel bir takım mimari ihtiyaçları doğrultusunda açık avlulu, kapalı avlulu ve değişen kat sayılarına sahip plan tipleriyle inşa edilmiştir. Çalışma konumuzun ana arterini oluşturan Batman ili tarihsel süreç içerisinde, her zaman stratejik önemini korumuş bir yerleşimdir. Mevcut jeopolitik konumu ile önemli ticari yollar üzerinde kalan özellikle Dicle vadisini takip eden verimli topraklar üzerinde çevre illere de geçiş güzergâhı sağlaması sebebi ile han inşasına önem verilmiştir. Bu çalışma ile Batman’da tespit edilen Han örneklerinin, konumlanışı, mimari biçimlenişi, malzeme ve tekniği değerlendirilmeye çalışılarak plan tipleri ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Anadolu örnekleri ile benzerlik ve farklılıklarının belirlenmesi ve Anadolu kentleşmesi içerisinde önemli bir yapı grubunu temsil eden hanlar ile bölgenin ticari yollarının tespitinin yapılması amaçlanmaktadır.Öğe Batman ili köprülerinin mimari açıdan değerlendirmesi ve ticaret yollarıyla ilişkisi(Batman Üniversitesi, 2017) Tokat, Muhammet Erşed; Güngör, Akarcanİnsanoğlu, gelişen teknoloji ve genişleyen sınırlar doğrultusunda coğrafi engelleri aşmak için çeşitli çözüm yolları üreterek köprüler inşa etmiştir. Ulaşım mimarisi içerisinde bir grup olan köprüler genel tanımı ile aralarında su, çukur, vadi, arazi, yol gibi doğal engeller bulunan, iki yakayı birleştirmek ve ulaşımı sağlayabilmek için yapılan ahşap, kâgir, asma veya ayaklı yapılardır. Asli görevi ulaşımı kolaylaştırmak olan köprüler ayrıca önemli ticaret yolları üzerinde yer alarak mimarlık tarihinde önemli bir gelişme göstererek günümüze ulaşmıştır. En eski örneklerinin akarsular üzerine ağaç dalları ve odunlarla basit olarak inşa edildiği düşünülen köprülerin zaman içerisinde uzun ömürlü ve daha işlevsel olmaları için taş kullanılarak belli bir mühendislik bilgisiyle tasarlanıp inşa edildikleri görülmektedir. Tarihsel süreç içerisinde artan ticaret yolları, gelişen mimarlık teknikleri ve mevcut coğrafi şartlar köprü yapımının gelişim sürecini etkileyen başlıca faktörlerdir. Anadolu’da inşa edilen köprüler “dik köprüler” ve “düz köprüler” olmak üzere iki farklı plan tipi göstermektedir. Çalışma kapsamımızı Kuzey Mezopotamya’nın bir parçası sayılan Batman ilindeki Dicle Nehri ve kolları üzerinde inşa edilmiş köprüler oluşturmaktadır. Söz konusu köprüler, kemer gözleri, mansap, memba, köprü uzunluğu ve omuzlaması, tempan duvarları, selyaran bölümleri ile köprü mimarlığı konusunda zengin bir biçimleniş göstermektedir. Nehir yataklarının değişen alan özelliklerine bağlı olarak köprü örneklerimizin tek veya çok gözlü köprü tipinde inşa edildiği görülmüştür. Bu çalışma ile konumuz dâhilindeki Batman köprülerinin tarihsel süreç içerisinde üstlendikleri roller ile kentler arasında ticareti sağlayan yollara katkıları araştırılmakta ve bununla birlikte bölgenin mimari anlayışının köprü mimarisine yansımaları ile ilgili sonuçlara ulaşmak çalışmamızın başlıca amaçları arasında bulunmaktadır.Öğe Benzer ve farklı yönleriyle resim ve sinema ilişkisi(The Journal of Academic Social Science Studies, 2017-05-31) Uzun Aydın, DeryaSanayi Devrimi ve teknolojik gelişmelerin yaşandığı 19.yüzyıl, görsel sanatlar açısından da bir takım gelişme ve ilerlemelere sebep olmuştur. 20.yüzyıla geçtiğimizde de, modernleşme süreci hız kazanmış ve bu gelişim ve değişim günümüze kadar süregelmiştir. Yaşanan değişim ve gelişmelere, resim sanatı da ayak uydurmuş ve dönemin sosyal, kültürel ve toplumsal anlamdaki yeniliklerini yansıtarak gelişimini sürdürmüştür. İnsanoğlunun daha mağara dönemlerinden itibaren uygulamaya başladığı bu sanat dalı, beraberinde üslupsal yenilikleri de getirmiştir. Görsel anlatımlar denilince, sanat dalları içerisinde resimle birlikte fotoğraf sanatının da, 19.yüzyıla damgasını vurduğu söylenebilmektedir. Fotoğraf sanatının icadını takiben , yedinci sanat dalı olarak sinema sanatının da ortaya çıkması, bu yüzyıllar açısından önemli gelişmeler olarak sayılabilir. Sinema sanat dalı, kendine has üslubuyla yepyeni bir sanat dalıdır ve günümüze kadar teknolojik getirilerden de faydalanarak hızla gelişim kazanmıştır. Resim sanatıyla bir çok açıdan benzer ve farklı özellikleri içinde barındıran sinema, kimi yerde filmsel mekan ve zamanı sağlama sanatı olarak tanımlanırken, bir başka yerde filmlerin canlı resimler olduğu savunulur. Bu bağlamda, resim ve sinemanın ilişki içerisinde olduğu da anlaşılabilmektedir. Sinema sanatı ile resim sanatının karşılıklı ilişkileri incelendiğinde, karşımıza birkaç ortak nokta çıkacaktır. Bunlar içerisinde en önemlisi, görüntünün ortaklığıdır. Birkaç resim karesinden oluşan sinema ve ayrıca resim sanatında zaman öğesi, mekan kavramı, atmosfer, ışık-gölge gibi karşılaştırmalı kavramlara değinilmiş, her iki sanat dalının aslında optik bir illüzyon gösterisinden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Bu ortak noktalar örneklerle de pekiştirilerek, görsel zenginlik sağlanmıştır.Öğe Birinci Dünya Savaşı’nın sanata yansıması: İngiliz Vortisist Grubu(Batman Üniversitesi, 2016) Uzun Aydın, DeryaSavaş, kitlesel yıkımı, iktisadi yaklaşımı ve politikanın şekil değiştirmiş bir başka yüzü olarak günümüz yüzyılına kadar varlığını sürdürmüştür. Birinci Dünya Savaşı da, bu illetin bir parçası olarak tarihteki yerini almıştır. Savaşlar, savaşa katılan askerleri olduğu kadar tüm halkı, toplumu olumsuz yönde etkiler. Savaşın yarattığı tahribatlar toplum üzerinde gerek fiziksel, gerekse psikolojik pek çok yara açmıştır. Birinci Dünya Savaşı da, ekonomik, siyasal yönü kadar geride bir çok acı ve ölüme sebep olmuş, insanlar savaş sonrasında da uzun yıllar kendilerini toparlayamamışlardır. Toplumun birer ferdi olarak kabul edilen ve toplumda yaşananlara kayıtsız kalamayan sanatçılar da, savaşın korkunç yüzünü ya birebir yaşamışlar, ya da hissiyatlarındaki derin yaraları eserlerine yansıtmışlardır. Birçok ülkede, birçok sanatçı savaşın bırakıtlarını eserlerine yansıtırken, 20.yüzyılın da önemli sanat akımlarını oluşturmuşlardır. Almanlar Ekspresyonizm ile uğraşırken, İtalyanlar Fütürizmin izlerini yansıtmışlar, kimi Fransız sanatçılar Kübik eserler ortaya koyarken, İngilizler de “Vortisizm” denilen farklı bir akım dili yaratmıştır. Bu çalışmada da, Birinci Dünya Savaşı’nın etkilerine kısaca değinilmiş ve bu etkiler altında kalan İngiliz Vortisist sanatçılarının eser örneklerine yer verilmiştir.Öğe Buried with turtles: the symbolic role of the Euphrates soft-shelled turtle (Rafetus euphraticus) in Mesopotamia(Antiquity, 2016-02) Kozbe, Gülriz; Mashkour, Marjan; Berthon, Rémi; Erdal, Yılmaz SelimExcavations at Kavuşan Höyük (south-eastern Turkey) have revealed evidence of the use of turtles, tortoises and terrapins in post-Assyrian funerary practices. Of particular significance are the remains of the Euphrates soft-shelled turtle (Rafetus euphraticus), distinguished from other species of turtle by their quantity and treatment in the burial pit under investigation here. The unique finds from Kavuşan Höyük, coupled with archaeological and textual records, underline the economic and symbolic significance of these animals for communities in prehistoric and early historical Mesopotamia.Öğe Çağdaş dönem Türk kadın heykel sanatçılarının eser örnekleri üzerinden üslup değerlendirmeleri(Arkeoloji ve Sanat Dergisi, 2018-12) Uzun Aydın, DeryaÖğe Çağdaş veya modern sanat literatüründe-tanımı da düşünüldüğünde-Heykel sanatının örnekler ve düşünceler üzerinden değerlendirilmesi modern üsluplarda kabul gören heykel örnekleri heykel midir değilmidir sorunsalına bir bakış(Researcher: Social Science Studies, 2018-12) Uzun Aydın, DeryaHeykel sanatı, çok eski tarihlerden itibaren genellikle, üç boyutlu, derinliği ve hacmi olan yapıtlar olarak bilinmektedir. Bugünün çağdaş sanat anlayışı ile değerlendirildiğinde ise, sanatçıların yalnız heykel sanatı için değil, tüm sanat dalları için hep yeni arayışlar ve farklı perspektifler oluşturma çabası içerisinde oldukları bilinen bir gerçektir. Bu sanatsal ve düşünsel arayışın doğal bir sonucu olarak da birçok yeni sanat akımı veya üslubu ortaya çıkmış ve sanatçılar eserlerinde özgün ve farklı üsluplar oluşturma çabası içerisinde olmaya başlamışlardır. Sonuçta da, 20. yüzyılı takiben yeni modern sanat akımlarının isimleri ile karşı karşıya kalınmıştır. Başta hazır nesne ya da asamblajların kullanılmasıyla dikkat çeken Dadaizmin ve özellikle de Duchamp’ın “Pisuvar” eserinin öncü sayılabileceği bu akımlardan bazıları; Pop Art, Minimalizm, Kavramsal Sanat, Land Art, Performans Sanatı vb. akımlar olmuştur. Yeni akımların doğması ve gelişmesi sanatın dogmatik bir sonucu olarak ilerleyen süreçte kendini göstermiştir. Ama bir süre sonra, gerek kullanılan malzemeler, gerekse sanatçıların üslupları, heykel sanatının ve heykelin bu sürecin neresinde ve nasıl konumlanacağı noktasında bir takım anlam karmaşaları oluşmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda özellikle heykel sanatını düşünecek olursak; bu akımlar içerisinde heykeli nereye oturtabileceğimiz veya bu eserlere heykel denilip denilemeyeceği noktasında bir takım sorunlar ve sanatsal anlam karmaşaları oluşmaya başlamıştır. Heykel Sanatında, sanatın doğal gelişim ve değişim süreçlerinin oluşturmuş olduğu bu sanatsal karmaşaların doğal bir sonucu olarak bu sorunsalları analiz etmek, derinleştirmek ve çözümleyebilmek adına, kimi isimlerin düşüncelerine de yer vererek eser örnekleriyle birlikte bir cevap bulmaya çalışılmıştır.Öğe Characterization of an Early Bronze Age pottery group from the upper Tigris valley (Turkey) by means of spectroscopic and microscopic techniques(X-RAY Spectrometry, 2019-04-17) Kozbe, Gülriz; Bayazıt, MuratIn this archaeometric research potsherds from Kavuşan Höyük (a mound located in the upper Tigris valley) representing the Metallic Ware, a diagnostic ceramic group mostly found in north Mesopotamia was characterized using spectroscopic and microscopic techniques in order to differ the imitated ones, if exist, to reveal the production technologies and compare the results with the previous archaeometric works concerning Metallic Ware. For this purpose, optical microscopy, scanning electron microscopy equipped with energy dispersive spectroscopy, polarized energy dispersive X-ray fluorescence, X-ray diffraction, and micro-Raman spectroscopy were used. Two groups were specified as the calcareous “imitations” and the dominant noncalcareous ware as the real ones. The results suggested that the noncalcareous ware of Kavuşan was presumably not produced with the possible clay deposits mentioned in previous studies, which focused on the provenance investigation of a wide range of Metallic Ware samples from the upper Tigris valley. It was also concluded from the results that the calcareous imitations would presumably belong to a local (in the name of Kavuşan) or regional (the upper Tigris) production due to the geological and chemical affinities.Öğe Characterization of medieval glass from Cizre Castle excavation by SEM-EDS and P-EDXRF analyses(Türkiye Bilimler Akademisi, 2020-06-15) Aydın, Mahmut; Güngör, Akarcan; http://dx.doi.org/10.22520/tubaar.2020.26.008Şırnak İli Cizre İlçesinde yer alan Cizre Kalesi Kazıları’nda 2013-2017 yılları arasında ele gecen cam örnekler arkeometrik yönden incelenmiştir. Cam örnekler öncelikle form özelliklerini yansıtacak şekilde görsel olarak tanımlanmış, fotoğraflanarak belgelenmiş ve kodlanmıştır. Cam örneklerinin yapım teknikleri hem görsel hem de taramalı mikroskop altında habbe şekillerine göre belirlenmeye çalışılmıştır. Örneklerin element ve mineralojik içerikleri taşınabilir Enerji dağılımlı X-ışınları floresans spektroskopi (P-EDXRF) ve Taramalı Elektron Mikroskobu-Enerji Dağılımlı Spektroskopi (SEM-EDS) yöntemleri ile analiz edilmiştir. Analiz sonuçları cam örneklerin 7 tanesi soda camı iken diğer 7 si potasyum kireç camı olduğu anlaşılmıştır. Örneklerin yüksek Si içerikleri, camların hem mekanik direnç ve dayanıklılığın, hem de ergime sıcaklığının yüksek oluşuna işaret etmektedir. Cam örneklerin üretiminde bir örnek hariç bitki külü (K ve/veya Mg) kullanılmamıştır. Cam örneklerin Al içeriklerindeki farklılık örneklerin hammadde adresini ayrı kaynaklara dayandırmaktadır. Sr ve Zr’nin tespit edilmemiş veya düşük oranlarda olması karasal hammadde kullanılmış olduğunu göstermektedir. Camlarda renk veren elementler; Fe, Co, Mn ve Cu’durÖğe Cumhuriyet dönemine ışık tutan iki heykeltıraş; Mahir Tomruk ve Ali Nijat Sirel(İstanbul Sosyal Bilimler Dergisi, 2013-04) Uzun Aydın, Deryaİlk Cumhuriyet kuşağı, artık Cumhuriyeti ve yeni ideolojiyi yansıtmayı düşünmekte, ancak birbirlerini tekrarlayan ve yaratıcılıktan uzak anlayıştan da uzak kalmaya çalışmaktadır. Genel anlamda figürlü çalışmalara ağırlık veren sanatçılar, 1950 ve sonralarında ağırlığı soyut eserlere vermişlerdir. Bu dönem sanatçılara iki önemli isim öncülük eder; Mahir Tomruk ve Nijat Sirel…Öğe Diego Velazquez’in sanatı ve otoportreleri üzerine bir değerlendirme(Batman Üniversitesi, 2017) Barotcu, SongülOrtaçağ Döneminde, kilisenin baskısıyla dini konulu resimlere yöneltilmiş olan ressamlar, Rönesans akımının tüm Avrupa’da yayılmasıyla birlikte kendi kişiliklerini ve ruh hallerini resim kompozisyonlarına dâhil etmişlerdir. Bunun bir sonucu olarak portre ve otoportre sanatı gelişim göstermiştir. 16. yüzyılda gelişme gösteren portre ve otoportre sanatı 17. yüzyılda büyük bir çığır açarak döneme damgasını vurmuştur. Bu yüzyılda, otoportrecilikte meydana gelen en önemli değişiklik, ressamların mesleklerine vurgu yapmak amacıyla kendilerini resim sehpalarının önünde, tam boydan, paletleri ve fırçaları ile resmetmeleridir. Bu çalışmada, literatür taraması ve incelenen eserler ışığında, 17. yüzyılda portre sanatının nasıl bir gelişim gösterdiğine değinilmiş, Diego Velazquez’in üç eseri (Kral Mabeyincisi Olarak Otoportre, Bredanın Teslimi Tablosu, Nedimeler Tablosu) ve 17. yüzyıl otoportre sanat anlayışı üzerine bir değerlendirme yapılmıştır.Öğe Diyarbakır’daki bazı Osmanlı Dönemi çinileri üzerine bir değerlendirme(İstanbul Sosyal Bilimler Dergisi, 2014) Çığ, CemalOsmanlı döneminde çini üretim merkezlerinden biri olarak bilinen Diyarbakır’da, çini süsleme daha çok camilerde karşımıza çıkmaktadır. Hüsrev Paşa Camii, İskender Paşa Camii, Ali Paşa Camii, Behram Paşa Camii, Melek Ahmet Paşa Camii ve Akkoyunlu eseri olan Nebi Camii, söz konusu dönem çinileriyle süslenmiş örneklerdir. Osmanlı çinilerinin mezar anıtlarındaki tek örneği ise Sahabeler Türbesi’nde yer almaktadır. Bu makalede, yapıların genellikle iç mekânında yer alan sıraltı tekniğindeki çiniler renk, motif ve kompozisyon açısından incelenecek ve şehirde yerel üretimin yanında İznik üretimi çinilerin kullanıldığına ilişkin veriler doğrultusunda bir değerlendirme yapılacaktır.Öğe Frig kaya antlarında motif ve bezeme anlayışı(Asos Journal, 2014-12) Oral, EbruFrigtoplumlarının dinsel inanışlarının önemli arkeolojik buluntuları arasında yer alan kaya anıtları, Frig kaya mimarlığının önemli eserleri arasında bulunmaktadır.Anadolu’da Frig vadisi olarak adlandırılan Eskişehir, Afyon ve Kütahya çevresini içine alan bölgede ele geçen kaya anıtlarının Açık Hava Tapınağı işlevi gördüğü anlaşılmaktadır. Frig megaronlarının kayalara oyulmuş ön cephelerini temsil eden kaya anıtları akroter, üçgen alınlık ve beşik çatı şeklindeki süsleme ögeleri ile dikkat çekmektedir. Frig dinsel inanışlarında önemli bir yeri olan tanrıça Kybele’ye ait heykel ya da kabartmalar kaya anıtlarının kapı şeklindeki kayaya oyulu nişleri içerisinde bulunmaktadır.Kaya anıtları üzerinde betimlenen üçgen alınlık ve cephenin kabartma ve oyma tekniğinde bitkisel ve geometrik motiflerle bezendiği görülmektedir. Frig kaya anıtları üzerindeki anıtsal cephelerin geniş avlular, avluya açılan yan mekanlar ve galerilerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Anadolu kutsal yapıları ya da tapınakları içerisinde önemli bir yere sahip olan Frig kaya anıtları, Ana Tanrıça inanışı için tasarlanmış birer kült kompleksi olarak dikkat çekmektedir.Frig kaya anıtları içinde en görkemli olanı Yazılıkaya Midas Anıtı olmakla birlikte Bahşayiş Anıtı, Maltaş Anıtı, Burmeç Anıtı ve Aslankaya anıtları önemli mimari ve dinsel ögeler olarak dikkat çekmektedir. Friglerin önemli kült merkezlerinden birisi olarak kabul edilen Yazılıkaya’da dinsel inanışlarla ilgili kült anıtlarının yoğun olarak ele geçmesi, bu bölgenin dinsel bir merkez olduğunukanıtlaması açısından önem taşımaktadırÖğe Halk bilimi folklor’un ya da folklorik öğelerin, Türk heykel sanatındaki yeri üzerine bir araştırma çalışması(ISPEC Journal of Social Sciences Humanities, 2020-05) Uzun Aydın, DeryaTürk sanatında folklorik öğeler arama düşüncesi ile yola çıkılan bu çalışmada görülmüştür ki, özellikle Türk resim sanatında, heykel sanatına oranla daha fazla makale ve kitaplara ve halk bilimi olarak da bilinen folklora ait unsurlara ulaşılabilmiştir. Resimde özellikle Anadolu halkı, toplumsal ve günlük konular, gelenek ve görenekler, köy, köylü hayatı, köy kadınları ve çocuklar gibi temalara ait çok sayıda resim örneğine rastlanmıştır. Heykel sanatında bir konu belirleme çabası, çoğunlukla olduğu gibi işleri zorlaştıran bir uğraşa dönüşebilmektedir; kaynakların az olması, heykel sanatıyla ilgili hep aynı kaynakların varlığı ve kaynaklara ulaşmada kimi zaman sıkıntı çekme ve elbette heykelde çalışma yapan kişilerin daha az olması bunu tetikleyen unsurlar arasındadır. Bu konuyu oluştururken bulunan araştırma kaynakları, bizleri kendi kendine yönlendirmiş, ilk etapta heykel sanatçılarımızın tarihsel sıralaması göz önünde bulundurulmak istense de, çalışmaya folklorik bir düzlem üzerinden başlanmasına karar kılınmıştır. Böylelikle ister istemez heykel sanatında tarihsel sıralamadan çıkılmaktadır. Bir konu üzerine değinen heykel sanatçısı, daha sonra hayli hazırda ismi geçmiş iken başka hangi folklorik temayı işlediyse ona geçilmiş, çalışma da bu girift düzlem üzerine dizayn edilerek devam ettirilmiştir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »